28 Mayıs 2013 Salı

Bezelyeden de çorba olur*

Pazar günleri evden pek çıkmam,haftaiçi yoğun bir şekilde dışarıda zaman harcanınca daha bir  külfet oluyor ve şehir hayatında pazar günleri adımınızı dışarıya atmak elzem değil  ise gerçekten çok sıkıntılı olmakta.Pazar günleri kuşların güzel sesi ile uyanmak ardından ya yürüyüş ya da kitap okumak ve sonrasında güzel bir kahvaltı sofrası ile devam etmesi haftanın bütün yükünü alıyor.Sonrasında annemle ve bazen kahveye misafirle kahve keyfi amma bu kadar güzellemenin üstüne de amelelik güncemi tutmaya başlıyorum.Yapmam gereken işler oluyor,kütüphanede temizlik,masada düzen,evin her daim yenilenen işleri derken akşamına bitkin oluyorum.Son dönem yeni tarifler bile denemiyor(d)um hem üzerimdeki atalet,yoğunluk hem de pazarları başka şeylerle fazla hemhal olmam..Dün şükür bunu kırdım,kaç zamandır tarifini alıp deneyeceğim çörekleri denedim ardından da ne çorbası içsek konuşmaları geçtikten sonra bir kere sadece bezelyeden de çorba varmış diyecek kadar aklımda kalan,tarifine dair hiçbir bilgim olmadığı halde bezelye çorbası yapmış oldum.Aslında birkaç hatta bazen birçok deneme sonrası eklesem de bu çorba iyi sonuç verince bende bezelye zamanı kaçmadan yayınlayayım istedim.

Bezelye düşünce yaz geldi hissi olur bende halbuki çilekler,erikler en güzel habercidir.Birde annemin yıllar önce sık yaptığı orman kebabı vardı içinde bezelye olurdu ve çok severdim.Bizim evde genelde yemeği yapılır,kıymalısı ve bazen tavuklusu birde garnitür olarak sık tüketilir.Ama çorba olarak hiç denenmemişti.Kendimce çıkarımlar yaparak hızlıca birşeyler yaptım,beğenildi dilerim sizler de deneyince aynı beğenilere sahip olabilirsiniz.Şimdiden afiyet olsun!

*Bu arada "Kremalı Bezelye Çorbası"diye adlandıracağım çorba için sofrada bu cümleyi kuran abim ve kardeşime gelsin bu başlık dedim:-)

Malzemeler:

  • 2 su bardağı bezelye
  • 3 su bardağı su
  • 1 paket süt kreması
  • 1 çorba kaşığı un
  • 1,5 çorba kaşığı tel şehriye
  • Tereyağ
  • Zeytinyağı
  • Tuz
  • Su
Hazırlanışı

  1. Öncelikle bezelyeleri 3 su bardağı su ile bir tencereye koyun ve haşlayın.
  2. Haşlanan bezelyeleri içindeki suyu ile birlikte blendırdan geçirin.Hazır olduktan sonra onu bir kenarda bekletin.
  3. Başka bir tencere tereyağını,unu ve tel şehriyeyi koyup unun kokusu çıkana,pembeleşene kadar kavurun.
  4. Kavrulan unu tel süzgeçle karıştırırken blendırdan geçirdiğiniz bezelyenizi de yavaş yavaş karıştırın.
  5. Ardından 1-2 bardak su daha ekleyin.Bu kısımdaki su için kesin ölçü veremiyorum çünkü çorbanız çok katılaşmassa bu yetebilir ama katılaşırsa artırabilirsiniz.
  6. Kremayı ekleyin ve ardından göz kararı tuzunu da ekleyip bir taşım krema ile de kaynadıktan sonra çorbanız hazır olmuştur.

18 Nisan 2013 Perşembe

Bahar Gelmiş!


