Bir antropolog neden Bosna futbol kültürüne ilgi duyar? Cevabı burada.

For English: Click here


11 Ekim 2008 Cumartesi

"TÜRKİYE FORMASI GİYMEYİN" NE DEMEK?

Bir önceki yazımda Bosna-Hersek teknik direktörü Çiro'nun bu konuda 8 Ekim gübü Bosna'daki gazetelerde yer bulan demecine yer vermiştim. Bu yazıya atıfta bulunan birçok web sitesinin yorum kısmında ve bazı forumlarda konunun bazı kişilerce yanlış anlaşıldığını gördüm.

Çiro'nun bu talebi, "Türk düşmanlığı" olarak algılanamaz. Bilâkis, bu talep Çiro'nun Bosnalılar'ın "Türkiye" sevgisini ne kadar iyi bildiğini ve bunu onayladığını göstermektedir. Esprili bir dille "Türkiye forması giymeyin" diyen Çiro, "Evet, biz Bosnalılar Türkiye'yi çok seviyoruz, Türkiye'nin her zaferinden sonra soskaklara dökülüyoruz ama Cumartesi günü Türkler rakibimiz. Bari bu maçta kendi formalarımızı giyelim" anlamında esprili bir dille Bosnalı taraftarlardan en azından bir maç için "Türkiye" formasını giymeyin demek istiyor. Bizim kültürümüzde de buna benzer ifadeler espriler olur hep. Örneğin maça gitmek isteyen damadını kızına karşı savunan kayınpedere kız çıkışır: "Sen kimin tarafındasın!". Bu gelinin babasını veya eşini sevmediği anlamına mı gelir?

Fakat milliyetçi bağnazlık böyle birşey. Espriyi anlama, zeka gerektiren bir şeydir ve her türlü bağnazlık düşünmeyi ve zekiliği engeller. Ne yazık ki böylesine esprili bir açıklama bu şekilde yansımasını buluyorsa buna karşı yapabilecek fazla birşey yok. "Bosnalı kardeşlerimiz" diyoruz sürekli olarak ve Bosna'nın birliği için bu derece etkili olan bir kişi için "Zaten Hırvat kökenliymiş, tabii ki sevmez Türkleri" gibi saçma yorumlarda bulunuyoruz. Eğer gerçekten de Bosnalıları kardeşimiz olarak görüyorsak, onların çok kültürlü yaısına ve birliğine saygı göstermemiz ve bu yapıya varlığıyla destek veren Çiro'ya da desteğimizi sunmamız gerekir.

"Türkiye forması giymeyin" haberini başka yönlere çekerek bu tarzda yorumlarla açıklamayı tamamen çarpıtan yorumları kınadığımı belirtirim.

10 Ekim 2008 Cuma

TÜRKİYE’Yİ SÜRPRİZ BEKLİYOR

Futbolseverler Ali Sami Yen’de oynanan son Türkiye-Bosna maçını hatırlayacaklardır: Aslında hiç de gol atma isteğinde olmayan, ama ele güne karşı “oynuyormuş” izlenimi vermeye çalışan bir Bosna ve Bosna’yı fazla üzmeden 1-0 galibiyetle yetinen Türkiye. Macar gazeteleri maçtan sonra şöyle başlık atmışlardı: “EBEDİ KARDEŞLİK”. Gayet manidar olan bu manşet, çoğu futbolseverin pek de sempatiyle yaklaşmadığı “İskandinav kardeşliği”ne benzer bir duruma vurgu yapıyordu.

Skor hem Boşnaklar, hem de Türkler için olabilecek en iyi skordu. Türkiye 3 puan alarak 2008 Avrupa Kupası’na gitmeye hak kazanmıştı. Boşnaklar da “1-0” gibi makul bir skorla yenilmişlerdi. Saraybosna’da konuştuğum Boşnakların hepsi de skordan memnundu. Öyle ya, Türkiye’nin yoluna engel olmamışlardı, hem zaten Türkiye’de alınan 1-0’lık bir yenilgi kaldırılabilir bir şeydi.

Hayatın bir cilvesi: 2010 Dünya Kupası için Bosna’yla yine aynı gruba düştük ve ilk maç Türkiye’de oynanacak. Fakat, acaba bu maçta da Boşnaklar yine “oynarmış” gibi mi yapacaklar?

SORUNLAR YUMAĞI: BOSNA-HERSEK ULUSAL TAKIMI
Yugoslav futbol ekolünün önemli ülkelerinden olan Bosna-Hersek, savaştan bu yana bir türlü istediği atılımı gerçekleştiremedi. Bunun bilinen en önemli nedeni 1995’teki barış anlaşmasından bu yana, daha önce birbiriyle savaşan taraflar arasındaki ilişkilerin hala normalleşememesi. Bunun yansıması futbolda da görülüyor. Bosna ligi Sırp, Boşnak ve Hırvat takımlar arasında bölünmüş durumda. Dengeler o kadar hassas ki, her nasılsa bir sene bir Sırp takımın, diğer sene Hırvat takımın, bir sonraki sene de Boşnak bir takımın şampiyon olduğu, yazılı olmayan bir “rotasyon” sistemi var. Entegrasyonun sağlanamaması sadece Bosna liginin kalitesini düşürmüyor aynı zamanda ulusal takımı da etkiliyor.

Fakat, bundan daha önemli bir sorun da var ki, o da yolsuzluk. Bosna yolsuzlukların gündelik hayatın parçası haline geldiği bir ülke ve N/FSBiH (Nogometni/Fudbalski Savez Bosne i Hercegovine – Bosna Hersek Futbol Birliği, taraftarlar kısaca “Savez” diyorlar.) yolsuzlukların en yoğun yaşandığı kurum olarak biliniyor. Bu durum sık sık futbolseverler tarafından protesto ediliyor. Hatta diyebiliriz ki, Savez’e karşı Saraybosna sokaklarında yapılan gösteriler ülkenin en muhalif hareketi olarak bile görülebiliyor. Savez aleyhine duvar yazılarını Bosna’nın her yerinde görebilirsiniz. Bosnalı taraftarlar her ulusal maçta yaptıkları protesto gösterileriyle oyununu durdurmalarıyla da ün yaptılar.

Savez’in içinde bulunduğu bu durum sadece Bosnalı futbolseverleri etkilemiyor. Aynı zamanda Bosnalı futbolcular için de ulusal takımda oynamak cazip değil. Avrupa liglerinde top koşturan birçok Bosnalı futbolcu ulusal takımı boykot ediyor. Bunun gerekçesi de Savez yöneticilerinin ulusal takımda oynayan futbolculardan rüşvet istemeleri. 2008 Avrupa Kupası eleme maçlarına fırtına gibi başlayan Bosna-Hersek ulusal takımı bu performansını devam ettirememiş ve grup maçlarında ardı ardına dramatik mağlubiyetler almıştı. En önemli oyuncularından yoksun Bosna’nın deplasmanda Norveç galibiyeti ve kendi evinde Türkiye’yi yenmeleri dışında kayda değer bir başarıları olamadı.

Fakat geçtiğimiz Temmuz ayında birden taşlar yerinden oynadı ve Bosna-Hersek ulusal futbol takımına bir hareketlilik geldi.

ÖNCE TEKNİK DİREKTÖRÜN KELLESİ!

Bu başarısız gidişin faturası ise bizim de yakından tanıdığımız 1987-1990 yılları arasında Adanademirspor’un, 1998-99 sezonunda da Adanaspor’un teknik direktörlüğünü yapmış olan Fuat Muzuroviç’e kesildi. Geçici bir dönem Muzuroviç’in yerine futbol oynadığı dönemlerde Barcelona, Deportivo, Vitoria gibi takımlarda oynamış ve futbolculuk kariyeri parlak olan, yalnız teknik direktörlük tecrübesi olmayan henüz 41 yaşındaki Meho Kodro getirilmişti. Kodro’nun da Savez’le yaşadığı bir sorun sonrasında bileti kesildi ve 10 Temmuz’da Saraybosna yeni bir haberle sarsıldı: Bosna-Hersek ulusal takımını 2010 Dünya Kupası elemeleri için “Çiro” yani Miroslav Blazeviç çalıştıracak!

KİM BU ÇİRO?
Lakabı Çiro olan Blazeviç futboldaki “dedeler” ekolünün bir temsilcisi: 73 yaşında. Çiro çok parlak bir futbolcu olamadığını, bundan dolayı teknik adamlık kariyerine erken başladığını sürekli söylüyor. Daha 33 yaşındayken İsviçre’nin FC Vevey takımında başladığı teknik direktörlük karıyerine daha sonra Sion ve Lausanne’da devam etmiş. En sonunda İsviçre ulusal takımında antrenörlük seviyesine kadar yükselmiş.

Memleketi Yugoslavya’ya geri dönen Çiro Dinamo Zagreb’deki üçüncü sezonunda takımına 24 seneden sonra ilk şampiyonluğu tattırarak kahraman olmuş. Yugoslavya’da yavaş yavaş belirmeye başlayan siyasi karışıklı Çiro’nun kariyerini de etkilemiş. Yugoslavya’da ve Avrupa’da PAOK, Grasshoper, Priştina, Nantes gibi farklı farklı takımları çalıştırmış. Fransa’daki yıllarında şike olaylarına karışması Çiro’nun da kariyerinin sonunu getirmiş.

Bu dönemde siyasilerle düşüp kalkmaya başlayan Çiro Hırvat aşırı milliyetçi lider Tujman’ın yanında yer almış ve büyük şefin de destek verdiği Dinamo Zagreb’in hem teknik direktörlüğüne hem de başkanlığına getirilmiş. 1993’te şampiyonluk, 1994’te Hırvatistan Kupası’nı kazanarak rüştünü yeniden ispatlayan Çiro hemen ertesinde Hırvatistan ulusal takımının başına getirilmiş.

HIRVATİSTAN’I DÜNYA ÜÇÜNCÜSÜ YAPAN TEKNİK DİREKTÖR
Çiro’nun Hırvatistan’ı, Hırvatistan futbol tarihinin en başarılı takımıdır. Eleme grubunu İtalya’nın önünde liderlikle tamamlayan Hırvatistan İngiltere’deki EURO 96’da önemli başarılara imza atmıştı. Fakat, asıl sansasyonel başarı iki sene sonra, Fransa’daki Dünya Kupası’nda geldi: Futbolseverlerin sempatisini toplayan kırmızı-beyaz damalı ilginç formalarıyla dikkati çeken Hırvatlar dünya üçüncüsü oldular. Bu başarı Çiro için şans getirmedi. Önce İran ulusal takımı, sonra yeniden Dinamo Zagreb… Sansasyonların adamı Çiro bu sefer Dinamo Zagreb’in ezeli rakibi Hajduk Split’e giderek hem Dinamo, hem de Hajduk taraftarlarıyla papaz oldu. Avrupa kupalarında Macaristan’ın Debrecen ekibine toplamda 8-0’lık bir skorla yenilen Hajduk, evine teknik direktörsüz dönmüştü. Çiro farklı takımları kısa dönemlerle çalıştırırken birden ilginç bir teklif aldı. Bir dönem Osmanlı’ya da eyalet başkentliği yapmış Bosna’nın Travnik kentinde doğan Bosnalı Hırvat asıllı Çiro’yu memleketi geri çağırıyordu: “Gel ve Bosna’nın başına geç!” Tam da kariyerinin sonuna yaklaşmışken memleketinden gelen bu teklif, Çiro için çok cazipti.

