
24 Mayıs 2013
15 Mayıs 2013
Çocuklarımızla gerçekten sohbet ediyormuyuz ?
Doğa'yı hafta da bir kaç gün şirkette misafir etmek zorun da kalıyorum , dün de o günlerden biriydi. Ben işlerime yoğunlaşmışken karşıma oturdu ,kollarını kavuşturdu , anne benimle neden sohbet etmiyorsun dedi.. kendimi o an çok kötü hissettim bu yazı da bu olayın üzerine bu yazı iyi geldi ...
-------------------
Akatlar’da yürüyordum; kadın beni tanıdı ve selamlaştıktan sonra, sorusunu sordu: “Oğlum dersleri tamamen bıraktı; ne söylesem hiç fayda etmiyor. Ya arkadaşlarıyla buluşuyor, ya telefonda mesajlaşıyor ya da bilgisayarın başında oyun oynuyor. Ne yapacağımı şaşırdım, Hocam ne yapalım?” “Sohbet ediyor musunuz?” “Valla, konuşuyorum, ama hiçbir faydası yok.
” “Kaç yaşında?” “On yedi yaşında.” “Mesela ne diyorsunuz?” “Sınavların yaklaştığını söylüyorum; derslerine çalışması gerektiğini söylüyorum; böyle giderse sınıfta kalacağını, arkadaşlarından geri kalacağını, ilerde çok pişman olacağını, ama o zamanda duyulan pişmanlığın işe yaramayacağını anlatıyorum.” “Siz konuşup, nasihat ediyorsunuz.” “Evet.” “Ama, onunla sohbet etmiyorsunuz.”
“Valla bilmem; biz bildiğimiz kadarıyla elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz, konuşuyoruz, anlatıyoruz.” “Doğru, bildiğiniz kadarıyla elinizden gelenin en iyisini yapıyorsunuz. Ama konuşmak, nasihat etmek, sohbet etmek değildir. Siz sohbet etmesini bilmiyorsunuz.” Kadın haklı olarak “neden bahsediyorsunuz,” diyen bir yüz ifadesiyle bana baktı. İçim burkuldu. Anne acı çekiyordu ve çocuğuna yardım etmek istiyordu, ama kendini çaresiz hissediyordu.
*** Öğrencileri ve anababaları birlikte çağırdım. Danışmalığını yaptığım okulun küçük tiyatro salonunda buluştuk, öğrencilerle birlikte anababalar da oturdu. Ufacık sahneye çıktım, bir sandalye attım oturdum, yanı başıma bir boş sandalye koydum. “Buradaki öğrencilerden kim benimle sohbet etmek istiyor?” diye sordum. Kalkan ellerden birini gelişigüzel seçtim.
Selim adıyla anacağım bir öğrenci yanımdaki sandalyeye geldi oturdu. “Adın ne?” “Selim.” “Kaç yaşındasın?” “On iki.” “Bugün ayın kaçı?” “24 Aralık 2008.” (Gerçek tarihtir; bu uygulamayı o gün yaptım.) “Selim, gözünü kapa, beni iyi dinle. Gözünü açtığın zaman aradan yirmi yıl geçmiş olacak. 24 Aralık 2028 tarihinde gözünü açmış olacaksın. Tamam mı?” Anladığını belirtmek için başını salladı.
“Lütfen gözünü aç.” Selim, gözünü açtı. “Bugünün tarihini söyler misin?” “24 Aralık 2028.” “Kaç yaşındasın?” “Otuz iki.” “Ne iş yapıyorsun?” “İç mimarlık.” Göz ucuyla anneye babaya bakıyorum; yüzlerinde hayret belirten hafif bir tebessümü var. Belli ki, onlar da Selim’in söylediklerini benimle birlikte ilk defa duyuyorlar.
“Nerede çalışıyorsun?” “New York, Manhattan’da.” Anne, babanın yüzünde saklayamadıkları büyük bir şaşkınlık ifadesi. “Evli misin?” “Hayır.” “Arkadaşlarından evlenenler oldu mu?” “Kızların hepsi evlendi.”
Gülüşmeler.. “Çalıştığın yere beni götürür müsün?” “Ofisim, Manhattan’da 86 katlı bir binanın 42. Katında.” Gülüşmeler devam ederken hayalen o binaya yürüdük, asansöre bindik, 42. Katta indik. “Burası ‘home office,’” dedi. İçeri girdikten sonra açıkladı: “Dubleks daire: aşağıda salon ve mutfak var. Yukarda yatak odası ve ofis odam.” “Selim, salonda neler var?” “Salonda masa var, koltuklar var, sandalyeler var; komodin var, sehpalar var.” “Duvarlarda ne var?” “Resimler var, fotoğraflar. Ailemin fotoğrafı da var.
