defterim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
defterim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Ağu 2011

Bu ne kafası?

Bu ne kafası diyenlere cevabım: Tatil kafası.

Deniz, kum, güneş havası. Evet tatilsizlik başıma vurdu.

14 Ağu 2011

Ellerim işte...

Arada bir böyle şeyler çizdiğim doğrudur.

Bu çizim aylardır defterimde. Neden şimdi yazıyorum yazısını? Bu çizgiler benim şu anki yaşamımı ve bulunduğum durumu o kadar iyi yansıtıyor ki, şaşırıp kaldım kendi kendime.

Aylar öncesinde bulunduğum her ortamın, içtiğim her kahvenin, söylediğim her cümlenin, hissettiğim her hüznün ve mutluluğun çizgisini görebilirsiniz. Ama tam olarak bu günü yansıtması...

Adeta ellerim önceden geleceği görmüş gibi...

30 Tem 2011

Bir kendini beğenmişlik hikayesi.

Adana için küçük, benim için büyük bir adım atıldı. Adana'da olanlar gözlerini reklam mecralarına çevirip sabırla beklesin, olmayanlar ise blog sayfamdan "bir tasarımcı nasıl mutlu olur" isimli yazı dizisini takip etsin. :)
Saygılar.

22 Tem 2011

Böyle bir gün.


Dikkat! Burası elit iş çevresinin zaman geçirdiği bir çay bahçesi. Herkes ciddi konularda konuşup güzel kıyafetlerine/takım elbiselerine dikkat ederek yiyip içiyor. İçeriden mükemmel tost kokuları geliyor,iş insanlarının tostu da başka oluyor demek ki...

Ortam kasıyor, hava esiyor, ben ise sudoku çözüyor, ağzıma bir sezen şarkısını tutturmuş abidik gubidik rahat hareketlerimle zaman geçiriyorum.

Derken sandviçini ısıran adamla göz göze geliyoruz. Grand tuvalet ağzını kocaman açarken gözüme ne kadar garip göründüğünü bilse "ne var? senin de ağzın yok mu?" diyiverirdi bana eminim. Yarım saat boyunca gözleri üzerimdeydi, hissettim. "Kariyer sahibi olabilirsin Tarık Akan bakışlı abicim, fekat tipim değilsin" diyiverirdim bir şey söylese.

Ardından servis elemanı geliyor. Hani şu "tuvalet ne tarafta?" soruma karşılık "maalesef tuvaletimiz yok" deyip yakınlardaki umumi tuvaletin varlığını benden gizleyen eleman. Ne kadar şık giyinmişsem artık, beni umumi helaya yakıştıramadı ki garip. "Bir şey ister misiniz?" diye sordu otuzbeşinci defa. "Evet tuvalet isterim" diyecektim ki vazgeçtim.

İçtiğim türk kahvesinin dişkovuğuna yetmeyecek düzeyde minimalist tarzının bıraktığı hoş tatla oradan ayrılıyorum.

Hoşçakalın cam bina insanları, hoşçakal tuvaletsiz kalasıca arkadaş.

28 Haz 2011

Adnan Dede

Şu koca şehirde bir yerden bir yere yetişmeye çalışırken o kadar güzel şeyler yaşanıyor ki aslında... Kimisi umursamadan geçiyor, kimisi durup şöyle bi düşünüp mutlu oluyor.

