Öncelikle 2012 Olimpiyatları'nın İngiltere'de yapılıyor olması başlı başına bir izleme sebebi benim için. İki sene önce iki aylığına İngiltere'ye gittiğim için çok sevdiğim, her gün özlediğim bir yer (İngiltere yazılarım için buraya tıklayabilirsiniz.). Eh hal böyle olunca, birkaç gündür evde olduğum dakikalarda sürekli Eurosport ve TRT HD izliyorum. Bu konuyu bloguma taşıyayım sizlerle de paylaşayım istedim.
London 2012 sürekli olarak Beijing 2008 (bu isimler birer marka oldukları için bu şekilde anılıyorlar) ile karşılaştırılan ve genelde bu karşılaşmada yenilen taraf. Bu karşılaştırma ilk olarak açılış töreninde yapıldı elbette. Kimilerine göre İngiltere açılışı çok "sanatsal" iken, Çin'deki açılış bir görsel şölen olması itibariyle herkese hitap ediyordu.
Beijing 2008 Açılış Töreni
London 2012 Açılış Töreni
Sürekli değişen sahne dekoru, Sanayi Devrimi ile birlikte çıkan işçiler, yüzlerindeki kir, eskitilmiş kıyafetleri (böyle görünmesi için 4 ay boyunca giyilmiş) ve sert bakışları gösteriye ayrı bir gerçeklik kattı.
Gösteri bittikten sonra Parade of Nations, yani sporcuların geçişi başladı. Dünya üzerinde ne kadar çok ülke varmış allahım. T'ye gelene kadar saatler geçti. Garip garip ülkeler çıktı, isim şehir oyununda bir türlü bulunamayan ülke isimlerini hatırlamak açısından iyi oldu. Ayrıca İngiltere'nin Commonwealth denen sömürgelerinin de ne kadar çok olduğunun farkına varmamızı sağladı. Bağımsız Olimpik Atletler ilgimizi çekti, hatta küçük gösterileriyle sempati topladılar. Bu atletlerin hikayeleri de şöyleymiş; alttaki resimde gördüğünüz 3 atlet Hollanda Antilleri'nden (2010'da dağılan bir Karayip Adaları topluluğu). Burada olmayan ancak Olimpiyat bayrağı altında yarışacak sporcu ise yeni kurulan Güney Sudanlı maraton koşucusu Guor Marial. 1992'de Sudan İç Savaşı'ndan kaçıp Amerika'ya yerleşmiş. Bakın neden Sudan adına yarışmadığıyla ilgili ne demiş:
"Eğer Sudan için koşsaydım, ülkemin insanlarına ihanet etmiş olacaktım.Özgürlüğümüz uğruna can veren iki milyon insanın kemiklerini sızlatacaktım. Ben ülkemi onurlandırmak istiyorum. Yalnızca şan ve Olimpiyatların getirdiği şerefi isteyenler diğer insanları önemsemiyorlar. Ben bağımsız yarışıyorum, çünkü önemsiyorum. Koştuğum zaman insanların bana bakıp 'O bir Güney Sudanlı.' demesini istiyorum."
Bu tavrına saygı duysam da yine de maddi desteği nereden bulduğunu ve Londra'ya nasıl geldiğini merak ediyorum.
Neyse, şimdi bakalım diğer ülkeler ne yapmış:
Brezilyalıların etek ve pantolonlarına bayıldım. Hangi ülkeden oldukları hemen belli oluyordu. Aynı renkler giyen Jamaikalılar ise eşofmanla sahneye çıkmıştı.
Almanların yeni doğan bebeklere giydirilenler gibi "kızlara pembe erkeklere mavi" montlarını çok komik buldum.
İtalyanlar komple yönetim kadrosu olarak gelmiş gibi durmuyorlar mı? Hangisi sporcu anlayan beri gelsin. Bu arada ülke adını taşıyan kızların elbiselerinin üstünde Tören'de rol almak için seçmelere giren Londralılar'ın fotoğrafları var.
Amerikalılar lisenin bando takımı gibiydiler. Eteklerin diz altında olmasına bakılırsa bir Türk lisesi.
Bazı ülkeler de yöresel kıyafetleriyle katılmışlardı (özellikle Afrikalılar). Hintliler de elbette sarı sarilerini giyip gelmişler. Koyu tenlerine yakışan bu rengi sevdim. Erkeklerin kafalarındaki o sarığı ise hiç sevmiyorum. Hintliler (Singh olanlar) bu sarığı günlük hayatta, gece partilerde vs. bile başlarından çıkarmıyorlar. Dini inançları gereği saçlarını kesmiyorlar çünkü. Neyse ki bu sporcular bu şeyleri yarışırken takmıyor.
Gıcık olduğum bir şey de kafiledeki insanların çoğunun elinde bir cep telefonu/fotoğraf makinesi olmasıydı. Orada el sallayıp insanları selamlayacaklarına ha babam fotoğraf çekip Instagram'a, Twitter'a yüklediler. Bari bir iki arkadaşınız çekseydi siz onlardan alırdınız. Kendi gözünle bakmaktansa vizörden bakmak daha mı iyi? Hele şu yukarıdaki amca abartıp profesyonel makinesini getirmiş.
Ruslar şıktı, Maria'yı da kıskandık çünkü kusursuzdu :(
Sıra geldi bize. Bizim bayrağı Neslihan Darnel taşıdı. Yabancı basın kendisini çok beğenmiş, Alman spiker kendisine ein Superstar demiş. Kıyafetleri Sarar hazırlamış, belli zaten kadını erkeği aynı ceketin farklı bedenlerini giyip çıkmışlar. Bence ilk kez kongreye katılan üniversite öğrencisine benziyorlar ya neyse. Biraz daha orijinallik ve yöresellik beklerdim.
Ayy aman bir dakika vazgeçtim 2008'deki görüntüyü gördükten sonra, şuraya bakın herkes Ferdi Tayfur gibi giyinmiş. Beyaz ayakkabılar, beyaz gömlek+ceket kombini, yoo olamaz:
Yazıyı yazmaya başlarken müsabakalardan bahsedecektim ama törensiz giriş yapmayayım dedim. Bir daha vakit bulabilirsem onları da yazarım. Törenlere aklımıza kazınan şu görüntüyle veda edelim.
Görüşmek üzere.
Not: Fotoğraflar london2012.com, totallycoolpix.com, BBC, Dailymail.
Kendilerinden arakladığım bilgiler için Eurosport muhabirlerine ayrıca teşekkürler.
0 yorum:
Yorum Gönder