İnsan herşeye nail olacak kadar değerli bir o kadar da uzak..
Zaman ilerlerken anladıklarımızın üzerine yenilerini ekleyip anlamlandırdıklarımızı da çoğaltıyoruz ve bunlarla büyüyoruz.Dün kayıp diye gördüklerimizin bugün kazanç olarak önümüze gelmesi aldığımız nefesin şükrünü de beraberinde getiriyor.Bir insan neye inanıyorsa bunun farkına vardığında doğan güneş de başka oluyor çalan müzik de alınan bir eşya da denenen "yepisyeni"bir karışım da..
İşte son günlerde bir başka hissedebildiğim bu süreçte yeni birşey denedim ve hızla yayıldı!Bu tabi daha da artırdı sevincimi,geçtiğimiz günlerden bir sabah kütüphanedeki ekip ile edeceğimiz kahvaltıya ilk kez hazırladım ve çok beğendiler.Sonrasında evdekilere yaptım,annem bugün bir yakınımızın kuranına yaptı orada da herkes çok ama çok beğenmiş.Hepsinin üzerine sabah da teyzeme tarifini verdim,geçen pazardan beri fotoğraflar bekliyordu artık bu kadar tarif isteğine karşı yayınlayayım geciktirmeyeyim dedim.
Çok ama çok basit olsa da sık sık dediğim gibi bazı karışımlar kendilerine has bir lezzette oluyor,onlara hiç dokunulmayacak nasılsa öyle yapılacak ve birde herşeyi biribiriyle karıştırmamak lazım uyum önemli.Dilerim deneyecekler memnun kalır.
Kırmızının kattığı renkten sebep alacalı ismini verdim bu yeni karışımada.

Alacalı Kanepe


  • Tost ekmeği
  • Közlenmiş kırmızı biber
  • Labne peyniri
  • İri kıyılmış ceviz içi
  • İncecik doğranmış maydonoz


Hazırlanışı:

Köz biberleri minicik doğrayın,kıyılmış maydonozu,cevizi de hazırlayın.Hepsinin labne ile harmanlayıp dörde ya da üçgen parçalara böldüğünüz tost ekmeklerine sürün.Üzerlerine de son olarak çörekotu serpin.

13 Mart 2013 Çarşamba

Pazar kahvaltısına güneş açtı

Ben niyetlendim,fotoğraflar çektim,yazılar oluşturdum,sofralar kurdum..Bunların hemen üzerine yeni alınmış 35 günlük bilgisayar teknik servise gitti!
Farkındayım şaka gibi dursa da aynen böyle oldu,götürdüğümde hala şaşkınken şu an önümde bilgisayarım bunu yazarken de ne yapalım kısmet böyleymiş diyebiliyorum.Bunlara rağmen fotoğraf çekmeye devam ettim makinede bekliyorlar.Aynı zamanda bilgisayar ile gitmesinden korktuğum fotoğrafların da gitmemesiyle rahatlamış oldum..Teknik servis'den bugün "umarım bir daha böyle bir sorun için gelmiş"olmam diyerek ayrıldım.
Bilgisayar gitmeden önce çekip önce fotoğraflarına sonra da yeme faslına geçince lezzetine mest olduğum(uz) salatayı yayınlayayım istedim.

Geçtiğimiz pazarlardan birinde ettiğimiz kahvaltıya hazırlamıştım,pazar günlerini böyle işlerle uğraşabilmek adına iple çekiyorum.Hatta geçtiğimiz günlerde aldığım peçeteleri kullanırken çocuklar için aldığım güneşlileri kullanmak isteyince yazının başlığı da çıkmış oldu.
Bu salatanın yayınından önce kaç kişiye tarifini verdim hatta verirken "yahu çok basit,hemen yapılır"diye de ekledim.

Hellimli&Kırmızı Biberli Yeşil Salata

Hazırlanışı

Yıkanmış kıvırcıklar ve maydonuzu güzelce doğrayıp salata kasesine koyun,içine közlenmiş biberleri de minik minik doğrayıp ekleyin.
Bir yanda hellim peynirinizi kızartın ve soğutun.Soğuyan hellimleri de doğrayıp üzerine ekleyin.En son zeytinyağı ve nar ekşisini bir kapta karıştırıp üzerine gezdirin.
Basit ama yanyana getirilince ne de güzelmiş dedirten birşeydi,umarım sizler de beğenirsiniz.