Bugün otobüse binmesine yardım ettiğim Adnan dede mesela. Akbilim yoktu, aslında para ödeyebilirdim ki tam o sırada "hayır çocuğum buradan kullan" diyerek ve karşılığında zorla vermek istediğim bozuklukları almayarak, "insanlık ölmedi" muhabbetinden başlayıp, kendi akrabalarına kadar uzanan bir sohbetin başlangıcını yaptı. En çok Atatürk'ten bahsetti, ben de sorup durdum:) Hatırladığı kadarıyla anlattı. Hem de sadece 15 dakikalık bir yolculuktu. Ama hayatımın en güzel sohbetlerinden biri oldu benim için. Tatlı mı tatlı, genç görünümlü ama saçlarına beyaz yerleşmiş bir dedeydi. Bana Adana'ya geldiği günleri anlattı, önce başka bir şehri anlatıyor, karıştırıyor sandım, ta ki 1948'li yıllardan bahsettiğini anlayana kadar. :)

Ömrünün geri kalanını sağlıkla geçirmen dileğiyle Adnan dede!

6 Eki 2010

Profiterol canavarı

Çook uzun zaman oldu sevgili günlüğüme karalamayalı(iki anlamda da) Bir şeylere tepkili gibiyim ama neye çözemedim. Belki de kendi hayatımda yoluna koyamadığım konularla yüzleşmekten kaçtım, bilemiyorum. Planlar, yapmak istediklerim, heveslerim, meraklarım... Hepsini rafa kaldırmanın hüznüdür belki, biraz da tembellik..

Oysa bu günlüğün bir suçu yok ki, hele de çizmek insanı güzel dünyalara götürürken.. Hayat işte deyip noktalamak istiyorum.

Yie de bu kadar izleyicim varken hayatın zorlukları vız gelsin:) Çizmeye, yazmaya, paylaşmaya değer.. Ama üzgünüm ki yapıyorum böyle yaramazlıklar, ihmal ediyorum arada bir..

Yukarıdaki ben, tam bir profiterollü pasta canavarıyım;)

9 Tem 2010

Bir miktar huzur.

Yaşadığım şehre(Adana) en yakın, en güzel ve bu yılın en gözde tatil yerlerinden birinde, bir kaç gün sevdiklerimle zaman geçirdim. Bir miktar huzur aldım geldim.. ;)

Yer Kızkalesi, Erdemli / Mersin. Yıllarca ailemle orada tatilimizi geçirdiğimiz için başka bir yere gitmek bile istemiyorum. Hem bu sene Bodrum'dan bile daha kalabalıktı:) Oteller, moteller, pansiyonlar, restaurantlar, türkü barlar, yat turları ve tertemiz kumsalı.. 2 Temmuz'da büyüüük bir eğlence mekanı da açıldı hatta.. Ünlü şarkıcılarımızın konser mekanları arasında yerini aldı.

Bir bronzlaşma seansım sırasında bu çizimi yapmıştım;)
Son olarak Herkese Kızkalesine gidin diyorum! :)

11 May 2010

Türk kahvesi ve brovni.

Ofisçe her gün bu güzel şeyleri tüketmeden iş yapamaz hale geldik.. Bizim için nimet gibiler. Brovni kavgaları bile yapıyoruz çoğu zaman.. Hatta o kadar ki ofiste bir türk kahvesi makinemiz ve bolca kahve fincanımız var:)

Ayrıca her ofiste olduğu gibi klima ve müzik tartışmaları bolca yaşanıyor.. Ama olsun ben çok seviyorum ofis arkadaşlarımı;) Onun çizimini de başka zaman yaparım artık.. :)

9 Şub 2010

Bu da benim karalama defterim.

Son zamanlarda moda, karalama defterlerine yapılan çizimleri bloglarda yayınlamak:) Ben de blogumu çok fazla boşlamıştım iş yoğunluğumdan dolayı. Bu rasgele konusuz karalamalar da benim defterimden;)

20 Oca 2010

Kuş kadar hafif.

Bu çizim, henüz tanışmadığım, bir an önce tanışmak istediğim ve çok sevdiğim bir anne için..

Illustratorde renklendirip, kartpostal yapılmış halini yakında buralarda bir yerlerde görebilirsiniz.

Bebeğini sağlıklı bir şekilde taşıması ve kuş kadar hafif doğum etmesi dileklerimle.

11 Ara 2009

Uçurdum!

