eğlence etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
eğlence etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Temmuz 2013 Çarşamba

Ela ile geçen 5 muhteşem yıl...

İlk göz ağrımız, tatlı kuzumuz Ela ile harika bir 5 yıl geçirdik. Bu kadar büyümüş olmasının bana verdiği hisleri anlatabilmem mümkün değil. Bize yaşam enerjisi veren, müthiş bir enerji sağlayan, hayata tekrar gelmemizi sağlayan kızımız bugün 5 yaşında..

Umarım daha nice 5 yıllar sağlıkla birlikte oluruz. Mutlu yıllar Ela Naz.









19 Haziran 2013 Çarşamba

Ece'nin Gösterisi


Ece kuzusu 33 aylık oldu ve ilk kreş senesini bitirdi bile. Bu küçük olanlar büyürken insan daha bir çok şaşırıyor. Kendisi son derece uyumlu ve denilenleri yapan bir çocuk olduğu için gösteride maksimum görev almış. Çok güldük, çok duygulandık ve çok eğlendik. İlk gösterimizden aklımızda kalanlar da bunlar oldu.

Ece şimdi ablasıyla birlikte anneannesinin yanına Antalya'ya gitti. Tam 12 gün ayrı kalacağız. Ve ben de yanlarına gideceğim. Şimdiden çok özledim onları. İşte size o günümüzden birkaç kare.




20 Ağustos 2012 Pazartesi

25 Şubat 2012 Cumartesi

Garip Rüyalarım

- Dün gece bir rüya gördüm. Bir çerçeve içinde bir resimim ve kenarından alev alıyorum. Kolum cıkıyor çerçeveden öbür tarafı söndürmeye çalısıyorum. Yandaki resimden bir el cıkıyor ve üstüme su döküp söndürüyor resmi. Hiçböyle şey duydunuzmu nedir?

- Benim rüyalarım bir garip bir kere de TanRı Euclid'in kulağına benimle ilgili birşeyler fısıldıyordu. Euclid'de hıı, bak bak gibi konuşuyordu. Ben de merak ediyordum. Yuh.



- Bir kere de tabağımdaki brokolinin beni yemeye çalıştığını görmüştüm. Var mı rüyaları yorumlayan. Uzun zamandır yazamadım. Çok yoğun günler geçiriyorum. İşler çok şükür çok sıkıştırıyor. 


- Kızlar çok keyifli. İkisi de canavar gibiler. Artık haftasonlarımız çok rahat geçiyor. Ela evdeyken daha çok rahat ediyoruz. Çünkü birlikte oynayıp, azıyorlar. Daha rahat geçiriyoruz. 


- Geçtiğimiz hafta bir doğuma girdim. Bebeğin fotoğraflarını çektim. Çok güzel bir deneyimdi benim için. Devamının gelmesini dört gözle bekliyorum. Bu konuda sürekli teknik öğreniyorum, kafamda sürekli kurgular, senaryolar. Uzun zamandır kafayı bu kadar yorduğum bir iş daha olmamıştı.


- Sonunda ''Yaratıcı Senaryo Yazarlığı'' sertifikamı da aldım. Uzun süren bebek ve hamile hayatından sonra tekrar kendim için birşeyler yapabilmek çok tatmin edici. 

8 Şubat 2012 Çarşamba

Kokarca Kitap

Bir kitabı kütüphaneye kötü koktuğu için geri götürdüm. Bizden önce bu kitabı alan kişi sanırım çocuğu ile bu kitabı okurken 12 paket sigara içmiş, sonra kitabı koltukaltlarına belki başka alanlarına da sürmüş. Düşünmek istemedim. (Yalanco! Bu kitaba ne olmuş tam anlamıyla bilmek istiyorum aslında. Sadece kendim koklamadım, başkalarını da koklamaları ve anlamaları için davet ettim. İşin ilginci kimse gerçekten istemedi.) Kitabın adı, Bambi idi. ''Bunu kokla!: Kendi vücudunu kullanarak bulmacalı kokular yarat.'' değildi. Neyse bilmiyorum. 
Neyse kitabı geri götürdüm. Oraya öylece bırakamadım çünkü 1) diğer kitapları da kokusuyla enfekte edebilirdi, ve 2) kütüphane sorumlu birisi olduğumu düşünebilirdi. Kütüphane hep yargılar.
Kitabı kütüphaneciye verdim ve açıkladım. ''Kitapda bir koku var ve benim kokum değil. Bu mezar gibi kokuyor'' dedim. 
Önce tepki almadım. Sonra tekrar denedim. ''Bu kitap kokuyor'' Kütüphaneci kitabı iki parmağının arasına aldı, kokladı ve ''Hmm bu hep oluyor, daha kötüsünü de gördüm'' dedi. 
"Ne gibi?" diye sordum, fakat sadece kafa salladı. Sonra anladım ki sanırım ki bazı kitapların üstüne çocuk kakası kokusu siniyor. Ya üstüne yapıyorlar, ya yaparken kitap okuyorlar. Öyle tahmin ettim yani.