26 Şubat 2013 Salı

Tavuklu Salata

Tavuk etini pek sevmem hatta elimden geldiğince tüketmiyorum.Son dönem çıkan söylentilerin etkisi ile olmuş birşey değil herhalde ailemin geldiği topraklardan sebep genlerle ilgili bir durum,benim için "et"denince kırmızı et diye zikredilen ettir.Köfte ise hayatımın vazgeçilmezlerindendir..Amma velakin tavuğu da bazen böyle birkaç lezziz yiyecek sebebiyle tüketiyorum(tirit,salatalar,tavuklu spesiyal lezzetler).İşte bu salata da onlardan biri oldu.Kübranın komşusunun tarifi imiş bu salata ve neffisti.Öncelikle Kübra'ya ve komşusuna çok ama çok teşekkürler.Bu arada bir arkadaşımız resmen bayıldı bu salataya,malum diğer yazıda demiştim yarısını yedi bu güzide şahsiyet..
Afiyetler olsun..


Tavuklu Salata

Malzemeler

  • 2 adet tavuk göğsü
  • 6 çorba kşığı yoğurt
  • 5 çorba kaşığı mayonez(bu sayıyı isterseniz bir kaşık azaltabilirmişsiniz)
  • Kornişon turşu
  • Mısır
  • İri dövülmüş Ceviz içi
  • Dereotu
  • Tuz
Hazırlanışı:

  1. Tavuklar düdüklüde 20 dakika kadar haşlanacak.Eğer tencerede haşlıyorsanız kendiniz ayarlarsınız.Tavuğu haşlarken biraz tuz atılacak.Tavuklar fazla haşlanmayıp az diri kalacak ve haşlanan tavukları iyice didikleyeceksiniz.
  2. Kornişon turşu küçük küçük doğranacak(ne kadar ufak doğranırsa o kadar güzel olurmuş)
  3. Bir karıştırma kabına didiklenen tavuğu,doğranan turşuyu ekleyin.Ardından incecik kıyılmış dereotunu,mısırı ve iri dövülmüş cevizi ekleyin.
  4. Son olarak yoğurt ve mayonezi ekleyip iyice karıştırın.Bu arada yoğurt da susuz kısımdan olacak diye de not eklenmişti.

24 Şubat 2013 Pazar

Yedik İçtik Yine Yeniden



Geçtiğimiz haftalarda Edebiyatçı Kübra'nın evinde toplandık.Yaklaşık 17-18 kişi idik.Bizim ekib biraz geniş birde aynı isme sahip olup farklı dallarda çalışanları mesleklerie göre böyle ayırdık;eczacı Kübra-edebiyatçı Kübra gibi.
Kübra aslında bize bir Çerkes yemeği yapacaktı ama bir dahakine kaldı,bu sözü unutmuyoruz Kübra buradan duyurulur.Kübra'nın ailesi aslında Kosova'dan göç etmiş olup aslen Çerkesler birde bunun üzerine anne ve babasının Alaman geçmişleri de girince baya bir harmanlanmışlar.Zaten bu adı geçen hatuna baksanız buralı değil Alman dersiniz:-)
Allah razı olsun buradan da tekrar herşey çok ama çok güzeldi hele bu yazıda yayınlayacağım tatlının orijinalliğini çok sevdim.Şu notu da düşelim gördüğünüz tavuklu salatanın resmen yarısını içimizdeki bir arkadaşımız yedi!:-)Kendisi aşırı et&tavuk düşkünüdür de..

İşte o meşhurs,silinip süpürülen Tavuklu Salata!Bu da gelecek tarif inşallah..
Harika,neffis bir Mercimek Köftesi idi.Ayıptır söylemesi ben çok severim de..
Yoğurtlu Havuç Salatası
Kasımpaşa Marla Pastanesinin meşhur bir tatlısı

Yoğun Fındıklı Kurabiye benim yıllar önce yaptığım ve bloga eklediğim bir tarifti Kübra bu tarifimi çok severek yapıyormuş.
Tarihçi Sarı Seda'nın meşhur Kremalı&Ton Balıklı Makarna salatası,ama bu sefer Kübra'nın elinden yedik..


