İkiz
annelerine her zaman süper anne olarak bakmışımdır. Aynı anda emzirmek, aynı
anda ağlayışlarına çare bulmaya çalışmak, aynı anda ilgi ve isteklerine cevap
verme çabası… Tüm bunlar ve fazlasını kapsadığından ben süper anne diyorum tüm
ikiz annelerine. İşte böyle bir anne röportajım var bu ay. Füsun Demirel, geç
yaş hamileliği ve erken doğum ile bebeklerini kucağına alan bir annemiz. Her
zaman ekranda keyifle izlediğim Füsun Hanım ile hem işleri hem de anneliği
konuştuk. Bu ay vizyona girecek olan Engin Günaydın’ın ilk komedi filmi olan
“İçimdeki Ses” de bizlerin karşısında olmaya devam ediyor, başka yeni
projelerin de müjdesini vererek. Gişesi bol olsun diyor, sizi röportajımı
okumaya davet ediyorum.
Sayfalar
***
Bu Blog'da: Ünlü isimlerle yapılan röportajlar ve hikayeleri, gidilen workshop'lar, izlenilen; film-tiyatro-konser notları ve hafta sonu önerileri yer almaktadır.
...
29 Aralık 2014 Pazartesi
24 Aralık 2014 Çarşamba
Cumartesi günü Capacity AVM'de buluşalım...
Yeni yılın en yaratıcı ağacına sahip olmak ister misiniz? Cevabınız evetse sizi benim de jüride olduğum bir etkinliğe davet ediyorum... Alışılmışın dışında yeni yıl ağaçları hazırlayan Bakırköy Capacity Alışveriş ve Yaşam Merkezi bu yıl çok güzel bir etkinliğe ev sahipliği yapıyor. Kurabiyelerden, seramiklerden, şekerlemelerden, oyuncaklardan hazırlanan farklı formlardaki 10 yılbaşı ağacı tasarladı ve bu ağaçlar şimdi sahiplerini bulmak için AVM'de bekliyor. Yeni yıl gecenizin en değişik objesi olmaya aday bu ağaçlara sahip olmak için 26 Aralık akşamına kadar alışveriş merkezi içerisindeki herhangi bir mağazadan 50 TL ve üzeri alışveriş yaparak, en beğendiğiniz ağaca neden sahip olmak istediğinizi belirten dileğinizi alandaki dilek ağacına asabilirsiniz.
Asılan dilekleri tek tek okuyacağım... Değerlendirmeler için sizi de AVM'ye beklerim...
Alışılmış yılbaşı ağaçlarına alternatif olacak bu uçuk kaçık, eğlenceli ve göz alıcı yeni yıl ağaçlarını incelemek ve en önemlisi en beğendiğiniz ağaçlardan bir tanesine sahip olmak isterseniz, mutlaka Capacity Avm’ye uğrayın. 27 Aralık Cumartesi günü yazdığınız tüm notları okumak ve en yaratıcı en içten dileği ağacıyla buluşturmak için 14:00 itibariyle orada olacağım. Beklerim...
Asılan dilekleri tek tek okuyacağım... Değerlendirmeler için sizi de AVM'ye beklerim...
Alışılmış yılbaşı ağaçlarına alternatif olacak bu uçuk kaçık, eğlenceli ve göz alıcı yeni yıl ağaçlarını incelemek ve en önemlisi en beğendiğiniz ağaçlardan bir tanesine sahip olmak isterseniz, mutlaka Capacity Avm’ye uğrayın. 27 Aralık Cumartesi günü yazdığınız tüm notları okumak ve en yaratıcı en içten dileği ağacıyla buluşturmak için 14:00 itibariyle orada olacağım. Beklerim...
17 Aralık 2014 Çarşamba
Tüm okurlarımıza çok ama çok teşekkür ederim...
Fuarların ben de çok ayrı yeri olmuştur her zaman. Anne bebek sektöründe dergiciliğe başlamadan önce 2007 yılında Anneyiz.biz Dergisi'nin standında çalışmıştım bir gün o derginin Editör'ü olacağımı bilmeden... Sonra o derginin editörü olarak yoluma devam ederken 2009 yılında Anne Bebek Dergisi ile tanıştım ve burada çalışmaya başladım... 100. sayı telaşında girdiğim derginin 170. sayısına hazırlanıyoruz şimdi... Bu süre içerisinde her yıl fuar boyunca standımızda olup okurlarımızla tanıştım. Bu fuarda yine 3 gün boyunca ziyaretimize o kadar çok okurumuz geldi ki hepsine tek tek teşekkür etmek istedim: Bir önceki fuarda hamile olup bu fuara bebeği kucağında gelen okurlarımıza, özellikle sizin için standınıza geldik diyen okurlarımıza, bebeğini kapak yapamadığımız için bize biraz kırgın olan ve bunu söylemek için yanımıza gelen okurlarımıza, bebeğimi sizinle büyüttüm diyen okurlarımıza, röportajlarınızı ve sizi keyifle takip ediyoruz diyen okurlarımıza, işinizi severek yaptığınız o kadar çok belli ki diyen okurlarımıza, başarılarımızın artmasını dileyen okurlarımıza, röportajlarını yayınladığımız için bize teşekkür etmeye gelen okurlarımıza, bebeklerinin fotoğraflarını sayfalarımızda gördüğünde mutlu olduğunu belirten okurlarımıza, bizleri anne ve anne adayı dostlarına öneren okurlarımıza, sizin derginizi bilmez miyiz elbette biliyoruz ve takip ediyoruz diyerek bizleri yücelten okurlarımıza, standımızda fotoğraf çekilmekten mutlu olan okurlarımıza çok ama çok teşekkür ediyoruz... Dedim ya ben fuarları sizlerle bir araya geldiğimizden dolayı çok seviyorum. Seneye yine bir fuar telaşımız olacak, bu telaşımızda yine yanımızda olmanızı çok isteriz... Fuarı anlatıp neden mi bu fotoğrafı paylaştım? Çünkü bu fotoğraf bir kapak çekimi sonrasında çekilmiş bir fotoğraf, çünkü bu fotoğraf işimi yaptığımda benim nasıl da keyif aldığımı size anlatan bir fotoğraf... Bir de bir zamanlar 5. sınıfta yılsonu gösterisini sunduğunda bu mesleği yapmaya karar veren, bunun için uğraşan ve bunu başaran, -iyi ya da kötü bunu siz değerlendiriyor olacaksınız elbette- koluna taktığı bileziğinin çocukluktan beri istediği iş olan bir kızın gülümsemesinin olduğu bir fotoğraf... Bir de hayal etmekten vazgeçmeyen kızın fotoğrafı. Bu fotoğrafı çeken canım dostum Şahver Koçulu'ya çok ama çok teşekkür ediyorum. İşini aşkla yapan bir kadın kendisi de!
15 Aralık 2014 Pazartesi
Tijen Aktay röportajımdan notlarım...
Ocak ayı Anne Bebek Dergisi’nin röportaj konuğu Tijen Aktay...
Aralık ayı içerisinde mutfağına konuk olduğumuz Tijen Hanım’ı özellikle de mutfağa merakı olan birçok kişi biliyordur ama ben yine de sizlerle tanıştırmak isterim kendisini. Kanaltürk ekranlarında her cumartesi 15:50’de “5 Çayı” programı ile bizlerin karşısına geçerek dumanı üzerinde, lezzeti tadında, görüntüsü aklımızda kalacak tarifler veren biri kendisi. Özetle programın sunucusu, hazırlayanı, her şeyi… Öncesinde neler yapıyordu derseniz de röportajımızı okuyunuz diyorum ve merakla Ocak sayımızı bekleyin diye de ekliyorum...
Rengarenk bir mutfaktan sizlerle buluşan Tijen Aktay ile biz de stüdyoda görüşüp mutfak merakının nasıl başladığını, anneliğin nasıl gittiğini konuştuk. Çünkü ekranlardan izlediğimiz ve çok beğendiğimiz bu renkli mutfağı bir de biz görelim istedik. Bu yüzden de kendisiyle televizyon çekiminden birkaç saat önce buluştuk.
Hamilelik sürecinde de ara vermeden yemekler yapmaya devam eden annemizin iki çocuk annesi olduğunu biliyor muydunuz? Ben de sadece bir yaşında küçük bir kızının olduğunu biliyordum ama bir de on bir yaşında oğlu varmış Tijen Hanım’ın. Yani iki çocuklu, başarılı bir annelerimizden kendisi.
Ekranda gördüğünüz gibi. Ne eksik ne fazla. Keyifli, hoş sohbetli ve anlatmayı seven biri. Çocuklarından bahsederken gözleri ışıl parlıyor. Kokularına aşığım onların diyor. İkimizde konuşmayı diğer insanlardan biraz daha fazla seven kişiler olduğumuzdan dolayı sohbet sohbeti açtı ve ortaya çok güzel bir röportaj çıktı… Ocak sayımızı bayilerde bulabileceksiniz. Biraz daha sabredin, henüz hazırlık aşamasındayız…
Bu keyifli mutfakta enerjisi yüksek bir röportaj için Tijen Aktay’a çok teşekkür ederim…
Aralık ayı içerisinde mutfağına konuk olduğumuz Tijen Hanım’ı özellikle de mutfağa merakı olan birçok kişi biliyordur ama ben yine de sizlerle tanıştırmak isterim kendisini. Kanaltürk ekranlarında her cumartesi 15:50’de “5 Çayı” programı ile bizlerin karşısına geçerek dumanı üzerinde, lezzeti tadında, görüntüsü aklımızda kalacak tarifler veren biri kendisi. Özetle programın sunucusu, hazırlayanı, her şeyi… Öncesinde neler yapıyordu derseniz de röportajımızı okuyunuz diyorum ve merakla Ocak sayımızı bekleyin diye de ekliyorum...