Sonuç olarak, kütüphaneden kitap alıyorsanız, önce koklayın arkadaşım. Hatta biraz çırpın. Sonra bana teşekkür ediceksiniz.

27 Ocak 2012 Cuma

Bizim Evde Çocuk Olmak


Gerçekten bilmiyorum nasıl bir anne babayız? Çok eleştirenimiz de oluyor, çok gıpta edenimiz de. Türk anne babalarına göre biraz uçlarda sayılabiliriz. Kar keyfini yaşarken üzerlerinde sadece polarla gören teyze olsaydı baya yadırganırdık. Zevkimizden yapmıyoruz ama giymek istemiyor Ela. Palto giydiği dakikalar sayılı. Bir çok şeyi umursamamaya çalışıyoruz. Asıl isteğimiz çocukluklarını yaşamaları. Gönüllerince eğlenmeleri. Karla kaplı günden istifade baba yapımı bu koltukdan bozma kızaka takılan elektrik kordonu ile karda çekilirken çok eğlendiler. Zaten suratlarına bakarsanız siz de görürsünüz. Bu karda çocukluklarının tadını çıkardılar. Keşke beni de böyle bir kızakla çeken olabilse. Ben onların yerinde olmak isterdim. Demek ki fena anne baba değiliz. Kendi çapımızda. 











Bizim evde çocuk olmak böyle işte. Ne dersiniz bu iki küçük kız eğlenmiş mi sizce?

25 Aralık 2011 Pazar

Ela'nın Meslekleri


Ben küçükken tüm çocuklar polis, öğretmen, doktor veya balerin olmak istiyordu. Bunlar, olmayı arzuladığımız yüce mesleklerdi, ailelerimizin gurur duyacağı kariyerler. Bugün birçok çocuk farklı meslekler peşinde. Bu beni aslında oldukça rahatsız ediyor.
Üç yaşındaki kızımın erken gelişmiş aklı da stresimi azaltmıyor tabi ki. Mesleki test yapmak için çok küçük olduğu çok ama, resmi olmayan analizlerime göre çok iyi oturduğu birkaç meslek ortaya çıkarmış bulunuyorum:
Çıplak Koşan KimseBu beyni olmayan birinin de yapabileceği bir meslek çünkü basitçe koşmaya olan sevgisini en yüksek hızda ve çıplaklık sevgisiyle birleştiriyor.
YankesiciÇocuğum evde çıplak bir hayalet gibi dolaşmadığı zamanlarda, evin içinde birşeyler aşırıyor. Tabii ne kadar parlaksa o kadar iyi. Sürekli çadırından, yatağından, araba koltuğundan birşeyler çıkıyor. Geçen hafta şu maddeleri tek tek dolabından buldum : bir çeyrek altın, salata maşaları, mayom, kardeşinin ışıklı dönencesi, bir rulo tuvalet kağıdı ve 4 tl.
Gazeteci

Sağduyu 3 yaş çocuğunun güçlü olduğu bir konu değil. Bir çok defa kızım bir grup yabancıya şunlara sahip olduğunu iletti: çok konuşan bir babası, kaka yapan bir annesi, Fatmagül'ün suçu ne izleyen bir dayısı ve suratına pırt yapan bir kardeşi (hepsi doğru ama bankadaki herkesin bunu bilmesi gerekli miydi?).
CivelekBu biraz endişe verici. Kızımın adı çok olan bir ad sanırım, çünkü sınıfındaki çocuklar ona ''Zeren'in arkadaşı'' diyorlarmış. Hergün evlenmek istediği kişiyi değiştiren civelek kızım geçen gün beni tekrar evlenmem gerektiği konusunda bilgilendirdi. ''Kaç kere evlenmem gerek?'' diye sorduğumda ise ''Bütün kızlar 6 kere evlenmeli'' dedi. (Kocamın işyerinde bunu okurkenki surat ifadesini tahmin edebiliyorum.) 
Bu opsiyonlar ideal olmasa da, sonra anladım ki daha kötüsü de olabilir: en azından büyüyünce bir Kardashian veya Paris Hilton olmak istemiyor. 

