aşk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
aşk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Şubat 2011 Çarşamba

Ata 17 Aylık

Ata 17 aylık oldu bugün.

Anne sütüne devam ve tabi duvarları alabildiğine karalamaya da. Sonracığıma inek sütünü reddetmeye de devam alabildiğine. Yumurtayı şekilden şekle sokup, "aaa, ne cici mama, hadi yiyelim" demeye de...

Sosyalleşme rekoru kırdık bu ay. Hergün bir arkadaş ziyaretinde ya da sokaklardaydık. Garsona "bu çaa" (çay) diyerek bizi gülmekten kırıp geçiren, yolda giden arabalara "baa baa" ( Türkçe güle güle demeye kıran mı girdi yavrum ya!!! :( neyse...) diyen, sarışın hanımların albeniside sıkça kapılıp hoooooop diye kucaklarına atlayan, çantamda bir kepçe, bir kamyon, bir de Ferrari' yle gezme lüksü yaşatan, kafasına göre evin içinde saklanan, kaybolan, bulmayınca bozulan, evin tamamını kendine tahsis ettirip yatak odasında bir köşeyi bize ayıran, bulaşık makinesinin içine girmeyi, çamaşır makinesini defalarca çalıştırmayı deneyip başaran, spagetti ve pilavı elleriyle yemeyi seven, bardağındaki suyu bitirmeye ramak kala elini sokup muzırca gülen, her defasında bezine bakıp kakasına "cici" diyen, günde 648 defa anne ve baba diyen, bir o kadar da "amini" yani "al beni" diyen, her defasında kucağıma alırken öptüğüm, saçlarını elimle düzelttiğim, poposunu yıkarken, yüzünü silerken, banyosunu yaptırırken beraber ıslandığım, vinç, kepçe vblere bakmaktan garip bir sevinç duymayı öğrendiğim, kedilerin dostu, kuşların hamisi, evimizin neşesi, hayatımın anlamı, canımın içi, kalbimin tam ortası, güzel yüzlü, güzel bakışlı, kibar gülüşlü, yakışıklı, sarışın, mavi gözlü oğluma, Ata'cığıma "hayatıma her an kattığı güzellikler için" sonsuza kadar teşekkür ederim



İyi ki varsın yavrum.

Sana aşık olan annen Aylin

1 Ocak 2011 Cumartesi

İsti-yorum Yazı-yorum

İsti-yorum bunları senden 2011!

Şimdi samimi olayım, en başta sağlık istemenin ne derece önemli ve olgun bir duruş olduğunun farkındayım. Biliyorum, önce sağlık istemeli. Hergün dilimden düşmeyen tek şey "sağlık" kelimesi ve bunu ilk olarak listeye yazmayı kanuni olarak ekliyorum, hahaah :))) Ancak daha da samimi ve içten olacak olursam - ki genelde böyleyimdir- bir kadın olarak benim de diğer kadınlar gibi bitmeyen minik minik isteklerim var.
Yemek masasından başlayalım, istediğim gibi olmadı, bunu değiştirelim önce sandalyeleriyle birlikte. Çok mütevazi bir rakama mal olmuştu, müsriflik etmiyorum merak edilmesin. Hatta başka yerlerde de değerlendirilebilir ancak, istediğim gibi olmadı, ne yapayım, içime sinmiyorsa...

Sonra dolap düzenlemelerine el atalım.

Sonracığıma yağlı boya tablolarımı tek tek asayım duvarlara bu sene. Çağatay'ın ve benim çektiğim fotoğrafları da...Ve ve ve tabi ki Ata'cığımın yeni fotoğraflarını da...

Ofisi daha da pratik hale getirmek lazım. En doğru yer neresi sevgili yeni yıl, gördüğüm kadarıyla İkea. Bir sabah, erkenden gidelim buraya.

Çiçeklerime yenilerini eklemek istiyorum. Meselakılıç çiçeği, örneğin bejamin, yeni yeni menekşeler.