Rengarenk bir mutfaktan sizlerle buluşan Tijen Aktay ile biz de stüdyoda görüşüp mutfak merakının nasıl başladığını, anneliğin nasıl gittiğini konuştuk. Çünkü ekranlardan izlediğimiz ve çok beğendiğimiz bu renkli mutfağı bir de biz görelim istedik. Bu yüzden de kendisiyle televizyon çekiminden birkaç saat önce buluştuk.
Hamilelik sürecinde de ara vermeden yemekler yapmaya devam eden annemizin iki çocuk annesi olduğunu biliyor muydunuz? Ben de sadece bir yaşında küçük bir kızının olduğunu biliyordum ama bir de on bir yaşında oğlu varmış Tijen Hanım’ın. Yani iki çocuklu, başarılı bir annelerimizden kendisi.
Ekranda gördüğünüz gibi. Ne eksik ne fazla. Keyifli, hoş sohbetli ve anlatmayı seven biri. Çocuklarından bahsederken gözleri ışıl parlıyor. Kokularına aşığım onların diyor. İkimizde konuşmayı diğer insanlardan biraz daha fazla seven kişiler olduğumuzdan dolayı sohbet sohbeti açtı ve ortaya çok güzel bir röportaj çıktı… Ocak sayımızı bayilerde bulabileceksiniz. Biraz daha sabredin, henüz hazırlık aşamasındayız…
Bu keyifli mutfakta enerjisi yüksek bir röportaj için Tijen Aktay’a çok teşekkür ederim…
9 Aralık 2014 Salı
İBS Fuarı'nda sizlerle buluşmamıza 3 gün kaldı!
Bu yıl 3. kez düzenlenecek olan İBS Anne Bebek Çocuk Fuarı’na çok az kaldı. 12-14 Aralık’ta Harbiye İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenecek fuar, çocuklara ve ailelerine 3 gün boyunca sınırsız eğlence, muhteşem gösteriler ve sürpriz hediyeler vaad ediyor. Çocuğunuzla keyifli bir gün geçirmek için bu fuarı kaçırmayın…
Biz de Anne Bebek Dergisi olarak fuarda olacağız elbette. Üstelik bu yıl da fuarda dergimize abone olmak isteyen siz sevgili okurlarımıza hediye sepetleri hazırladık. Bir annenin ihtiyacı olan ürünlerin yer aldığı hediye paketlerimiz ve biz sizlerle buluşmak için gün sayıyoruz.
Ailelere ve çocuklara unutulmaz üç gün yaşatmayı hedefleyen İBS, üç gün boyunca iki farklı konseptte hazırlanan 15 partiye de ev sahipliği yapacak. Noel Babalı Yeni Yıl Partisi'nde çocuklar müzik eşliğinde doyasıya eğlenecek, birbirinden ilginç aktivitelere katılacak, Noel Baba ile fotoğraf çektirecek.
Ben, derginin editörü olarak 3 gün boyunca standımızda olacağım. Hepinizi bu keyifli fuara ve standımıza beklerim...
=> 12-14 Aralık Harbiye İstanbul Kongre Merkezi
=> Anne Bebek Dergisi M21 Standında
=> 10:00 - 19:00
=> Detaylı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz...
Biz de Anne Bebek Dergisi olarak fuarda olacağız elbette. Üstelik bu yıl da fuarda dergimize abone olmak isteyen siz sevgili okurlarımıza hediye sepetleri hazırladık. Bir annenin ihtiyacı olan ürünlerin yer aldığı hediye paketlerimiz ve biz sizlerle buluşmak için gün sayıyoruz.
Ailelere ve çocuklara unutulmaz üç gün yaşatmayı hedefleyen İBS, üç gün boyunca iki farklı konseptte hazırlanan 15 partiye de ev sahipliği yapacak. Noel Babalı Yeni Yıl Partisi'nde çocuklar müzik eşliğinde doyasıya eğlenecek, birbirinden ilginç aktivitelere katılacak, Noel Baba ile fotoğraf çektirecek.
Ben, derginin editörü olarak 3 gün boyunca standımızda olacağım. Hepinizi bu keyifli fuara ve standımıza beklerim...
=> 12-14 Aralık Harbiye İstanbul Kongre Merkezi
=> Anne Bebek Dergisi M21 Standında
=> 10:00 - 19:00
=> Detaylı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz...
4 Aralık 2014 Perşembe
Hayallerle Dolu Küçük Evler Sergisi
Kız çocuklarının vazgeçilmez oyuncaklarının en başında gelir
bebeklerinin evleri. O muhteşem minyatür evler ve evin içindeki eşyalarla
kendine bir dünya kuran kız çocukları saatlerce sıkılmadan bu oyuncaklarla
oynayabilirler… Sizi bilemem ama ben de hep bu kocaman oyuncak evleri seven kız
çocuklarından oldum. İşte bu yüzden de Rahmi M. Koç Müzesi’nde yer alan
“Hayallerle Dolu Küçük Evler Sergisi”nin daveti geldiğinde hemen “Evet.” dedim
ve kendimi gerçekten de hayallerle dolu minyatür evlerin içinde buldum. Her
baktığım ev için “Ooo bu da çok güzelmiş…” diye cümleler kurarak bitirdiğim
sergiye mutlaka gitmenizi tavsiye ederim… Minyatür evlerden oluşan ve müzenin 20.
yılı için hazırlanan bu özel sergi 16 Haziran’a kadar ziyarete açık.
Müze detaylarından önce öğrendiğim birkaç bilgiyi paylaşmak istiyorum sizlerle...
Müze detaylarından önce öğrendiğim birkaç bilgiyi paylaşmak istiyorum sizlerle...
Bunu biliyor muydunuz?
* 18. yy'da bebek evleri hanımların çay partilerindeki en büyük eğlencesiydi.Salonun bir köşesine yerleştirilen bu evlerin içindeki her bir detaya konuklarla birlikte katkıda bulunmak bir gelenek haline gelmiştir.
* Bebek evleri 17. yy'da oyuncak olarak değil, daha çok küçük hanımlara ev yönetimini öğretmek için birer araç olarak görülmekteydi.
* 19. yy'da Almanya, minyatür objelerin, oyuncakların ve bebek evlerinin seri üretimine geçmiş ve bunları tüm dünyaya ihraç etmeye başlamıştır.
* Bebek evleri sadece kız çocukları ve hanımlar için yapılmamıştır. 1874 tarihli, Dingley Hall isimli bebek evi iki erkek çocuk için üretilmiş ve kendileri için övünç kaynağı olmuştur.
Yirminci yıl için özel olarak oluşturulan koleksiyonda,
19’uncu yüzyıldan itibaren üretilmiş İngiliz, Alman, Fransız ve Amerikan yapımı bebek evleri yer alıyor.
1 Aralık 2014 Pazartesi
Anne Bebek Dergisi 168/Aralık Sayısı Bayilerde
Bu ay
kostümümüzün hakkını veren Hilal-Naren çiftinin oğlu Bulut bebek ile
çekimlerimizi gerçekleştirdik. Dergimizi okuyanlar çiftimizin, ünlü
röportajlarımızın fotoğraflarını çektiklerini bilirler. Hamileliği sırasında
son gününe kadar çekim yapan bir annenin karnında olmuş olmasından olacak ki
Bulut hazır poz modundaydı o gün. Çekim anında karşımızda durarak bizi hiç
zorlamadı. Yanaklarını ısırmamak için zor tuttuğum bu şirin bebeğimize
ailesiyle sağlıklı, nice güzel yıllar diliyoruz.
Kapak fotoğrafı: www.eventshill.com - Kapak kıyafeti: Debenhams
Kapak fotoğrafı: www.eventshill.com - Kapak kıyafeti: Debenhams
19 Kasım 2014 Çarşamba
Füsun Demirel röportajımdan notlar
Füsun Demirel’in özellikle en son izlediğim dizisi “Yalan
Dünya”daki karakterinin de etkisiyle, çok hareketli bir yapıya sahip bir kişi
olduğunu düşünürdüm. Bu yanlış düşünce ben de çok sık olur, oda ayrı bir konu
ya neyse... Anne Bebek Dergimizin röportaj fotoğraflarını çekmek için
çocuklarının okulunun bahçesinde buluştuğumuz Füsun Hanım meğer ne kadar
durağan bir yapıya sahipmiş. Sessiz, sakin diye tanımlayabileceğimiz bir
karakterdeymiş kendisi. Bu düşüncemi dile getirdiğimde ise evet, öyle diyenler oluyor
diye cevap verdi. Bir de ekledi; içimdeki bu sakinliği oyunculuğumla atıyorum.
Bir dışa açılma durumum oluyor…
Füsun Hanım, geç yaş hamile kalarak bu süreçte anne olmayı
düşünen birçok kadına haydi inat etme, yaşın geç değil, yapabilirsin mesajını
vererek, erken bir doğumla ama sağlıklı bir şekilde ikizlerini kucağına alan
annelerimizden…
Son güne kadar daha doğrusu hareket edebileceği vakte kadar
çalışan ve bunu da tavsiye eden Füsun Hanım’la hem anneliği hem de işleri
konuştuk… Aralık sayımızda okuyabilirsiniz. Tanıştığıma çok memnun olduğum, mutlu olduğum, keyif aldığım
bir kişi oldu kendisi. Bir kez daha bir araya gelip uzun uzun sohbet etme sözü
aldım kendisinden. En kısa zamanda yanına yine uğrayacağım ve notlarımı sizlerle paylaşacağım.
