Sayfalar

Suat Derviş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Suat Derviş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10.01.2011

Ankara Mahpusu



'Abi!'

'Bana bir sigara ver,
sigarayı yakınca burnumun ucu da ısınacak'
Kitabın üzerinde not var 2000'de okumuşum. Sabah gri bir kente gözlerimi açınca camdan dışarıyı izlerken aslında ne çok sevdiğimi düşündüm Ankara'yı çalışma odasına gittim ve Suat Derviş'in Ankara Mahpusu'nu aldım elime.. Şu sıra işten de kaynaklı içerisine çok ağır girebileceğim kitaplar istemiyorum. Su gibi aksın ve mutlaka kapatırken bir müddet içimde sızısı kalsın istiyorum okuduğumun.

Dedim ya 2000 de okumuşum. Unutkanlık ya çok iyi ya da berbat anlamış değilim hangisi. Unutmamış olsam bir kez daha aynı zevki yaşamayacaktım belki de.

'Ankara Mahpusu' Fransızca yayınlanan ilk Türk Romanı olma özelliğini de taşıyor. Suat Derviş'i aslında herkes Fosforlu Cevriye ile tanıyor. Bitirir bitirmez elime 'Hiçbiri' ni aldım. Yormuyor koparmıyor.

Tad almayı tariflerken aklıma hep 'Martı' gelir. Jonathan'ı düşünürüm. Hani onun öldü mü acaba dedirten tam sayfa altında kalmış bölümü, sayfayı çevirseniz sonucu öğreneceğiniz. Epeyce elime alamamıştım. Öylece bıraktım hatta üzerine birşeyler örtmeyi düşündüm çocuk aklımla.

İnsanın dokunmadan, sarılmadan tutkuyla sevdiği aşık olduğu kadın için herşeyden vazgeçişini anlatıyor. Belki bir aşk romanı, belki yaşama yeniden tutunmanın, umudun romanı. Yaşanan fiziksel sıkıntıları okuyucuya bizzat hissettiren bir dil var kitapta. Soğuktan donuş elleri anlatırken ellerinizi üşüten, umutsuzluğunuzu körükleyen ama an kadar kısa bir sürede içerisinden sıyırıp çıkartabilen bir dil. Şiddetle öneririm. Okumuşsanız ve benim gibi unutkansanız yeniden alın elinize. Ha bir de kitap bitince 'Zeynebim' i dinlemeyi unutmayın olur mu?



Günün II. bölümü:)
Cimnastikten gelen İda ödevlerini yapmak için oturdu. Kumbara yapması, kütüphane kimlik kartı yapması gerekiyordu. Rulokat kutusundan kumbara yapabileceği fikini verdim. Yalnız bırakıp 'haydi yap' dediğimizde o işi bırakmak için elinden geleni yapıyor. Yanında oturdum bazen yönlendirdim o da bitirdi yapması gerekenleri. Hatta fazladan bana hediye olarak kitap ayracı bile yaptı:) Bir pazar daha bitti.
-Anneee ben harikayım değil mi?
- Aman oğlum, çok da alçak gönüllüsün kime çektin bilmem ki (babasına bakarak söylüyorum)
- Yunus Emre'ye :))))))
- Nasıl ya sen nereden biliyorsun ki? (eşime dönüp nereden biliyor Yunus Emre'yi?)
- Eee harikayım demiştim sana:)
Tabi ki babasıyla sohbetlerinden birinde geçmiş konusu.