Yeni elbise ve ayakkabılar peşinde değilim. Çünkü sürekli beden değişiyor bende. Bir de ayakkabı konusunda eskisi kadar renkli bir yelpazem olamayabiliyor, çünkü Ata'yı taşıyorum kucağımda, rahat olsun, beni iyi taşısın, yeter :)

16 kilo verdim, bu yıl da 10 kilo versem yerinde olacak. Belime kadar olan saçlarımla fazlasıyla mutluyum ayrıca :)


Bir iki yeni masa örtüsü ve biblo istiyorum senden sevgili 2011 :)))) eee, küçük şeyler büyük mutluluklar demiyor mu Prof.Dr.Üstün Dökmen. Ben de öyle takılıyorum. 3-5 kuruşluk istekler bunlar :) :P :)

Çok daha fazlasını isteyen varsa buyursun pek beğenilen yılbaşı dileğim aşağıda:

Bu sene "ev isteyene villa,para isteyene tonla para, aşk isyene aşk, koca isteyene Romeo, bebek isteyene sağlıklı bebek, mutluluk isteyene destansı bir mutluluk, sağlık isteyene şifa, araba isteyene Q7 nasip etsin inşallah" :)

Nasıl ama?

Sevgiler

Not: Q7 hiç tarzım değil, moda diye yazdım bu arada :)

14 Kasım 2010 Pazar

Bekar ve güzel anneyle yaptığım röportaj

Türkiye' de evlenmeden çocuk sahibi olmanın ne derece güç olduğunu hepimiz biliyoruz. İSter bu fikre açık olalım, ister kabul etmeyelim...Ancak aşkına ve sevgisine sahip çıkan bir kadının sıcacık ve içten öyküsünü dinleyerek farklı yaşamlara bir göz atıp anlamaya çalışalım derim...

Alternatif Anne dergisi için yaptığım bu röportajı buradan okuyabilirsiniz. Tamamı ise bir satır aşağıda...

Sevgili X anneye teşekkürlerimle...



Çocuk yapmayı istediğini hissediyorum? Bir aşk bebeği mi? ve doğuma, bakımına nasıl karar verdin? Neler düşündün, neler yaşadın? Paylaşmak ister misin?
15 yaşından beri anne olmak istiyordum. Biyolojik saatim çok erkene kurulmuştu benim. Oldum olası çocukları çok sevdim ama hayat şartları yüzünden çok geç tatmak zorunda kaldım bu mucizevi duyguyu. Belki de bu yüzden iş olarak kendime ana okulu öğretmenliğini uygun gördüm.
Oğlumun babasıyla lise yıllarında tanıştık. Okuduğum okulda beden eğitimi öğretmeniydi. Okul bittikten 1 sene sonra bir spor tesisinde karşılaştığımzda başladı aşkımız. İlk ve son erkeğimdi. Ailem bu ilişkiye hiçbirzaman onaylamadı. Benden 14 yaş büyük olması, daha önce evlenmiş ve boşanmış olması, onunla yaşayan 5 yaşında bir oğlunun varlığı değildi onları tek endişelendiren, en büyük sorunları aramızdaki din farkıydı. İlk başlarda aileme karşı gelemeyecek kadar gençtim. İlk 5 sene öyle geçti. Daha sonra da babamın kalp rahatsızlığı çıktı ortaya, ya ona birşey olursa korkusuyla bir türlü sevdiğim adamla evlenemedim. Tabii aileme olan bu bağlılığım aramızda bir sorun oluşturmaya başlamıştı. Tartışmalar, aldatmalar, güvensizlikler en sonunda yıktı 15 senelik sevgimizi. 9 aylık bir ayrılık süresi sonunda, birbirimizden başka kimseyi sevemediğimizi anladık ve tekrar barıştık. Ama artık hayallerimiz çok farklıydı. Oğlunu tek başına büyütmek zorunda kalmıştı, artık 50 yaşına gelmişti. Maddi ve manevi olarak yorulmuştu, teknesine atlayıp dünyayı dolaşmaktan başka hiçbir hayali yoktu artık. Benim ise en büyük hayalim anne olmaktı. Yollarımızı ayırmaya karar verdik ama ayrılmadan önce ondan, sevdiğim tek adamdan bir çocuk istedim. Maddi ve manevi hiçbir istekte bulunmayacağıma söz verdim ona. Kolay olmadı, hiç kolay olmadı. Biraz klişe olacak ama oğluma olan sevgim ayakta tuttu beni, tüm gücümü ondan aldım ve sonrası çorap söküğü gibi geldi. Son derece tutucu bir ailenin kızı olarak, evlenmeden çocuk yaptım. Ailem yüzüme asla bakmaz, sağlıklı olsunlar yeter diye düşünürken, şu an en büyük desteğim onlar oldu. Maddi hiçbir birikimim yokken, arabamı satarak ve 7 aylık hamile halimle Bebek'teki oturduğum evden daha mütevazi bir eve taşınarak işin maddi kısmını da çözmüş oldum. Oğlumun babası bu süreçte yanımda olmak istedi. Ama onun şartı, 45 günlükken almış olduğum ve çocuğum olmadığı için 5 senedir çocuğum yerine koymuş olduğum köpeğimden vazgeçmemdi. Bunu yapamadığım için de beni hiç affetmedi...
Evet bebeğim bir aşk çocuğu ve evet çok istendiği için geldi hayatıma...