İrmikli Tatlı
  • 2 yumurta
  • 1 su bardağı sıvıyağ
  • 1 su bardağı yoğurt
  • 1 su bardağı irmik
  • 2 paket kabartma tozu
  • Aldığı kadar un
Üzerine bulamak için İrmik

Şerbeti için:
  • 3,5 su bardağı şeker
  • 4 su bardağı su (şerbet kaynatılmayacak)


Hazırlanışı:
  1. Hamuru yapmadan 1-2 saat önce şeker ve suyu derin bir kaba koyun.Bu şerbeti ara ara kaşıkla karıştırın.Kaynatılmayacağı için bu şekilde şekerin erimesini sağlamış olursunuz.
  2. Hamur malzemerini karıştırıp yumuşak bir hamur elde edin ve ardından hamuru 20 dakika dinlendirin.
  3. Dinlenen hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparıp irmiğe her tarafına gelecek şekilde bulayın.İrmiğe buladığınız tatlınızı tepsiye dizin.Önceden 180 derecede ısıtılmış fırına verin.
  4. Tatlılar piştikten sonra fırından çıkarın ve şerbeti dökün.
  5. Şerbetlediğiniz tatlılarınızı arada ters yüz ederek şerbetini çekmesini sağlayın.

Bu şekerlik de Kübra'nın annesinin çeyizinden,ben çok beğendim hatta günlerdir bilgisayarımın masaüstü fotoğrafı olarak kullanıyorum.

9 Aralık 2012 Pazar

Çetele

Akşam annemi tembihledim"bak uyanamassam muhakkak beni sabah erkenden uyandır"diye ve sabah yediye on kala gibi annemin seslenmesi hadi demesiyle yedi gibi uyandım.Uzun zamandır çıkamadığım yürüyüşlerime bu sabah tekrardan vira dedim.Evden çıkıp bizim yokuşu tırmanırken "benim bir blogum"var diye bir cümle kurdum kinayeli bir şekilde evet sanki unutmuş,yoksaymış gibi davrandığımı hissedip rasyonelliğe boğulmuş modern zamanlarda benim de bu dalgaya kapıldığımı düşündüm.
Evet somutlaştırılmışlığa meftunlaşan ruhlarımız bu gibi noktalarda "aman ne yapalım böyle de olabilir"deyip işin kolayına kaçabiliyor.Halbuki bu bir sorumluluk ve benim için bir yetiştirme aracı da.
Çünkü eğitim illa ki bir eğitmen başınızda olunca olmaz siz gözünüzün değdiği,elinizin ulaştığı,kulağınızın duyduğu,gönlünüzün hissettiği herşeyden etkilenip öğrendiklerinizin piramidine bir sürü parça eklersiniz.
Ben burada çok şey öğrendim ve hala da öğreniyorum.

Mutfak ve içinde yaşanan herşey bir ayrıntıyı kendi içine almış ömrümüzün diğer kısımlarında olduğu gibi.Biz bu kültürü geçmişten aldığımızı aktararak görevimizi ifa etmiş olamayız geçmişten aldığımıza eklediklerimizle biz de bir geçmiş oluştururz yarın bakacak olacaklara ve bununla beraber bu zenginliği daha da artırırız.
Anadolu kültürü diye bahsedilen anlayışın sadece "güzel günlerdi"diye nostaljik cümlelere sıkıştırılmadan yaşayarak,hissettirerek uygulamadan kopartılmaması bizi her alanda başarılı olmaya sevkeder.
Bugün bu söylediklerimle belki karmaşık bir ruh halinin de yansımasını gösteriyorum ama aslında size de ayna tutmuş oluyorum çünkü ne yazık ki halimiz budur.
Benim blogum daha çok yemeklerden oluşsada ne tamamen bir tarif blogu ne de bir günce.Elimden geldiğince kendi denemelerimle yeni birşey derdinde olup aynı zamanda klasikleşmiş olanları da isteyen doğrultusunda paylaşıyorum.Çünkü "her evin yoğurt yiyişi ayrıdır"lafzına da önem veriyorum.Bazen aynı dediklerimizin o kadar farklı tatlarda olduğunu görünce bu deyim benim zihnimde daha da bir yerleşiyor.