FUTBOLCULARLA BARIŞ, BOSNA’YLA BARIŞ
Çiro’nun ulusal takıma gelir gelmez yaptığı ilk iş takıma küs olan Avrupa’da oynayan futbolcuların gönlünü almak oldu. Yeni teknik direktör takıma ayrı bir hava getirdi ve Estonya karşısında alınan 7-0’lık galibiyet sadece futbolcuları değil, Bosna ulusal takımından umutlarını kesen Bosnalıları da aşka getirdi. Ulusal takımın başına futbolseverler tarafından bilinen, parlak bir kariyeri olan birisinin getirilmesi Bosnalı futbolseverlerin ulusal takımla daha da ilgili olmasını doğurdu.
Daha da ötesi, Çiro’nun Bosnalı Hırvat olması ülkede 13 yıldır sağlanamamış entegrasyonu da sağlama potansiyeline sahip. Örneğin, geçtiğimiz yaz Bosna’da oynanan Bosna-Hırvatistan maçında Hırvat taraftarların çoğunluğu Bosnalı Hırvatlardı. Üstelik, bu taraftarların önemli bir kısmı Çiro’nun da memleketi olan Travnik’ten gelmişlerdi. Bu değişiklikle sadece Bosnalı Hırvatların değil, oluşan birlik ve beraberlik havasıyla Bosnalı Sırplar’ın da Bosna ulusal takımına daha sempatik yaklaşması bekleniyor.

3-5-2’NİN YILMAZ SAVUNUCUSU
Gelelim Çiro’nun taktiğine… Aslında Türk futbolu için yabancısı olmadığımız Yugoslav ekolünün tipik bir portresini çiziyor Çiro: Çalıştırdığı tüm takımlar gibi Bosna-Hersek de topa orta sahada basıp, teknik becerileriyle ayakta tutmaya çalışıyor. Kaptırırlarsa Yugoslav faulüyle rakibi durduruyorlar. Top ayaklarındayken rakibi üstlerine çekmeye çalışıyorlar ve bunu becerdikleri takdirde topu hızlı kanat adamlarına açıp gol yollarına gidiyorlar.

İŞTE KADRO

Bosna-Hersek Ulusal takımının Türkiye karşısında şu onbirle çıkması bekleniyor:
Kaleci:
Kenan Hasagiç (İstanbul BB)
Defans:
Emir Spahiç (Lokomotif Moskova)
Saşa Papats (Glasgow Rangers)
Cemal Berberoviç (Litex),
Orta saha:
Elvir Rahimiç (CSKA Moskova)
Zvjezdan Misimoviç (Wolfsburg, Njemačka),
Senijad Ibriçiç (Hajduk Split)
Miralem Pjaniç (Lion)
Samir Muratoviç (Sturm Graz).
Forvet:
Zlatan Muslimoviç (PAOK)
Edin Ceko (Wolfsburg)
Yedekler:
Goran Brašnić (Inter Zagreb)
Safet Nadarević (Eskişehirspor)
Ivan Radeljiç (Energie Kotbus)
Adnan Mravats (Materzburg)

Dario Damjanoviç (Luch Energija)
Sejad Salihoviç (Hoffenheim)

Mladen Bartoloviç (Hajduk Split) Vedad İbişeviç (Hoffenheim)
Admir Vladaviç (Žilina Bratislava)

“İYİ GÜNÜMÜZDE OLURSAK KARŞIMIZDA KİMSE DURAMAZ!”

Çiro, 7 Ekim günü Saraybosna’da gazetecilere verdiği demeçte “İyi günümüzde olursak, karşımızda kimse duramaz” şeklinde konuştu. Geçtiğimiz haftalarda farklı liglerde oynayan futbolcularını bizzat kendisi gidip izleyen Çiro, bu izlenimleri neticesinde futbolcularının çoğunun formda olduğunu ve bundan dolayı memnunluğunu belirtiyor.

Futbolculardan özellikle Misimoviç ve Muslimoviç’in formlarının zirvesinde olduğunu söyleyen Çiro sakatlıklardan çekiniyor. Sağ arka adalesinde çekme olan Wolfsburg’un yıldız oyuncusu Muslimoviç’in oynayıp oynayamayacağı maç gününde belli olacak.

BOSNA’NIN EJDERHASI: SPAHİÇ

Bosna ulusal takım tarihinde şimdiye kadar görülmemiş bir şekilde takım içinde aile havasının olduğunu vurgulayan Çiro forvet hattının formunun doruğunda olduğunu, tek sorunun defansta olduğunu, bu açığın ise Kaptan Spahiç tarafından kapatılacağına inandığını söylüyor. Kaptan Spahiç’in de ufak tefek sakatlıklarının bulunduğunu fakat bu sakatlıkların İstanbul’da oynamasına engel olamayacağını belirten Çiro, Spahiç’in “Bosna’nın Ejderhası” olduğunu söylüyor. Bilindiği gibi “Bosna’nın Ejderhası” (Zmaj od Bosne) 1831 yılında Osmanlılara karşı ayaklanan Gradaşçeviç Bey’in takma ismidir.

BOSNALI TARAFTARLAR DA GELİYOR
Bosna Hersek Futbol Federasyonu’nun açıklamalarına göre şu ana kadar Türkiye Futbol Federasyonu’nun Bosna için ayırdığı 1600 biletin 400 kadarı satılmış durumda. Gelen taraftarların büyük çoğunluğu küçük bir kaçamak yapıp hem İstanbul’da Sonbahar’ın keyfini çıkarmak, hem de Bosna’nın maçını izlemek gayesindeler. Örneğin Bosna’nın kuzeyindeki Tuzla’da yaşayan Azra ve Emir Bektaşagiç çifti bu fırsatı evliliklerinin onbirinci yılında ikinci bir balayı fırsatı olarak kullanacaklarını belirtiyorlar. Bosna’daki savaş sırasında Londra’da mülteci olduğu yıllarda Türklerle birlikte yaşadığını anlatan Azra, Türklerin kalbinde her zaman önemli bir yeri olduğunu. Büyük oğlunun Türkçe öğrendiğini ve bu duygularının tüm Boşnaklar için geçerli olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Ama sizi yenmeye geliyoruz”. Futbola ilgili duymayan Bosnalıların bile bu maçı merakla beklediklerini ifade eden Azra “Türkiye maçı bizim için kardeşler arasında bir maç olacak. Kim kazanırsa kazansın üzülmeyeceğiz. Ama herkes erkek kardeşini yenmeyi ister” diyerek maçın atmosferini özetliyor. Azra ve Emir çifti Bosna’nın savaştan bu yana hala sıkıntılı bir dönem geçirdiğini, bu ve buna benzer başarılara ihtiyaç duyduklarını, maçta alınacak zafere Bosna’nın daha çok ihtiyaç duyduklarını belirtiyorlar.


ÇİRO’NUN BOSNALI TARAFTARLARDAN RİCASI: “TÜRKİYE FORMASI GİYMEYİN!”
Bosna stadyumlarında Türk takımlarının formalarını ve atkılarını sıklıkla görebilirsiniz. Taraftarlar destekledikleri takımın rengine göre Türkiye’deki bir takımın kaşkolunu, formasını giymeyi çok severler. Geçtiğimiz yaz Sarajevo taraftarı bir futbolseverde “BOLUSPOR” kaşkolu bile görmüştüm. Bosnalılar aynı zamanda Türkiye’nin ve UEFA’da başarı klazanan Türk takımlarının zaferlerini kutlamayı da huy edinmişler. Türkiye’nin her önemli zaferi sonrası Saraybosna’nın merkez mahallesi “Başçarşı” adeta Taksim’i andırıyor. Ulusal maçlarda da ay-yıldızlı forma ve kaşkollarla maçlara gitmeyi huy edinen Bosnalı taraftarları Çiro uyarıyor. “Türkiye’yle maç yapıyoruz, Bosna’nın renkleriyle bizi destekleyin.”


BOSNALI TARAFTARLAR: TÜRKLERİ ÖNCE ŞAŞIRTACAĞIZ, SONRA YENECEĞİZ
Bosna ulusal takımının ateşli taraftar grubundan yaklaşık 50 kişilik bir grup da maçı izlemek için İstanbul’a gelecekler. İstanbul’daki maçın onlar için önemli olduğunu, ikinci vatanlarına gelmiş gibi kendilerini hissediceklerini belirten taraftarlar “Türkiye bizim ikinci evimiz. Dolayısıyla Türkiye-Bosna maçı iki kardeş arasında oynanan bir maç olacak. Ama biz kazanacağız!” diyerek durumu özetliyorlar.

14 Ağustos 2008 Perşembe

ŞİROKİ BRİJEG – BEŞİKTAŞ MAÇINDA BEŞİKTAŞ’I DESTEKLEMEK İSTEYEN BOSNALI TARAFTARLARA ENGEL

Bosnalı yetkililer talep nedeniyle,normalde biletleri maçın oynandığı gün stadyum girişinde satışaçıkarırken, Beşiktaş maçı için biletleri iki gün öncesinden satışa çıkardıklarını duyurdular. MaçaŞİroki Brijeg taraftarlarının büyük bir ilgisi var.Nitekim,Beşiktaş Şiroki Brijeg'e şimdiye kadar gelmiş en büyük takımlardan birisi ve aynı zamanda geçtiğimiz hafta Çelik takımı karşısında alınan 4-0'lık galibiyet de taraftarları coşkulandırmış durumda.

Dünkü (13 Ağustos 2008) Bosna'nın günlük gazetelerinden Dnevni Avaz gazetesinde daha önce 2005 yılında Konyaspor'da yarım sezon forma Vladimir Vasilj rakipBeşiktaş hakkında söylenecek çok şeyin olduğunu,çılgın bir taraftar grubuna,şanlı bir geçmişe ve kaliteli bir takıma sahip olduklarını belirtti. Beşiktaş'ın Türkiye'nin en iyi takımlarından biri olduğunu ekleyen Vasilj topun yuvarlak olduğunu ve kimin kazanacağının maçın başında belli olamayacağını söyledi. Vasilj Kaunas'ın Rangers'ı, BATE Borisov'un da Anderlecht'i elediği gibi, Şiroki Brijeg'in de Beşiktaş'ı eleyebileceğini ve kendi evlerinde alacakları bir mağlubiyet haricinde her türlü skorun kendileri için avantaj yaratacağını belirtti.

100 kadar BJK taraftarı Bosnaya geldi. Tahmin edildiği gibi Bosnalı bir çok futbolsever Beşiktaş tribünlerinde maçı izlemek istiyor. Bosnalı Hırvat taraftarla oluşabilecek bir çatışmayı engellemek için Bosnalı yetkililer Beşiktaş tribününe Türk pasaportu olmayanları almayacaklarını bildirdiler.