-Bekar bir anne olarak doğum yapmanın ve bebeği büyütmenin artılarını ve eksilerini bizimle nasıl paylaşırsın?Bebeğim doğduğu ilk ay babası bizimle kaldı. Hayatım boyunca hiç bu kadar stres yaşadığımı hatırlamıyorum. Gerek benden yaşça oldukça büyük olması nedeniyle, gerek konumu (öğretmen) gerekse daha önce bu konuda tecrübeli olması dışında bir de üstüne üstlük dominant bir kişiliğe sahip olan babamız yaptığım her davranışı eleştirdi. "Bebek her ağladığında neden memeni yapıştırıyorsun ki ağzına, bebek dediğin biraz da oyun ister" deyip alıyordu bebeğimi elimden. "Her ağladığında koşup alma hemen kucağına, kucağa alıştıracaksın" diyerek de hareketlerimi kısıtlıyordu. Doktorun sözlerini peygamber sözü gibi sayıp uygulamama da son derece karşı çıkıyordu, "doktor ne bilir, biz büyüttük" deyip, çok titiz olduğum konularda istemediğim davranışlarda bulunarak beni çileden çıkartıyordu. "1 yaşından önce bal yasak, yumurtanın beyazı verilmeyecek" gibi kurallara gülüp geçiyordu. Hijyen konusundaki her takıntımı ise, köpekle birlikte bebek büyüten biri olduğum için son derece gereksiz ve saçma buluyordu. Ben köpek kılını bile önemsemeyen bir anne isem, ne hakla sokakta yere düşmüş bir emziği sterilize etmeden bebeğin ağzına vermesine karşı gelebilirmişim ki? Daha fazla detaya girmeyeceğim ama 1 ay sonunda bebeğimle başbaşa kaldığımda yalnız bir anne olduğum için Tanrıya defalarca şükrettim. Bebeğimi istediğim gibi büyütebilme özgürlüğümün bedeli ağır ama buna deyiyor sanırım.

- Babasını görüyor mu? Baba olgusunun hayatındaki yeri nedir şu an ve gelecekte nasıl olmasını istersin?

Herşeye rağmen, oğlumun babasız büyümemesi için, en azından öyle büyüdüğünü hissetmemesi için, elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Oğlumun babasının oturduğu eve yürüyerek 5 dakika mesafede bir eve taşındım. Dolayısıyla babamız her akşam 5-6 arası rahatça bize gelip oğluyla vakit geçirebiliyor. Çocukları çok sever ve onlarla iletişimi kuvvetlidir. Kesinlikle oğlunu çok seviyor ve o da kendince bir çaba sarfediyor. 15 senelik ilişkimiz boyunca onun oğluyla olan iletişimine hayran kalıp, birgün benim de çocuğumun babası olmasını hayal etmiştim ben. Nasıl bir baba olduğunu çok iyi bildiğim için baba figürü olarak onu seçtim. Şu an oğlum sürekli benimle olmaya alışık olduğu için babasını sadece bir oyun arkadaşı olarak görüyor ve ben yanlarından 10 dakika fazla bir süre ayrılırsam hemen ağlayıp beni istiyor ama büyüdükçe ve babasıyla paylaşımı arttıkça, bu açığı kapatacaklarına inanıyorum, en azından öyle umuyorum.