Nerelerden nerelere girdim yine yeniden,halbuki uzun zamandır ses vermeme dair yazacaktım.Bir ara yaptığım Balkan yolculuğuna atıfta bulunacaktım.
Evet kurban bayramında buralarda değildim 12 güzel insan ile 7 gece 8 günlük bir yolculuk ile 2200 km 6 ülke yapıp tekrardan kürkçü dükkanına döndük.Ama ben bir türlü toparlayamadım,mutlu olmak yaramadı herhal:-)
Geçirilen zamanların "nitelik"ile olmasından sebep daha da toparlanan bir zihinle başka şeylere hemhal olmaktan mutfakta sınırlı keşiflerde bulunabildim.En son yaptığım basit ama yerinde karışımlarla olan salatayı fotoğraflayamadım bile!Balkan ekibimizi ağırladığımda güzel cümleler kurulan bu salatayı tez elden yapıp güzelce fotoğraflayabilmek dileğiyle mutlu pazarlar..

14 Kasım 2012 Çarşamba

Etli Türlü

Bu tarif Ağustos sonu yapıldı.Eylül başı yayınlanacaktı yazısı bile hazırdı ama bir türlü kısmet olmadı ve ben de bozmadım.Yine yeniden ellemiyorum yazıyı olduğu gibi yayınlıyorum..
 ***
Eylüle demiştik değil mi?
Eylülün şu 5 gününün ilk akşamına teşvikiyede akşam yürüyüşü,2.gününe yıldız parkında piknik sığdırıp değerlendirilbilmişizdir değil mi?
4.gününde de cihangirde saatelrce oturup çay içtikten sonra aralardan fındıklıya iniş ve sonra eminönüne yürüyüş derken Eylülün tadını çıkarabilmişiz gibi duruyor.
Ama ne hikmetse yazacak cümlelerim bugün tıkalı ama tarif de yayınlamak lazım.
Türlü gibi yemekler şu serin havalara ayrı yaraşıyor,bu sebeple sonbaharda hazır bu sebzeler de mevcutken sık sık yapmak lazım.
Herkese afiyet olsun!
Malzemeler:
  • Yarım kiloya yakın taze fasulye
  • 250 gr dana kuşbaşı
  • 1 kabak
  • 1 adet patlıcan
  • 2 orta boy soğan
  • 2 patates(büyükse bir adet bizim patatesler ufaktı)
  • 3-4 diş sarımsak(arzuya göre,herkes sevmeyebilir)
  • Soyulmuş,halka halka doğranmış 3-4 adet domates
  • 1 avuç kadar ayıklanmış,yıkanmış bamya
  • Tuz
  • 2 çorba kaşığı zeytinyağı
Hazırlanışı:
  1. Domates dışındaki sebzelerin hepsini çok küçük olmadan doğrayın.Herbirini bir sıra gelecek şekilde dizin(bir sıra patlıcan,bir sıra patates gibi).Bu işlemden sonra tuzunu da ekleyin.
  2. En son domatesleri üzerine kapak gelecek şekilde gibi (fotoğrafta görünüyor)dizin.
  3. Orta ateşte olan ocağın üzerine koyun ve kaynamaya başlayınca tamamen kısın,ağır ağır pişmesini sağlayın.

14 Ekim 2012 Pazar

Karnıyarık yiyelim!

