Şimdi başlıkla fotoğrafın ne alakası var diyenlere , sadece aynı günde çekilmiş bir fotoğraf diye bir yanıt verebilirim , ya da özenle büyütülmeye çalışılmış ama çelimsiz kalıp dalından düşmüş minnacık bir karpuz diyebilir :-)
Efendim bu karpuzcuk annemin balkondaki saksılarının birinde tahmin ediliyorki kuşlar tarafından çekirdiği getirilerek yetişen bir meyve , yenilmek gibi bir amaca hizmet edemeyen sadece dekoratif olarak kullanılan bir meyve . Annem bana alıp eve götürmem için çok ısrar etti ama ben onu yenerek kendisinde kalmasını sağladım ,sadece fotoğrafını çekip sizlerle paylaşmak istedim:-)
Şimdi asıl konumuza dönebilirim:-)
Bu sabah annemlerde yaptığımız kahvaltının ardından ev için alışverişleri tamamlayıp eve dönüş yoluna geçtikten sonra nedense karnımızın erken bile olsa açıktığını fark ettik:-)
Uzun zamandır gitmediğimiz ve özellikle tavuk kanadını çok beğendiğim Selamiçeşme Özgürlük Parkı'nın hemen yanındaki Adana Asmaaltı'na gitmeye karar verdik. Ama arabadan inip mekana yaklaşırken isminin Adana Dostlar olduğunu ve dekorasyonunun epey farklılaştığını ve tanıdığımız garsonların olmadığını fark ettik.
Havanında güzel olması sebebi ile gayet şık ve temiz masalara sahip bahçe kısmına oturduk. Daha sonra bize servis yapan garsondan aldığımız bilgiye göre 7 ay önce devraldıklarını ve Asmaaltı'nın artık işi bıraktığını öğrendik.
Adana Dostlar , seneler önce çok sıklıkla gittiğim Adana'da da bildiğim kebapçılardan bir tanesi , Adana'nın da ünlü mekanları arasında bulunmakta.
Şu anda Selamiçeşme'de yeni açılan yeri hem temizlik , hem servis , hem lezzet ve hem de fiyatlar olarak gayet düzgün ve uygun .
Daha önce içki servisi olmayan mekanda artık alkollü içkide mevcut.
Bizim yiyipte yarın akşama kadar yemek yemeğiz dedirten bazı lezzetleri sizlerle de paylaşmak isterim:-)
Görüntüsü fotoğrafa da yansıyan pırıl pırıl taptaze bir salata , bu salata ilk defa oraya gittiğimiz için mekanın ikramı olarak geldi.Tabi salata kısmı sadece beni ilgilendirdi , eşim
sadece " hımm güzel görünüyor " demekle yetindi :-)
Soslu soğan , benim gibi soğan severin tek diyebileceği bir kelime var " harika " .Bu tabakta mekanın ikramı , ama bize özel bir ikram değil her gelene yapılan bir ikram , ayrıca tabaklarda yemyeşil roka ve maydanozlarda ikram ediliyor .
Fındık lahmacun ve pide , hemen hemen her kebapçıda olan seçenekler , lezzetleri gayet güzeldi.
İşte benim özellikle yemek için gittiğim ama mekan farklılığı ile karşılaştığımız tavuk kanatları. Şunu söyleyim o kadar sohbetten sonra miktar olarak sanırım bana biraz torpil yaptılar , çünkü ye ye bitmedi ama bitirmek içinde her türlü çabayı sarf ettim diyebilirim , ama üzerinden yaklaşık 5 saat geçmesine rağmet hala inanılmaz tokum :-)
Bizimle ilgilenen garson kanatları yerken "önceki yerin mi yoksa bizim mi kanatlarımız güzel ?" şeklindeki sorusunu "o zamanki de güzeldi sizinki de güzel" şeklinde yanıtladım . Bilemiyorum istediği cevabı verebildim mi , ama ben dürüst davranmak istedim:-)
Hesapla doğal olarak ben ilgilenmedim ama :-) , eşim kanat için 12 TL yazılmış dedi , bilginize.
Bu arada eşimde çöp şiş yedi , onun fotoğrafını çekemedim ama etin çok güzel ve kıvamında piştiğinin yorumunu yaptı.
Bu kadar doyduktan sonra bir müessese ikramıda yukarıdaki fotoğraf , yemedik diye düşünebilirsiniz , ama maalesef yedik :-) İncecik cevizli kadayıp ve dondurma . Aslında " nasıl yiyeceğiz " diye konuştuk ama tabakları temizledik :-)
Ve finalide güzel bir bardak ve tabakla sunulan lezzetli bir çay ile yaptık . Ben açık içtiğim için demli sevenlere güzel görünmemiş olabilir ama içimi son derece güzel bir çaydı.