” “Ailenin fotoğrafına bakınca neler görüyorsun? Beraber bakabilir miyiz?” “Annem ar, babam var. Ailece çektirdiğimiz bir fotoğraf. Abim var, ablam var, ben varım.” “En küçük sen misin?” “Evet.” “Selim, bu fotğrafa baktığında, içinde ‘keşke!” duygusu beliriyor mu? İçindeki herhangi bir ‘keşke’nin sesini duyuyor musun?” Hiç beklemeden “Evet,” dedi. “Haydi, anlat bize,” dedim. “Ben, babamla birlikte futbol maçına gitmeyi çok istedim. Bir de hafta sonları onunla top oynamak, kırlara gitmek istedim.
Güreşmek istedim. Ama babam çok yoğundu; çalışmak zorundaydı, olmadı, zaman bulamadı. Ne yapalım, böyle oldu.” Baba’ya baktım; gözlerinin yaşını tutmaya çalışıyor, ağlamamak için dudaklarını ısırıyordu. Selim’e teşekkür ettim. Ve sordum: “Selim, bu konuşmamızda, sana büyüklük tasladığımı, sana nasihat etmeye çalıştığımı hissettin mi?” “Hayır!” “Olanla ilgili olarak mı konuştuk, olması gereken üzerine mi?” “Olanla ilgili olarak konuştuk.” “Selim, seninle yeniden böyle sohbet etmek istesem, benimle konuşmak ister misin?
Konuşmamızdan zevk aldın mı?” “Yeniden konuşmak isterim; sohbetimizden zevk aldım.” *** Sohbet özel türden bir konuşma, kendine özgü özellikleri olan bir söyleşidir. Sohbet içinde olan iki insan o an için güç, onur ve değer yönünden eşittir ve olanı paylaşırlar; olması gereken üzerinde konuşmazlar.
Korku kültürünün olduğu yerde sohbete izin verilmez. Türkiye’nin aydınlık geleceğinde anababaların çocuklarıyla sohbet içinde olmasını diliyorum. Doğan Cüceloğlu (26.06.2011)
Akatlar’da yürüyordum; kadın beni tanıdı ve selamlaştıktan sonra, sorusunu sordu: “Oğlum dersleri tamamen bıraktı; ne söylesem hiç fayda etmiyor. Ya arkadaşlarıyla buluşuyor, ya telefonda mesajlaşıyor ya da bilgisayarın başında oyun oynuyor. Ne yapacağımı şaşırdım, Hocam ne yapalım?” “Sohbet ediyor musunuz?” “Valla, konuşuyorum, ama hiçbir faydası yok.
” “Kaç yaşında?” “On yedi yaşında.” “Mesela ne diyorsunuz?” “Sınavların yaklaştığını söylüyorum; derslerine çalışması gerektiğini söylüyorum; böyle giderse sınıfta kalacağını, arkadaşlarından geri kalacağını, ilerde çok pişman olacağını, ama o zamanda duyulan pişmanlığın işe yaramayacağını anlatıyorum.” “Siz konuşup, nasihat ediyorsunuz.” “Evet.” “Ama, onunla sohbet etmiyorsunuz.”
“Valla bilmem; biz bildiğimiz kadarıyla elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz, konuşuyoruz, anlatıyoruz.” “Doğru, bildiğiniz kadarıyla elinizden gelenin en iyisini yapıyorsunuz. Ama konuşmak, nasihat etmek, sohbet etmek değildir. Siz sohbet etmesini bilmiyorsunuz.” Kadın haklı olarak “neden bahsediyorsunuz,” diyen bir yüz ifadesiyle bana baktı. İçim burkuldu. Anne acı çekiyordu ve çocuğuna yardım etmek istiyordu, ama kendini çaresiz hissediyordu.
*** Öğrencileri ve anababaları birlikte çağırdım. Danışmalığını yaptığım okulun küçük tiyatro salonunda buluştuk, öğrencilerle birlikte anababalar da oturdu. Ufacık sahneye çıktım, bir sandalye attım oturdum, yanı başıma bir boş sandalye koydum. “Buradaki öğrencilerden kim benimle sohbet etmek istiyor?” diye sordum. Kalkan ellerden birini gelişigüzel seçtim.