Yine yeniden bir pazar günü
ben yeniden 1 hafta kadar ara verdim
yakın zamanda yeniden 1 hafta kadar olmayacağım(yurtdışı gezisi)
yine mutfaktan kek kokusu geliyor
ben kış havasını bekliyorum
annem yazın son demlerinden mütevellit karnıyarık yapacağım diyip benim gibi karnıyarık seven birini mutlu ediyor..
İşte böyle gidiyor günlerimizden biri,birkaçı vs vs.
Karnıyarık benim sevdiğim yemeklerden ama annem yıllarca kızartma işin içinde olmasından mütevellit sık yapmazdı.Son senelerde biraz fazlalaştırdı bu şekilde yaptığınden beri,çünkü yağ fazla çekmiyor o sebeple hafif de oluyor.Hatta güzel bir anım da var,İngiltereye giderken THY de verilen yemek karnıyarıkdı,çok gülmüştüm yemeği yerken tam bize göre bir uğurlama oldu demiştim içimden.Bu sene ikince kez yedik herhal son bir kez daha annemin yapması mümkündür.Birde bu yemeği de ilk defa tam teşekküllü ben de bloga yazmak vesilesi ile öğrendim.Yine çıktı bilmediğim birşey:-)
Bu arada annem üzerlerine koyacağı biberleri kızartmayı unutunca çiğden koymuş bu seferlik ve isteyen olursa böyle de koyabilir diye ekledi.
Yapacaklara şimdiden kolay gelsin ve afiyet olsun.

Malzemeler:
  • 10-11 ufak boy patlıcan
  • Kızartmak için yarım su bardağı sıvı yağ
  • Yarım kilo kıyma(yağsız dana olacakmış ki zaten annem mahalle kasabımıza "karnıyarık için olacak demiş"bir de bir kere çekilecekmiş.)
  • Yarım demet maydonoz
  • Bir çay kaşığı karabiber
  • 2 büyük boy soğan
  • 4 diş sarımsak
  • 4-5 adet domates
  • Sivri biber
  • Tuz
Hazırlanışı:
  1. Bir tavaya kızartmak için yağı alın ve altını açıp kızdırın.Patlıcanları alacalı soyup ortasından bir bıçak ile az kesin ve kızgın yağda,altı hızlı açık şekilde çevirerek hafif kızartın.
  2. Kızaran patlıcanları hemen bir kevgire alın ve üzerinden soğuk su gezdirip süzülmeye bırakın.Patlıcanların kızardığı yağda her bir patlıcan için bir adet biber kızartın.
  3. Patlıcanlar bir kenarda beklerken de iç malzemesini hazırlayın.
  4. İç malzeme için soğanı,sarımsağı yemeklik doğrayıp az sıvıyağda biraz kavurun.Pembeleşmeye durunca kıymayı ekleyip onu da kavurun.Bu 3 malzeme kavrulduktan sonra soyulmuş,minik minik doğranmış domatesleri de ekleyip karıştırın ve kapağını kapatıp kısık ateşte hafif pişmesini sağlayın.
  5. Pişen harcın altını kapatın,ince kıyılmış maydonuzu,tuzu ve karabiberi de ekleyip karıştırın.
  6. Pişireceğiniz kabın içine patlıcanların kesik kısımları yukarı gelicek şekilde dizin.
  7. Kesilen yerlerini kaşık yardımıyla biraz daha açıp üzerlerine harcınızı paylaştırın.
  8. Son olarak birer dilim domates ve kızarttığınız biberleri de üzerine ekleyip en son salçalı su ya da domates suyu ilave edin.Hazır olan yemeğinizin kapağını kapatıp ocağa koyun,kaynamaya başlayınca ocağın altını kısın patlıcanlar yumuşayana kadar pişirin.