-Hem annelik gerekirse hem de babalık yapıyorsun. Etrafında sana destek olanlar nasıl destek oluyor? (Maddi ve manevi)


Bundan 2 sene öncesine kadar çok sevilen ve aranılan biriydim. En azından öyle olduğunu düşünüyordum. Yalnızlığı özleyecek kadar yoğundum. Gerek iş, gerek spor, gerek sanat ve de özellikle sosyal hayat olarak son derece faal biriydim. Gerçekten abartmıyorum, evimde hergün en az 1-2 arkadaşım olurdu, çoğu bende kalırdı. Şimdi bahsettiğim arkadaşlardan birçoğunu hiç görmüyorum, birkaçıyla ayda 2-3 kez telefonalşıyor, yılda 1-2 kez ancak görüyorum. Bebeğim ilk kez katı gıdaya geçti veya bugün emeklemeye başladı, veya bugün ilk kez guk dedi gibi sohbetler artık pek de eğlenceli olmasa gerek:) Belki de önceliklerim değiştiği için artık eskisi gibi iyi bir güzin abla değilim onlar için.
Şu an yanımda birtek annem ve babam var. Gerek maddi, gerek manevi tek desteğim onlar. İyi ki de varlar. Onları çok seviyorum ve en az onlar kadar iyi bir aile olmak için vargücümle savaşıyorum.

-Bu süreçte etrafındakileri analiz edersen seni çok kimler ve neler yoruyor?

Artık beni hiçkimse veya hiçbirşey yormuyor. Anneliğimin başlarında gerçekten çok yorucu ve yıpratıcı bir dönem geçirdim. Neyi nasıl yapacağımın sürekli birileri tarafından söylenmesi, tüm yaptıklarımın eleştirilmesi, ayrıca her kafadan bir ses çıkması, tüm söylenenlerin birbirleriyle çelişkili olması kafamı iyice karıştırmıştı. Artık ne istediğimi ve ne yaptığımı çok daha iyi biliyorum. Oğlumla iyi bir diyaloğum var. Artık tüm komutları ondan alıyorum, böylece kafamı kimsenin karıştırmasına izin vermiyorum.
Bu arada oğlumun babasıyla sürekli irtibat halinde olduğumuz için sık sık birlikte görülüyoruz. Bu yüzden yakınlarım hariç pek fazla kişi benim oğlumu yalnız büyüttüğümü bilmiyor. O yüzden de durumumuz hakkında yorum yapan, eksik fazla konuşan pek de fazla kişi yok etrafımda. En azından konuşuyorlarsa da ben duymuyorum:)

-Şimdiye değin seni incitenler oldu mu? Buradan onlara ne söylemek istersin? Dilediğin gibi içini dökebilirsin, serbest :)
Kendi kendimi defalarca iyi olduğuma inandırsam da, kimseye kırgın olmadığımı iddia etsem de, içten içe oğlumun babasına bir kırgınlığım olduğunu inkar edemem. Bu kendime bile itiraf edemediğim bir gerçek. Özgürlüğümün tadını çıkartıyor olmama rağmen ruhumun derinliklerinde hep, oğlumun yatağından çıkıp, tıpış tıpış annesi ve babasının yatağına geldiğini hayal ediyorum. Oğlum bu duyguyu hiç yaşayamayacak. Annesi ile babasını hiç elele göremeyecek. Onu bu duygudan mahrum bıraktığımız için hem babasına, hem de kendime kırgınım belki de...Güzel bir deneyim oldu benim için de, bol bol içimi döktüm, çok teşekkür ederim:)

23 Temmuz 2010 Cuma

Nedennn ??? Nedennnn???

Kadere bak yahu! Aklıma geldikçe çok canım sıkılıyor.

Hatta böyle dünyayı dümdüz edesim geliyor.

Neden mi?