13 Ağustos 2008 Çarşamba

ŞİROKİ BRİJEG BEŞİKTAŞI BEKLİYOR


ŞİROKİ NERESİ?
Beşiktaş’la eşleştiğinden beri genelde diğer takımlarla ilgili haberleri ikinci elden alan Türk medyası tarafından “Siroki Brijeg” olarak belirtilen takımın ismi Hırvatça’da “Široki Brijeg” diye yazılıyor.Türkçe’de ise Şiroki Briyeg olarak okunuyor. Biz ise hem orijinaline sadık kalıp hem de Türkçe karakterleri kullanarak takımın ismini Şiroki Brijeg olarak ifade edeceğiz. Takımın tam ismi NK Şiroki Brijeg; yani Nogometni Klub Şiroki Brijeg. Nogo Hırvatça’da “ayak” demek, “met” ise top anlamına geliyor. Nogomet ise “ayaktopu” yani futbol teriminin Hırvatçası. Fakat, Bosna-Hersek’teki bir takımın ismi neden Hırvatça? Çünkü, Şiroki Brijeg Bosnalı Hırvatların takımı.

Bosna’da futbol takımlarının karakterinin anlaşılması için, hangi kentten geldiklerini ve geldikleri kentin özelliklerini bilmek gerekiyor. Bosna’nın güneyinde Hersek bölgesinde, Hırvatistan sınırının hemen yanı başında 8 bin nüfuslu ufak bir kasaba. Çevre köylerin nüfusuyla beraber 30.000’i geçmiyor. Şiroki Brijeg ilinin %99’u Bosnalı Hırvatlar’dan oluşuyor ve sınırda olmasından dolayı da Şiroki Brijeg’in iktisadi ve kültürel anlamda Bosna’dan çok Hırvatistan’a yakın olduğunu söylemek mümkün.

Şiroki Brijeg, 2. Dünya Savaşı sırasında kukla Hırvat faşist rejiminin kalelerinden biri olarak biliniyor. Nitekim, komünist rejim döneminde kasabanın ismi değiştirilmiş. Fakat, 1990 yılında yerel yönetime Hırvat milliyetçilerinin gelmesiyle Şiroki Brijeg eski adına yeniden kavuşmuş.

KASABANIN GURURU: NK ŞİROKİ BRİJEG

Böylesine küçük bir kasabanın en önemli gurur kaynaklarından biri de her sene ligde üst basamaklarda mücadele eden, birçok kez şampiyon olmuş bir futbol takımına sahip olmaları.

1948 yılında kurulmasına rağmen, rejimle ters düşen bir kasaba olmasından dolayı Şiroki Brijeg’in futbol takımının 1990’lı yıllara kadar hemen hemen hiç bir başarısı yok. Fakat bu tarihten sonra gerek Bosna’daki, gerek Hırvatistan’daki, gerekse de dünyanın dört bir yanına, özellikle de Avustralya ve Avusturya’ya yayılmış olan diasporadaki hemşerilerinin maddi desteğini arkasına alan Şiroki Brijeg başarı basamaklarını yavaş yavaş tırmanmaya başlamış. 2000 senesine kadar 7 sezon oynanan Bosnalı Hırvatların futbol ligi olan Hersek-Bosna Ligi’nde 1994, 1995, 1996,1998 senelerinde toplam 4 kere şampiyon olan Şiroki Brijeg, 2000 yılından sonra Bosnalı Sırp, Hırvat ve Boşnak futbol takımlarının oluşturduğu “Bosna-Hersek Premier Ligi”nde 2004, 2005 ve 2007 senelerinde toplam 3 kere şampiyon olmuş. Şiroki Brijeg, günümüz Bosna-Hersek futbolunun en başarılı takımlarından biri.

TAKIMIN TAMAMI KATOLİK
Başarının parayla ne derece mümkün olabileceğinin ispatı olan Şiroki Brijeg’in 36 kişilik kadrosunda sadece 11 tane Bosnalı oyuncu var ve bunların hepsi de Bosnalı Hırvat. Geriye kalan 25 oyuncunun 10’u Hırvatistan vatandaşı. 15 oyuncunun yabancı kökenli olması Şiroki Brijeg’in hangi kaynaklar ile “kasabanın gururu” olduğunu gösteriyor. Fakat dikkat edilmesi gereken bir konu var, o da 36 oyuncunun tamamının Katolik olması. Takımın yazılı olmayan kuralı; Katoliklerden başka dine mensup kişilerin takımda oynayamayacağı.

Her ne kadar Şiroki Brijeg’in sağlam maddi kaynakları olsa da, transfer sezonunda sıkıntılarla karşılaşıyorlar. Takımın Katolik olmayan futbolculara kapalı olması, Katolik futbolcuların ise böylesine küçük bir kasabada oynamaya fazla da istekli olmadıkları bilinen bir gerçek. Dolayısıyla, Şiroki Brijeg’e transfer olan futbolcular genelde kariyerinin sonuna yaklaşmış veya başka bir takımda oynayabilecek yetenek ve potansiyele sahip olmayan oyuncular oluyor. Futbolcuların Şiroki Brijeg’e gelmek istememelerinin bir diğer nedeni de,Şiroki Brijeg’e yüklenen siyasi anlamlar. Birçok futbolcu bu derecede siyasallaşmış bir futbol takımında oynamayı tercih etmiyor. Gelen oyuncular da genellikle “körelmiş” olarak geri dönüyorlar.

SAĞLAM DEFANS, ZAYIF FORVET

Her ne kadar,geçtiğimiz sezonu Bosna-Hersekşampiyonu Modriça’nın sadece bir puan ardından 54 puanla ikinci sırada bitirmişolsa da,Şiroki Brijeg gol yollarındaki kısırlığıyla dikkat çekiyor. 30 maçta rakip fileleri sadece 44 kez havalandırabilmişler. Fakat, aynı zamanda 29 gol yemişler. Az gol atıyorlar fakat çok da kolay gol yemiyorlar. Yine de hemen hemen her maç başına bir gol yemişler. Bu sene defans hattında işleri biraz daha zor. Defansın belkemiği, 29 yaşındaki Velimir Vidiç sezon sonunda Şiroki Brijeg’leyolunu ayırdı ve Slovakya’nın adı sanı duyulmamış bir takımına MŞK Jilina’ya transfer oldu.

Takımın en iyi oyuncusu olarak Dalibor Şiliç gösteriliyor. Tecrübeli orta saha oyuncusu geçen sezon Sarajevo’dan transfer edilen Marciano’yla birlikte orta sahada iyi bir ikili oluşturuyor. Bir önceki sezon şampiyon olan Sarajevo’nun oyun kurucusu ve dinamik orta saha oyuncusu Marciano başarılı sezonun ardından Eintracht Frankfurt tarafından transfer edilecekti. Fakat bu transferin yatmasıyla araya Şiroki Brijeg’in yöneticileri girip, yıldırım hızıyla transferi gerçekleştirmişlerdi. Beşiktaş’ın da en çok dikkat etmesi gereken oyuncuların başında Marciano geliyor.

“PARTİZAN”I DEĞİL, “PARTİZANİ”Yİ ELEDİLER
14 Ağustos’ta UEFA Kupası ön eleme karşılaşmasında temsilcimiz Beşiktaş’la karşılaşacak olan Şiroki Brijeg bir önceki turda Arnavutluk ekibi Partizani’yle ilk maçta kendi evinde 0-0 berabere kalmış, deplasmanda 3-1 galip gelerek turu geçmişti. Seyircisiz oynamaya ve deplasman maçlarında rakip takımın taraftarlarının baskısı altında maça çıkmaya alışkın olan Şiroki Brijeg’in Beşiktaş’a da İnönü’de bir sürpriz yapması muhtemel. Fakat, bir önceki turda Şiroki Brijeg’in Belgrad’ın meşhur Partizan’ı değil de, Avrupa’nın en kalitesiz liglerinden birine sahip Arnavutluk’un Partizani’sini elediğini hatırlamak lazım. Nitekim, Türkiye’deki kimi spor yazarları da bu hataya düşüp söz konusu iki takımı karıştırmakta ve Şiroki Brijeg’in “Partizan” gibi güçlü bir ekibi elediği yönünde yorumlar yapmaktadır.

Deplasman maçlarında siyah-sarı forma tercih eden Şiroki Brijeg, kendi evinde oynadığı maçlarda mavi-beyaz formayı tercih ediyor. Şiroki Brijeg’in maçlarını oynadığı Petsara Stadyumu’nun taraftar kapasitesi kasabanın nüfusuyla aynı: 8000! Maçlara çevre köylerden ve kimi zaman siyasi anlamı yüksek maçlarda çevre illerden de Hırvat taraftarlar geliyor, fakat yine de çoğu zaman Şiroki Brijeg boş tribünlere oynuyor. Petsara Stadyumu UEFA kriterlerini tamamlamış bir stadyum.

Maç gece oynanacak. Fakat Şiroki Brijeg Akdeniz iklimi etkisi altında bir bölgede bulunuyor. Maçgünü hava sıcaklığının 35-40 derece arasında olması bekleniyor. Geceleri Adriyatik’ten Bosna dağlarına esen Bora meltemi maç saatinde futbolculara nefes aldırabilir. Ekibimiz Beşiktaş büyük ihtimalle Şiroki Brijeg’e 45 dakika uzaklıktaki Mostar’da konaklayacaklar.

MAVİ-BEYAZ MAĞARA ADAMLARI
Şiroki Birijeg’in taraftar grubunun adı Şkripari. “Şkripine” Hırvatça’da mağara oyuğu anlamına geliyor. 1945 yılında Partizanların zaferinden sonra dağlarda saklanan Hırvat aşırı milliyetçilerine “mağara oyuğunda yaşayan” anlamına gelen “Şkripar” denilirmiş. “Şkripari” ise bunun çoğul biçimi. Şiroki Brijeg taraftarlarının bu ismi almasına pek de şaşmamak lazım. Şiroki Brijeg taraftarları aynı zamanda “Krijari” ismiyle de anılıyor.Krijari ise Hırvatça’da “Haçlılar” anlamına geliyor. Yukarıda da değindiğimiz gibi tamamı Katoliklerden oluşan ve Hırvat milliyetçilerinden sağlam maddi destek alan Şiroki Brijeg taraftarlarının siyasi bir taraftar topluluğu olduklarını söylemek mümkün. Şkripari, Bosna-Hersek ulusal takımını değil de,Hırvatistan ulusal takımını desteklemesiyle de biliniyor.Geçtiğimiz yaz Saraybosna’da oynanan Bosna Hersek – Hırvatistan dostluk karşılaşmasında Şkripari ve Bosna’daki birçok Bosnalı Hırvat Bosna-Hersek’i değil de, Hırvatistan’ı desteklemişti. Hatta, maç öncesi ve sonrasında Bosnalı Hırvat ve Boşnak taraftarlar arasında sokak kavgaları meydana gelmişti. Hemen hemen bütün Şiroki Brijeg taraftarlarının Dinamo Zagreb taraftarı olduklarını söylemek de mümkün. Şiroki Brijeg’de vücut bulan aşırı Hırvat milliyetçiliği kimi zaman Bosnalı Hırvatlar tarafından bile tepkiyle karşılanıyor. Bosnalı Hırvatlar tarafından bile kimi zaman antipatiyle karşılanan Şiroki Brijeg Bosnalı birçok futbolseverin nefretini kazanmış durumda. Bu nefretin nedeni ise kulübün siyasi niteliği ve başarının ardında yatan “para” faktörü.