Selim adıyla anacağım bir öğrenci yanımdaki sandalyeye geldi oturdu. “Adın ne?” “Selim.” “Kaç yaşındasın?” “On iki.” “Bugün ayın kaçı?” “24 Aralık 2008.” (Gerçek tarihtir; bu uygulamayı o gün yaptım.) “Selim, gözünü kapa, beni iyi dinle. Gözünü açtığın zaman aradan yirmi yıl geçmiş olacak. 24 Aralık 2028 tarihinde gözünü açmış olacaksın. Tamam mı?” Anladığını belirtmek için başını salladı.
“Lütfen gözünü aç.” Selim, gözünü açtı. “Bugünün tarihini söyler misin?” “24 Aralık 2028.” “Kaç yaşındasın?” “Otuz iki.” “Ne iş yapıyorsun?” “İç mimarlık.” Göz ucuyla anneye babaya bakıyorum; yüzlerinde hayret belirten hafif bir tebessümü var. Belli ki, onlar da Selim’in söylediklerini benimle birlikte ilk defa duyuyorlar.
“Nerede çalışıyorsun?” “New York, Manhattan’da.” Anne, babanın yüzünde saklayamadıkları büyük bir şaşkınlık ifadesi. “Evli misin?” “Hayır.” “Arkadaşlarından evlenenler oldu mu?” “Kızların hepsi evlendi.”
Gülüşmeler.. “Çalıştığın yere beni götürür müsün?” “Ofisim, Manhattan’da 86 katlı bir binanın 42. Katında.” Gülüşmeler devam ederken hayalen o binaya yürüdük, asansöre bindik, 42. Katta indik. “Burası ‘home office,’” dedi. İçeri girdikten sonra açıkladı: “Dubleks daire: aşağıda salon ve mutfak var. Yukarda yatak odası ve ofis odam.” “Selim, salonda neler var?” “Salonda masa var, koltuklar var, sandalyeler var; komodin var, sehpalar var.” “Duvarlarda ne var?” “Resimler var, fotoğraflar. Ailemin fotoğrafı da var.
” “Ailenin fotoğrafına bakınca neler görüyorsun? Beraber bakabilir miyiz?” “Annem ar, babam var. Ailece çektirdiğimiz bir fotoğraf. Abim var, ablam var, ben varım.” “En küçük sen misin?” “Evet.” “Selim, bu fotğrafa baktığında, içinde ‘keşke!” duygusu beliriyor mu? İçindeki herhangi bir ‘keşke’nin sesini duyuyor musun?” Hiç beklemeden “Evet,” dedi. “Haydi, anlat bize,” dedim. “Ben, babamla birlikte futbol maçına gitmeyi çok istedim. Bir de hafta sonları onunla top oynamak, kırlara gitmek istedim.
Güreşmek istedim. Ama babam çok yoğundu; çalışmak zorundaydı, olmadı, zaman bulamadı. Ne yapalım, böyle oldu.” Baba’ya baktım; gözlerinin yaşını tutmaya çalışıyor, ağlamamak için dudaklarını ısırıyordu. Selim’e teşekkür ettim. Ve sordum: “Selim, bu konuşmamızda, sana büyüklük tasladığımı, sana nasihat etmeye çalıştığımı hissettin mi?” “Hayır!” “Olanla ilgili olarak mı konuştuk, olması gereken üzerine mi?” “Olanla ilgili olarak konuştuk.” “Selim, seninle yeniden böyle sohbet etmek istesem, benimle konuşmak ister misin?
Konuşmamızdan zevk aldın mı?” “Yeniden konuşmak isterim; sohbetimizden zevk aldım.” *** Sohbet özel türden bir konuşma, kendine özgü özellikleri olan bir söyleşidir. Sohbet içinde olan iki insan o an için güç, onur ve değer yönünden eşittir ve olanı paylaşırlar; olması gereken üzerinde konuşmazlar.
Korku kültürünün olduğu yerde sohbete izin verilmez. Türkiye’nin aydınlık geleceğinde anababaların çocuklarıyla sohbet içinde olmasını diliyorum. Doğan Cüceloğlu (26.06.2011)
13 Mayıs 2013
Gebelik Haftasına Göre Kaç Aylıksınız ..
Gebelik haftasına göre kaç aylığız...
4.ay bitti demek için - 18 Hafta bitmeli
5.ay bitti demek için - 22 hafta bitmeli
6 ay bitti demek için - 26 hafta bitmeli ben buradayım :)
7 ay bitti demek için - 30 hafta bitmeli
8 ay bitti demek için - 34 hafta bitmeli
9 ay bitti demek için 38 hafta bitmeli
9 ay 15 gün bitti demek için - 40 hafta bitmeli ..
