31 Aralık 2011 Cumartesi

Hasta NiL

Yine acildeyiz...

2012 Kararları-hasta Nil...

Daha az control freak, daha sakin, daha yumuşak başlı , daha az inatçı ve hayatı daha az ciddiye alan biri olmak isterdim. Ama o zaman ben , ben olabilir miyim? tartışılır....

Ama beni en çok yoran kontrol delisi olmak, herşey kontrol altında olacak. Beni , ruhumu yoruyor.  2012 de daha rahat olmayı diliyorum...

Bir de Osho Mdtitasyon kitabım başucumda durmalı ve iki günde bir, mutlaka bir meditasyon, koşulsuz şartsız..

ps: Nil hasta, hala hasta. Tadımız tuzumuz yok.

İyi geceler sevgili blog dostlarım...

ps: Rahatlamak için yazıyorum, motive oluyorum. İyi ki blogum var, iyi ki blog dostlarım var....

30 Aralık 2011 Cuma

2012 DİLEKLERİ...

Geçen yıl 'anneevinde' kutlarken ya da miskin miskin otururken 2011 de en çok Kanada da olmak istedik, prosedürün neticelenmesini, belirsizliklerin bitmesini istiyorduk. Ah o belirsizlikler, kendi evine bardak bile alamazsın...

10 Mart TJ, 15 Temmuz da kızımla ben geldik. Amacımıza ulaştık diye sevinsek de, şimdi de burada mücadeleye, yerleşik bir hayata tutunma ve sağlam arkadaşlar edinme çabası içindeyiz. Tabii herzaman istediğimiz gibi gitmiyor hayat. Zaman zaman derin nefes almak gerekiyor, duraklamak gerekiyor, sonra tekrar mücadeleye devam....

Ama insan birazda sakin, huzurlu, su gibi durgun bir hayat istiyor, kendi içimizde. Dışarıda koşuşturmacayı sevsem de, herzaman yoğun olmak beni mutlu etse de, huzur ve sakinliği yaşamak istiyorum kalbimde ve ruhumda....

ama herşeyin başı sağlık....

MUTLU*SAĞLIKLI*HUZURLU YILLAR...

29 Aralık 2011 Perşembe

Yeni YıL Akşamı - NiL

Tam artık sabırımın sınandığı yazmıştım değil mi ? Yediğimiz aslında löpür löpür silip süpürdüğümüz Hint yemeği kızımı hasta etti,

evde tadımız yok:(

ama umut her zaman var....

2012 ye girerken,
Dans edeceğimi hiççç sanmıyorum. Tek cazip yani pazartesi de tatil Kanada da, TJ evde bizimle!

Içki içebirim ama hangover, almayayım sakın, zaten içmeden sarhoş olma potensiyelim var bu aralar....

Saat 12 yi görürmüyüm, şüpheliyim, ama Türkiye saatine göre 12 yi kesin görürüm, ne de olsa 10 saat fark var:)

Sevgiler!

28 Aralık 2011 Çarşamba

Doğum günü ertesi...

Pazartesi güneşli hava, dün yerini kapalı ve karlı bir havaya bıraktı. Normalde bayılırım kapalı havalara ama dün soğuk, rüzgar da girince işin içine, o havayı sevmek zorlaştı.

Pazartesi Kanada da Boxing Day di. Yani amerikalıların kutladığı black friday in Kanada versiyonu. Christmas sonrası indirim. Fazla bir indirim yoktu aslında ama hemen havaya girdik.Saat sabah 9 da çıkıp 6 saat sonra eve geldik. Kendimizi kaptırdır diyemiycem ama kalabalıkta gezinmek eğlenceliydi. İhtiyaçlar hiç bitmez...

Salı günü herkes yorgundu haliyle. Bu ülkede Nil i yıkamak için kova bulamıyoruz, ya da biz hala acemiyiz, yerini bilemiyoruz. Duş da su bir soğuk bir sıcak, Nil i yıkamak için plastik bir kova lazım. Dün çocuk eşyaları satan bir yere uğradık, kovayı görünce sevindim ama sonra 27 dolar-vergi hariç- olduğunu görünce gülme krizine girdim:)

Yaşadığımız yerde nefis bir Hint restoranı var. Uzun zamandır gitmek istiyordum. Dün doğum günü bahanesiyle gittik. Çok yemişiz, hızlı yemişiz. Nil bile acı yemeklerin tadına baktı ya:)sildik süpürdük tabaktakileri.