BOŞNAKLAR BEŞİKTAŞ’I DESTEKLEMEYE HAZIR
Bazı Bosnalı Hırvatların geçtiğimiz ay EURO 2008’daki Hırvatistan-Türkiye maçından sonra kutlama yapmak isteyen Boşnaklara saldırmaya kalkışması birçok Bosnalı futbolsever tarafından unutulmuş değil. Boşnak futbolseverler otobüs ayarlanması durumunda maç için Şiroki Brijeg’e gidebileceklerini belirtiyorlar. Saraybosna’ya 3 saat, Mostar’a ise sadece 45 dakika mesafede olan Şiroki Brijeg’deki maç gece oynanacağı için kendi imkanlarıyla Şiroki Brijeg’e gitmek isteyen taraftarların geri dönüşlerinin çok zor olacağından taraftarların ulaşımını sağlamak için otobüs organizasyonu yapmak şart.

Ulaşım sorununun halledilmesi durumunda Şiroki Brijeg’deki maça Beşiktaş’ı desteklemek için seve seve gideceklerini belirten bazı Boşnak taraftarlar, bunun için Saraybosna takımları olan Zeljeznicar ve Sarajevo ile Mostar takımı olan Velez takımı ile bu takımların taraftar grupları olan Horde Zla, Maniatsi ve Red Army ile temasa geçilmesinin organizasyonu daha da kolaylaştrıcağını ve Beşiktaş’a ayrılan koltuklarda İstanbul’dan gelecek taraftarlardan geriye kalan kotanın Boşnak taraftarlar tarafından rahatça doldurabileceğini belirtiyorlar.

(Bu yazı farklı formatta http://www.ligtv.com.tr/LigTvComTrOzel.aspx?r=1&hid=42673 adresinde de yayınlanmıştır.)

4 Temmuz 2008 Cuma

SİVASSPOR’UN RAKİBİ KARADAĞ TEMSİLCİSİ GRBALJ

İntertoto Kupası birinci tur karşılaşmaları sonucu Sivasspor’un Grbalj ile oynayacağı 28 Haziran, Cumartesi günki maçta Karadağ temsilcisi Grbalj’in Bosna temsilcisi Çelik’i kendi evinde 2-1 yenmesiyle kesinleşti. İlk maç Bosna’da Zenica’da oynanmış ve Çelik Grbalj’i 3-2 yenmişti. Averaj eşitliğinde deplasmanda atılan gollerde avantajlı olan Grbalj, turu geçen taraf oldu. Maçı Sivasspor antrenörü Esat Karaberberoğlu da izledi.

Sürpriz Sonuç

Rakibine göre kağıt üzerinde daha zayıf bir ekip olan Grbalj’in turu geçmesi sürpriz olarak nitelendiriliyor. Tarihinde kayda değer bir sportif başarısı bulunmayan Grbalj’in Çelik’i yenmesi şimdiye kadarki en önemli başarı olarak kabul ediliyor. Geçtiğimiz sezon da İntertoto Kupası’nı Karadağ’ı temsilen katılmaya hak kazanan Grbalj Romen “AFC Gloria 1922 Bistrita” gibi yine ismi duyulmamış bir takıma elenmişti. Çelik karşısında alınan galibiyet ve İntertoto’da bir üst tura atlama Grbalj’in tarihinde elde ettiği en büyük uluslararası başarı.

Bosna’da oynanan maçta 7. dakikada ilk golü bulmasına rağmen, kendisinden daha güçlü olan rakibinin üç golüne engel olamayan Grbalj oyun disiplininden uzaklaşan rakibine uzatmalarda bir gol atmayı başarmıştı. Bu gol Grbalj için altın değerinde bir goldü.

Karadağ’da 2500 taraftarın izlediği maça Çelik 18. dakikada genç yıldız Emir Hadziç’in ayağından kazandığı golle galip başladı. Fakat, maçın ikinci yarının başlarında 51. dakikada Grbalj’in Bosna’daki maçta uzatma dakikasındaki kritik golü atan Darko Paviçeviç’in golüyle durumu eşitledi ve Grbalj takımının tur umudunu arttırdı. Kasalica’nın 75. dakikada attığı gol de Grbalj’e turu getirdi.

Çelik’in hedefi İntertoto değilmiş!

Turun favorisi olarak gösterilen Çelik’in Grbalj’e elenmesinin yankıları sürüyor. Çelik yönetimi bu sezon asıl hedefinin Bosna-Hersek şampiyonluğu olduğunu açıklasa da taraftarlar açısından bu açıklama pek inandırıcı gelmiyor. Bosnalı taraftarlar alınan sonuçtan futbolcuları sorumlu tutarken, özellikle Karadağ’daki maçta oyuncuların isteksiz oynamalarının nedenini maçın oynandığı gün neredeyse 40 dereceye varan hava sıcaklığına bağlıyorlar.

İlk maç Karadağda

İntertoto Kupası ikinci tur maçlarında eşleşen Sivasspor ve Grbalj ilk maçı 5 Temmuz Cumartesi günü Karadağ’da oynayacaklar. Portekizli hakem üçlüsünün yöneteceği maçın rövanşı ise 18 Temmuz Cuma günü Sivas 4 Eylül Stadyumu’nda oynanacak. Bu maçı ise Ukraynalı hakem üçlüsü yönetecek.

Sivassporlu futbolcular çok ter dökecek!

Grbalj’in maçlarını oynadığı Radonoviçi Stadyumu UEFA kriterlerine uymadığı için maç Radonoviçi’ye yaklaşık 50 kilometre uzaklıktaki Karadağ’ın en büyük ikinci kenti olan Niksiç Şehir Stadyumunda oynanacak. Niksiç Stadyumu’nda ışıklandırma olmadığı için maç yerel saatle 18.00’de (T.S.İ. 19:00) oynanacak. Gün içinde 40 dereceye varan sıcaklığın bu saatlerde de etkisini hâlâ hissettireceği, özellikle yüksek nem oranının futbolcuların performansını olumsuz yönde etkileyeceği biliniyor. Bu anlamda, Sivassporluları en çok da hava sıcaklığı ve yüksek nem oranı yoracak.

Grbalj’in oyun taktiği

Grbalj’in en önemli futbolcularından ve Karadağ’ın Avrupa kupalarındaki ilk golü atma ünvanına sahip Miloş Calas geçtiğimiz sezonun şampiyonu Zeta’ya transfer olmuş. En iyi oyuncusu ve Karadağ milli takımı defansının da bel kemiği Luka Pejoviç’i Mogren’e, iki Nijeryalısı Victor Agboh ve Kelechi Collins’i Mladost Apatin’e kaptıran Grbalj’in en büyük kaybı ise yaklaşık 800.000 Euro değer biçilen Karadağ’ın en pahalı ayaklarından, bir önceki sezon Karadağ’da en iyi futbolcu ödülünün sahibi ve bu sezon Rudar Pljevlja için ter dökecek olan Aleksandar Nedoviç.

Yaşadığı mali krizden dolayı kaybettiği futbolcuların yerini dolduramayan Grbalj altyapıdan gelen futbolcularla takımı takviye etmeye çalıştı. Pekin’deki Olimpiyatlar’da Sırbistan Olimpik Futbol Takımı’nı da çalıştıran Grbalj teknik direktörü Neboyşa Vignyeviç genç yeteneklerle çalışma konusunda hayli deneyimli. Maçlarını genellikle tek forvetli 4-5-1 taktiğiyle oynayan Grbalj orta sahada topa sahip olmaya yönelik oyun sisteminde gole dönük orta saha oyuncularıyla sonuca gitmeye çalışırken kendinden daha güçlü olan takımlara karşı kontraatak futbolunu tercih ediyor. Defansta Dragiçeviç, Boyoviç, Petroviç, Gruyiç dörtlüsü, orta sahada Maziç, Videkaniç, Boşkoviç, Kasalica ve Franciskoviç beşlisiyle oynayan Grbalj tek forveti Paviçeviç’in bireysel yeteneklerine güveniyor. Kasalica ve Franciskoviç ortasahadan sık sık ileriye çıkıp gol yollarını zorlayan futbolcuları. Avrupa’nın en uzun boylu halkı olan Karadağlılar fizik üstünlüklerini Yugo ekolünün mirası olan üstün teknik kapasiteyle birleştirip genç ve hızlı oyuncularıyla sürpriz sonuçlar yaratabiliyor. Grbalj de özellikle sıcak havada oyunu yavaşlattıktan sonra hızlı ataklarla sonuca gitmeyi düşünecek.

30 Haziran Pazartesi günü basına bir demeç veren teknik direktör Vignjeviç, Sivasspor’un favori olduğu turda Çelik’e yaptıkları tarzda bir sürpriz yapıp Grbalj’in turu geçen taraf olacağını iddia etti.

(Yazı aynı zamanda Lig TV'nin internet sitesinde yayınlanmıştır. Tıklayınız)

27 Haziran 2008 Cuma

SİVASSPOR'UN İNTERTOTO'DAKİ RAKİBİ KARADAĞ YA DA BOSNA'DAN

İntertoto’daki temsilcimiz Sivasspor’un rakibi Bosna temsilcisi Čelik’in Karadağ takımı Grbalj’la 28 Haziran günü T.S.İ. 18:30’da Niksiç Şehir Stadyumu’nda oynayacağı ön eleme ikinci ayak maçı sonrasında belli olacak. Geçtiğimiz Cumartesi günü (21 Haziran) Zenica Bilino Polje Stadyumu’nda oynanan ilk maçta ev sahibi Čelik takımı Grbalj’i 3-2 yenmişti. Maça hızlı başlayan Grbalj yeni transferi Marko Kasalica’nın 7. dakikadaki golüyle öne geçmeyi başarmıştı. Fakat maçın geri kalan kısmında daha güçlü olan rakip karşısında 30. dakikada Čelik orta saha oyuncusu Mahir Kariç’in golüne engel olamadı. Maçın ikinci yarısında 59. dakikada Yunan hakem penaltı noktasını gösterdi ve Čelik’in skorer oyuncusu Emir Hadziç’in penaltıdan attığı golle Čelik öne geçen taraf oldu. Kırmızı Siyahlı ekipten oyuna ikinci yarıda giren Zoran Novakoviç’in 77. dakikada attığı golle farkı arttıran Čelik bu dakikadan sonra daha rahat bir oyun oynamaya başladı. Uzatma dakikalarında kontra ataktan Darko Paviçeviç’in ayağından bir gol bulan Grbalj farkı bire indirdi.