Adana Asmaaltı'nın müdevaimleri için gidilmeye devam edilecek bir mekan ,başka bir mekanda buluşma dileğiyle.
Sağlıcakla kalın
22 Kasım 2009 Pazar
Adana Dostlar Kebapcısı - Selamiçeşme
18 Kasım 2009 Çarşamba
Zamanın Birinde Beyoğlu ve Asmalı Mescit'teki Tavanarası
Zamanı tam olarak hatırlıyamıyorum ama hemen hemen üzerinden 2 mevsim geçti diyebilirim .Kızım şimdi 4. sınıfta onunla bu geziyi yaptığımız zaman 3. sınıftaydı ve dönemin vizelerinden sonra bir İstanbul kaçamağı yapmıştı.
Beyoğlu'ndaki St Antuan Kilisesi İstanbul'un göbeğinde bütün ihtişamı ile kendini kocaman demir kapısı ve bahçesiyle gizleyerek senelerdir İstanbul'da ikamet eden Katolik'lere hizmet vermeye devam eden muhteşem yapılardan birisidir.
Gezimiz sırasında dış cephesinin ve bahçesinin çok fazla fotoğrafını çektim , içeride fotoğraf çekmek yasak olduğu için çekemedim ,ama inanın iyikide yasak olmuş diye düşünmedim değil.Her ne kadar farklı bir din mensubu olsamda girmiş olduğum farklı dinlere ait kutsal mekanlara her zaman saygı duyarım ve herkesinde aynı saygıyı göstermesini beklerim.
Ama bu sefer dışarda din hakkında atıp tutup ,başkalarını kınayan aile mensuplarının Allahın evini hiçe sayacak şekilde İsa Peygamber'in heykelleri yanında garip garip pozlar vererek fotoğraf çektiren genç kızları görünce inanın ben utandım.Nasıl bir anlayışa sahiptirki bunlar kendilerine sahilde güle oynaya poz verir havası verip böyle bir yerde yasak olmasına rağmen fotoğraf çektirirler.Aslında orada onlara söylenecek çok şey vardı ama bazen insanın basireti bağlanır ya işte bana da o oldu. Ama şimdi keşke birşeyler söyleseydim diyorum , bu kadar uzun zaman geçmesine rağmen fotoğrafları görür görmez o çirkinlikleri hatırladım.
Neyse tabiki oranın mistik ve kutsal havasını bu olayın bozabilmesine imkan yok , Beyoğlu'ndan geçerseniz ve eğer hiç girmediyseniz bir kere girip o güzel mimariyi ve havayı yaşamanızı tavsiye ederim.
Dolaşmamıza devam ederken tarihi Avrupa Pasajı'na da girdik.Küçücük olmasına rağmen İçerdeki sıcak atmosfer sizi tamamen sarmalıyor ve uzun zaman geçirebileceğiniz bir yer olup çıkıyor .Her dükkan kendine mahsus bir şekilde hem yerli hem yabancı turistin ilgisini çekecek tarzda.Balık pazarının içinden girilen tam anlamıyla muhteşem bir mekan.
Özellikle dükkanların üzerinde bulunan heykelcikler burayı tamamlayan unsurların başında gelmekte.
Dükkanların zenginliğini anlatmaya gerek yok sanırım , yukarıdaki fotoğraf gayet iyi açıklıyor:-)
Ama buranın en göz alıcı ve sevimli köşesi ise yukarıdaki fotoğrafta değilmi :-)
Bu güzel pisicik , hiç istifini bozmadan sanki sahibinin yazdığı nottan dolayı gayet rahat bir şekilde geleni gideni izleyip vakit geçiriyor gibi:-)
Tam pasajın çıkışında çok güzel bir dükkan var , buradaki biblolar harika , sanki bir teknik ile gerçeklerini küçültmüşler gibi.
Yukarıdaki grubu kızım beğendi ( her ne kadar kendisi pet ile uğraşacağını söylesede belkide ilerde mesleği gereği ilgileneceği bir hayvan grubu olur :-) ,bu arada kızım 1,5 sene sonra Veteriner Hekim olmuş olacak , ne kadar gurur verici anlatmam .