Sonra eve gel, TJ bir koltukta sızdı. Nil sızarsa ben de dünden razıyım dedim ama kızım bir anda ayıldı ve yaramazlıklara tam gaz devam dedi. Ne yazık ki Niloşla bana aldığım doğum günü pastam tam bir fiyaskoydu:(

Sonra saat 8 de huzursuz Nil hava alsın bahanesi ile evden çıkmak ve dışarıda tur alıp, bir kaç yere uğrayıp eve gelme...

neyse ki 3 gün sonra cuma....

27 Aralık 2011 Salı

Doğum günüm...

Geçen yıl bu zaman 'anne evinde' kutlamıştık doğum günümü. Çok sakindi, dostlarım yanımda yoktu. Bu yıl kızım ve kocim yanımda. Ailem skype ile yanımda gibi. Ama arkadaşlarım, sevdiklerim uzakta...

Yeni bir ülkede yeni bir düzen, kolay değil, zor, hele özel günlerde daha da zor. Bu yıl sabrımın sınandığı bir yıl oldu. Kısa yollar yerine uzun ve dolambaçlı yollardan gittik, yorulmadım desem yalan olur. Nil ile cuma günü ginger bread -zencefilli-kurabiye yaparken  bunu düşündüm. Hamuru hazırlamak kolay ama şekil vermek zordu. Hele o adam,çocuk şeklindeki kurabiye kalıplarını kullanmak. Çok değil, 2 yıl önce yapmak zorunda kalsam bu hamuru, şekil vermeden marketten hazırını satın almıştım ama Nil in mutluluğu için uğraşıp o cıvık hamuru kurabiye haline getirdik. Nil de süsledi...

Bu yıl sosyal açıdan çokça zaman açlık çekiyorum.En çok özlemini duyduklarım az ama öz yakın arkadaşlarım. Ama şükretmenin gücüne inanıyorum, kızım ve TJ yanımda...En azından iyi-kötü zamanlarda  arayabileceğimiz bir Türk aile var yakınımızda (Oğulları Nil'in ağbisi).

Yaş 31 oldu. Bugün boxing day, nam-ı değer black friday yani bolca indirimin olduğu Christmas ertesiydi. Bizde pek tabii alışveriş yaptık. :) Yarın mutluyum, TJ çalışmıyor, ben ve Nil ile zaman geçirecek.

Saçlarım son 10 yıldır bu kadar kısa olmamıştı. 30lu yaşlar  fuşya ve pembe tonlarına daha alıcı gözle bakmamı sağladı. Hala gri, mavi ve siyah desem de, mor ve pembe tonları da var hayatımda. Bir de oje sürebilsem ve nasıl çıkaracağımı düşünmeyecek olsam kırmızıya da gözkırpabilirim!

Umarım 32 yaşıma girerken, yani seneye bu satırları yazarken de sağlık, mutluluk, huzur bizimle olur.....
ve umarım yeni yaşımda işlerimin en azından bir kısmı kolaylıkla hallolur ve hayat bizi iyi insanlarla karşılaştırır....

İyi ki Doğdum!

22 Aralık 2011 Perşembe

Nil'in Bağırsak sorunsalı...

Ne zaman 'düzene girdik' ya da 'girmek üzereyiz, artık yazsam neler neler işe yarıyor' diye düşünsem, kendimi bir bağırsak sorunsalı-sorunsalı demek hafif kalır, aslında KRİZ- ortasında buluyorum...

Bugünde öyle bir gün işte....

20 Aralık 2011 Salı

Test

Test

15 Aralık 2011 Perşembe

Yemek-tatlı-diet kola....

Ankarada bir ara her hafta yani haftanin 7 günü Liva pastanesinden 1 pogaca evet BIR :) isterdim. TJ derdi ki delisin, insanlar 1 pogaca için bize uğruyorlar. O öyle dedi ya, o zaman 1 poğaca yerine 1 poğaca bir de ayçöreği istemeye basladım ha bir de diet kola:). Sonradan sorduğumda da biz keyifle yapıyoruz demişlerdi, en sağlam müşterilerinden biri bizim evdi. Gelen giden çoktu ve sürekli pasta, poğaça isteyen bizler...