YUGO EKOLÜ MİRASI

Birçok futbol otoritesinin hemfikir olacağı bir nokta, eğer dağılmasaydı Yugoslavya’nın futbolda Avrupa’nın en güçlü ülkeler arasında yer alacağıdır. Tuna Ekolü diye bilinen ve İkinci Dünya Savaşı öncesinde Macaristan, Çekoslovakya ve Yugoslavya gibi ülkelerin dünya futbolunda fırtına gibi estiren üstün top tekniğine dayalı Tuna Ekolü, 1950’li yıllarda kondisyon ve takım oyununa da verilen önemle bu ülkeleri Avrupa ve Dünya futbolunda yenilmez kılmıştı. Özellikle fiziksel performanstaki artış, futbolcuların aynı zamanda birden çok spor dalıyla ilgilenmesiyle birebir bağlantılıdr. Siyasi olarak diğer Doğu Avrupa ülkelerinden farklı bir “sosyalist” model izleyen Yugoslavya adeta bir futbolcu fabrikasıydı. Bazı kısıtlamalar olsa da yine de o dönemde Yugoslav futbolcular Avrupa transfer pazarında önemli bir yerdeydi. Ülkenin gelişkin spor altyapısı bu pazarı besleyebilecek kaynaklara sahipti. Türkiye’de de sıkça rastlanılan “Yugo”lar bunun bir örneğidir.

Yugoslavya ulusal futbol takımı, farklı etnik gruplardan oyuncuları barındırmasıyla aynı zamanda ülkenin “birlik” ruhuna da hizmet etmekteydi. Fakat, futbol aynı zamanda Yugoslavya’nın bölünmesinde de önemli bir rol oynadı. Başta Kızılyıldız-Dinamo Zagreb (Sırp-Hırvat) rekabeti olmak üzere Yugoslavya’nın farklı cumhuriyetlerindeki taraftar grupları ülkedeki çatışmalarda etkin rol oynadılar. Yugoslavya’nın dağılması Yugoslav futbol okulunun da tarihe gömülmesine yol açtı. Fakat, yine de 1991’de Yugoslavya tam da dağılmanın eşiğindeyken Kızılyıldız UEFA kupasını kaldırma başarısını göstermişti. 1991-1995 yılları arasında yoğun olarak yaşanan çatışmalar sonrasında iktisadi krizlerle de boğuşan eski Yugoslav ülkelerinde durum yavaş yavaş düzelmeye başladıkça futbol da yeniden uyanmaya başladı. Hırvatistan ve ardından Slovenya’nın uluslararası arenada gösterdikleri başarılara Bosna-Hersek, Makedonya ve Sırbistan’ın “sağı solu belli olmayan” rakipler olarak Avrupa’nın belli başlı takımlarını bile ürküttüğü bilinmektedir. Bu ülkelere bir yenisi eklendi: Karadağ.

KARADAĞ FUTBOLU

İki sene önce bağımsızlığını ilan edip Sırbistan’dan ayrılan 650 bin nüfuslu küçük bir ülke olmasına rağmen, Karadağ futbolda önemli başarılar elde eden Yugoslavya’da futbolcu fabrikası olarak biliniyordu. 1991 yılında UEFA kupasını kaldıran Kızılyıldız kadrosunda yer alan, daha sonra da AC Milan’da senelerce başarılara imza atmış olan Saviçeviç’in yanı sıra, Juventus’un efsanevi oyuncusu Predrag Miyatoviç ve seksenli yıllarda Beşiktaş’ta oynamış olan Kovaçeviç ve Galatasaray’ın efsane kalecisi Simoviç’in de memleketi olan Karadağ iki senedir kendi bağımsız ligine sahip. Menejerliğini Dejan Saviçeviç’in yaptığı Karadağ Ulusal Takımı oyuncularının büyük çoğunluğu yurtdışında profesyonel hayatına devam ediyor. :

Mladen Bozoviç (kaleci): Partizan / Sırbistan

Srcan Blaziç (kaleci): Levadiakos / Yunanistan

Darko Bozoviç (kaleci): Partizan / Sırbistan

Vukaşin Poleksiç (kaleci): Debrecen / Macaristan

Milan Jovanoviç (defans): Cluj / Romanya

Savo Paviçeviç (defans): Voyvodina / Sırbistan

Radoslav Batak (defans): ANKARASPOR / TÜRKİYE

Jovan Tanesiyeviç (defans): Dinamo Moskova / Rusya

Dejan Ognjanoviç (defans): Estoril Praia / Portekiz

Elsad Zverotoviç (defans): FC Wil / İsviçrre

Vlado Yekniç (defans): Wiesbaden / Almanya

Risto Lakiç (defans): Partizan / Sırbistan

Simon Vukçeviç (orta saha): SPORTİNG LİZBON / Portekiz

Igor Burzanoviç (orta saha): Kızılyıldız / Sırbistan

Mitar Novakoviç (orta saha): OFK Belgrad / Sırbistan

Nikola Drinçiç (orta saha): Amkar Perm / Rusya

Vladimir Bojoviç (orta saha): Rapid Bükreş / Romanya

Branko Boşkoviç (orta saha): Rapid Viyana / Avusturya

Milorad Pekoviç (orta saha): Mainz / Almanya

Corciye Çetkoviç (orta saha): Hansa Rostock / Almanya

Rade Ptroviç (orta saha): Borats Çaçak / Sırbistan

Yanko Tumbaşeviç (orta saha): Voyvodina / Sırbitan

Vladimir Vuyoviç (orta saha): Luch Energiya / Rusya

Stevan Yovetiç (forvet): FİORENTİNA / İtalya

Mirko Vuçiniç (forvet-kaptan): ROMA / İtalya

Dragan Bogavats (forvet): SC Paderborn 07 / Almanya

Milan Puroviç (forvet): SPORTİNG LİZBON / Portekiz

Radomir Calovits (forvet):Rijeka / Hırvatistan

Nikola Nikeziç (forvet): Le Havre / Fransa

Srcan Radonyiç (forvet): Odense / Danimarka

Şu ana kadar hiçbir uluslararası resmi turnuvaya katılmamış olan Karadağ 2010 Dünya Kupası’na katılabilmek için İtalya, Bulgaristan, İrlanda, Gürcistan ve Kıbrıs Rum Kesimi’yle birlikte 8. Grupta mücadele edecek. Karadağ’a pek şans tanınmasa de özellikle evinde oynayacağı maçlarda Avrupa’nın önemli kulüplerinde oynayan uluslararası deneyime sahip oyuncuları rakip takımlara kök söktürebilir. Bir çok yıldız oyuncunun yurtdışında oynadığı Karadağ’da Birinci Lig’in tartışmasız en önemli takımı olan Zeta eski günlerini arıyor. Adını Karadağ’ın antik dönemdeki coğrafi ismine borçlu olan “Zeta”, 1927 yılında kurulmasıyla Karadağ’ın ilk futbol kulüplerinden. Kulübün 2000 yılından bu yana başkanlığını yürüten eski Yugoslav gizli servis şefi, yeni işadamı Rayo lakaplı Radoyitsa Bojoviç döneminde özellikle altyapıya önem verilmiş. Altyapıya verilen önemin meyvaları Rayo’nun başkanlığındaki dördüncü sezonda toplanmaya başlanmış ve Zeta 2004/2005 Sırbistan-Karadağ liginde Kızılyıldız ve Partizan gibi takımların ardında ligi üçüncülükle bitirmiş. Bir sonraki sezon bağımsızlığını ilan eden Karadağ’ın ulusal futbol liginin de ilk şampiyonu olan Zeta bu sezon averajla şampiyonluğu kaybetmiş.

FK GRBALJ

Eski Yugoslav liginde önemli bir başarısı bulunmayan 1970 yılında kurulan ve maçlarını 1500 kişi kapasiteli Radonoviçi Stadyumu’nda oynayan Grbalj’in ise son iki senedir İntertoto Kupası’na katılması dışında bir başarısı bulunmuyor. Geçtiğimiz sezon şampiyon Buduçnost’un 11 puan ardından ligi dördüncü sırada bitiren Grbalj bir önceki sezon da Karadağ’ı İntertoto Kupası’nda temsil etmiş ve Romanya takımı AFC Gloria 1922 Bistrita’ya ilk turda elenmişti. Deplasmanda 2-1 yenilen Grbalj kendi evinde ise ancak 1-1 berabere kalabilmişti. Deplasmanda kaybedilen maçta Grbalj’in attığı tek golün sahibi bu sezon Zeta’da oynayacak olan Miloş Calas Karadağ takımlarının Avrupa Kupaları’ndaki ilk golü unvanına sahip. Grbalj bu sezon Calas’la beraber bir çok oyuncusunu transfer sezonunda takımda tutamadı. En iyi oyuncusu ve Karadağ milli takımı defansının da bel kemiği Luka Pejoviç’i Mogren’e, iki Nijeryalısı Victor Agboh ve Kelechi Collins’i Mladost Apatin’e kaptıran Grbalj’in en büyük kaybı ise yaklaşık 800.000 Euro değer biçilen Karadağ’ın en pahalı ayaklarından, bir önceki sezon Karadağ’da en iyi futbolcu ödülünün sahibi ve bu sezon Rudar Pljevlja için ter dökecek olan Aleksandar Nedoviç. Grbalj yaşadığı mali krizden dolayı transfer sezonunda takımdan ayrılan futbolcuların yerini dolduramadı. Fizik üstünlüğe dayalı teknik bir futbol oynayan Grbalj’in Bosna’nın Čelik takımıyla oynayacağı ön eleme maçlarında favori takım olarak Bosna takımı gösteriliyor.

BOSNA FUTBOLU

Futbol, Bosna-Hersek için her zaman önemli bir yere sahip olmuştur. Öyle ki, Bosna-Hersek’in ilk sivil toplum örgütlerinden olan Gjergelez bir futbol kulübüydü. Bosna Futbolunun gelişim süreci Yugoslav futboluyla birebir bağlantılıdır. Bosna’daki futbol kulüplerinin büyük çoğunluğu Yugoslav Krallığı’nın kurulmasından sonra kurulmuştur. İkinci bir atılım da Tito döneminde komünist partili yerel yöneticiler tarafından yapılmış, hemen hemen her kenti temsil eden futbol kulüpleri kurulmuştur. Eski Yugoslav’ya da Sarajevo, Zeljeznicar, Čelik, Velez gibi önemli takımlarla temsil edilen Bosna, özellikle atik ve teknik kapasitesi yüksek forvet oyuncularıyla nam salmıştı. Fakat, savaş herşeyi olduğu gibi futbolu da derinden yaraladı. Şu anda Bosna ligi belki de dünyanın en politik liglerinden. Bosna’daki futbol takımlarını birbirlerinden etnik kimlikler ayrılıyor. Aynı etnik kimliğe sahip takımların birbirlerine maç “verdikleri” sıkça rastlanılan birşey. Ulusal boyutta ise, Bosna’nın en büyük sıkıntısı “Bosna-Hersek Futbol Federasyonu” (Nogotmetni/Fudbalski Savez Bosna i Hercegovinu. Bosnalılar kısaca “Savez – yani Birlik” diyorlar). Bosna’da “Savez” denildiği zaman akla yolsuzluklar, rüşvet ve benzeri şeyler geliyor. Futbolseverler geçen yılki Norveç-Bosna maçında Bosnalı taraftarların sahaya attıkları meşaleler yüzünden yarım saatkiğine durduğunu hatırlayacaktır. Bu davranışın sebebi kör bir fanatizm değildi. Maçta “Savez” protesto ediliyordu.