9 Mayıs 2013
Tekmeler , tekmeler , tekmeler :)
8 yıl aradan sonra yine aynı duyguları ve heyacanlı bekleyişi yaşamak çok güzel..
Şimdi o tekmeleri sabırsızlıkla bekleyen minik bir kurbaam da var :)
" anneee tekmeliyor diyorsun ben elimi koyunca niye duruyor kardeşim " diye sorup duruyor.
Senin geldğini anlayınca sakinleşiyor ablasını dinliyor diyorum , seviniyor..
Oyy büyük kurbaammm çok seviyorum seni :)
8 Mayıs 2013
26 Nisan 2013
ANNEME
ÖNEMLİ DEĞİL
Üzülme anneciğim seni çooooooooook seviyorum ..... 8 neredeyse 9 yıldır beraberiz O şey bizim sevgimiz de bir hiç sen buna üzülürsen
ben hatta ölürüm yeterki sen bu küçük olaya üzül me seni okadar seviyorumki dünyaya ısımaz sevgim . Sen benim için Love sin....
yazan DOĞA GÜL KURBAĞAN
Ne olur affet beni...
Çok pişmanım..
Kendi öfkemi , sinirimi , içim de yaşadığım gelgitlerin hesabını bugün senden çıkardığım için çok pişmanım..
Beni affet güzel kızım..
8 yıl boyunca bir kez olsun elim kalkmadı sana..
8 yıl boyunca ne kadar öfkelensem de hiç bir zaman konuşarak halletmeyeceğimiz sorunlarımız olmadı ..
Beni affet ,bugün bacağına indirdiğim elim keşke kırılsaydı.
Keşke o anı hiç yaşamasaydım , öfkemin esiri olmasaydım.
Seni okula bırakırken " görüşürüz anne dedin " arabaya bindiğim den beri ağlıyordum , hala ağlıyorum okula mahsun mahsun girişin gözümün önünden gitmiyor.
Seni Seviyorum minik kurbaam..
Ne olur affet beni..
17 Nisan 2013
Bir Çocuğun İstekleri...
1- Bana su getirtmeyin, bana da su getirmeyin. Aramızda hizmetçi yok, herkes kendi işini yapsın. Evde küçük yaşta iş gücü kullanmaya ve sevgi istismarına son.
2- Hata yapmama izin verin ki, gerçekten hataysa sonuçlarını görüp ders alayım. Hata değilse siz ders alın.
3- Her istediğimi bana almayın. Size karşılıksız kimse bir şey vermiyor. Her şeyin bir çalışma karşı elde edileceğini öğrenmeme izin verin. Sonuçlar, çalışmanın ürünüdür.
4- Benim özgürlüğüm sizin özgürlüğünüzdür. Bir yere gitmek istediğimde beni bırakın. Bana kaçta döneceğimi değil, ilkeler söyleyin. İyi insanlarla birlikte ol ve kendini koru gibi bir söz benim için saat kaçta döneceğimden daha anlamlı ve yararlı. Yoksa ben yapacağımı gündüz gözü de yaparım.
5- Okulun amacı öğrenmektir. Derslerden kaç aldığım değil, bir şey öğrenip öğrenmediğime bakın. Beni yarın yaşamda ayakta tutacak olan aldığım notlar değil, öğrendiklerim olacaktır.
6- Benimle ilgili fikirleriniz elbette var. Ama arada benim ne düşündüğümü, ne hissettiğimi sorun ve gerçekten dinleyin. Aramızdaki sorunların çoğu iletişimsizlikten kaynaklanıyor. Konuşmak kadar dinlemeyi de öğrenelim.
7- Ben dürüst olmak istiyorum, beni yalan söylemek zorunda bırakmayın. Size yalan söylemeye başlarsam, bazen bilmeniz gerekenleri de öğrenemeyeceksiniz.
8- Söylediklerinize karşı çıktığımda size değil, söylediklerinize karşı çıkıyorum. Sizde bana değil, söylediklerime karşı çıkın. Kelimeler incinmez, ama bizler inciniriz. Yani, “sen aptalsın” değil, “bu söylediğin fikir güzel değil,” diyelim birbirimize.
9- Toplum içinde gurur duyacağınız bir birey olmam, sizin bana bir birey gibi davranmanıza bağlı.
10- Sizden beklediğim şey tek başına sevgi değil, aynı zamanda saygı. Küçüklerime sevgi, büyüklerime saygı hikayesi, geçen yüzyılda kaldı. Benden saygı istiyorsanız, ben de sizden saygı istiyorum.