5 Ekim 2012 Cuma

Gündoğumu Poğaçası

Sabahları erkenden kalkıp birçok işi yapmayı ne de çok özlemişim!
İnsan sabahın o güzel saatiyle uyandığında güneşin doğmasıyla üzerinden ataleti attığında ne güzel rahatlıyor..Ki benim geç vaktim 8 vs dir.Gündoğumunu poğaça yoğurarak da karşılayınca bir ferahlıyor bir ferahlıyor:-)
Bu hafta bir poğaça ve bir de zeytinli açma ile sabahın bereketini başlattım bakalım yarın sabah ne olur..
Hem kurabiye hem de poğaça isteyen biri için çok ideal bir lezzet oldu.Birkaç blogda bu şekilde mayasız,kabartam tozsuz gördüm ama çoğunlukla süttü benim gördüklerim ben de evde sütün olmayışından yola çıkarak soda ekledim.Aslında yaparken blogda yayınlayacak bir tarif diye değil ilk deneme ve sonraki denemelerden sonra eklenecek yeni bir tarif olarak düşünürken yedikçe yiyesi getiren bir tada sahip olduğunu hissettiğimde bir baktım ki makineyi kapmış bu fotoğrafları çekiyordum!Birde ismini bir anda koydum madem bu hafta günleri bu şekilde çok yakaladık e bari ismi içindekiler başlıklı bir isim olacağına şöyle uygun olsun dedim.
Kesinlikle,ısrarla bu tarifi denemenizi ve o güzel yorumlarınızı bekliyorum,belki beğenmeyen olabilir farklı fikir getiren olabilir,hepsine açığım.
Tereyağ ucundan biraz kullanılmıştı benim yaklaşık 30-40 gr eksikti bu da çok büyük bir değişiklik değil malzeme açısından.Kullandığım kırmızı biber büyüktü ama dilerseniz 2 tane kullanabilirsiniz.

Malzemeler:
  • 1 paket margarin ya da tereyağ(bizim ev malum sadece tereyağ tüketiliyor bu sebeple ben tereyağ kullandım)
  • 1 şişe soda
  • 1 tatlı kaşığı tuz
  • 2 tatlı kaşığı şeker
  • 1 yumurta(akı hamurun içine sarısı üzerine sürülecek)
  • Aldığı kadar un
İç malzemesi
  • Sucuk(küçük kangal parmak sucukların bir parçasını kullandım)
  • Kırmızı Biber
  • Kaşar peynir
Haızırlanışı:
  1. Oda ısısında yumuşamış yağın üzerine sodayı dökün.Ardından tuz ve şekeri ekledikten sonra elinizle bir karıştırıp azar azar unu ekleyin.
  2. Hamur hafif yumuşak  ve de elinize çok yapışmayacak bir kıvama gelince un eklemeyi bırakın.Ardından yarım saat kadar hamuru dinlendirmeye bırakın.
  3. İç harcı için sucuğu minik minik doğrayın,kırmızı biberi de minik minik doğrayın ve yağsız bir şekilde teflon tavada yüksek ateşte 3-4 dakika pişirin.Çok pişmesin sucuk hafif yapını bırakıp kavrulmaya durduğu gibi kapatıp soğumaya bırakın.
  4. Soğuğa yakın ılınmaya duran sucuklu harca minik minik doğranmış kaşar peynirini de ekleyip tavanın içinde birbirine karıştırın.Bu şekilde peyniri tavada karıştırınca sucuğun yağı peynire geçmiş oluyor ve poğaçanın içinde lezzetini belli ediyor.
  5. Dinlenen hamurdan ceviz büyüklüğünde poğaçalar alıp içine malzemenizden koyduktan sonra ister yuvarlak ister klasik poğaça şeklinde yapıp yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine dizin.
  6. Son olarak yumurta sarısı sürüp çörekotu serpin ve önceden 200 derecede ısıtılmış fırına verin.