Aslında Bosna çok iyi oyunculara sahip. Fakat oyuncuların bir çoğu Savez yüzünden ulusal takımda oynamak istemiyor. Bosna futbolunun efsane ismi Sergey Barbarez bu isimlerin en başında geliyor. Juventuslu Hasan Salihamiciç de ulusal takımda oynamıyor. Bosna-Hersek ulusal takımı oyuncularının hemen hemen tamamı, tüm eski-Yugoslav ülkelerinde olduğu gibi, yurtdışında top koşturuyor. İstanbul Büyükşehir Belediyespor’un tecrübeli file bekçisi Kenan Hasagiç’in yanısıra süper lige terfi eden Eskişehirspor da bu seneki transfer sezonunda 1,85 boyundaki Bosnalı milli defans oyuncusu Saffet Nadareviç’i renklerine bağladı. Diğer ülkelerde top koşturan Bosnalı futbolcular ise şöyle:

Veldin Muharemoviç (defans): Lokeren / Belçika

Samir Merziç (defans): Teplice / Çek Cum.

Saşa Papats (defans): GLASGOW RANGERS / İskoçya

Emir Spahiç (defans): LOKOMOTİF MOSKOVA / Rusya

Ivan Radelyiç (defans): Energie Cottbus / Almanya

Sanel Yahiç (orta saha): Aris / Yunanistan

Senad İbriçiç (orta saha): NK Zagreb / Hırvatistan

Miralem Pyaniç (orta saha): O. LYON / Fransa

Zvezdan Misimoviç (orta saha - kaptan): WOLFSBURG / Almanya

Darko Maletiç (orta saha): Partizan / Sırbistan

Seyad Salihoviç (orta saha): Hoffenheim / Almanya

Branislav Kruniç (orta saha): FC Moskova / Rusya

Elvir Rahimiç (orta saha): CSKA MOSKOVA / Rusya

Dario Damjanoviç (orta saha): Luch-Energia / Rusya

Admir Vladaviç (orta saha): Zilina / Slovakya

Zlatan Muslimoviç (forvet): ATALANTA / İtalya

Edin Ceko (forvet): WOLFSBURG / Almanya

Vedad İbişeviç (forvet): Hoffenheim / Almanya

Adnan Çuştoviç (forvet): Excelsior Mouscron / Belçika

Zelimir Terkeş (forvet): Zadar / Hırvatistan

Bilindiği gibi, Bosna-Hersek 2010 Dünya Kupası eleme grubunda Türkiye’yle birlikte. Kadrosunda çok iyi oyuncular bulunan Bosna yönetim kademesindeki sorunları giderirse grupta sürpriz yapabilecek bir potansiyele sahip. Özellikle forvet hattında hızlı ve teknik oyuncalara sahip olan Bosna, hatırlanacağı gibi geçtiğimiz Haziran ayında Türkiye’yi Saraybosna’daki maçta 3-2’lik skorla yenmişti. Türkiye’de oynanan ve Türkiye’nin 1-0 kazandığı maç ise Bosna-Hersek futbolu hakkında bizi yanıltmasın. Sadece Bosna halkı değil, Bosnalı oyuncular da iddialarının kalmadığı gruptan Türkiye’nin çıkmasını istiyorlardı. Nitekim, Avrupa Kupası maçlarından sonra Bosnalıların büyük kentlerdeki kutlamaları bunun kanıtıdır.

Bosna ligi savaştan bu yana henüz kendini toparlayabilmiş değil. UEFA Bosna ligini 2002 yılına kadar, yani Sırp, Hırvat ve Boşnak takımlarının birlikte oynadığı bir lig kurulana kadar daha önce sadece Boşnaklarla Hırvatların bir arada oynadığı ligi tanımadı. Bu ise Bosna liginin uzun süre uluslararası müsabakalardan uzak kalması sonucunu doğurdu. Bunun dışında ülke ekonomisinde yaşanan durgunluk elbette futbolu da vuruyor. Yukarıdaki listede görülebileceği gibi, futbolcular ilk fırsatta yurtdışına transfer olmaya çalışıyor. Bunun ise temel sebebi ekonomik. Futbolun beklenene kalitede olmamasına rağmen Bosna ligi çekişmeli bir görünüme sahiptir. Sırp-Hırvat-Boşnak takımları birbirleri arasında rekabet ederken Saraybosna-Zenica-Tuzla-Mostar gibi büyük kentlerin takımları da kendi aralarında kent rekabetine dayanan geleneklerini devam ettirmektedir. Bunların arasında en ön plana çıkan Zenica takımı Čelik’le Saraybosna takımları Sarajevo ve Zeljeznicar’la yaşanan rekabettir. Bu rekabette sonu ölümle bile biten kavgalar yaşanmıştır. Čelik taraftarları Bosna’da en fanatik taraftar grubu olarak bilinmektedir.

FK ÇELİK

Geçtiğimiz sene Saraybosna’ya taşınanana kadar Bosna’daki Türk Birliği’nin konuşlandığı Zenica kentinin futbol takımı Čelik’in ismi kentteki çelik fabrikasından geliyor. 1945 yılında kurulan kırmızı-siyahlı takım beş kere birinci lige çıkıp yeniden küme düşmesiyle Yugoslavya liginin “asansör” takımlarından biri olarak biliniyordu (Bosnalılar “Asansör” yerine “yo-yo” terimini kullanıyorlar). Buna rağmen toplamda 15 sene Yugoslavya birinci liginde oynayan Čelik 1972 ve 1973 yıllarında ardarda iki kere Mitropa Kup’u (Orta Avrupa Kupası’nı) kaldırmış. Alt yapısından Elvir Boliç gibi dünya çapında bir yıldız çıkarabilmeyi de başarmış olan Čelik bağımsızlıktan sonra Bosna-Hersek’teki Sırp ve Hırvat takımlarının da katıldığı karma lige kadar olan dönemde 1994-2000 yılları arasında sadece altı sezon devam eden Boşnak liginde üç kere şampiyon olabilmiş. Bu başarının ardında yatan temel unsur cepheden uzak bir bölgede bulunması nedeniyle altyapı tesislerinin 1992-1995 arasındaki savaşta zarar görmememesi. Buna rağmen 2000 yılından bu yana Čelik’in tek başarısı oldukça çekişmeli geçen 2007/2008 Bosna Premiyer Ligi’nde şampiyon Modriça’nın sadece üç puan ardından elde ettiği üçüncülük. Geçtiğimiz sezon Čelik’in filesini koruyan 23 yaşındaki genç kaleci Yasmin Buriç Bosna-Hersek’in son yıllarda yetiştirdiği en önemli yeteneklerden biri olarak gösteriliyor. 2007/2008 sezonunda en iyi onbir için seçilen Buriç çoğunluğu yurtdışında oynayan Bosnalı futbolcuların yeraldığı Bosna-Hersek Milli Takımı kadrosundaki halen Bosna liginde oynayan nadir futbolculardan birisi ve İstanbul Büyükşehir Belediye kalecisi Kenan Hasagiç’in yedeği. Fakat, kulüple para sıkıntısı yaşayan Buriç takımı terketti. Čelik onun yerine geçtiğimiz sezonun şampiyonu Modriça’nın kalecisi Bojan Tripiç’i renklerine bağladı. Čelik’in transfer sezonunda en büyük kaybı Bosna-Hersek’te oynayan en iyi orta saha futbolcusu olan Josip Lukareviç oldu. Gol yollarında yaşadığı sıkıntılarla bilinen Čelik geçtiğimiz sezon sadece 36 gol atarken, kalesinde 30 gol görmüş. Beş golle Čelik’te geçtiğimiz sezon en çok gol atan oyuncu olan Emir Hadziç takımdaki önemli oyunculardan. Genç bir takıma sahip olan Čelik’in altyapısından yetişen 20 yaşındaki orta saha oyuncusu Şerif Hasiç de geleceğin yıldız adaylarından olarak görülüyor. Daha once İskoç takımlarından Heart of Midlothian’ı satın alan Rus milyarder Vladimir Romanov’un uzun zamandır mali kriz yaşayan Čelik’i satın alacağı yönünde dedikodular dolaşsa da Bosna’daki hjenüz yerine oturmamış mali yapı yüzünden böyle bir şeyin çok zor gerçekleşeceği biliniyor. Čelik’i ayakta tutan ve belki de üçüncü olmasını sağlayan en önemli etken ise ateşli taraftarları. Yugoslavya döneminde bile en önemli on taraftar grubu yer alan Čelik taraftarlarının bu desteği Bosna-Hersek Futbol Federasyonu tarafından da biliniyor. Öyle ki, bu desteği arkasında görmek isteyen milli takım önemli karşılaşmalarını Zenica’nın 18.000 kişi kapasiteli Bilino Polje Stadyumu’nda oynuyor.

Bu haftasonu Karadağ’da oynanacak rövanş karşılaşmasını Macar hakem üçlüsü yönetecek. Maç UEFA kriterlerine uymadığı için Grbalj’in kendi stadyumu olan Radonoviçi yerine Real Sociedad’ın golcü futbolcusu Delibasiç’in memleketi, şu sıralardaysa Rus Mafyası’nın sürekli villa ve arazi satın aldığı tatil beldesi Budva’ya olan Niksiç’te oynananacak. Maç her ne kadar akşam saatlerinde oynanacak olsa da, gün içindeki sıcaklığın 40 dereceye vardığı düşünülürse, futbolcuların fiziksel olarakm zorlanacakları bir maç olacak. Zenica’daki maçta avantajı yakalayan Čelik turun favorisi olarak gösteriliyor. Čelik teknik direktörü Ivo İştuk, maçtan once yaptığı açıklamada takımda hâlâ eksikliklerin olduğunu, özellikle orta saha, forvet ve stopper mevkileri için bazı futbolcularla hâlâ görüşmekte olduklarını ama bu maça yetiştirmediklerini fakat bu sene kırmızı-siyahlı formayı giymeye başlayan golcü futbolcu Armin Kapetan’dan gayet memnun olduğunu, altyapıdan gelen Zahiroviç, Dilaver ve Duvnjak’ın da genç yaşlarına rağmen takıma olumlu katkıda bulunduklarını sözlerine ekledi.

(Bu haber aynı zamanda www.ligtv.com.tr adresinde de yayınlanmıştır)

23 Haziran 2008 Pazartesi

TÜRKİYE-HIRVATİSTAN MAÇINDAN SONRA BOSNA’DA KARGAŞA

EURO 2008 Türkiye-Hırvatistan maçından sonra Bosna’da Hırvat ve Boşnak toplumların birlikte yaşadıkları bazı yerleşimlerde karışıklıklar yaşandı. Bosna’nın günlük gazatelerinden Dnevni Avaz’ın verdiği habere gore 20si Polis toplam 27 kişinin yaralandığı olaylarda 33 kişi de gözaltına alındı.