11 Ekim 2011 Salı

Küçük Çocuklar Aşağılıklara Karşı II

Daha önce birincisini yazdığım bu bölümün 2. kısmı aşağıda.

1. Birisi elinize çiğnenmiş yemek çıkarır.

2. Birisi burnundan çıkardığını duvara, koltuğa, bir arkadaşa sürer.

3. Birisi siz konuşurken ağzınıza öksürür.

4. Birisi kiloduna kaka yapana kadar ''osuruk yarışması''na katılır.

5. Birisi bütün yol boyunca arka koltukdan kontrolsüz bacaklarla sizi tekmeler.

6. Birisi temiz ütülenmiş çamaşırlara dalıp birbirine katar.

7. Birisi senin tabağındaki yemeğe sormadan elleriyle dalar.

8. Birisi masalara, dolaplara, yerlere, kendisine elindeki her türlü kalemle çizer.

9. Birisi 2 dk dayanıp evdeki tuvalete gitmek yerine evin arka bahçesine çiş yapar.

10. Birisi tuvalete kendi çişini döker ve buna ''yardım etmek'' der.

11. Birisi sabah 6'da odanıza geliyor, sizi yatağınızda zıplamak suretiylen uyandırıyor ve biran önce kalkıp ona kahvaltı hazırlamanızı talep ediyor. Sonra iki ısırık yiyip doydum yiyor.

12. Birisi gecenin bir yarısı çığlık atıyor. Ne oldu diye acilen gidiyorsunuz ve öğreniyorsunuz ki o birisi sadece susamış ve su istiyor.

13. Birisi kakası bitince size bağırıp poposunu silmenizi istiyor.

14. Birisi araç gereç kullanabildiği halde, çatal kaşıkları yere atar ve çıplak ellerle yer. Bu gevrekli süt ve fırında makarnayı da içerir.

15. Bu aynı insan yemeğini masa ve sandalyeye siler, biraz yere atar, biraz saçına sürer ve biraz da yetişebildiği bir insanın omzuna siler.

16. Alçak ses? Alçak ses de ne? Ortam ne kadar sessizse bu insan o kadar yüksek sesle konuşur.

17. Restoran gibi bir kamu alanındasınız. Bu insan destansı bir kriz çıkarıyor. Bağırıyor, çığlık atıyor, ağlıyor. Orda kalmayı talep ediyor, dinlemeyi reddediyor ve tekrardan bağırıyor. Ağzını kendinden büyük açarak.

19. Birisi kişisel eşyalarını alıyor ve evinizin heryerine spontan bir şekilde bırakıveriyor. Eşyalarını toplamasını söylediğinizde sizi görmezden geliyor, akıllıca birşey söylemezseniz yine ''ağlama'' başlıyor. Sonunda siz onun eşyalarını topluyorsunuz.

20. Birisi sizin hakkınızda tamamen yabancı insanlara sırlar, yalanlar veya kişisel bilgiler söylüyor. Mesela kapı çalıyor, kargocu geliyor çocuğunuz sizin kaka yaptığınızı söyleyebiliyor. Öyle olmasa da.

Liste büyüyebilir. Sizin eklemek istediğiiz var mı?


22 Haziran 2011 Çarşamba

Denizim Park

Baya gezmişiz yaw. Antalya Belediye'sine gittim, şehirlerine yaptığım tanıtım kıyağı sebebiylen bana para vermeleri gerektiğini bildirdim. Aman Belediye Başkanı da beni bekliyormuş. Bir memnun oldu, kalktı bana bir ihtimam bir ihtimam. Adamlarına söyledi hemen ayaklarımın altına bir kova su getirdiler, otururken biraz serinleyim diye. Bir adam da arkadan enseme üfledi. Çok serinledim çok. Yani sıcak biraz kafama vurmuş olabilir tabi. Neyse başkan benimle aynı fikirde olduğunu çok net belli etti. ''Sen devam et canım, biz seni görücez'' dedi.

Bu sağlıklı yürümeyi anlatan eksper insanlar, ''Yürüyüşünüzü hızlı tempoda yapıcaksınız, öyle sahilde gezinir gibi değil'' diyor ya. Peki ya gerçekten sahildeysek nasıl yürüycez. Gezinir gibi mi? Hızlı mı? Benim çok kafam karışık.