2- Hata yapmama izin verin ki, gerçekten hataysa sonuçlarını görüp ders alayım. Hata değilse siz ders alın.
3- Her istediğimi bana almayın. Size karşılıksız kimse bir şey vermiyor. Her şeyin bir çalışma karşı elde edileceğini öğrenmeme izin verin. Sonuçlar, çalışmanın ürünüdür.
4- Benim özgürlüğüm sizin özgürlüğünüzdür. Bir yere gitmek istediğimde beni bırakın. Bana kaçta döneceğimi değil, ilkeler söyleyin. İyi insanlarla birlikte ol ve kendini koru gibi bir söz benim için saat kaçta döneceğimden daha anlamlı ve yararlı. Yoksa ben yapacağımı gündüz gözü de yaparım.
5- Okulun amacı öğrenmektir. Derslerden kaç aldığım değil, bir şey öğrenip öğrenmediğime bakın. Beni yarın yaşamda ayakta tutacak olan aldığım notlar değil, öğrendiklerim olacaktır.
6- Benimle ilgili fikirleriniz elbette var. Ama arada benim ne düşündüğümü, ne hissettiğimi sorun ve gerçekten dinleyin. Aramızdaki sorunların çoğu iletişimsizlikten kaynaklanıyor. Konuşmak kadar dinlemeyi de öğrenelim.
7- Ben dürüst olmak istiyorum, beni yalan söylemek zorunda bırakmayın. Size yalan söylemeye başlarsam, bazen bilmeniz gerekenleri de öğrenemeyeceksiniz.
8- Söylediklerinize karşı çıktığımda size değil, söylediklerinize karşı çıkıyorum. Sizde bana değil, söylediklerime karşı çıkın. Kelimeler incinmez, ama bizler inciniriz. Yani, “sen aptalsın” değil, “bu söylediğin fikir güzel değil,” diyelim birbirimize.
9- Toplum içinde gurur duyacağınız bir birey olmam, sizin bana bir birey gibi davranmanıza bağlı.
10- Sizden beklediğim şey tek başına sevgi değil, aynı zamanda saygı. Küçüklerime sevgi, büyüklerime saygı hikayesi, geçen yüzyılda kaldı. Benden saygı istiyorsanız, ben de sizden saygı istiyorum.
Elif NUR ..
Arkadaşlar bir kaç gün önce rüyam da ( hayırlara vesile olsun ) eşim yanıma geliyor ve kulağıma iki defa " Şenay kızımızın adı Elif Nur " olsun diyor.
İsim benim çok hoşuma gitti , hiç aklım da olmayan bir isim di , sizce ne yapmalıyım , bu bir işaret mi sizce :)
Fikirleriniz benim için önemli.
3 Nisan 2013
19 Hafta İçindeyim..
Bakalım bu hafta da neler oluyor ?
-----------------------------------
Hamileliğimin 19. haftası içindeyim.
Bebeğimi kucağıma almama 152 gün kaldı.
Önümüzdeki iki gün içinde lanugo (geçici tüyler) bebeğinizin başında ve vücudunda daha belirgin olacak. Lanugo bebeğinizn derisinde bulunan koruyucu verniğin tutulmasına yardımcı olur. Bebeğiniz doğduğunda lanugonun büyük bölümü kaybolmuş olacaktır. Artık çok fazla yorulmamaya dikkat edin çünkü bebeğinizin hızlı büyümesi kalbinize, akciğerinize ve böbreklerinize birleşik bir yük verecektir. Bebeğiniz emme ve yutma egzersizlerine devam ediyor.
Bebeğimin yaklaşık ağırlığı : 280 gr. - Yaklaşık boyu : 15.3 cm. (Baştan Popoya)
Hamilelikte Arpacık
Olmaz olmaz bu bebekte başıma her türlü hastalık geldi , arpacık nedir bilmem oda çıktı gözüm de , hem de epey sancılı , göz altı torbam su kesesi gibi şişti , doktorumla görüştüğüm de göz pomadı ya da göz damlası kullanabilirsin ancak için de " Tetrasiklin " maddesi olmayan bir ilaç olmalı dedi , ben de " TOBREX " göz damlası aldım . Şükürler olsun Allahın izni ile dünden bu yana daha iyiyim. Bu küçük bilgi bloğum da yer alsın , bir gün birinin işine yarar kim bilir.

2 Nisan 2013
22 Mart 2013
Yeni Kurbaaam...
İkinci minik kurbaamız da bir prenses arkadaşlar , sağlıkla , huzurla , eli ayağı düzgün gelsin meleğim... Bebek kokusu özledik :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)