enerji oyunları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
enerji oyunları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Eyl 2016

Enerji Oyunları - Theta Frekansı

Video açılmıyorsa tıklayın: https://youtu.be/LytMnGBp46Q


Beynin frekansları

Epsilon (Meta olarak isimlendiren kaynaklar da var):  0,1 - 0,5
1. Çok derin meditatif durum olduğu düşünülmekte
2. Astral seyahat deneyimleri, ruhsal seyahatlerin olduğu hal diye tanımlanır ancak net bilgi yoktur. Not: Konu ile ilgili kaynaklar kısıtlıdır ve bilimsel olmaktan uzaklar.

Delta: 0,5 - 3 Hz 
1. Uyku
2. Uykuda hipnoz
3. Anne karnı ve çocukluk döneminde bulunduğumuz frekans

Theta: 4 - 8 Hz 
1. Uyku öncesi beyindeki düşüncelerin çok yavaşladığı ve bittiği frekans
2. Fiziksel acı daha az hissedilir
3. Vücut ısısı dengelenir ve organlar daha rahat çalışır
4. Derin meditatif durumdur
5. Doğru kararlar almanızı sağlar
6. Davranışlarda ve alınan kararlarda dengelenme sağlar.
7. Yüksek bilinç ve diğer boyut enerjilerle iletişim kurulabilir
8. Mental mesajlar alınabilir (her boyuttan)
9. Kanallık yapılabilir
10. Bilinç altına ulaşılabilir ve programlanabilir
11. Uyumadan hipnoz hali
12. Stresi azaltır
13. Beyin eşitlenir ve vücuttan çok az enerji çeker

31 Ağu 2016

Enerji Oyunları - Karar Vermek

Video açılmıyorsa tıklayın: https://youtu.be/DQM6OY_AVhI

İnsan bir kez karar verince enerjisi ve tüm gücü bir çağlayan gibi karar verilen noktaya doğru coşkuyla akmaya başlar. Hiç kimsenin gözünden kaçmaz kararlı olanlar. Ne ailesi, ne çevresi ne de enerjiler. Artık herkes farkındadır. O, her kimse karar veren, artık başaracaktır! Bilinç altı dışında ona engel çıkaran fazla kimse kalmaz. Engel olanlar da bir süre sonra başarıyı alkışlamaya başlarlar. Herkesin takdirini toplamak değildir ancak, kararlı olanın amacı. Onu tatmin edecek olan tek bir gerçek kalır; hedefine ulaşmak!
Bilinç altının ise sorunu genelde hep aynı. Sizi emniyette tutmaya çalışmak. Çünkü mevcut durumunuz onun bildiği en güvenli alandır. Onun pek de umrunda değil dünyayı gezmek istemeniz, güzel bir arabaya binmek istemeniz ya da çok güzel bir kız ya da yakışıklı bir erkek arkadaş istemeniz. Tek derdi; "Size bir şey olmasın!" Çünkü siz dünayı gezerken başınıza gelecek güzel olaylarla ilgilenmez, onu başınıza gelebilecek olası kötü olaylar ilgilendirir. Size zarar gelebilecek kötü olaylar. İşte bu nedenle hep kötü senaryolar fısıldar kulağınıza, daha da yetmez onların bir anda hayalini görür vizyonunu alırsınız. Sizi içten içe korkutup eski kör noktaya geri sürüklemeye çalışır.