Füsun Demirel, aralık ayında Engin Günaydın’ın yazdığı bir
komedi filmi ile karşımızda olacak. Son dizisi “Yalan Dünya”nın bittiğine
üzülen, bu filmi anlatırken ilk iş heyecanıyla paylaşan biri olarak bizi
izlemeye gelin diyor.
“İçimdeki Ses” filminin konusu ise şu şekilde:
Kendi dünyasında yaşayan ve özgüveni yetersiz bir yazar olan Selim (Engin Günaydın); yalnızlıktan
kurtulmak için son çare olarak umreden yeni dönmüş
annesiyle birlikte yaşamaya karar verir. Selim’in, spor salonunda yaptığı bir
sakarlık, hayal bile edemeyeceği kadar güzel ve zengin olan Ayşıl’la (Leyla
Tuğutlu) tanışmasına sebep olur. Selim’e
aşık olan Ayşıl, Selim’in annesi Mehpare’nin (Füsun Demirel) gözüne girmek için
Mehpare ve tayfasıyla, komik ve eğlenceli bir yolculuğa çıkar.Kendi dünyasında yaşayan ve özgüveni yetersiz bir yazar olan Selim (Engin Günaydın); yalnızlıktan
Yapımcılığını, “Vay Arkadaş”, “Galip Derviş”, “İçimdeki Ses”
gibi projelere imza atan Barakuda Film’in üstlendiği “İçimdeki Ses”; 30 Ocak,
Cuma günü vizyona girecek.
İyi seyirler,
İyi seyirler,
Fotoğraf: Event’s Hill Photography
16 Kasım 2014 Pazar
Büyükada her mevsim güzel
Kışın Ada’ya gidilir mi sorusuna “Evet” diyorum elbette. Ada her mevsim ayrı yaşanabilecek bir güzelliğe sahip benim gözümde. Hava güzel olduğunda sakin sakin yürüyüşler yapabilir ve bisiklete ya da faytona binebilirsiniz evet ama kışında aşk tazelemek için, dinlenmek için, şehrin patırtısından kaçmak için de gidebilirsiniz. Ada’nın keyfine bir de kışın varın ve kendinize özel bir gün hediye edin diyerek geçen hafta gittiğim ada notlarımı sizlerle paylaşıyorum. 1,5 saat süren yolculuk sonrası kendinizi dinlenmeye bırakmak içi hafta sonu planınızı şimdiden yapın.
Nerede konakladım?
Yazın Evrim Solmaz ile röportajımızı Büyükada’da gerçekleştireceğimiz zaman internetten bakıp, fotoğraflarının güzelliğine kanıp röportajımız ve çekimlerimiz için uygundur diye gittiğim, giderken de umarım fotoğraflarındaki gibidir diye düşündüğüm otel olan ADA PALAS BUTİK OTEL’de konakladım, çünkü fotoğraflarından çok çok daha güzel, konforlu ve tarihi dokusu beni kendine hayran bırakmıştı yazın ve bu sefer keşif yapmak için geldiğim Ada’da hiç düşünmeden burada konaklamayı tercih ettim. Şiddetle size de önerebilirim. (Bir sonraki postumda otelin sahibi Zeynep Sarıkaya ile yaptığım röportajımı da paylaşacağım)
Neden tavsiye ederim?
Ben ıssızlıktan korkan bir yapıya sahibim, bu yüzden her zaman merkezi noktaları tercih ederim. Benim gibi düşünenler buraya gelebilirler. Otel hem merkezde hem de içeri adımınızı attığınızda küçük bir bahçesi var. Bahçenin yanında kapalı ama bahçeye dahil bir restoranı var. Akşamları romantik bir atmosferi sabahları da doyurucu bir serpme kahvaltısı var. Üstelik reçeller ev yapımı, yazın giderseniz de domates ve salatalılar da bahçeden.
merkezin dışında bir noktada. Çok güzel
Neler yaptım?
Ada dediğinizde akla gelen ilk üç aktivite; bisiklete binmek, fayton turu yapmak ve Aya Yorgi Kilisesi’ne çıkmaktır. Ben de bunları yaptım elbette. Bisiklete bindim… Bisikletimi konakladığım otelin arka tarafında kalan Fehmi Bisiklet’ten kiraladım. Kesinlikle buradan kiralayın derim, çünkü sahibi size sadece bisikletini kiralamıyor, aynı zamanda Ada hakkında bilgiler vererek, nerede ne yiyeceğiniz konusunda fikir sahibi olmanızı sağlıyor. Aya Yorgi Kilisesi’ne çıktım… Büyükada’nın Yücetepe’de bulunan Aya Yorgi Kilisesi’ne dik bir yokuşu ardınızda bırakarak ulaşıyorsunuz. Adanın merkezinden itibaren buraya yürüyerek gitmeniz imkansız değil elbette ama biraz zor. Bu yüzden ya faytonlarla ya da bisikletinizle belli bir noktaya kadar gitmenizi öneririm. Ben bisikleti tercih ettim, biraz yoruldum ama yaklaşık 1,5 saatin sonunda tepeye çıkıp, muhteşem ada manzarasını izledim. (Kilisenin son yokuşunun başında bisikletinizi park edip, yukarıya yürüyerek çıkıyorsunuz. Fayton ve bisiklet burada yasak). Kilise’nin kapanış saatine (16:00) denk geldiğimizden içine giremedim ama Kilise’nin yanında yemeğinizi yiyebileceğiniz, dinlenebileceğiniz restoranın da oturdum. O kadar yolu ardınızda bıraktıktan sonra burada dinlenmek size kesinlikle iyi gelecek. Çantanıza ufak tefek yiyecekler de atarsanız eğer yine tepede yiyebilirsiniz. Fayton turu yapmadım ama… Ben faytonun gezdiği yerleri bisikletimle dolaştığımdan ve sonrasında da keyifli bir yürüyüş yaptığımdan dolayı faytona binmedim ama adada bisikletle başa baş tercih edilen bir ulaşım aracıdır kendisi. Kahve molası verdim… Kahve Dünyası adanın çok güzel bir köşesinde, buraya kadar gelmişken keyifli bir kahve içmeden dönmeyin derim. Bu keyfin adresi de Kahve Dünyası olmalı. Yaz için daha uygun aktiviteler olsa da yağmursuz bir hava bisiklete binmeniz için yeterli olur, efor sarf edeceğinizden üşümezsinizde.
Yemek için nereye gittim?
Otelinizde yemek yemek istemezseniz Altın Fıçı Birahane’sine gidin derim. Salaş bir yer ve garsonları çok ilgili. Lezzetleri de çok güzel. Pişman olmazsınız. Birahane kelimesi sizi ürpertmesin salaş bir balıkçı aslında burası. Deniz ürünleri de gayet yenilir.
Ada dediğinizde akla gelen ilk üç aktivite; bisiklete binmek, fayton turu yapmak ve Aya Yorgi Kilisesi’ne çıkmaktır. Ben de bunları yaptım elbette. Bisiklete bindim… Bisikletimi konakladığım otelin arka tarafında kalan Fehmi Bisiklet’ten kiraladım. Kesinlikle buradan kiralayın derim, çünkü sahibi size sadece bisikletini kiralamıyor, aynı zamanda Ada hakkında bilgiler vererek, nerede ne yiyeceğiniz konusunda fikir sahibi olmanızı sağlıyor. Aya Yorgi Kilisesi’ne çıktım… Büyükada’nın Yücetepe’de bulunan Aya Yorgi Kilisesi’ne dik bir yokuşu ardınızda bırakarak ulaşıyorsunuz. Adanın merkezinden itibaren buraya yürüyerek gitmeniz imkansız değil elbette ama biraz zor. Bu yüzden ya faytonlarla ya da bisikletinizle belli bir noktaya kadar gitmenizi öneririm. Ben bisikleti tercih ettim, biraz yoruldum ama yaklaşık 1,5 saatin sonunda tepeye çıkıp, muhteşem ada manzarasını izledim. (Kilisenin son yokuşunun başında bisikletinizi park edip, yukarıya yürüyerek çıkıyorsunuz. Fayton ve bisiklet burada yasak). Kilise’nin kapanış saatine (16:00) denk geldiğimizden içine giremedim ama Kilise’nin yanında yemeğinizi yiyebileceğiniz, dinlenebileceğiniz restoranın da oturdum. O kadar yolu ardınızda bıraktıktan sonra burada dinlenmek size kesinlikle iyi gelecek. Çantanıza ufak tefek yiyecekler de atarsanız eğer yine tepede yiyebilirsiniz. Fayton turu yapmadım ama… Ben faytonun gezdiği yerleri bisikletimle dolaştığımdan ve sonrasında da keyifli bir yürüyüş yaptığımdan dolayı faytona binmedim ama adada bisikletle başa baş tercih edilen bir ulaşım aracıdır kendisi. Kahve molası verdim… Kahve Dünyası adanın çok güzel bir köşesinde, buraya kadar gelmişken keyifli bir kahve içmeden dönmeyin derim. Bu keyfin adresi de Kahve Dünyası olmalı. Yaz için daha uygun aktiviteler olsa da yağmursuz bir hava bisiklete binmeniz için yeterli olur, efor sarf edeceğinizden üşümezsinizde.
Yemek için nereye gittim?
Otelinizde yemek yemek istemezseniz Altın Fıçı Birahane’sine gidin derim. Salaş bir yer ve garsonları çok ilgili. Lezzetleri de çok güzel. Pişman olmazsınız. Birahane kelimesi sizi ürpertmesin salaş bir balıkçı aslında burası. Deniz ürünleri de gayet yenilir.