Bu güneşlenen kurbağlarda benim seçtiğim biblolar :-) Şimdi kurbağlarda nerden çıktı demeyim , ben onları çok seviyorum , hatta buzdolabımın üzerinde Özlem'in bana hediye ettiği Micheal Jackson gibi dans eden bir kurbağ ve banyomda da hem çiceklerimin , hem sehpamın hem de tezgahımın üzerinde bir kaç değişik kurbağ tipleri vardır. Sakın ayy ne biçim sevgi demeyin onlar çok tatlılar :-)))
Hele şu yukardakiler bakarmısınız , ne güzel bir dinlenme ve rahatlık içindeler , sanırım onları seçmemin diğer şıkkı da tatile olan özlem olsa gerek:-)
Ufak çaplı gezimizden sonra karın doyurup susuzluğumuz giderme zamanı gelmişti. Bu mekan daha önce hiç gelmediğim ama daha sonra birde gecesini yaşadığım küçük , salaş ama çok sevimli yer olana Tavanarası . Mekan Asmalı Mescit'te olup bir binanın sanırım 6. katında aşağıda herhangi bir tabelası olmayan ( belki ufakta olsa vardır ama ben görmedim ) , daracık bir asansörle direk yemek yenen bölüme girilen bir yer.
Şimdi diyeceksini madem bu kadar gizli sen nasıl buldun. Eee benim dost ve tanıdıklarımı epey boldur diyerek övünmeye başlarmışım:-))
Buraya bizi sevgili arkadaşım Banu getirdi . Son derece sade ama o derecede lezzetli ve fiyat bakımından da gayet uygun yemeklere sahip bir mekan.
Ayrıca çalışanlar son derece içten , hele servis yapanlarda birisi direk ismini de vereceğim Önder , gerçekten nevi şahsına münhasır denilebilecek birisi ve müşterilerle iletişimi süper:-)
Son zamanlarda gitmedim , ama Banu'nun verdiği bilgiye göre sigara içenler için fotoğrafta en dipte görünen yeri balkon haline getirmişler , zehirlenmek isteyenler direk oraya çıkabiliyormuş ( uzun seneler yoğun olarak sigara içipte yaklaşık 8 sene önce birden içtiği sigarayı söndürüp " bu benim için bitmiştir" diyen birisinden başka bir söz beklenmezdi zaten :-) ).
Banu , kzım ve ben yemeğimize ilk olarak Paçanga Böreği ile başladık. Tabi birer tanede bira söylemeyi unutmadık:-)
Daha sonra ilk defa yediğim kızarmış mantı ısmarladık , tatmayanınız varda mutlaka yiyin derim , çerez gibi çok lezzetli. Sanırım bazı mantıcılarda kızarmış mantı yapıyormuş ama ben hiç rastlamadım ( işin gerçeği mantıcılarada fazla gitmem :-) )
Kızım ve Banu yukarıdaki fotoğraftaki güveçte patatesli et yediler i görüntü harika tadınında çok güzel olduğunu söylediler.
Bense yukarıdaki Meksika Usulu Güveç Eti yedim şu anda bile tadının güzelliğini hatırlyorum:-)
Ama bu mekan için şunu belirteyeim akşam için gidilecek ise biraz masa beklemek gerebiliyor çünkü çok kalablık oluyor ,ama gündüz yer bulabilme imkanı epey fazla. Benim tercihim ise gündüz gitmek ,özellikle bahar aylarında 6. katta camın önüne ekilmiş çiçeklerle birlikte etrafta eski evlerin damları arasında hafif yemekler yiyip bir iki duble birşeyler içip arkadaşlarımla sohbet etmek .Özellikle gündüz çalan müzükler çok güzel bunuda vurgulamadan geçemeyeceğim.
Sonrasında ise bize güzel bir İstanbul gezisini daha bitirip evin yolunu önce dolmuş sonra mis gibi bir vapur seyahati ile tutmak kalıyor
Sağlıcakla kalın.
17 Kasım 2009 Salı
Üzüm - Siyah & Yeşil & Ebruli
Sanırım bu sene tükettiğim üzümü hiç bir sene tüketmedim . Bu konuda sevgili arkadaşım Banu bana şahitlik yapabilir , haftanın en az 3 günü işe üzüm götürüyorum , her defasında kendisi " gene cabarnet getirdin sanırım " diyor , aramızda her çeşit üzümün adı " cabarnet " olarak anılıyor :-)
Eskiden olsa çekirdekli üzümü almak bir yana market ya da pazarda varlığından bile haberdar değildim.
Ama annem her zaman çekirdekli üzümün hele siyah üzümün çok güzel olduğunu söyler dururdu , bende geçen senelere kadar sadece çekirdeksiz İzmir üzümü tüketirdim , onuda mevsiminde iki üç kere alırdım.
Ama bir kaç senedir gerçek üzüm yemeye başladığımı hissediyorum.