Ya fotoğraflar di mi? Burası Lara'da. Adı Denizim Park. Kocaman bir arazide, güzel bir yer. Büyük bir çocuk parkı var. Çocuğunuz oynarken yimek yiyebiliyorsunuz. Bir de son yılların trendi arkaya kümes hayvanları serpiştirilmesi konseptini burda da yapmışlar. Güvercin, tavuk, tavşan mevcut. Bir de cici midilli koymuşlar fona. Üstelik koymakla kalmamışlar çocukları bir ağacın etrafında midilliye binerek dönbabam döndürüyorlar. Ama başarılı yani. Çocuklar nasıl anababalarının etrafında tepiniyor ''ben de binicem'' diye. Sanki dörtnala koşucaklar. Ama bizimkiler gibi 4 duvar arasında şehrin içinde, ipodla oynayan çocuklar hayvanlarla pek oynaş olamadıklarından midilliye binmek çok değişik oldu tabii.

Ela hatun da çok sevdi. Baya sanki padişahmış da halkını selamlıyor gibi herkese el sallaya sallaya gezindi. Bir de kafasındaki kask ağır geliyordu yavrucuğumun kafası öne düşüp duruyordu. Neyse Ela hanımın eğlendiği her saat arıza çıkarmadığı ve sıkılmadığı için yanımıza kar olduğundan oldukça verimli birgün geçirdik.

Özetle tavsiye ederim. Lokasyon da vereyim. Lara'da Örnekköyü geçince Kundu'ya giderken kocaman levhasını görürsünüz. Haa aslında asıl maceralı günümüzü yazıcaktım ama fotoğrafları ayarlayamadım bir dahakine inşallah.

Cumartesi 3 kadın 2 çocuk yola çıkıyoruz. Ankara'ya dönmek artık istiyorum da, tek şoför olacağım için o yol gözümde nasıl büyüyor anlatamam. Belki bu yolculuktan da güzel bir hikaye çıkar. İyi tarafından bakmak lazım.

Antalya var ya, yanıyor canım benim yanıyor.

21 Haziran 2011 Salı

Lunapark Antalya

Ela'nın tam olarak ilk Lunapark deneyimi idi. Her önünden geçerken ''Anne, babam geysin. Beyabey gidelim olur mu? Dönme dolaba binelim babamla.'' dedi durdu. Sonunda babası geldi ve geldiği gün akşam Lunapark'a gittik. Şansımıza hava da şeker gibiydi.

Ela hep görüp binmek istediği dönme dolaba bindi sonunda. Çok da eğlendi. Diğer oyuncaklara da bindi. En favorisi ise Gondol oldu. İki kere binmek istedi. Üstelik çok cesur, kafa üstü dönülen o mideyi bulandırmakdan başka ne işe yaradığını benim anlamadığım oyuncaklara da binmek istedi. Tabii ki bunun için yaşı tutmuyor ama bir sürü oyuncakda çok eğlendi.



Bu ilk maceramızdı. Asıl maceramızı bir dahakine yazıcam.


Ela'dan birkaç diyalog
Misafir olarak gelen bir bayan saçma ve densiz bir şekilde Ela'ya : ''Ay bu memeler ne güzel, bana da versene''. (Neden çocukları böyle severler hiç anlamam. Sinir olurum) Ela da lafı koydu tabii : ''Seninkiler çok büyük zaten, neden vereyim ki?''

Eka, Ece ve Ela'yı parka götürdü. Orda parkda yanına oturan bir bayan Eka'ya ''Çok tatlı çocuklar, sizin mi?'' diye sormuş. Eka da '' Hayır, bir akrabamın'' demiş. Ela ordan: ''Hayır Eka, senin çocuklarınız biz'' demiş.

Hayali arkadaşlarından bahsederken birgün bana :''Anne, Duru'yu görene kadar sana Duru diyebilir miyim?'' dedi. ''Hayır kızım ben senin annenim'' dedim. '' Çok gıcıksın anne, hiç oynamıyorsun'' dedi.