5 Kasım 2014 Çarşamba
Anavarza Bal ile hem bilgilendim hem de yemek yaptım
Geçen
hafta Anavarza Bal etkinliği ile Doors Akademi Arçelik Mutfağı’ndaydım. Bal ve
arılar ile bilmediğim çok güzel dipnotlar öğrendiğim toplantının sonunda bir de
mutfağa girip ballı iki lezzet yaptım.
Anavarza Bal etkinliğinde bir de Debra Roberts ile tanıştım. Kendisi dünyada Kraliçe Arı olarak bilinen Doğal Arıcılık Uzmanı. Hayatını arılara ve bala adamış biri.
Doğal Arıcılık Uzmanı Debra Roberts neler dedi?
Arıları, balı ve arıcıları Türkiye’nin ‘ulusal zenginliğinin’ bir parçası olarak adlandırabilirim. Amerika’da yaklaşık 2,5 milyon kovanımız bulunurken, Türkiye’de bu rakam, Teksas ve Güney Karolina’nın toplam büyüklüğü kadar ve 6,5 milyon kovandır. Türkiye’deki floral kaynaklar neredeyse Avrupa’nın tümünde bulunan floral kaynaklara eşit. Türkiye, her ikisi de kayda değer sayılan ve tedavi edici özellikleri olan tüm dünyada bulunan çam balının çoğunluğunu ve aynı zamanda kestane balının önemli bir miktarını üretmektedir. Türkiye’nin muhteşem arıcılar ve arı yaşamlarıyla birlikte dünyaya, aynı zamanda Amerika ve diğer ülkelerdeki birçok arıcı arkadaşıma, ‘aynı cinsten çiçekleri çiftleştirme’ fırsatı verecek olan Uluslararası Arıcılık Derneği-Apimondia konferansına ev sahipliği yapacak olmasından iftihar ediyorum.
Neler öğrendim?
Anavarza Bal etkinliğinde bir de Debra Roberts ile tanıştım. Kendisi dünyada Kraliçe Arı olarak bilinen Doğal Arıcılık Uzmanı. Hayatını arılara ve bala adamış biri.
Doğal Arıcılık Uzmanı Debra Roberts neler dedi?
Arıları, balı ve arıcıları Türkiye’nin ‘ulusal zenginliğinin’ bir parçası olarak adlandırabilirim. Amerika’da yaklaşık 2,5 milyon kovanımız bulunurken, Türkiye’de bu rakam, Teksas ve Güney Karolina’nın toplam büyüklüğü kadar ve 6,5 milyon kovandır. Türkiye’deki floral kaynaklar neredeyse Avrupa’nın tümünde bulunan floral kaynaklara eşit. Türkiye, her ikisi de kayda değer sayılan ve tedavi edici özellikleri olan tüm dünyada bulunan çam balının çoğunluğunu ve aynı zamanda kestane balının önemli bir miktarını üretmektedir. Türkiye’nin muhteşem arıcılar ve arı yaşamlarıyla birlikte dünyaya, aynı zamanda Amerika ve diğer ülkelerdeki birçok arıcı arkadaşıma, ‘aynı cinsten çiçekleri çiftleştirme’ fırsatı verecek olan Uluslararası Arıcılık Derneği-Apimondia konferansına ev sahipliği yapacak olmasından iftihar ediyorum.
Neler öğrendim?
- Her kovanda sadece bir kraliçe arı olurmuş.
- İşçi arılar, yumurtlayamayan dişi arılardan oluşuyormuş.
- Arı ailesi milyonlarca arıdan da oluşsa da her arı kendi kovanını kokusundan tanırmış.
- Aileye yeni katılan arılar için, eski arılar kovanın girişinde kovandaki kokuyu dışarı atarak yeni arıların yollarını bulmalarını kolaylaştırırlarmış.
- Kraliçe arıların tek görevi çoğalmakmış.
- Bir arı ömrü boyunca en fazla bir çay kaşığı kadar bal toplayabilirmiş.
- Petek oluşturmak için tüm arılar bir araya gelip antenlerinden tutunarak petek görüntüsünü oluşturuyorlarmış.
- Ölen arıları kovanın dışına taşırlar ve asla kovan da bırakmazlarmış.
Anavarza Bal ismi nereden geliyor?
1979 yılında Süleyman Sezen'in kurduğu Sezen Gıda Ltd. Şti., 1995 yılında Anavarza Bal markasıyla bal sektörüne giriş yaptı. Adana'nın Kozan ilçesinde kurulan şirket, marka ismini bölgenin sembolü Anavarza Antik Kenti'nden alıyor.
Neler yaptım?
Ballı Tavuk Kanatları
Tavuk kanat (350 gr, çizik atılmış), zeytinyağı (1/2 yemek kaşığı), soya sos (1/4 su bardağı), Ketçap (1/2 yemek kaşığı), Anavarza Çam Balı (1/2 su bardağı), sarımsak, (1 diş, püre), tuz, karabiber.
Tavuk kanatlarını diğer tüm malzeme ile birlikte karıştırın. 190 derecede ısıtılmış fırında tavuklar karamelize olana kadar yaklaşık 20 dakika pişirin.
Helva-yı Hakanı / Ballı Helva (Melcüt Tabbahin)
65 gr un, 65 gr pirinç unu, 65 gr nişasta, 65 gr tereyağı, 275 gr Anavarza Gurme Keven-Kekik Balı, süt.
Ballı Tavuk Kanatları
Tavuk kanat (350 gr, çizik atılmış), zeytinyağı (1/2 yemek kaşığı), soya sos (1/4 su bardağı), Ketçap (1/2 yemek kaşığı), Anavarza Çam Balı (1/2 su bardağı), sarımsak, (1 diş, püre), tuz, karabiber.
Tavuk kanatlarını diğer tüm malzeme ile birlikte karıştırın. 190 derecede ısıtılmış fırında tavuklar karamelize olana kadar yaklaşık 20 dakika pişirin.
Helva-yı Hakanı / Ballı Helva (Melcüt Tabbahin)
65 gr un, 65 gr pirinç unu, 65 gr nişasta, 65 gr tereyağı, 275 gr Anavarza Gurme Keven-Kekik Balı, süt.
Tereyağını
tencerede eritin, yağ ısınınca pirinç unu ve nişastayı ekleyin ve kavurmaya
başlayın. Unu ekleyin ve hafif ateşte kavurmaya devam edin. Diğer tarafta kekik
balı ile sütü hafif ateşte bal eriyinceye kadar karıştırarak ısıtın. Kavrulmuş
un karışımının üzerine şerbeti dökün ve birkez karıştırdıktan sonra tencerenin
kapağını kapatarak 10 dakika pişirin.
* Mehmet Fehmi Saman ve asistan şef Eren Sağlık’a lezzetli tarifleri için teşekkür ederim.
#anavarzabal #doorsakademi #arçelikmutfağı
* Mehmet Fehmi Saman ve asistan şef Eren Sağlık’a lezzetli tarifleri için teşekkür ederim.
#anavarzabal #doorsakademi #arçelikmutfağı
31 Ekim 2014 Cuma
Anne Bebek Dergisi 167/Kasım Sayısı Bayilerde
Bu ay
Didem-Murat çiftinin dokuz aylık kızları Esin ile stüdyoya girdik. Esin bebek, kapak
sponsoru olarak destek verdiğimiz ve Marmara Forum AVM’de düzenlenen “En Güzel
Gülen Bebek Fotoğraf Yarışması”nda jüri tarafından seçilen birinci bebek olarak
kapağımızda yer alma şansı yakalayan şanslı isimlerden. Sizler de bu tarz
aktivitelerimizden haberdar olmak isterseniz sosyal medya hesaplarımızı takip
edin der, Esin bebeğe hayatı boyunca hep güleceği güzel bir yaşam dileriz.
Kapak Fotoğrafı: Şahver Koçulu
Kapak kıyafeti: Çiçekli mont: Mothercare, çizme: Igor, mor ve yeşil mont: Panço
Kapak Fotoğrafı: Şahver Koçulu
Kapak kıyafeti: Çiçekli mont: Mothercare, çizme: Igor, mor ve yeşil mont: Panço
27 Ekim 2014 Pazartesi
İlişkini Kurtar
Çok yönlü olan arkadaşım Işıl Evrim Akgün yine yaptı yapacağını ve iddialı bir kitap yazdı. İlişkilerde kişilerin, ilişkinin atardamarlarını mutlaka ve mutlaka bilmesi gerektiğini, eğer bu bilinirse kurtarılamayacak bir ilişkinin olmadığını ve bu konuda da iddialı olduğunu söylüyor. Önce röportajımızı, ardından da kitabını okumanızı öneririm...
Sevgili arkadaşım ismin artık aşkla özdeşleşti buna ne diyeceksin?
Belki aşka hala çok inandığım ve ilişkilerin aşk dolu olmasını hala savunduğum için olabilir. Biliyorsun kitaplarımda kendi aşk hayatımı ve aşka bakış açımı hep anlatıyorum bu nedenle de okuyucu beni aşkla çok özdeştirdi.
Sen şimdi aşk psikoloğu musun?
Evet bir haberde benim için öyle başlık atılmıştı... Ben de bu yakıştırmayı sevdim açıkçası ve son kitabımın ismine ekledik. Kitaplarım hep aşkın psikolojik boyutunu anlatıyor. Bu da etken olsa gerek.
Kitabının ismi “ilişkini kurtar” Sence ilişkiler kurtarılmalı mı?
Bu çok kişisel bir şey ben mutlaka ilişkinizi kurtarın demiyorum ama ilişkisini kurtarmak istediği halde ne yapacağını bilemeyen birçok çift var. Ve aslında ilişkilerin atardamarlarını bilirlerse kurtarılamayacak ilişki yok. Bu konuda da çok iddialı konuşabilirim.
Biz kadınlara özel taktikler var mı içerisinde?