Yukarıdaki favori üzüm cinslerimden siyah üzüm , belki yöresel bir ismi mevcuttur ama benim bildiim sadece " siyah üzüm ".
Özellikle çekirdekleriyle yenildiği zaman çok daha faydalı olduğu artık herkes tarafından bilinmekte. Bilinen ödem sökücüğü olduğu hatta nezleye bile iyi geldiği.En önemli özelliği ise kan damarı onarıcısı ve ayrıca çok güçlü bir antioksidan oluşu.
Bu güzel üzümler ise çok sevdiğim bir yer olan Cunda Adasından gelmişti . Sevgili dayımız kendi bahçesinde yetiştiriyor , daha önceki senelerde gittiğimizde mevsim itibari ile henüz olmadığı için yiyememiştik , bu sene İstanbul'a dönüşlerinde tatma imkanımız oldu . Yanlış hatırlamıyorsam ana vatanı Kıbrıs . Kıbrıs'tan getirilen üzüm çeliği ile şimdi Cunda Adasında koskaca bir çardak halini almış.
Tadı çok güzel , değişik bir aroması var.
Bu güzel üzümler aslında toplu halde olduklarında kadehlerimizde yerlerini alacak cinsten , ayni meşhur Ürüp'ün şaraplık üzümleri .
Kızımın bu seneki ev arkadaşı güzel şehir Ürgüp'lü , annesi yerleştirme sırasında geldiğinde bir koli siyah ve yeşil üzümde getirmişti. Her ikiside kendi bağlarına ait şaraplık üzümlermiş . Bunları yerken yanında bir kadehte şarap içmek çok güzel gitti doğrusu :-)
Özellikle siyah üzümün aroması çok güzeldi.
Sağlıklı yaşam için bol bol meyve tüketmek şart , ülkemiz bu konuda en şanşlı ülkelerden bir tanesi , hele birde doğal ortamında yetişmiş meyve ve sebzeleri bulup tüketebiliyorsak ne mutlu bize:-)
Sağlıcakla kalın.
Acılı Ezme Salata
Bu haftasonu bu güzel lezzette misafirlerime yaptıklarımdan bir tanesiydi.
Özellikle balığın yanına çok güzel yakışıyor , bence salata yemeyenler bile severek yiyecekler , eşimden dolayı bu konudan eminim :-)
Malzemeler yaklaşık 6 kişiliktir.
- 5 adet ortaboy domates
- 4 adet sivri biber
- 1 adet orta boy kuru soğan
- 5 adet yeşil soğan
- 1/4 demet dereotu
- 1/4 demet maydanoz
- 2 tatlı kaşığı kuru nane
- 1 çay kaşığı sumak
- 1 çay kaşığı kimyon
- 3 diş sarımsak ( rendelenmiş )
- 1 çorba kaşığı biber salçası
- istenildiği kadar tuz ve kırmızıbiber
- istenildiği kadar limon , sirke ,nar ekşisi ve zeytinyağı
Salata malzemelerini iyice yıkadıktan sonra çok çok küçük parçalar halinde doğruyoruz. Daha sonra baharat ve sosları ilave edip servise hazır hale getiriyoruz. Yemekten az önce yapılırsa çok fazla sulanması önlenmiş olur.
Sağlıcakla kalın.
15 Kasım 2009 Pazar
Meyve Salatası
Hızımı almışken kolay ama lezzetli bir tarif daha vereyim dedim :-)
Dün akşam için yapmış olduğum özellikle genç kızımız İpek'in nedense pek hoşuna giden bir meyve salatası :-) Daha yemeğini bitirir bitermez " Neşe Teyze , ne zaman servis yapacaksın , ne zaman yiyeceğiz " diye beni taciz ettiği bir meyve salatası :-)
Aslında istenilen tüm meyvalardan faydalanılabilir , ama ben elimde olanlardan yaptım.
Malzemeler ;
- 3 Elma
- 1 Deveci Armudu
- 3 Kivi
- 2 Muz
- 1 Salkım Üzüm
- Yarım Nar
- 2 Portakalın suyu
- 1 Çorba kaşığı pudra şekeri
- 2 Çorba kaşığı kadar viski ( likörde olabilir , ya da alkol konmayabilir )
Tüm meyvaları küçük küçük parçalara doğradıktan sonra , bir bardakta portakal suyu , pudra şekeri ve viskiyi iyice karıştırıp tümünü meyveleri üzerine döküp karıştırıyoruz . Kabımızın üzerine stretch folyo ile kapatıp dolapta en az 3 saat beklettikten sonra servis yapıyoruz.
Sağlıcakla kalın.
Zeytinyağlı Şalgam
Ama bu arada boş durmadım desem :-)