Yıllardır bu sesi bastırmak ya da o hayalleri görmemek için çok uğraştım ama sanırım durdurmanın bir yolu yok. Onlar oylece gelip gidiyor artık. Ben onlara rağmen devam etmeyi öğrendim. Bu arada onu kaale almadan da oluyormuş bunu anladım.
Kaç yüzyıldır insan oğlu hep bu nefsiyle uğraşıyor (egosu, bilinç altı ya da, nasıl derseniz deyin). Olmasaydı acaba gerçekten her birimiz kim bilir ne kadar çok gelişirdik. Mesela bir günlüğüne deneyin derim. O konuşup dursun içinizden, siz de seve seve gidip hayallerinizi yaşayın. Şok olup kalacak kenarda. Bilinç altı görünse eminim çok komik olurdu o durumda. Çünkü aslında hayal ettiğiniz her şeyi yapabilecek potansiyeldesiniz. Bir meditasyon sırasında duymuştum bu sözü. "Yapamayacağın hiç bir şeyi hayal edemezsin!" demişti yüksek benlik. Çok cesaretlendirici. İnsana çok daha büyük hayaller kurduruyor. Böyle olduğuna inanarak yaşamak kesinlikle daha keyifli.
Tabi insan yine kendi karar veriyor neye inanıp neye inanmayacağını ancak bir kez karar verince bilinç altının yapabileceği tek bir şey kalıyor o da uyum sağlamak.
Blokajlara bağlı olarak bazen sinir bozabiliyor bilinç altı. Bazen karar verdiğiniz noktada fazla duramıyorsunuz mesela, bir anda elinizden kaçırıyorsunuz o noktayı. Mesela para biriktirmeye çalışıyorsunuz. Biriktirdiğinizde onu gidip başka bir amaç için harcamak zorunda kalıyorsanız o zaman para ile ilgili inançlarınızı çalışmanız gerekecek, hatta başarı ile ilgili hatta hak etmekle ilgili...vs Bazen ulaştığın noktada bile blokajlar oluyor ve bütün bunlar yine bizim suçumuz değil. Çoğu toplum tarafından kullanılan deyimlerden oluyor. Şaka gibi ama bu çok doğru. Kişinin kendi algısının yanında bir de toplumsal algı ile edindiği blokajlar olabiliyor. Tüm bunları ise yaşamadan anlayamıyoruz. Bu nedenle insanlara sık sık artık okumayı bırakın ve şu hayatı yaşamaya başlayın diyorum. Kitaplarla aldığınız teknik bilgi uygulamalı bilgi olana dek yaşıyor sayılmazsınız. Kişisel gelişim kitapları da bir yere kadar. Bir kez uygulamaya başlarsanız o zaman eksikler nerede daha rahat anlarsınız. Kesinlikle karar verin ve artık yaşanılası hayatı yaşayın derim.
Keyifli dönüşümler...