Ben oğlumla ilgili olanı biteni yazmak istiyorum, paylaşmak istiyorum ama yok işte olmuyor. Elim gitmiyor işte!

Hamileyken harala gürele hem defterlere yazdım hem de blog tuttum.Ama bir gün farkettim ki hala daha benimle ve eşimle uğraşanlar var; dedim ki, bunlar boş durmaz oğluşumla da uğraşırlar, sildim vazgeçtim.

Doğum yaptım, dayanamadım 2-3 posttan sonra yine sildim. İyi ki silmişim. Çünkü minicik bir masumla uğraştıklarını farkettim, Allah'tan bulsunlar! Buraya yazmaya yine elim varmıyor ama "gay" nitelikli bir yaklaşımla uğraşanları sanırım kimse islah edemez! Ben bir anne olarak tez vakit cezalarını bulmalarını istiyorum.

Bugün biryerde gördüm, hatunun biri "5 yıldır yüzüne bakmadığı sevgilisi manita yapınca, yuh bunu bana nasıl yapar deyip bozulacak kadar egoistim ben demiş".Lafı çakmadan edemedim:"Eski sevgiliyi 5 yıl sonra kıskanmak tedavi gerektirir, yataklı tedavi hem de " dedim. Ohh iyi dedim.

Yıllar sonra dank etmesi kadar trajikomik bir şey olamaz. Hani salaklığın daniskası bir durum desem??? Yeridir!

Bir de bu tür hatunlar hazmedemezler kendinden yıllar sonra geleni oturup uğraşmaya başlarlar, ve benim de hiiç işim olmaz. Bunu yaptığına göre yalnızdır, seveni yoktur, sığınacağı birisi yoktur, anlayanı dinleyeni yoktur. Olsa olsa gaza getireni vardır, şöyle intikam al, böyle intikam al ...diyen birileri yani. Sindirim odaklı, muhtelemelen oral dönem kompleksli arkadaşlar ve anal dönem travmalarına dolanmış ruhlar vardır Freudiyen bir dille yazarsam!

Burada itirazım olan ve asla yumuşak tepki vermeyeceğim tek nokta evladımla uğraşılmasıdır. Kısaca şöyle özetleyeyim, ezerim,çiğnerim,parçalarım! Mahkemelerde sürüm sürüm süründürür, ele güne rezil ederim. Parasını pulunu alır sokakta dağıtırım. Deneyenler oldu ilk ihtarda kayboldular. Bu gerzekler bilmiyor ki ben bir anneyim ve her anne gibi evladım için adamı çiğ çiğ yerim!!!! Neyse, yine sinirlendim akşam akşam!

Bunları yapanlar kadınsa, ne biçim kadın? Hiç mi hanımlık, letafet, zerafet, şefkat yok?
Bunları yapan erkekse, hiç mi yiğitlik yok?
Anneyse, hiç mi Allah'tan korkusu yok?
Ya da bunlar herkimse hiç mi insanlıktan haberi yok?

Yok demek ki, olsa bizimle bu kadar uğraşmazlardı. İçime işleyen bu hüznü yazarak atmam lazım, belki buraları da okuyorlardır!

Haaa, bu arada ,biz eşimle kimseye bir kötülük yapmadık.Sadece severek evlendik ve bir bebek sahibi olduk. Gerisine elma yemek düşer. Yiyemeyene soda ikramımız mevcuttur daha iyi hazmetmesi için hahaha:))))

Neyse, belki birgün, bu uğraşanlar sürüsü, sümüklüsü kendi yoğun ve de çok meşgul hayatlarında geyiğe vakit bulamayınca, ortalardan toz olunca, ben de buralara birşeyler yazarım. Zira bu kirli savaşta benden tek piyon bir adım ileri gitmez.

İlk defa birilerinin başına gelmesini bekliyorum, avukatlarımı yormadan :)

İlahi adalet, sen büyüksün, en kısa zamanda belir de görelim bakalım nasıl oluyormuş!

Sevgiler benden evrene, sevgiler sevgi evrenine!

Aylin... Ata' nın annesi, Çağatay' ın sevgilisi, eşi :)