Çok yoğun bir duygu durumum yok şimdilik! Zaten duygusaldım şimdi her yerde her şekle girip yüksek ihtimalle ağlayabiliyorum ya da düşük ihtimalle gülebiliyorum. Saklamaya gerek yok! Bütün gün işteyim ama kağıt mendiller her daim sağ elimin altında... Bir proje çizip bir ağlayabilirim saçma sapan bir şeye, mazeretim var :)
Ne midem bulanıyor, ne kusuyorum... Çok şükür demeli aslında. Aynı Yağmur'da ki gibi sakin sakin büyüyor bezelye.
Sadece zorlayan tiksinti. Bir pisliğe filan değil. Abuk! Bilgisayar, cep telefonu, fotoğraf makinesi ve en inanılmazı kar fotoğrafları şimdilik tiksinti duyduğum. Teknolojik aletlere karşı bir tiksinti. O iphone'nun telefonu açarken ki "çıkırt" sesi bile çekilmez(di). Ya da sakin dediğim işimin birden yoğunlaşıp bilgisayardan gözümü ayırmadan çizim yapmam... tiksine tiksine... Garip ama gerçek. Bugün ne olduysa aştım gibi bu garip halleri. Ama kar fotoğrafları uzak dursun benden...
Mutfak hala en sevdiğim yer. Sadece akşam meyvesini hazırlamak zor bana, hazır gelsin, soyulmuş-dilimlenmiş olsun, eşin elinden çıksın istiyorum. Şımarıklık pek tabi, kabul :)
Bu sabah bezelye'nin atan kalbini gördük. Bunu bekliyormuşum meğerse kabullendim, sahiplendim. Bir bezelye üstünde bir minicik kalp, pıt pıt, hızlı hızlı atıyor.
Sevebilir miyim?
Öğrendiğim günden beri kendime her gün sorduğum. Evdeki minik boya sarıldıkça vicdan azabı duyduğum... Atan kalbi gördüm!
Cevap: Evet ♥
Şimdi gece öpücükleri fazlalaştı. Bir anneye, bir kızına, bir bezelye'ye...
Dip not: Bezelye yedikçe beni hatırlayın ;)