Aksine taktikleri çöpe atıyoruz, her taktiğin bir bedeli vardır mutlaka. Çünkü taktiklerde mış gibi yapılır ve uzun vadede insanları hem oyunlara sokar hem de mutsuzlaştırır. Ben kitabımda insanlara egonun oyunlarına düşmemenin yollarını gösteriyorum.
Nasıl?
İlişkilerin iki püf noktasını anlatıyorum yani bilinçaltı ve egoyu. Hem de kimsenin anlatmadığı kadar derinlemesine ve detaylı, kolay anlaşılır biçimde. Bilinçaltı doğduğumuz andan itibaren kayda başlıyor ve her şeyi çağrışımlarla kodluyor. Yani babanız çapkınsa, erkeklere güvensiz olmanız gerektiğini, anneniz bu çapkınlığa rağmen evde kırıp dizini oturuyorsa da erkeklerin çapkınlıklarına göz yummanız gerektiğini kodluyor. Bir de bakıyorsunuz ki çocukluk döneminizdeki bu rol model aldığınız (bilinçsizce) ilişki modelinin sonucunda anne ve babanız hala bir arada babanız şu an gelmiş 50’li yaşlara ve artık annenizin kıymetini biliyor. Oh bakın bir de sonucun güzelliğine odaklanarak bu sürecin aslında ilişkide geçici olduğunu kodladınız. Ne mutlu size bir kadın olarak tüm ilişkilerinizi aynı bu şekilde kurabileceğinize bir erkekseniz de asla tek eşli olamayacağınıza dair bir sürü kodunuz var artık. Bu sadece bir örnekteki sayısız kodun oluşumu. İşte sonra çapkın ve elde tutulması zor erkekleri “aşk” adı altında deneyimleyip duracaksınız. Tabi farkındalığı yüksek biriyseniz bu kodlarınızı değiştirebilirsiniz. Aman ne de olsa tüm ilişkiler böyle gibi bir inanca kapılıp mutsuzluğa sürüklenmeyeceksiniz… Tabi olay bunla da bitmiyor bir de egonun sinsiliği var ki özellikle bu benim de kendi yaşamımda çok muzdarip olduğum bir alandır. Ego sürekli kendini daha iyilerle kıyaslar ve sizin en iyi hak ettiğinize inandırır. Her şeye sahip olma hakkı gibi, yani çok iyi bir ilişkide bile eksik yönleri sürekli dır dır başınızı yiyerek iç sesiniz, huzursuzluk, uykusuzluk vs. gibi yöntemlerle karşınıza çıkartarak ilişkinizi sabote eder.
İlk iki kitabını da okudum ve bence çok fazla mutluluk formülleri içeriyor. Mutluluk olmayan hiçbir şeye hayatında yer vermiyorsun sanırım.
Elbette hepimiz çok kıymetliyiz tüm mutsuzluklarımızın kaynağı dış dünyaya özümüzden fazla kıymet vermemiz. Halbuki ilişkiler için de hayatımızdaki diğer şeyler için de geçerli olan bir şey var ki mutluluk içermeyen hiçbir şey kalıcı olamaz.
20 Ekim 2014 Pazartesi
NG Güral Sapanca'da dinlence dolu 2 güne ne dersiniz?
Hafta sonu bir kaçamak yapmaya ne dersiniz ya da hafta içi
herkes çalışıyorken siz ve en sevdiğinizle birlikte şehirden çok uzaklara
gitmeden kısa ama ruhunuza iyi gelecek bir tatil yapmaya? Bunu kim istemez
diyen sese önerim Sapanca olacak. Bir gününüzü NG Güral
Sapanca Wellness & Convention Otel’inin
içindeki SPA’sında kendinizi şımartmaya ayırabilir, dönüş günü de
Sapanca Göl’ünün etrafında yürüyüş yapmaya ayırabilirsiniz. Dinlenme tatili
olduğundan dolayı yolunuza ne Maşukiye’yi ne de Kartepe’yi eklemiyorum. Kartepe
şu sıralar zaten gitmenizi gerektirecek bir yer değil havalardan dolayı, bi kar
yağsın orası içinde bir rota çizerek deneyimlerimi paylaşırım. Neyse dönelim
Sapanca’ya…
İstanbul-Sapanca arası yaklaşık 125 km’lerde bu da yolculuğunuzun hızınıza göre değişmekle birlikte 1,5-2 saat süreceğinin işareti. Otel Sapanca’nın çıkışında bulunan Kırkpınar Köyü’nde geniş bir yeşil alanı içerisinde barındırıyor.
Kapıdan girdiğiniz andan itibaren her şeyin sizin için düşünüldüğü hissini veren Otel’de bavulunuzu yemyeşil doğaya bakan odanıza bıraktıktan sonra kendinizi şımartmaya ıslak alan kullanımı ile başlayabilirsiniz. Termal otel olmadığından dolayı sıcak bir havuz suyu beklemeyin. Kapalı olarak 3 farklı havuz alanının bulunduğu otelde ben en
çok yağmur yağarken, o yeşilin en güzel rengini izleyebileceğiniz komple camdan oluşan olanını seviyorum. Islak alanda çeşitli duş banyoları, saunaları ve hamamı bulunuyor. Bunların hepsinde vaktinizi geçirdikten sonra kendinizi mükemmel değil mükemmel ötesi masaj yapan o ellere bırakın derim deneyimlemiş biri olarak.
Akşam yemeğinden sonra keyif çayınızı içerken ya da şarabınızı yudumlarken size eşlik edecek olan müziği dinlemek için Leylak Bistro alanına inebilirsiniz. Burada hafta sonları canlı müzik yapılmakta. Günü burada bu şekilde bitirdikten sonra ertesi gün kahvaltının ardından otelin konumlandığı alanı yürümenizi, hamaklarında sallanmanızı ve sonrasında da gölün oraya gitmenizi, trafik saatine kalmadan da evinize dönmenizi tavsiye ederim…
Hepimiz tatil için çalışıyorsak, neden kendimizi arada bu kaçamaklarla şımartmayalım değil mi? Planlar yapılsın, otel aransın…
Sizler için Mutlu Pazarlar Paketi hazırlamışlar bir de… Paket, Pazar günü girişli olmak üzere 2 gece çift kişilik odada yarım pansiyon konaklama kişi başı 350 TL'den başlayan fiyatlara satın alınabiliyor. Ayrıca Mutlu Pazarlar Paketi’ni satın alan misafirlere Bali Masajı da NG Sapanca’nın hediyesi.
Şunu da unutmadan yazayım; NG Sapanca Wellness & Convention Otel, 2013 yılında TripAdvisor kullanıcılarının oylamasıyla “Mükemmellik Sertifikası”na layık görülmüş.
Ayrıntılı bilgi için: www.nghotels.com.tr
İstanbul-Sapanca arası yaklaşık 125 km’lerde bu da yolculuğunuzun hızınıza göre değişmekle birlikte 1,5-2 saat süreceğinin işareti. Otel Sapanca’nın çıkışında bulunan Kırkpınar Köyü’nde geniş bir yeşil alanı içerisinde barındırıyor.
Kapıdan girdiğiniz andan itibaren her şeyin sizin için düşünüldüğü hissini veren Otel’de bavulunuzu yemyeşil doğaya bakan odanıza bıraktıktan sonra kendinizi şımartmaya ıslak alan kullanımı ile başlayabilirsiniz. Termal otel olmadığından dolayı sıcak bir havuz suyu beklemeyin. Kapalı olarak 3 farklı havuz alanının bulunduğu otelde ben en
çok yağmur yağarken, o yeşilin en güzel rengini izleyebileceğiniz komple camdan oluşan olanını seviyorum. Islak alanda çeşitli duş banyoları, saunaları ve hamamı bulunuyor. Bunların hepsinde vaktinizi geçirdikten sonra kendinizi mükemmel değil mükemmel ötesi masaj yapan o ellere bırakın derim deneyimlemiş biri olarak.
Akşam yemeğinden sonra keyif çayınızı içerken ya da şarabınızı yudumlarken size eşlik edecek olan müziği dinlemek için Leylak Bistro alanına inebilirsiniz. Burada hafta sonları canlı müzik yapılmakta. Günü burada bu şekilde bitirdikten sonra ertesi gün kahvaltının ardından otelin konumlandığı alanı yürümenizi, hamaklarında sallanmanızı ve sonrasında da gölün oraya gitmenizi, trafik saatine kalmadan da evinize dönmenizi tavsiye ederim…
Hepimiz tatil için çalışıyorsak, neden kendimizi arada bu kaçamaklarla şımartmayalım değil mi? Planlar yapılsın, otel aransın…
Sizler için Mutlu Pazarlar Paketi hazırlamışlar bir de… Paket, Pazar günü girişli olmak üzere 2 gece çift kişilik odada yarım pansiyon konaklama kişi başı 350 TL'den başlayan fiyatlara satın alınabiliyor. Ayrıca Mutlu Pazarlar Paketi’ni satın alan misafirlere Bali Masajı da NG Sapanca’nın hediyesi.
Şunu da unutmadan yazayım; NG Sapanca Wellness & Convention Otel, 2013 yılında TripAdvisor kullanıcılarının oylamasıyla “Mükemmellik Sertifikası”na layık görülmüş.
Ayrıntılı bilgi için: www.nghotels.com.tr
14 Ekim 2014 Salı
Braun “Güzellik Kampı” notlarım
Eylül ayı içerisinde Braun ile Güral Sapanca Wellness Park’a misafir olarak “Güzellik Kampı”nda keyif dolu birgün geçirdim. Kampta Braun Kreatif Direktörü Sascha Breuer, Dermatolojist Gamze Menteşoğlu, Makyaj Uzmanı Nur Toktay ile Barun’un en yeni saç, cilt ve yüz ürünlerini deneme fırsatı bulurken işin uzmanlarından da tüyolar aldım…
Sahte küt kesim modeli için...