3 Ekim 2012 Çarşamba

Kremalı Mantar Çorbası-Zeyneb Usulüyle

5 senedir blog sahibi olup her türlü şeyi birbirine önce hayalde sonra hakikatte karıştırıp değişik tatlar yakalama derdinde olan birinin mantar çorbası için km lerce ötede 2 günlük tatile giden annesini aramasının cevabı nedir diye sordum durdum kendime pazar günü?
:-)
Evet evet doğru diyorum annemi aradım,sonra bu çorbayı 5-6 dakika kaynatmam lazım mı diye sormak için annemi aradım ve annem yerine telefona çıkan teyzemden bir püf noktası da kaptım.Un kavrularak yapılan çorbaların kaynamaya durduktan sonra muhakkak 6-7 dakika kaynatılması gerekirmiş.
Ne yapalım daha neler çıkacak benim bilmediğim,eee arada terziler gibi kendi söküğümüzü dikmekte zorlansak iyi olur herhal..
Malzemeler:
  • Yarım kiloya yakın mantar
  • Yarım paket krema(200 ml olanların yarısı)
  • 4 su bardağı su+1 su bardağı süt(ama kremayı tam paket koyar iseniz bu sütü eklemeyin ve 4 su bardağı su yeter eğer çorba koyulaşırsa biraz su ekleyebilirsiniz)
  • 2 çorba kaşığı un
  • 1 çorba kaşığı tereyağ
  • Tuz
Hazırlanışı:
  1. Öncelikle mantarları minik minik doğrayın.Doğradığınız mantarları harlı ateşte kendi suyunda pişirin.
  2. Pişen mantarları bir kenara ayırın ve ayrı bir tencerede unu yağ ile kavurun.
  3. Kokusu çıkıp pembeleşmeye duran una azar azar soğuk suyu ekleyip bir yandan da çırpma teli ile çırparak topaklanmayı önleyin.
  4. Ardından kremayı ekleyip tekrardan çırpmaya devam edin.Kremanın da iyice karışmasındna sonra mantarları ev tuzu ekleyip kaynayana kadar karıştırın.
  5. Kaynamaya duran çorbanızın altını kısın ev 5 dakika kadar kaynatın.
  6. Hazır olan çorbanın altını kapatıp istediğiniz şekilde servis edin.
Bu arada en en yakın zamanda annemin mantarlı çorba tarifini vereceğim,asıl onu eklemekti hep niyetim ama benim yaptığımın fotoğrafı hazır olunca öne geçti.Birde mantarlar biraz dolabta renk değiştirmişti ondan sebep daha çok rengini değiştirdi bir dahaki sefere aldığım gün yapacağım.

1 Ekim 2012 Pazartesi

Mutfak Havlusu beş seneyi bitirmişken..

Geçen 2 yıl birçok yıla değecek şeyler yaşandı.Eğer rakamlarla ifade edilecekse ömrümüzden geçenler evet böyle ifadelendirilecek koca 2 sene geçti..İngiltere'den döndüğümden beri oturtamadığım bir düzen(aslında böyle bir his desek daha doğru)ve 2 kişiyi vefat sebebiyle kaybedip birini de hayatta olsa da kaybetmenin verdiği hal ile 2011 ağustosundan beri daha telaşlı zamanlar geçti..
Şu an yazarken bile kelimelerimi seçerek hareket ediyorum çünkü dile getirdiklerimiz birşey yoksa da olmuş hissinin baskın olmasını sağlar bu sebeple bunları böyle ifadelendirsem de belki daha yoğun geçenleri bu şekilde hafifletiyorum ve bazılarını da evet görmemezikten geliyorum çünkü inanırsam işin içinden çıkamayabilirim.
Evet farkındayım birçok karışık cümleyi sıraladım ardısıra ki bu bile bir ipucudur hal-i pür melâlime..
Neyse birde bunun üzerine temmuz itibariyle mezuniyetim eklenince hissedilen boşluk sanki büyüdü.
Ama eylül itibariyle üzerimde bir silkelenme hissettim ve daha da çok çabalıyorum.
İşte bu 2 senenin en somut örneklerinden biri bu kadar emek verdiğim hiçbir zaman unutmadığım(boşlasam da kimi zaman)blogumun sene-i devriyesini atlamış olmamdır.
Tam 5 sene önce şu tarihte "yemek yaparken"deyip başlamışım ve iyiki de başlamışım..
Bugün mutfakta çalışırken bütün havluların yıkanmış olduğunu,mutfak havlusuz kaldığımı ve bunun benim için ne kadar zor olduğunu görünce bir kez daha dedim bu yazıyı da yazmam gerektiğini hissettim.
Evet mutfakta çalışırken bu blogun ismi olacak kadar ihtiyac duyan biriyim mutfak havlusuna ve aynı zamanda bundan aldığım zevkle ömrümün bir tarafını da tutacak kadar da ihtiyacım var bu sayfaya ve bu sayfaya tık tık eden bütün Mutfak Havlusu severlere..

Supangle

Bu tatlıyı ne zaman yesem,yapsam annemin eski evimizin küçük mutfağında gösterdiği çaba hep aklıma gelir. Mikser,blender yok iken süzgeç...