MOSTAR
Mostar’daki olaylarda 16 polis yaralandı. Mostar Kantonu İçişleri Bakanlığı basın bözcüsü Srećko Bošnjak kentin hem Boşnak hem de Hırvat kesimlerinde karışıklık yaşandığını fakat özellikle Batı yakasında Hırvat taraftarların bulunduğu Rondo Meydanı’nındajki olayların daha etkşili olduğunu belirtti. Maçın sona ermesiyle Hırvat taraftarlar Boşnak ve Hırvat kesiminin tam ortasında bulunan İspanya Meydanı’na doğru yürüyüşe geçmek isteyince polis duruma müdahale etti.
Kentin Doğu yakasında bulunan Musala Meydanı’nda bulunan ve Türkiye’yi destekleyen Boşnak taraftarlar da aynı şekilde İspanya Meydan’na yürümek istediler. Bošnjak polisin, toplamı 2000 kişi olan her iki taraftar grubunun da karşı karşıya gelmesini engellemeye çalıştığını ve bunun için gerekli görüldüğü durumda fiziki müdahalede bulunulduğunu, taraftarları dağıtmak için göz yaşartıcı bombaların kullanıldığını belirtti.
Kentte 16 polis ve 4 taraftar yaralanırken, biri özel birimlere ait olmak üzere 5 polis aracı da hasar gördü. Suçluların tespiti için kamera kayıtlarının incelendiği ve suçluların aranmaya başlandığı bildirildi.

ČAPLJINA, STOLAC, NEUM ve ČITLUK
Čapljina’da çıkan olaylarda bir polis yaralandı, beş kişi de gözaltına alındı. Stolac’ta ise 3 polis yaralnırken 8 kişi de gözaltına alındı. Neum’da dokuz araö hasar görürken, Čitluk’ta da dört kişi gözaltına alındı

ŽEPČE
Žepče’deki olaylarda ise iki kişi farklı yerlerinden yaralandı.
Zenica-Doboj Kantonu İçişleri Bakanlığı yetkililerinin verdikleri bilgiye gore öğlen 11:15 civarında Žepče merkezinde bir araya gelen yaklaşık 200 Hırvat taraftar o sırada Türkiye’yi destekleyen Boşnakların oluşturduğu yaklaşık 20 araçlık konvoya saldırınca üçü Hırvatların, üçü de Boşnakların olmak üzere 6 araç hasar gördü.

Öte yandan maç sonrasında Bosnalıların Saraybosna, Tuzla, Zenica gibi kentlerde Türkiye'nin zaferini oluşturdukları araç konvoylarıyla korna çalarak ve kent meydanlarında meşale yakarak kutladıkları gözlemlendi.

Türkiye'de maç esnasında kalp krizinden 3 kişinin ölmesi ve maçtan sonra havaya açılan ateş sonucu silah mermisiyle 27 kişinin yaralanması olaylarında ise Hırvat-Boşnak çatışmasına dair izler bulunmadığı bildirildi. (!)

(Çeviri: Lejla Gotovuša, Özgür Dirim Özkan)
Haberlerin özgün metinleri::
http://www.dnevniavaz.ba/dogadjaji/crna-hronika/mostar-povrijedjeno-16-policajaca
http://www.dnevniavaz.ba/dogadjaji/crna-hronika/zepce-dva-lica-povrijedjena-u-neredu

21 Haziran 2008 Cumartesi

SLAVEN BILIĆ: BU YENİLGİYİ ÖMRÜM BOYUNCA UNUTMAYACAĞIM


(Günlük gazete Slobodna Dalmacija’dan / Hırvatistan, 21 Haziran 2008)

Yenilgi sonrasında basının karşısına çıkan Hırvatistan teknik direktörü Slaven Bilić’in, üzüntüsü her halinden belliydi.

- İyi maç oldu ve her iki tarafı da tebrik ederim. Maçın sonucu inanılmazdı. 120 dakika boyunca daha net pozisyonlara giren taraf bizdik, rakibimiz ise sadece zaman zaman preste üstünlük sağladı. Bizden daha iyi değillerdi, hatta diyebilirim ki biz daha iyiydik. Son iki dakikayı açıklayabilmem mümkün değil ve bu son iki dakikada yaşananlar bizi ömrümüz boyunca bir gölge gibi takip edecektir.

Penaltı atışları sırasındaki stresi nasıl açıklayacaksınız?

- Penaltı şans oyunu gibidir. Oyuncularımla gurur duyuyorum ve onlara yöneltebileceğim en ufak bir olumsuz eleştirim bile yok. Fakat, bu rakibi yenebileceğimizi ve turnuvada en sona kadar gidebileceğimizi düşünürken böyle bir şeyin başımıza gelmesinden ötürü mutsuz ve üzgünüz. Yenilgiyi hak etmedik.

Klasnić ‘in golünden sonra bu kadar kısa zaman içinde Türklerin geri deöneceğini kimse tahmin edemezdi.

- Gol yiyeceğimizi kesinlikle tahmin etmiyordum, sadece ağır baskı altında kalacağımızı biliyordum. Topu kaptığımız anda kontratağa kalktık fakat orta sahayı geçemeden topu kaybettik, geri dönen topta da golü yedik.

Golü yedikten sonra her şey penaltılara kalmıştı ve Hırvatların hala şansı vardı…

- Penaltılara geçildiğinde sanki her şey olmuş bitmiş gibiydi. Türkler psikolojik olarak avantajlıydı. Oyuncuların aklından neler geçiyordu bilemiyorum, ama eminim ki akıllarında hâlâ son anda yedikleri gol vardı. Penaltılar sırasında bile oyuncular hâlâ bu golü konuşuyorlardı.

120 dakika boyunca sahanın en iyisi olan Luka Modrić’in ilk penaltıyı kaçırması oyuncular üzerinde ek bir baskı yarattı.

- Luka çok iyi bir oyuncudur ve penaltıyı kaçırmayı hak etmedi. Öte yandan Luka turnuva boyunca takımın lokomotifiydi. Açıkça şunu söyleyebilirim ki, ne Türkler ne de Hırvatlar oynadıkları oyunla yenilgiyi hak etmediler. Turnuva boyunca Türklerin inanılmaz bir biçimde kazandıkları üçüncü maç bu ve eğer şansları ve inatları böyle devam ederse Almanya’yı yenip finale kalmaları sürpriz olmayacak. Açıkça görülüyor ki, oyuncuların kalitesinin yanı sıra onları zafere odaklayan başka şeyler de var. Bir çok sakat oyuncuları var. Fiziksel olarak tükenmiş durumdalar ve Almanya’ya göre bir gün daha az dinlenecekler. Belki bazı sakat oyuncular iyileşebilir. Ne olursa olsun Türklerin sonuna kadar gitmek için ellerinden geleni yapacaklarına eminim.

Hırvatistan’ı bekleyen Dünya Kupası eleme maçları var.

- Bu maçı hafızalardan silip sanki hiç bir şey olmamış gibi devam etmek mümkün değil. Olağan bir maç değil bu. Oyunu kaybediş biçimimiz çok trajik. Öte yandan, genç bir takımız ve yolumuza devam etmek ve Dünya Kupası’na katılabilmek için hazırlanmak durumundayız. Yarın bizim için yeni bir gün olacak ve daha da güçlenmiş olarak geri döneceğiz. Oyuncularımın karakterlerine güveniyorum, daha da güçlü bir şekilde yola devam edecekler.

Bilić “uzatmanin uzatmasina” dikkat çekti:

- Hakem iki dakika uzatmaya işaret etti. Uzatmalarda oyuncu değişimi yapmak istedik fakat bu gerçekleşmedi. Neden müsaade etmediklerini anlayamıyorum. Elbette ki, yenilginin suçunu hakemlere atmıyoruz, bu hakemlerin hatası değildi. Türkler oyuncu değişikliğine fırsat tanımadı. İnanıyorum ki maç bitseydi bile Türkler sahada oynamaya devam edeceklerdi.

OYUNCULAR NE DEDİ?

Luka Modrić (Konuşurlken gözleri ağlamaktan dolayı hâlâ kırmızıydı):

- Bu büyük bir üzüntü ve hayal kırıklığı. Türkiye bizi son saniyelerde attığı golle psikolojik olarak çökertti. Durum 0-0’ken bile böyle bir şeyin gerçekleşeceğini hayatta tahmin edemezdim. Gerçek şu ki, son saniyelerde gelen bu gol penaltı atışlarına sinirlerimiz tükenmiş bir biçimde girmemize yol açtı. İki dakika içinde önce yarı finaldeydik, sonra birdenbire elendik. Galip olan taraf olabilirdik. Çünkü iyi oynadık ve Türklerden daha fazla pozisyon yakaladık.

Dario Šimić:

- Hâlâ şoktayım. 119. dakikada yarı finaldeydik. Bir dakika sonra ise neler olup bittiğine inanmak gerçekten güçtü. Böyle bir şey başıma hiç gelmedi. Soyunma odasındayken hala şaşkındık. Özellikle bu duruma inanmak genç oyuncular için çok güçtü.

Stipe Pletikosa:

- Ne diyebilirim ki? Hâlâ olan bitene inanamıyorum. Dünyada üç maçı art arda son dakikada attığı golle alabilen başka bir takım var mıdır acaba?

Röportaj: Pero Smolčić

http://www.slobodnadalmacija.hr/Sport/Vatreni/Vatreni/tabid/164/articleType/ArticleView/articleId/11978/Default.aspx

Çeviri: Lejla Gotovuša & Özgür Dirim Özkan

20 Haziran 2008 Cuma

MOSTAR POLİSİ TÜRKİYE-HIRVATİSTAN MAÇI İÇİN ALARMDA

Merkezi Mostar olan Hersek-Neretva Kantonu İçişleri Komiseri Himzo Conko Bosna gazetesi Dnevni Avaz’a dün yaptığı açıklamada Türkiye-Hırvatistan maçı sırasında veya maç sonrasında ortaya çıkabilecek herhangi bir düzen bozucu davranışa polisin anında müdahale edeceğini bildirdi. Hersek’in çeşitli bölgelerinden de alınan destekle 80.000 nüfuslu Mostar kentinde yaklaşık 650 polis maç sırasında alarmda olacak. Bu birliklerin içinde Bosna’nın “Robocop” birimi MIA-HNK’ye bağlı polisler de olacak.

Özellikle Mostar, Stolac ve Prozor’da holigan grupların olay çıkarmasından endişe ediliyor. Çekinilen şey ise şiddet olaylarının uluslararası boyuta varması. Nitekim, yetkililer bir kaç gün önce oynanan Hırvatistan-Almanya maçında benzer sorunlar yaşandığını, bugün oynanacak maçın ise daha da önemli bir maç olduğunu eklediler.