11 Haziran 2011 Cumartesi

Antalya Ulupınar

Geçtiğimiz hafta içinde annem gitti. Ben de resmen çocukları aldım ve Road Trip'e çıktım. 2 kadın 2 çocuk arabaya doluştuk. Antalya'dan Kemer yoluna vurdum. Resmen nereye gideceğimi bilmiyorum. Planım 40 km gitmek ordan geri dönerken karış karış sahili gezmek. Tam 40 km gittim. Dönmek üzereyken Ulupınar'ın tabelasını gördüm. Baktım sular falan sürdüm oraya. Bir lokanta kurmuş tezgahını suyun üstüne.

Serildik masamıza ama daha sipariş bile vermeden kendimizi attık suya. Hava da çok sıcak olduğundan bize o kadar iyi geldi ki buz gibi su. Balıkları nerdeyse elimizle sevdik. Güzel bir de yemek yedik ama asıl önemlisi ruhlarımız doydu. Çocuklar da biz de sudan çok keyif aldık.

Bu tarafa gelenlere tavsiye ederim. Antalya'dan Kemer yoluna gittiğinizde Kemer'den sonra karşınıza çıkıyor. Çamyuva taraflarında. Belki bu nehir üzerinde başka restorantlar da vardır. Biz ilk gördüğümüze girdik.

Antalya kazan biz kepçe bu sene 3 senelik hamilelik ve bebekli olmanın verdiği kısıtlanmanın acısını çıkarıyorum. Dur bakalım daha nereler göreceğiz.

7 Haziran 2011 Salı

Yat Limanı ve Bebelerle Tekne Turu

Dedik ya bu sene Antalya'yı başdan turist gibi geziyoruz diye. Geçtiğimiz akşam eski yat limanına gittik. Oldukça masumca gezme fikriyle başlayan gezimiz birden kendimizi 3 kadın, 1 çocuk ve 1 bebek bir teknede bulduk. Ela ile kendimize teknenin önünden biryer bulduk bulmasına da akşamüstü coşan deniz yüzünden sallandık da sallandık. Benim midem tam kalkmak üzereydi ki neyse ki 1 saat süren turumuz sona erdi. Bu sene birçok şeyi hayatında ilk kez yapan Ela kuzusu yine en fazla eğlenen oldu.

Teknedeki Rus çocuklarla kaynaştı oyunlar bile oynadı. Antalya'da çok rus var ve çok da rus çocuk var. Bu sene Ela'nın kişisel bir tercümanı da var. Sürekli gidip gidip rus çocukları ile oyun oynuyor. Dilini anlamayınca da ''Ekaaaa, gelirmisin senin dilinde konuşuyorlar'' diye yanına çağırıyor. Birkaç kelime bile öğrendi. Bugün çocuklara ''İde suda'' dediğini duyunca şaşırdım. Eka'ya sordum gerçek bir kelimeymiş. ''Gel buraya'' demek istiyormuş. Bizim kız iletişecek başka yolu yok. Ve bunu yapabileceği heryoldan yapmaya çalışıyor.

Yat Limanı'na gelince bize güzel vakit geçirtti. Ela hemen daha büyük tekneye de binmek istedi. Bu çocuklara bu yaşlarda yaptırılan aktiviteler bence çok güzel yerini buluyor. Sonra insan büyüyünce bazı şeyleri denemeye bile öğrenilen korkularla yanaşmıyor.

Antalya bugün itibari ile 30 dereceyi geçti. Benim sıcağa dayanıklılık ibrem de bir kademe daha geriledi. Boşuna bu mevsimde gelmiyoruz. Benim balkabağına dönüşmem yakınlaşmaya başladı gibi hissediyorum. Bakalım ne kadar dayanıcam. Perşembe babamız geliyor çok mutluyuz.

1 Haziran 2011 Çarşamba

Anket

Mezun olduğum liseden bir anket geldi. Neden neler yaptığımı merak ettiler bilmiyorum. Uzun zamandır bir ses yoktu. Oysaki ancak para istemek için birilerine yazarlar diye düşünüyorum. Neyse anketi ciddi bir şekilde aşağıdaki gibi doldurdum. Ben çok eğlendim. Eminim onlar da eğleniceklerdir. Ama sanırım bu beni bir daha aramalarını sağlayacak. Neyse hal hatır sorarız problem değil. Tüm soruları yazmadım bu arada çok uzundu.

Şu sıralar neler yapıyorsunuz?
NASA'da çalışıyorum. (Burda şöyle cevap verebilirler, aa gerçekten mi sen 3 sene üstüste matematikden çakmamışmıydın.) NASA kurallarını değiştirdi. Dahi olmak için matematik bilmek gerekmiyormuş artık.