20 Ağu 2016

Enerji Oyunları - Evet / Hayır

Video açılmıyorsa tıklayın: https://youtu.be/dP-kBJ2HswU

Evet ve Hayır deme hakları (özgür irade) doğuştan itibaren her insana verilmiştir ancak aileler ve toplum kuralları ile birlikte çocuklar yetişkin bir birey olana kadar bu haklar ellerinden alınma yolu ile bir çok yanlış inanç ve blokajı bilinç altlarına kaydederler. Sıklıkla sözel ya da fiziksel şiddete maruz kaldıklarını buluyorum bilinç altlarında insanların çocuklukta. Bu da büyüdüklerinde her şeye evet diyen robotlara çeviriyor insanları.
 Şiddet dışında duygusal baskı ile de hayır deme yetimizi kaybedebiliyoruz. Sevdiğimiz arkadaşımıza hayır yanıtı verince onun kırılacağını ve onu kaybedeceğimizi düşünürüz. Aslında bizi gerçekten seven biri haklarımızın da farkındadır ve hemen bir anda bizi silecek filan değildir. Siz hayır deme hakkınızı kullandınız diye sizinle olan derin dostluğunu bitirecek biri ile arkadaşsanız muhtemelen sizi üzerek bilinç altı beslenen biridir ve muhtemelen siz hayatınıza böyle birini hayır diyemediğiniz için çekmiş de olabilirsiniz. Hayır deme konusunda kendinizi geliştirdiğinizde sizin haklarınıza saygısızlık etme potansiyelinde olanlar da çevrenizden azalmaya başlayacaktır. Bir de kırılsalar bile, siz onlara dürüst olduğunuz için onlar da bir süre sonra size gelip dürüstçe size kırıldıklarını açıklayacaklardır. O zaman gerekli açıklamayı yapma hakkınız yine doğacaktır. Yok hiç bir şekilde geri gelmiyorsa zaten hayatınızdan çıkması isabet olmuştur. Çünkü bir kez doğru yerde evet ve doğru yerde hayır demeyi çözdüğünüzde bir daha eski halinize geri dönmek istemeyeceğinizden böyleleri de sizin hayatınızda yer edemeyecek. Merak etmeyin. Evren boşlukları sevmez. Mutlaka yerine size ve isteklerinize saygı duyan yeni dostlar hayatınıza girecektir.
Benim için Hayır demek zordu hep. Bunu kitaplardan okuyarak öğrendim bir zamanlar. Bazı kişisel gelişim kitaplarında bununla ilgili bilgilere ve tekniklere rastladığımda çok mutlu oluyordum. O sayfada günlerce durup satır satır ders çalışıyor ve uygulamayı öğrenmeye çalışıyordum. Bu şekilde bunu çocukların yürümeyi öğrendiği gibi adım adım, o satırları ezberleyerek öğrendim. Güncel hayatta her an karşıma evet ya da hayır demem gereken olaylar çıkıyordu. Hemen hayır diyordum bazen, bazense hemen evet. Bir türlü denge kuramıyordum. Hala daha iş yoğunluğundan ipleri elimden kaçırdığım oluyor. Önemli olan o günlerde bu tekniği uygulayarak kendimi geliştirmiş olmak ve artık hata yaptığımda hemen hatamı anlayabiliyorum. Bazen bu hataları telafi etme şansım oluyor bazense olmuyor. Yine de bu konuda çok başarısız sayılmam. Hatta fena değilim sanırım. Öyle hissediyorum.
Videoda anlattığım kadar zamanım olmuyor çoğu zaman dengelemeye. Sadece içimdeki hissi takip etmem yeterli oluyor artık. Özellikle bir hedefle yaşıyorsam o zaman bu evet hayır dengesini daha rahat kurabiliyorum. Örneğin akşama bir işim varsa davet eden bir arkadaşımı planımı söyleyerek reddedebiliyorum. Eğer yoksa da o zaman istiyor muyum diye bakıyorum. Çoğu zaman hayır demek isteme sebebim yorgun olmam olabiliyor mesela. Yoksa neden bir arkadaşımın görüşme isteğini reddedeyim ki. Ben de onlar için zaman ayırmayı çok seviyorum ama yorgunken birlikte oturup uyuklamanın bir anlamı da yok.
Bazen öyle oluyor ki sizden istenen şey başka biri için çok önemli oluyor ve sizin içinse hiç önemli olmuyor. Eğer yapmaya karar verirseniz istediklerinizi mutlaka baştan söyleyin ve mümkünse baştan almaya çalışın. Çünkü iş bittiğinde insanlar bazen birbirini atlatabiliyor! Bu insana müthiş bir kullanılma hissi de yükleyebiliyor ve insanlara olan inancını da düşürüyor. Eğer o kişi için o kadar önemi varsa o konunun, size istediğinizi vereceğinden emin olun. Sadece uzun vade sonra alma teklifi yapmayın. Bu bir yerde kendinizi sürekli sorguya çekmenize sebep oluyorsa; "Ben ne yaptım şimdi, yine mi kendimi kullandırdım, yine mi zamanımı boşuna harcadım ben..vs" sizin için yanlış bir yaklaşım olur. Sıklıkla kullanılıyormuş gibi hissediyorsanız kendinizi korumaya alın ve bir süre temkinli gidin. Ta ki bilinç altınız artık kullanılmadığınızdan emin olana kadar...