Braun Style&Go mini saç düzleştiricisi ile gerçekleştirebilirsiniz. Çok seyahat edenlerdenseniz eğer bu ürün tam size göre her an her yerde kullanabilirsiniz. Küçük kol çantanıza sığabilecek boyutta olan bir ürün. Benim de favorim oldu diyebilirim… Neyse modeli Braun Kreatif Direktörü Sascha Breuer’ın pratik önerisi ile saçı nasıl yapacağınıza dönüyorum, arka dalgayı elde etmek için önce saçın uç kısmını yumuşak bir şekilde düzleştirin ve saça kıvrım verin. İki parmağınızın etrafına saçı dolayın. Hare gibi bir yuvarlak elde edeceksiniz. Sonrasında bukleyi düz tutun ve düz tuttuğunuz bukleyi 3 saniye kadar Braun Style&Go mini saç düzleştiricisinin arasında tutun. Her bir bukle için aynı uygulamayı gerçekleştirebilirsiniz.
Sahte küt kesim modeli için...
Braun Style&Go mini saç düzleştiricisi ile gerçekleştirebilirsiniz. Çok seyahat edenlerdenseniz eğer bu ürün tam size göre her an her yerde kullanabilirsiniz. Küçük kol çantanıza sığabilecek boyutta olan bir ürün. Benim de favorim oldu diyebilirim… Neyse modeli Braun Kreatif Direktörü Sascha Breuer’ın pratik önerisi ile saçı nasıl yapacağınıza dönüyorum, arka dalgayı elde etmek için önce saçın uç kısmını yumuşak bir şekilde düzleştirin ve saça kıvrım verin. İki parmağınızın etrafına saçı dolayın. Hare gibi bir yuvarlak elde edeceksiniz. Sonrasında bukleyi düz tutun ve düz tuttuğunuz bukleyi 3 saniye kadar Braun Style&Go mini saç düzleştiricisinin arasında tutun. Her bir bukle için aynı uygulamayı gerçekleştirebilirsiniz.
Braun kullanıcısı olarak lanse ettiği üç ayrı ürüne de bayıldım…
YENİ Braun SensoDryer saç kurutma makinesi, akıllı sensör teknolojisiyle saçlarınızı profesyonel bir biçimde şekillendirirken; YENİ Braun Style&Go kurutucu ve mini düzleştirici ile görünümünüzü seyahat halinde veya gün boyu taze tutabilirsiniz. Bir de çantanızın baş tacı olmaya aday bir ürünleri varkigerçekten çok kullanışlı ve pratik bir ürün olan YENİ Braun Face. Dünyanın ilk 2’si 1 arada yüz epilatörü ve temizleme cihazı olan YENİ Braun Face, hem doğal hem de kusursuz bir görünüm sunuyor.
#özgürolun
#özgürolun
6 Ekim 2014 Pazartesi
1-7 Ekim Emzirme Haftası
Emzirmenin
anne ile kurulan bağa olan katkısını ve bebeğin hastalıklara karşı daha
korumacı bir bünyeye sahip olmasını sağlamasını düşünürsek “en azından ilk altı
ay anne sütü verin” cümlesindeki “6 ayı” çok daha uzun zaman dilimlerine
taşımaya çalışmamız bebeğimizin gelişimi açısından son derece faydalı
olacaktır. Ekim ayının ilk haftası “Emzirme Haftası” olması sebebiyle size
dergimizle birlikte bir ek hazırlayarak, uzmanından neler yapmanız gerektiğini,
neler yaşayacağınızı öğrendik ama bir de emziren ünlü annelerimize bu
süreçlerinin nasıl geçtiğini sorduk.
1 Ekim 2014 Çarşamba
Anne Bebek Dergisi 166/Ekim Sayısı Bayilerde
Bu ay İrem-Ertuğrul Atalay çiftinin altı aylık yakışıklıları
olan Alaz bebek ile stüdyoya girdik. Alaz 15. Yaşımızın kapağı için o kadar
güzel pozlar verdi ki ekip olarak seçim yaparken çok zorlandık. Ortalama bir
saat süren çekimlerimiz sırasında bizi hiç zorlamayan, flashlar patlayınca ne
olduğunu anlamaya çalışan sonrasında bize gülücükler atan, hiçbir şekilde
yabancılık çekmeyen bu yakışıklı prense, 15. yaşımızın kapağına gözleriyle
nazar boncuğu olduğu için teşekkür ediyoruz… Maaşallah diyelim bebeğimize de
nazar değmesin…
EKİM SAYIMIZLA BİRLİKTE 15. YAŞIMIZI DOLDURMANIN HAKLI GURURUNU YAŞIYORUZ. 100. SAYISINDA EDİTÖR OLARAK ÇALIŞMAYA BAŞLADIĞIM DERGİNİN 166. SAYISINI GÖRMEK DE AYRI BİR KEYİF VERİYOR... DURMAK YOK :=)
EKİM SAYIMIZLA BİRLİKTE 15. YAŞIMIZI DOLDURMANIN HAKLI GURURUNU YAŞIYORUZ. 100. SAYISINDA EDİTÖR OLARAK ÇALIŞMAYA BAŞLADIĞIM DERGİNİN 166. SAYISINI GÖRMEK DE AYRI BİR KEYİF VERİYOR... DURMAK YOK :=)
22 Eylül 2014 Pazartesi
Anne Bebek Dergisi 165/Eylül Derya Coşkundeniz Röportajım
Derya Coşkundeniz yazar ve sunucu ama hepimizi ilgilendiren ünlü olması değil anne olması. Buraya kadar tamam ama bir de “ikiz” kelimesini eklediğimizde peşinden gelen cümle “Nasıl, zor oluyor mu? ya da İkiz bakmak da zordur ama…” gibi cümleler geçiyor aklımızdan ister istemez. Bilinçaltımıza böyle kodlamalar yapmışız ama Derya Hanım’la konuşunca zor olduğunu ama aslında o kadar da zor olmadığını dinledik. Yaşayarak, deneyim kazanarak neler yapman gerektiğini öğreniyorsun diyor çünkü kendisi. Bebeklerini aynı anda emzirmeyi öğrendiğini eğer öyle olmazsa nefes almak için bile kendisine vakit kalmayacağını keşfettiğini anlatıyor. İkizler artık dört yaşlarında ama şimdilerde başka heyecanı var. Bir kitap çıkardı kendisi. İkiz bebek bakımı konusunda hem alanında uzman sekiz doktordan görüş alarak hem de kendi deneyimlerini yazarak çıkardığı kitabı “İkizlerle Hayat” ile ilgili konuştuk…
Fotoğraf: Şahver Koçulu - www.sahverkoculu.com
Fotoğraf: Şahver Koçulu - www.sahverkoculu.com
3 Eylül 2014 Çarşamba
Anne Bebek Dergisi 165/Eylül Sayısı Bayilerde
Nazan-Mustafa
Kabakçı çiftinin güzeller güzeli, aman nazar değmesin dediğimiz Zeynep Beren
Kabakçı bu ay kapak konuğumuz oldu. Biz fotoğraflarına bakmaya doyamadık,
istedik ki siz de bu şirin hanım efendi ile tanışın. Her renk bandanayı
kendisine yakıştırdığımız Zeynep bebeğe hayatı boyunca hep böyle gülümsemesine
sebep olacak, ailesiyle keyif dolu yıllar dileriz.
29 Ağustos 2014 Cuma
Anne Bebek Dergisi 164/Ağustos Evrim Solmaz Şener Röportajım
Yazın kendini iyice hissettirdiği, hamileliğini birazda zorladığı ama yine de rutin hamilelik durumları dışında rahat ve sakin bir hamilelik geçiren Evrim Solmaz ile Büyükada, Ada Palas Butik Otel’de buluştuk. Evrim Hanım kafa yapısı sebebiyle, otantik havasıyla, trafiksiz bir yaşamın olması ve istediği zaman İstanbul’a gidebilmesinden dolayı burada kalmayı tercih etmiş bu aralar. Sohbetimize başlamadan önce hemen “Aç mısınız, bir şeyler yiyin-için, rahat mısınız, iyisiniz değil mi?” diye sorular sorarak o anaç ruhu ile bizi karşıladı. Sanki hamile olan kendisi değil de bizim ekipmiş gibi. Anlayacağınız Evrim Hanım hazır bir şekilde ki karnını gören herkesin erkek dediği ve ultrasonda da erkek olduğunu gördükleri prensini bekliyor. Sıcak, samimi ve hiç bilmediğim bir Evrim Solmaz ile tanıştım. Gerçi artık o Evrim Solmaz Şener. Kendisi ile evliliğini, hamilelik sürecini ve iş hayatını konuştuk.
Fotoğraf: Event’s Hill Photography
Fotoğraf: Event’s Hill Photography
20 Ağustos 2014 Çarşamba
Namet ile MSA Mutfağı'na konuk oldum...
Namet’in hakiki
lezzetleri ile hazırlanacak olan pesto soslu “Mozzarella Peynirine Sarılı
Pastırma”, “Sucuklu Quiche Lorraine’’ (kiş loren) ve pastırma ve kuru domatesli
krema sos ile hazırlayacağımız “Parmesan Gnocchi” ın yapıma davet etsek sizi ne
dersiniz diyen Namet’e cevabım seve seve olunca; yemesi keyifli, tadı lezzetli,
günü güzel bir zaman dilimi geçirdim Mutfak Sanatları Akademisi’nde…
Namet, benimde soframda bulundurduğum, şarküteri ürünlerini yemeği tercih ettiğim markalardan biri olunca, MSA zaten sürekli workshoplarına katıldığım bir yer olunca çifte kavrulmuş lezzette kaçınılmaz oldu. Ama şunu da söylemeden edemeyeceğim anladımki ben pesto sosu soğuk sevmiyorum. Mozarella Peynirine Sarılı Namet Pastırma Pesto Sos tarifini yaparken bence pastırmanızı hafif kızartın tavada ve sosunuzu da ısıtın derim daha lezzetli bir tat için.