Penguenler ve balıklar uçamaz sanıyorsunuz değil mi? Neden? Herşey olabilir dünyada..

Siyasi partiler kapatılabilir,

GDO denilen ürünler etrafımızı sarar,

Her yıl bir başka isimle tanıdığımız, gribe neden olan bir virüs insanları öldürebilir,

Hala önüne geçemediğimiz kırangiresice bir terörün nefesini ensemizden atamayız, binlerce askerimiz ölebilir,
Bunlar da yetmez gibi onları aramıza da alabiliriz,

Yıllarca okuyup, yüzlerce sınava girip yine de 'sağlam bir yakınımız' olmadığı için "işsiz" damgasını da yiyebiliriz,

Beyni fasulyeden küçük olan, kendini Türkiye'nin en güzel sesi, en güzel bilmemnesi sanan insancıkları dinleyip/izleyip hergün tv kanallarına çıkarabiliriz,

Bu gibi bazı insancıklar tarafından konuk diye nitelendirdikleri madurları(!) gerçek tiyatro oyuncuları arasından seçip annelerimizi tv karşısında ağlatabilirler de,

Aramızda arkadaş sandığımız ikiyüzlü ve çıkarcı insanlar da olabilir, arkanızdan işler de çevirebilir,

vs. vs. herşey olabilir de......

penguenlerin ve balıkların uçamayacağına mı inanıyoruz.. Hayır, işte uçuyorlar.. Üstelik eflatun uçuyorlar..

Not: Bu yazı sana saçma geldiyse geldi, ben çok rahatladım..
;)

4 Eyl 2009

Mutlu yıllar!

Sevgili arkadaşım Emin'in bugün doğum günü. İyi ki doğmuşsun arkadaşım. Fazla Edebî konuşmalara girmek istemiyorum, sen biliyorsun zaten söylemek istediklerimi;) ki zaten bir tek cümleyle anlatmıştık seninle dostluk kavramını.

Aslında sevmezsin kutlamaları falan bilirim.. Unutulsun istersin. Ama böyle esprilerden hoşlanırsın;) Umarım bu çizim hoşuna gider.. Mutlu yıllar.

23 Haz 2009

En zor yolculuk

Bu karalamalar İstanbul'da kaldığım zamanlar Keşan'a kaçtığım yolculuklarımın birisinde gerçekleşti. Aslında hissettiklerimi tam olarak aktaramasam da, yolculuk aynen böyleydi.. Bir kaplumbağa yavaşlığında ilerleyen otobüs(ya da bana öyle geldi) elimde yaşanacak bir kaç saat ile ben.. Dönüş yolunda, orada kaybettiğim o bir kaç saatin ve uzun süre hasretlik çekecek olmamın üzüntüsüyle ben..

Açıklama yaptım madem tam olsun:) Bilmeyenler için, erkek arkadaşım Keşan'da asker.. Şafak kaç diye sorduğunuzu duyar gibiyim:P Saymıyorum ki:)) Ay olarak düşünürsek 2,5 ay kaldı.. "Eee dert ettiğin şeye bak Esra sen de, azıcık kalmış işte".. diyenlere bi cevabım yok.. Yaşamak lazım sadece;) Yine de yolculuklar güzeldir, özlemek güzeldir, sevmek en güzeli.. :)

Bu çizimi ben sevdim.. Ama bi de renklendirince görün;) Boş tarlalar aslında gelincik doluydu, bi de o heryerde biten sarı sarı isimsiz çiçekten..
Hadi bana kolay gelsin canım takipçilerimm:))

8 Şub 2009

Biraz da karalama




Sevgili arkadaşım Bengi sormuştu, evet birşeyler çizebiliyorum:) Nasıl? Sence renklendirmeye değer mi? :)


Çok sıkıldığım bir ortamda, çok eğlenerek çizdiğim hayali ve gerçek kahramanlar:))
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...