19 Haziran 2008 Perşembe

ZAGREB ĆE BİTİ TURSKA MAHALA

20 Haziran 2008’de EURO 2008’de Türkiye ile Hırvatistan’ın oynayacağı çeyrek final karşılaşmasından önce geçen sene izleme fırsatını bulduğum Bosna-Hırvatistan dostluk maçıyla ilgili izlenimlerimi, biraz da yarınki maçla ilintilendirerek yazmak istedim. Bu benim için aynı zamanda uzun zamandır ilgilenemediğim Bosna Futbol Kültürü blogumla yeniden buluşma imkânı sundu bana.


BOSNA HERSEK - HIRVATİSTAN

Stadyum: Koševo

Tarih: 22 Ağustos 2007

Saraybosna Film Festivali olanca hızıyla devam ediyor. Saraybosnalılar mümkün olan en fazla sayıda filmi izleyebilmek için o sinemadan bu sinemaya koşturuyor. Benim favorim daha çok eski Yugoslavya coğrafyasında çekilmiş yeni filmler. Bir de Ankara’daki öğrencilik yıllarımdan alışkanlık, kısa filmler ve belgeseller. Beleş olduğu için belgesel ve kısa filmleri kaçırmazdık... 14:30’da “Karneval” isimli bir belgesel var. Karadağ-Bosna ortak yapımı bu belgeselde büyük ağabey Sırbistan’ın günahlarını paylaşmaya yanaşmayan Karadağ’ın savaş yıllarında Bosnalı mültecilere yaptığı eziyetler konu edinilmiş. Belgeselin yapımcısı tanıdık bir isim: Boro Kontić. Karadağ kökenli gazeteci ve aynı zamanda da fanatik bir Željeznićar taraftarı olan Boro (yani Bora) Grbavica’daki hiç bir maçı kaçırmıyor. Kombine bileti var. Alan araştırmalarında ilk başvuru kaynakları her şeyden haberi olan, olanı biteni bilen gazetecilerdir. Nitekim Boro da araştırmamın başından itibaren Saraybosna Medya Merkezi’nde bazen bir kahve, bazen bir kadeh rakı eşliğinde bitmek bilmeyen sorularımı sabırla yanıtlamıştır.

Sinema salonuna doğru koştururken festival standlarının orada tanıdık bir yüz geçiyor yanımdan. Ama kim olduğunu çıkaramıyorum bir türlü. Sinema salonuna girerken ayılıyorum: Jeremy Irons! Ne korumalar, ne de sürekli imza isteyen rahatsız edici bir insan yığını var etrafında. Saraybosnalılar sanatın her alanına bu kadar meraklıyken sanatçıları sıkboğaz etmeyen bir mizaca sahipler. Belki de Saraybosna’nın savaş sırasında bile sanatçılarca çekiciliğini korumuş olması bundandır. Not olarak düşelim: On dördüncüsü düzenlenen film festivalinin ilki 1995 yılında, yani savaş sırasında yapılmış.

Filmden sonra şehir merkezinde dolaşıyorum. Saraybosna’nın ana caddesi savaş meydanına dönmüş. Ben filmdeyken Hırvat ve Bosnalı taraftarların çatışmalarına sahne olmuş Mareşal Tito Caddesi. Bugün önemli bir maç var: Bosna Hersek – Hırvatistan “dostluk” maçı.

İlk bakışta bu iki komşu ülkenin arasındaki dostluk maçı çok da önemli değil gibi görünüyor. Ama yakın tarih büyük trajedilere tanıklık etmiş. 1992-95 savaşı başında Bosnalı Sırplara karşı Boşnaklarla birlikte savaşan Hırvatlar, milliyetçi liderlerin kışkırtmasıyla dünyanın gözü önünde parça parça edilen Bosna’dan bir pay alabilmek için üçüncü bir cephe açmışlar. Savaşın en şiddetli yaşandığı yer ise Mostar. Hırvatlar ve Boşnaklar arasındaki sınırın belirlendiği Šantićeva Caddesi’nin her iki yanındaki binalar hâlâ kullanılamaz durumda, çoğu yıkık. Önce Boşnak kısmındaki Sırp Ortodoks kilisesini bombalayan Hırvat topçusunun bununla da yetinmeyerek bir arada yaşamın simgesi olan güzelim Mostar köprüsünü yıkmasının görüntüleri hafızalarımızda yer etmiştir. Savaştan sonra Bosna ve Hırvatistan hükümetleri arasında görece iyi ilişkilerden bahsedebilsek bile, Mostar’da yaşanılanlar unutulmuşa benzemiyor. İki yıl önce Almanya’daki Dünya Kupası’nda Hırvatistan’ın Brezilya ile oynadığı maç esnasında ve sonrasında başta Mostar olmak üzere Bosna’da Bosnalı Hırvat ve Boşnak nüfusun birlikte yaşadığı yerlerde gerilimler olmuş, hatta yer yer ciddi çatışmalar meydana gelmişti. Etnik bağlarla Hırvatistan’a bağlı olan Bosnalı Hırvatlar Hırvatistan’ı, bunun karşısında Boşnaklar da Brezilya’yı destekleyince kıyamet kopmuştu. 20 Haziran’daki Hırvatistan-Türkiye maçı ise benzer, hatta daha yoğun gerilimlere neden olabilir mi acaba? Bunun yanıtı biraz da bir yıl önce oynanan Bosna-Hırvatistan dostluk maçında saklı.

Maç esnasında Hırvat taraftarlar Bosnalı taraftarların üzerine meşale atmaya kalkışmaları, Güney tribününde polisle Hırvat taraftarlar arasında arbede çıkmasına neden oluyor. Maç boyunca Bosnalıların tezahüratlarından biri de “Zagreb će biti turska mahala”. Şaşırıyorum. Anlamı şu: Zagrep Türk mahallesi olacak.” Daha önce 25 Şubat 2006 tarihinde Koševo’da oynanan Sarajevo-Slavija maçındaki izlenimlerimi anlatırken Bosnalı futbolseverlerin Türkiye’ye karşı sempatilerinden bahsetmiştim. Ama bu kadarı beni de şaşırtıyor. Adnan’a dönüp; “Yahu artık bizi bu meselelere karıştırmasanız. Buraları terk ettiğimiz neredeyse iki yüzyıl olacak ama sizin yüzünüzden hâlâ hem Sırplarla hem de Hırvatlarla papaz oluyoruz!” diyorum. Adnan’ın cevabı net: “Biz de sizin yüzünüzden çekiyoruz yaşadığımız her türlü sıkıntıyı!”. Ne diyeyim; o da haklı. Savaş sırasında Almanya’da yaşayan Adnan doğal olarak bir çok Türk’le tanışmış. Bir Türk tanıştığı yabancılara ilk olarak ne öğretir? Evet, Adnan da arada “ana avrat” diye tabir ettiğimiz Türkçe küfürlerden savuruyor Boşnakça seçme küfürlerin yanında tabii.

EURO 2008’de Türkiye’nin Hırvatistan’la oynayacağı çeyrek final maçı öncesi bu sloganı hatırlıyorum: “Zagreb će biti turska mahala”. Brezilya-Hırvatistan maçı sırasında bile olay çıktığına göre, Hırvatistan Türkiye ile maç oynadığı zaman ne olur acaba diye düşünüyorum. Mostar, futbol kaynaklı şiddet olayları açısından meşhur bir kent. İkinci Dünya Savaşı sırasında bölgedeki faşist Hırvat (Ustaşi) rejiminin desteğini arkasına alan Mostar takımı Zrinjski Yugoslavya döneminde yasaklanmış. Yugoslavya dağıldıktan sonra Bosnalı Hırvat milliyetçilerinin ilk yaptığı işlerden biri de bu kulübü yeniden kurmak olmuş. Velež taraftarları bu duruma çok kızgın. Bunun iki nedeni var. Birincisi Velež takımı Bosna, daha doğrusu Hersek kimliğinin en önemli kurumlarından biri. Mostar’ın tamamını kucaklayan bir takım olan Velež’in karşısına bölücü bir aşırılığın timsali olarak ortaya çıkan Zrinjski’ye Velež taraftarlarının sempatiyle yaklaşmaması şaşırtıcı bir durum değil aslında. Velež taraftarlarını kızdıran ikinci nokta da daha önce Velež’in stadyumu olan Mostar’ın Batı, yani Hırvat kesimindeki Bijeli Brijeg’in savaş sonrasında bir katakulliyle 49 seneliğine Zrinjski’ye verilmiş olması. Zrinjski-Velež maçlarının hemen hemen tamamında Mostar sokakları kimi zaman ufak tefek, kimi zaman da büyük kavgalara sahne oluyor. Özellikle de maçlar Velež’in eski stadyumunda oynandığı zaman Batı yakasına geçen Velež taraftarları stadyum yolu üzerindeki toplu konutların oradan geçerken apartmanlardan yağan kavanoz, kapkacak ve benzeri eşyalarla muhatap olmak durumundalar. Zrinjski-Velež rekabeti bazen çok ilginç görünümlere de bürünebiliyor; geçtiğimiz sezon UEFA Kupası’nda Sırbistan takımı Partizan’la eşleşen Zrinjski’nin Mostar’da oynadığı maçta onlarca kişi iki takımın taraftarları arasında çıkan kavgada yaralanmıştı. Bu maçta bazı Velež taraftarları Partizan’ı desteklemişti. Bununla birlikte Brezilya-Hırvatistan maçında çıkan olayların ilk olarak Mostar’da başlamış olması ve Mostar’daki Zrinjski-Velež rekabeti 20 Haziran 2008 tarihindeki Türkiye-Hırvatistan maçı sırasında Mostar’da neler yaşanabileceği konusunda önemli ipuçları veriyor. Bosna Federal TV’nin 18 Haziran akşamında verdiği habere göre Mostar polisi maç sırasında, öncesinde ve sonrasında yaşanabilecek olaylar için şimdiden önlemlerini almış durumda. Zagreb’in Türk mahallesi olmayacağı aşikâr ama Mostar’ın en azından yarısının Türk mahallelerini aratmayacağı da belli gibi.

Maça gelince... Bosnalı arkadaşlarımdan şimdiye kadar maçla ilgili bir yorum gelmedi. Balkanlar’da uzun zamandır “110 metreye 70 metrelik nizami çim saha” futbol ile ilgili olarak en son akla gelen şey...

1 Ocak 2008 Salı

Meşaleler arasında: Antropoloji, "eğlenceli taraftarlık" ve Saraybosna'nın parıltısı...

John Turnbull futbol kültürü üzerine eğlenceli ve bir o kadar da başarılı bir "blog"un yaratıcısı A.B.D.'li bir "podcast" yayıncısı. Bloğu için eğlenceli bir röportaj yaptık. Turnbull'un blog adresi şu:

http://www.theglobalgame.com/blog/

Bu da Bosna Futbol Kültürü ve benim bloğumla ilgili yazısı:
http://www.theglobalgame.com/blog/?p=303

Bu da benimle yapmış olduğu röportaj:
http://www.theglobalgame.com/blog/wp-content/uploads/ggpod11.mp3