MSA Mutfağına, Namet’e bu keyifli workshop için teşekkür eder yaptıklarımızdan bir tarifte sizinle paylaşmak isterim.
Mozarella Peynirine Sarılı Namet Pastırma, Pesto Sos İle
Namet, benimde soframda bulundurduğum, şarküteri ürünlerini yemeği tercih ettiğim markalardan biri olunca, MSA zaten sürekli workshoplarına katıldığım bir yer olunca çifte kavrulmuş lezzette kaçınılmaz oldu. Ama şunu da söylemeden edemeyeceğim anladımki ben pesto sosu soğuk sevmiyorum. Mozarella Peynirine Sarılı Namet Pastırma Pesto Sos tarifini yaparken bence pastırmanızı hafif kızartın tavada ve sosunuzu da ısıtın derim daha lezzetli bir tat için.
MSA Mutfağına, Namet’e bu keyifli workshop için teşekkür eder yaptıklarımızdan bir tarifte sizinle paylaşmak isterim.
Mozarella Peynirine Sarılı Namet Pastırma, Pesto Sos İle
Malzemeler:
2 adet suda mozzarella, 65 gr çemensiz Namet pastırma, 4 dal taze fesleğen, Tuz-karabiber,
Zeytinyağı
Sos için: 50 gr taze fesleğen, 5-6 dal maydanoz, 50 gr dolmalık fıstık, 50 gr toz parmesan peynir, Zeytinyağı, Tuz-Karabiber
Sos için: 50 gr taze fesleğen, 5-6 dal maydanoz, 50 gr dolmalık fıstık, 50 gr toz parmesan peynir, Zeytinyağı, Tuz-Karabiber
Hazırlanışı:
Mozzarella peynirlerini ufak parçalar halinde kesin. Taze fesleğen, zeytinyağı,
tuz ve karabiber ile lezzetlendirin. Pastırma dilimleri ile peynirleri
gösterilen şekilde sarın. İsteğe göre tavada çok hafif kızartılabilir. Pesto
sos ile servis edin.
Sosun hazırlanışı: Fesleğen,
maydanoz, dolmalık fıstık, toz parmesan peynir ve zeytinyağını rondo’dan
geçirin.
14 Ağustos 2014 Perşembe
Manyas Kuş Cenneti Milli Parkı
Yol üstü duraklarında gezintiye çıkmayı sevenlerdenim ben.
Yolumun üstünde hangi müze, hangi millipark, hangi görülmeye değer bir yer
duysam gitmek isterim bir daha buradan geçer miyim acaba düşüncesiyle. Aynı
düşünce ile uğradığım Manyas Kuş Cenneti notlarımı sizlerle paylaşmak isterim…
Kuş Cenneti Balıkesir İli’nin Bandırma/Manyas ilçesine bağlı. Kuşların, Anadolu’dan Avrupa’ya göç yolu üzerinde bulunmasından dolayı yıllar önce milli park haline getirilen Kuş Cenneti’ne geçiş dönemlerinde gelmenizi kesinlikle tavsiye ederim. Eğer benim gibi yazın ortasında giderseniz biraz hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Adı Cennet olunca çok fazla beklediğim kuş seslerine çok az denk geldim diyebilirim. Geniş bir araziyi kaplayan yere ilk girdiğinizde sizi sağ bölümde kuşların maket gibi donduruldukları alan yer alıyor. Burada birçok kuş türünü görebilirsiniz. Bir kuş türleri sergisi gibi düşünebilirsiniz. Sonrasında ormanın içerisinde yürüyerek gözetleme kulesine çıkıp, size verilen dürbünle Manyas Gölü’nde bulunan kuşları gözlemleyebiliyorsunuz. Bunun dışında da yapabileceğiniz veya kuş seslerinden başınızın döneceği bir ortamla karşılaşmıyorsunuz maalesefki.
İnternet sitelerinden okuduğum şu notu da paylaşmak isterim sizinle: “Göl ve çevresi, sürüngenler ve çift yaşamlılar bakımından oldukça zengindir. Yapılan araştırmalarda göl ve yakın çevresinde 4 tür Semender, 6 tür Kurbağa, 4 tür Yılan, 2 tür Kertenkele ve 2 tür Kaplumbağa’nın bulunduğu kaydedilmiş.”
Kuş Cenneti’ne ille de gitmek istiyorum, ağaçların ve sazların üzerine yuva yapan kuş türlerini görmek istiyorum derseniz eğer dediğim gibi mutlaka ve mutlaka göç döneminde gitmenizi tavsiye ederim, yoksa benim gibi birkaç kuşa uzaktan bakıp geri dönmek zorunda kalırsınız…
Kuşların yoğun olduğu geçiş döneminde gittiğinizde ise Pelikan, balıkçıl, Kaşıkçı, Karabatak, Yaban Kazı, Yaban Ördeği ve Ötücülerden oluşan binlerce kuşu görebilirsiniz.
Kuş Cenneti Balıkesir İli’nin Bandırma/Manyas ilçesine bağlı. Kuşların, Anadolu’dan Avrupa’ya göç yolu üzerinde bulunmasından dolayı yıllar önce milli park haline getirilen Kuş Cenneti’ne geçiş dönemlerinde gelmenizi kesinlikle tavsiye ederim. Eğer benim gibi yazın ortasında giderseniz biraz hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Adı Cennet olunca çok fazla beklediğim kuş seslerine çok az denk geldim diyebilirim. Geniş bir araziyi kaplayan yere ilk girdiğinizde sizi sağ bölümde kuşların maket gibi donduruldukları alan yer alıyor. Burada birçok kuş türünü görebilirsiniz. Bir kuş türleri sergisi gibi düşünebilirsiniz. Sonrasında ormanın içerisinde yürüyerek gözetleme kulesine çıkıp, size verilen dürbünle Manyas Gölü’nde bulunan kuşları gözlemleyebiliyorsunuz. Bunun dışında da yapabileceğiniz veya kuş seslerinden başınızın döneceği bir ortamla karşılaşmıyorsunuz maalesefki.
İnternet sitelerinden okuduğum şu notu da paylaşmak isterim sizinle: “Göl ve çevresi, sürüngenler ve çift yaşamlılar bakımından oldukça zengindir. Yapılan araştırmalarda göl ve yakın çevresinde 4 tür Semender, 6 tür Kurbağa, 4 tür Yılan, 2 tür Kertenkele ve 2 tür Kaplumbağa’nın bulunduğu kaydedilmiş.”
Kuş Cenneti’ne ille de gitmek istiyorum, ağaçların ve sazların üzerine yuva yapan kuş türlerini görmek istiyorum derseniz eğer dediğim gibi mutlaka ve mutlaka göç döneminde gitmenizi tavsiye ederim, yoksa benim gibi birkaç kuşa uzaktan bakıp geri dönmek zorunda kalırsınız…
Kuşların yoğun olduğu geçiş döneminde gittiğinizde ise Pelikan, balıkçıl, Kaşıkçı, Karabatak, Yaban Kazı, Yaban Ördeği ve Ötücülerden oluşan binlerce kuşu görebilirsiniz.
7 Ağustos 2014 Perşembe
Evrim Solmaz Şener Röportajımdan notlar…
Bu ay Anne Bebek Dergisi için Evrim Solmaz Şener ile keyifli bir röportaj
gerçekleştirdim. Her röportaj sonrası olduğu gibi de notlarımı hemen sizinle
paylaşmak isterim. Röportajımı okumak ve hamile sağlığı, bebek bakımı, çocuk
gelişimi gibi tüm merak edilen başlıkları yine yeni sayımızda okuyabilirsiniz
diyerek geçiyorum röportaj detaylarına…
Çekim için Evrim Hanım’la Büyükada’da Ada Palas Butik Otel’de buluştuk. Otel adanın ara sokaklarında kalmış gizli bir kaçış yeri gibi keyifli ve de güzel. Onu da bir sonraki postumda size bir ada turuyla anlatıyor olacağım ama gidilip, kalınası bir yer diyebilirim…
Evrim Hanım eşi Arda Bey ile geldi yanımıza; gülen bir yüz ile. Otelde buluşmuş olabiliriz ama ev sahipliği yapan Evrim Hanım hemen ne yersiniz, ne içersiniz, iyi misiniz, bir arzunuz var mı diye sorarak başladı sohbetimize…
İstanbul’un karmaşasındansa ada da kalmanın bu süreçte kendisine iyi geldiğini düşündüğünden bir müddet daha doğanın, denizin havanın, yazın ve hamileliğinin tadını çıkarmak istediğinden ada yaşamına devam etmeyi planlıyor.