Hobileriniz neler? Nelerle uğraşıyorsunuz?
Sirkte gönüllü çalışıyorum. Filleri eğitiyorum. Çocuklardan daha kolaylar.

Nerde çalışıyorsunuz?
CIA ajanıyım. Ama acaip gizli. CIA bile bilmiyor.

Liseden sonra hayatınız nasıl değişti.
Hala geometriyi geçmeye çalışıyorum.
Charlie Sheen'le çıkıyorum.
12 yılımı Afrika'da zürafalarla iletişimi öğrenmeye çalışmakla geçirdim.
5 çocuğum var. 2'si ikiz. Hepsinin babası farklı.
Benim deli olduğum sonucuna varabilirler. Aman çok umrumdaydı. Bizim evde bir gün geçirsinler bakalım. Şimdi çağırdıkları aktiviteye gitmeli miyim sizce?

30 Mayıs 2011 Pazartesi

Ela'nın Oyun Gruplarından

Bugün fotoğraflara bakarken bütün sene yoğunluktan, eli gitmemekten ne çok fotoğrafı eklememişim. Bu sene içinde bizim grubun çocukları ne kadar büyümüş çok şaşırdım. Bütün kış oldukça sosyal bir grup olduk. Fotoğraflardan bir kaçını derledim ekleyiverdim. Tarihe not olsun. Onların çoğu 3'lü yaşlarında artık. Bir iki eksik kaldı. Bir çoğu da artık kreşe giden oldu. Bizim de sıramız geliyor çok az kaldı. İşte fotoğraflar konuşsun.

Şubat 2011, Melisa ve Meral'in evi

Mart 2011, Efe'nin doğum günü

Nisan 2011, Eren'in doğum günü

24 Mayıs 2011 Salı

Mis Gibi Çorba

Misafir Yazar Ela Naz tarafından kaleme alınmıştır.

Güzel bir çorba için daha iyi bir zaman olabilir mi? İşte geçen gün yaptığım harika çorbanın tarifi. Benim tarifim, transyağlar, yağlar hatta gıda içermese de, diyette olan nankör annem bir parça yemeyi bile reddetti. Neyse ne. Bana daha fazla kalır. Daha iyi.

İşte benim tarifim:

İçindekiler:
-6 veya 12 kap su
-2 avuç çamur
-287 boya kalemi parçası, kırılmış
-8 boru temizleyici
-Bir tüp yapıştırıcı
-5 parça tebeşir
-7 taş
-2 parça gül yaprağı
Opsiyonel: içi kumlu tırnaklar, ataç ve aliminyum folyo.

Yönlendirmeler: Kullanmaman gereken bir kaseye banyo suyundan koy. Yol üzerinde giderken oraya buraya döktüğüne emin ol. Tüm içerikleri al ve kaseye boca et. Tüm içindekiler dışarı fırlayana kadar karıştır. Halıya falan bulaşığın yayılmasına özen.

Hazırlama Zamanı:
Annen seni durdurana kadar.

Servis:
2 oyuncak bebek, 3 peluş hayvan ve bir sürü karınca.

Temizleme Zamanı:
Keşke bilsem. Annem temizledi. Sanırım birkaç saat almıştır.

12 Mayıs 2011 Perşembe

Yağmur Altında MFÖ Konseri

Yaz gelmedi ama yağmur çamur bizi durduramaz. Şimşek, dolu, rüzgar bizi durduramaz. Çıktı evden 2 çocuk, 3 büyük, cocamın kardeşi ve arkadaşı bahar şenliğinde bulduk kendimizi. Biz inat ettik, onlar da inat etti. Konser iptal olmadı.

Önce gezdik, hava aldık. En çok Ece eğlendi. Kollar bacaklar sallantıda.


Stadda yer bulduk. Tıkındık, oynadık. Hava kararınca Ece yorulunca Ece'yi eve gönderdik. Konser başladı. Yağmur başladı. Giydik poşetleri kafamıza. Dansettik. Çok yorulduk.

Ela'nın ilk konserinin son hali ise aşağıda. Konser'de bayıldı kaldı. Bana çok iyi geldi. Uzun zamandır böyle aktivite yapmayınca hava koşulları beni durduramaz. Hep söylerim yağmur yapdığı için birşey yapmamayı anlamıyorum. İngiltere'de insanlar hep evdemi oturuyor kardeşim. Islanmak ne kadar güzel biliyormusunuz. En son ne zaman denediniz. Haydi dışarı.