Bir de dominos var tabii. Ala turka, pastırmalı sucuklu pizza. Offf.... Sonrada american hot da istemeye baslamıştım, jalepeno, mısır ve sucuk. Unutmadan yanında da mutlaka sufle...

Artık kendi poğacamı hatta kendi pizzamı kendim yapıyorum. Ayçöreğine de el atarsam bir gün, o zaman kimse beni tutamaz. Gerçi sıradaki hedefim mantı yapmak.

Bu yazıyı yazmama neden olan sey ne? Aşure zamanı bloglarda aşureler görüyorum. Zeynelin aşuresini ve su muhallebisini özledim. Konu özlemden açılırsa yazarda yazarım gerçi......

İnsan yer değiştiriyor, ülke değiştiriyor, kendi tatlarını oralarda da yaşatıyor. Yabancı tatları da çok seviyorum ama sıcak bir poğaca,sucuklu karışık pizza, bunları seviyorum.

Diet kolayı yine bıraktım. Arada dışarda içiyorum. Bu kez daha netim bu konuda. ah bir de tatlı konusunda da aynı kararlılığı gösterebilsem....

13 Aralık 2011 Salı

Okuyoruz-Prenses Bebek-iyi geceler!

Dün gece başarısızlıkla sonuçlanan kitap okuma rutinimiz bugün başarı ile sonuçlandı. Bu sevimli çizimlerle dolu kitabı biz beğendik.

Annesi içeriden soruyor: Prensesim uyumak ister misin?
-Yorgun değilim anne...
Ama sonra
annesinin sorduğu oyuncaklarını topladın mı,dişlerini fırçaladın mı, pijamalarını giydin mi sorularına cevap veriyor Prenses. Hem kendi yapıyor, hem de peluş oyuncaklarına yaptırıyor.
Tek hoşuma gitmeyen nokta, annesinin sesinin içeriden gelmesiydi. İçeride anne, çocuk tek başına  çok büyük de değil üstelik.

Ve tam iyi geceler öpücüğü vermek için geliyorlar ki, prenses uyuyakalmış.....
Rutin olayını ve çizimleri sevdim. Nil de sevdi.....

11 Aralık 2011 Pazar

İyi geceler kendim!*Goodnight Me-Andrew Daddo & Emma Quay

Bugün sabah TJ, Nil ve ben kütüphaneye gittik. Önce Martha Stewart'ın yemek kitaplarına baktım, sonra çocuk kitapları ve en son evde Nil ile yapabileceğimiz elişi konusunda ilham alabileceğim kitaplara. Arada yoga dergilerine dadandım, Nil ile okuyabileceğimiz tuvalet eğitimi, ilham verici kitapları karıştırdım, kısacası kendimden geçtim 1 saat. TJ olmasaydı bu kadar bakınamazdım, orası kesin.

Bundan sonra bu blogda ingilizce kitaplara yer vericem, Nil e uyku saati öncesi hergün bir kitap  okuycam, o kadar nefis kitaplar buldum ki...

Ben bir kitap kurduyum. Türkiye den ne istersin derseniz, derim ki türkçe kitap ama çok kasmıycak, okuycam, iyi vakit geçiricem, içine alacak, sürükleyecek. Güldürecek, düşündürecek ama ağlatmayacak. Reiki kitapları, meditasyon tamam. Pretty woman  ya da Jane Austen tarzı romantik kitaplara asla hayır demem, bayılırım kendimden geçerim hatta dayanamazsam sonunu okurum. Bu kadar da tez canlıyım, yeter ki sarsın kitap.

Ha ne diyordum. Sabah 10.30 da evden çıkıp akşam saat 6 gibi eve geldik. Araya market alışverişini de sıkıştıracaktık ki Nil arabada uyuyakaldı. Yoruldu dedik, eve geldik sıpa ayıldı.

TJ markete gitti. E hadi aldığımız kitaplardan birini okuyalım dedim, Niloşla bizim yatağa kurulduk.

Az cümleli bir kitap olsun dedim, Andrew Daddo-EmmaQuay  Goodnight, me adlı kitabını aldık sakladığım yerden.

Kitap o kadar yalın ki,okuması kolay. Resimler muhteşem.
Yavru  bir maymun ya da orangutan düşünün, sevimli mi sevimli...
Kendine,vücudundaki organlara iyi geceler diliyor, sonra da Zzzzz uyuyor.