Canlı yayın fobisi olan biri olduğundan acaba röportaj sırasında kısa cevaplar şeklinde mi ilerleyecek yoksa zorlanacakmıyım düşüncesi ile gittiğim röportajım tam iki saat sürdü ve biz akıp giden bir sohbetin sonunda ne iyi oldu bu röportaj dedik…
#aslihangunduz #AnneBebekDergisi
Çekim için Evrim Hanım’la Büyükada’da Ada Palas Butik Otel’de buluştuk. Otel adanın ara sokaklarında kalmış gizli bir kaçış yeri gibi keyifli ve de güzel. Onu da bir sonraki postumda size bir ada turuyla anlatıyor olacağım ama gidilip, kalınası bir yer diyebilirim…
Evrim Hanım eşi Arda Bey ile geldi yanımıza; gülen bir yüz ile. Otelde buluşmuş olabiliriz ama ev sahipliği yapan Evrim Hanım hemen ne yersiniz, ne içersiniz, iyi misiniz, bir arzunuz var mı diye sorarak başladı sohbetimize…
İstanbul’un karmaşasındansa ada da kalmanın bu süreçte kendisine iyi geldiğini düşündüğünden bir müddet daha doğanın, denizin havanın, yazın ve hamileliğinin tadını çıkarmak istediğinden ada yaşamına devam etmeyi planlıyor.
Canlı yayın fobisi olan biri olduğundan acaba röportaj sırasında kısa cevaplar şeklinde mi ilerleyecek yoksa zorlanacakmıyım düşüncesi ile gittiğim röportajım tam iki saat sürdü ve biz akıp giden bir sohbetin sonunda ne iyi oldu bu röportaj dedik…
Öğrenmeyi ve öğretmeyi seven, o sürekli bilgi alışverişinde
olmayı önemseyen yapısından dolayı yüksek lisansını da yapmış mesleği ile
ilgili. Hamilelik öncesi Müjdat Gezen’de
“Gerçek Üstü” dersi eğitimi veren Evrim Hanım doğum sonrasında da buna yine
devam edecekmiş. Konuşmayı seven, gençlerle çalışmaktan son derece keyif alan,
hoş sohbetli, anaç, misafirperver, kimseyi kırmamak için orta yol bulmaya
çalışan, hayat bu her şey başımıza gelebilir bundan iyi çıkarımlarda bulunalım
diyen ve eşi ile olan aşklarını, tanışmalarını anlatırken gözlerinin içinden
kalpler çıkan bir kadın. Kafamda kurduğumdan bambaşka bir kadın ile tanışmaktan
son derece mutlu olduğum Evrim Hanım’a teşekkür ediyor, Allah bir avazda
doğursun diyorum…
#aslihangunduz #AnneBebekDergisi
4 Ağustos 2014 Pazartesi
Anne Bebek Dergisi 164/Ağustos Sayısı Bayilerde
Bu ay
“Hiç boşuna uğraşmayın, size gülen halimle bir poz vermeyeceğim.” diyen inatçı
ama şirin bir prenses ile çekimlerimizi gerçekleştirdik. Fotoğraflarını çekmeye
çalıştığımız sırada yerinde durmayan, ufacık bir yerde leke görse hemen onu
silmek isteyen titiz mi titiz olan kapak bebeğimize teşekkür ediyor, ailesiyle
sağlıklı ve de keyifli bir yaşam diliyoruz.
26 Temmuz 2014 Cumartesi
Anne Bebek Dergisi 163/Temmuz Özlem Tunca Esirgenç Röportajım
Çok
gezen çok bilir, anlatacak birçok konusu vardır diye bu ay “Dünyayı Geziyorum”
programının sunucusu Özlem Tunca Esirgenç ile röportajımızı gerçekleştirdik.
36. haftasına kadar gezen ve 38. haftasında doğum yapan Özlem hanım okul
döneminde başladığı iş hayatına magazin ve yemek gibi çeşitli programları
sunarak adım atmış. Sonra Türkiye’yi dolaşmış uzunca bir süre. On yıla yakın
sektörün içinde olan biri yani. Bu kadar çok çalışma arasında bir de çocuğumuz
olsun diyerek tam da istediği zamanda hem de bu yoğun çalışma döneminde hamile
kalarak anne olmuş. Bol hareketin faydalarını gören biri olarak anne adaylarına
evde oturup kendinizi dinlemeyin, yolunda giden bir hamileliğiniz varsa
rutinlerinizi bozmayın diyor.
18 Temmuz 2014 Cuma
Alive Museum - Canlı Müze
Daha
önce duydunuz mu bilmiyorum ama ben adını duyduktan sonra son derece merak
ettiğim bir müzeyi merakla keşfe çıktım geçen gün. 2009 yılında ilk olarak
Kore’de açılan Alive Museum-Canlı Müze şimdi Vialand’daki konumunda
misafirlerini ağırlıyor. Aynı zamanda bu sergi Avrupa’daki ilk sergi olma
özelliğinde.
Attığınız her adımda, gördüğünüz her karede “Yok artık, bu kadar da olmaz” dedirtecek ya da “Vayy adamlar yapmış, süper düşünmüşler…” diye cümleler kurdurtacak sergi için ortalama iki saatinizi ayırmanız gerekmekte.
Attığınız her adımda, gördüğünüz her karede “Yok artık, bu kadar da olmaz” dedirtecek ya da “Vayy adamlar yapmış, süper düşünmüşler…” diye cümleler kurdurtacak sergi için ortalama iki saatinizi ayırmanız gerekmekte.
Hayalle gerçeğin, gerçekle yanılsamanın arasında kalacağınız sergi sırasında o çizimin içinde kendinizi nerede konumlandırmanız gerektiği ve hangi açıdan çekimi yaparsanız daha boyutlu olacağı da belirtilmiş. Çizimlere bakarken etkileniyorsunuz ama bir de fotoğraf çekildikten sonra elinizdeki kadraja baktığınız da “Aaa çok süper!” diyorsunuz.
Klasik sanatın ışık ve gölge oyunlarından, modern sanat malzemelerinden, teknolojiden ve dijital sanattan faydalanan bu yeni akım sayesinde 3 boyutlu resimler çekilebilirsiniz.
100 tane birbirinden
farklı eserden oluşan sergide çekileceğiniz fotoğraflarla siz de Müze’nin bir
parçası olabilirsiniz.
Vialand Alışveriş ve Yaşam Merkezi Binevler'de yani Eyüp'ün bir ilçesinde içerisinde yüzden fazla mağazanın bulunduğu klasik AVM formundan çok uzakta olan bir merkez. Buraya tıklayarak ücretsiz servis bilgisini ve nasıl gelebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Unutmadan, müzeye giriş ücreti 22 TL.
Vialand Alışveriş ve Yaşam Merkezi Binevler'de yani Eyüp'ün bir ilçesinde içerisinde yüzden fazla mağazanın bulunduğu klasik AVM formundan çok uzakta olan bir merkez. Buraya tıklayarak ücretsiz servis bilgisini ve nasıl gelebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Unutmadan, müzeye giriş ücreti 22 TL.
8 Temmuz 2014 Salı
Susuz Manikür'ü denediniz mi?
Geçen hafta Solenne markasının yeni ve hijyenik ürünü olan SUSUZ MANİKÜR’ü deneyimlemek için Bakırköy SSM Kuaför’deki “Yaza Merhaba Etkinliği”ne katıldım. Markanın yaratıcısı, sahibi, kurucusu yani markanın her şeyi olan sevgili arkadaşım Ebru Sular muhteşem bir şey ortaya çıkarmış diyor ve bu keyifli etkinlik için teşekkür ediyorum. Biliyorum sonda edilir teşekkürler ama bu seferde böyle olsun diyerek size Susuz Manikür'ün detaylarını anlatmaya geçiyorum…
Nedir bu Susuz Manikür?
Adı üstünde su yok! Elinizi suya yerine sizin için özel hazırlanmış, tek kullanımlık bakım kremi içerikli eldivenleri ellerinize giyiyor ve biraz bekledikten sonra işleminizi yaptırabiliyor ya da yapabiliyorsunuz.
Nasıl bir bakım sağlıyor?
Solenne Bakım Kremi, cildinizin anti-aging bakımını desteklerken, içeriğindeki Vitamin F Forte tırnak ve tırnak eti bakımınızı yapıyor.
Tek kullanımlık manikür paketinin içinde ne var?
Törpü, tırnak eti itici, havlu ve özel manikür eldiveni.
Neden kullanmalıyım?
Tırnaklarınızın yüzeyinde dış etkenlere bağlı soyulma, yumuşama, pullanma gibi sorunların önlenmesine yardımcı olur. Aynı zamanda manikür sonrası tırnak kenarlarındaki kabuklanmaların oluşumunu engelleyerek, Shea Butter ile cildinizin gün boyu nemli kalmasını sağlar.
Ürüne kaç puan verdim?
Ürün hijyenik olmasından dolayı benden yıldızlı artılar topladı diyebilirim. Ellerinizi sizden önce kimin içine koyduğunu bilmediğiniz bir manikür kabının içine koyma fikri artık bana hiç de iyi bir düşünce olarak gelmiyor, tamam illaki yıkanıyor, temizleniyor o kap ama şimdi böyle bir ürünle tanışmış ve memnun kalmışken sulu manikür işlemine hoşça kal diyorum. Şeffaf, hijyenik eldiveninizi elinize giydiğinizde, etlerinizin yumuşamasını beklerken ellerinizi rahatlıkla kullanabilir, sosyal medyadan geri kalmazsınız. :=) Ellerim kremlendi ojem güzel sürülmez düşüncesine de kapılmayın, oje kaymıyor ve hiçbir sorun olmadan sürebiliyorsunuz. Dediğim gibi ben deneyimledim ve beğendim…
Nerede bulabilirsiniz?
Kuaförlerde, Estetik Merkezleri’nde ve Güzellik Salonları’nda… Siz de bu ürünü kuaförünüzle tanıştırmak isterseniz info@beraykozmetik.com adresine mail atabilir ya da 0212 559 17 25 numaralı telefonlardan iletişime geçebilirsiniz.
Bu da Susuz Manikür sonrası düşüncelerim, izlemek isterseniz tabi :=)
www.beraykozmetik.com
Fotoğraflar: Miray Küçükçay - www.miraykucukcay.com
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)