Türkçe olarak okudum, minik maymun ne derse biz de yaptık. Yavru maymun gözlerini kapatınca Nil kitap bitti dedi. Kitap rafa kalktı, haydi kendimize iyi geceler dileyelim dedim ve bu kez spontane bir şekilde başımızdan ayaklarımıza ve tüm diğer organlarımıza iyi geceler diledik.

Dedik ki: Artık uyku vakti geldi, tüm gün ayaklarımız, ellerimiz, başımız... çok yoruldular,artık dinlenebilirler, yarın yeni bir gün...

3 yaşındaki çocuk da sever bu kitabı, 6 yaşındaki çocuk da. Tam bir rutin kitabı.

Ben bu uyumadan önce kitap okuma işini de, bu kitabı da çok sevdim. Uyumadan önce okuduğumuz ilk kitap olarak kayıtlara geçsin istedim.

Annenin Notu: Ben de uyku öncesi çocuk kitabı yazsam, tıpkı bu kitap gibi rahatlatıcı, gözü yormayan, yalın bir kitap yazmak isterdim. Şahsi fikrim kitap aslında kendimize, organlarımıza teşekkür ederek 'şükretmemizi', bir nevi basit meditasyon yapmamızı,rahatlamamızı sağlıyor. Sanırım en çok da bunu sevdim....

8 Aralık 2011 Perşembe

Yeni Yil Agacimiz,Kayak, Uyku

Bu aralar bunalmış durumdayım. Sanırım yeni yıl, doğum günü zamanı yakın arkadaşlarıma olan özlem artıyor...

Geçen cumartesi buraya 1 saat uzaklıkta bir kayak merkezine gittik. Çok keyifliydi. TJ ile ders almaya karar verdik. Ben spor vs konularında çok becerikli sayılmam, ama motivasyonum TJ'in 'İstediğin kadar tatlı ye, yediğin tüm tatlı kalorilerini kayarak verebilirsin' cümlesi oldu. Tepeden kaymam ama yamaçtan kayarım, kafa göz yarmayayım da:)

Dağ havası bizi resmen çarptı, dönüş yolunda Nil sızdı, ben de ha sızdım ha sızacaktım ki , uğramamız gereken bir party olduğu aklımıza geldi.

Eve gel, hemen üst değiştir yola çık. Open house Christmas Partydi davet edildiğimiz yer. Yani yakın-uzak herkesin davet edildiği ve insanların uğradığı bir party.

O kadar insan ve o kadar çocuk ama herkes rahat. Gelen uğruyor, kalıyor ve gidiyor. 1 saat kaldıktan sonra eve geldik. Sabah 10 da çıkıp akşam 8.30 da eve gelmiştik.Yorucu ama keyifli bir cumartesiydi.

**
Gercek ağaç mı yoksa  yapma agac mi alsak derken,TJ, taze ağaç alsak? der demez gözüme şirin gelen saksıdaki çam ağacını kaptığımız gibi eve geldik. Süs konusunda zayıfız hala ama olsun. Tepesine de bir melek koyduk mu, tamam.

Ağacı alıp eve geldiğimiz gün Nil sevinçten çıldırdı.  Süsleri de gidip gelip seviyor.

**
Uyku sorunumuz var bizim. Öğle uykularını geçtik, normalde 8.30 da uyuyan çocuk benimle kalkıyor, benimle uyuyor. Gece saat 10-11, bir çok anne için normal olabilir ama ben kaldıramıyorum bu rutini! Yemek yememe, huysuzluk bir derece kaldırabilirim ama UYKU:(, IMDAT..... Sabah en geç 8 de uyanan Nil :(


5 Aralık 2011 Pazartesi

Slow cooker

Slow cooker daha önce duyduğum ama Kanada ya gelince tanıştığım bir alet.

Kanada da elektirikli ocak-fırınımız. Gazlı fırın çok tercih edilmiyor. Bir türlü pilav yapmayı beceremeyince ve Lindsayin de kullanıp memnun olduğunu duyunca, biz de alsak mı dedik.

Slow cooker düşük ateşte yemeğin tüm gün pişmesini sağlıyor. Yemeği slow cookerda rahatça bırakıp çıkabilirsiniz.

Slow cooker almak zor, o kadar çok çeşidi var ki. Bir o kadar da tarif var. Asıl ilham kaynağım Ycurl (www.zng.blogspot.com ) un önerdiği bu http://crockpot365.blogspot.com/  site oldu.

Neler neler denemedim ki. Yaptığım pilavlar tane tane oldu, ertesi gün bile afiyetle tükettik.

Slow cookerların en büyük özelliği en sert etleri bile yumuşatıp liğme liğme etmesi.

Ben slow cooker da etli -sulu yemek, pilav, hatta somon bile denedim.

Sadece çorba yapmadım, onu da kış geldi bol bol deneriz artık.

Geceden hazırlanıp ertesi  güne ya da sabah çıkarken hazırlanıp akşam eve geldiğinizde yemeğin hazır olması ise pek cazip.

Bizim evde kullandığımız Hamilton Beach dijital. Kaç saatte pişmesini istiyorsam, ısısıyla beraber ayarlayıp kuruyorum. Bitince alarm caliyor, cevap vermezsem otomatikman warm a alıyor kendini. Önce pişmiş, sonra ısınmış yemek hazır bile...

2 Aralık 2011 Cuma

Kendime, abur cubur delisi Özlem e mektup...

Arada kendime hatırlatmam gerekiyor ki, fazla kilo iyi birşey değil, 'bin gram et bin ayıp örter' sözü günümüzde geçerli değil.

Sen annevinde, hem de hiç beklenmeyecek bir yerde, kebapların ve tatlıların en güzelinin olduğu yerde nefsine hakim ol, uğraş , didin kilo ver. alışkanlıklarını değiştirmeyi başar. Diet kola ve gece yemeklerine elveda de. Peki ya sonra?

Buraya gelirgelmez gelsin Tim Hortonslar, gitsin poğaca börekler. Ama benim kızdığım onlar değil, onlar bir şekilde hareket ile azar azar yenilirse verilir.Benim kızdığım gece yemekleri....

Senden beklemediğim şey Özlem, gelir  gelmez başladığın diet kolayı bile daha kolay bıraktın. Ama gece yemekleri....

Geceleri olay şu şekilde gelişiyor:
Nil: Anneeee süt!!!!!!
Özlem: Başucundaki sütü verir ve aaa saat kaç gecenin-sabahın bilmem kaçı, hmmm mutfakta da ıslak kek, donut, likörlü çilolata, tatlı bişiler vardı ya...

Koşa koşa mutfağa git, sabahın o saatinde ondan bundan ye, sonrada yatağa gel,içinde vicdan azabı, uyu...

Benim kızdığım bu....

Bu kendime son uyarım, dinlemezsem yine yazıcam, YİNE YAZICAM....

1 Aralık 2011 Perşembe

Mami şimdi!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

Ilhamı veren Yeliz, günün çorbası...

Uzun zamandır yazıcam diyorum ama tembellik giriyor, Nil giriyor, unutuldukça paslanıyor yazılacaklar. Neyse ki Yeliz var, bu kadar mı benzenir, yok okuyorum, aaaa ben de diyorum ama yazıcam yazıyorum, yazamıyorum, neyse şimdi yazıyorum...

Bilenler bilir ben sabırsız bir insanım. Ya da insandım mı demem lazım bilemedim şimdi. Niloş geldi, Annneeeee, annne, ver , ver, ver...

İstediği şey şu an şu saniye şu salise olacak, yoksa dünya bana- bize- dar.Valla öyle böyle değil.

TJ ile aramızda ki konuşma

Canım yemek bitti,sofrayı toplar mısın ya da bulaşık makinesini boşaltır mısın, ya da bu liste uzar uzar...

TJ- Tamam birazdan yaparım.

Olmazzzz şimdi yapılacak. Baktım olmuyo ben yaparım saçlar tepede,şimdiii...

Al Özlem, bak kızına.Arabada elimizede oyuncak, düştü mü, vay halimize ŞİMDİİİİ verilecek.Su mu, süt mü,tv mi hemen hemen şu saniye...

Bir de son zamanlar daki 2 kelime

Mommyyy ve yummmyyy!

Dışarda bana mommmyyyy diyor,mami yani. Yediği şeyi severse yummyyyyy...

Not: TJ,Niloş  ve benim şimdi, hemen, şu saniye halimizi gördükçe gülüyor, gerçi hep gülemiyor, ucu ona da dokunuyor ....
ha ha ha :)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...