12 Ağu 2016

Enerji Oyunları - Denge Yasası

Video açılmıyorsa tıklayın: https://youtu.be/EtBdPqe0jY4

Denge yasasını anlamakta çok uzun zaman sorun yaşadım. Aslında sürekli bunu okuyup anlıyordum ancak hiç bilemezdim ki, sevgili egocuğum kendime haksızlık ettiğimde benim daha iyi bir insan olacağımı düşünüyormuş. Bunu anlamayı bir kaç gün önce başardım ancak en son dersi yabancı bir yaşam koçu verdi bana. Ondan öncesinde çok da zorlansam elimden geldiğince denge yasasını hayatımın her alanında korumaya çalışıyordum ancak bu sadece iç inancıma direnmekten başka bir şey değildi.
Bir kaç ay öncesinde yabancı ve çok ünlü bir yaşam koçunun bir röportajını dinlerken adam bir anda şöyle dedi; "Benim hayatımda bir mottom vardır; Ben her zaman aldıklarımdan daha fazla veririm!" Sonrasında içimdeki rahatlamayı size nasıl anlatsam. Yani dedim ki işte yahu, koskoca Amerika'nın en ünlü yaşam koçu bile bunu söylüyorsa ben neden kendimi frenleyip duruyorum. Sonunda başladım hoyratça önüme gelene Theta Healing terapileri ile yardım etmeye, evet evet bedava ya da onların canının istediği kadar indirim yaparak, kendimi hiç hesaba katmayarak. Bu bir kaç ay sürdü. Bu sürede param aynı kaldı, daha çok yoruldum ve bedava terapi yaptığım kişiler ve de indirim yaptıklarımda hiç bir ilerleme olmaz iken hakkım olan parayı indirim istemeden verenlerde harika gelişmeler oluyordu. Çok ilginç geldi bu. Böyle olmaması gerekiyordu. O Amerikalı ünlü yaşam koçu trilyonluk malikanede oturuyordu sonuçta canım. Onun hayatında her şey böylesine mükemmelken ben nerede hata yapıyordum acaba? Gizlediği bir şey olabilir miydi?
Tekrar bu yasayı hatırlatanlar girdi hayatıma bu sürede. Tekrar her şeyi konuştuk ve ben artık içsel olarak ne durumda olduğumu kas testi ile sorgulamaya başladım. Neydi ki benim bu karşılıksız yardım etmek istememle alakalı durumum?
Kas testinde bir kaç sorgulamadan sonra şunu buldum: "Karşılıksız yardım edersem iyi biriyimdir!"
Demek ki bilinç altımın bu yasadan hala haberi yoktu. Nasıl olsun ki? Bu kod orada durdukça yeni bir bilgiyi alacak durumda değildi kendisi.
Sonuç olarak kendimce bu kodu değiştirdim ve bu günlerde bir takım haksızlıklar denge bulmaya başladı. Ben öğrendim, şimdi sıra geldi öğrendiğimi uygulayabilme aşamasına. Zor olan her zaman uygulama gibi gelse de bu süreci keyifle geçirmeye niyet ediyorum.
Bunca yıldır içimde sadece iyilik hissi ile yaşadım şimdi adalet ve denge hissini nasıl adapte edeceğiz acaba? İnceden bir korku mu var sanki? Sanırım bu his üzerinde tekrar çalışmalıyım.
Sizlere bu defa yine keyifli dönüşümler diliyorum ancak bu defa kendinize karşı adil olmayı unutmadan!

5 Ağu 2016

Enerji Oyunları - Korku

Video açılmıyorsa tıklayın: https://youtu.be/DuGC_fcdsIM

Korkulu günler bir türlü geride kalamıyorken bu videoyu çekip anlatmak istedim ancak hala doğru bir fikir mi bilmiyorum çünkü toplumsal korku nedeni ile ciddi bir algı kapanması var insanlar arasında. Herkes herkesi yanlış anlıyor, yargılıyor, eleştiriyor, şikayet ediyor, kabalaşıyor, öfkeleniyor...vs Bir başka etki de konuşup dururken birden düşüncelerinizin kesilmesi. Yani korku ile birlikte nöronlar arasında bir iletişimsizlik olduğunu düşünüyorum. Yakınımdaki herkes ani unutkanlıktan şikayetçi bu günlerde.
Bunca karmaşık enerjinin arasında bildiğim neredeyse bütün meditatif teknikleri anlattım bu videoda ama yapan olur mu bilmem. Bu günlerde korku ile ilgili alınan terapi sayısı arttı ve genelde hepsi tek bir şey söyleyip duruyor danışanlarımdan: "Anlamsız, hayat anlamsız!"
Korku ile mutluluk yok olunca hayatın da bir anlamı kalmıyor ancak unutmayalım ki sadece hislerimiz değil düşüncelerimiz de çevremiz tarafından algılanıyor. Yani sadece korku hissini değil aklınızdan geçen her düşünce kopyalanıyor şu anda çünkü korku ile zihin devreden çıkınca insanlar bedenlerini bilinç altlarına teslim ediyor ve artık bilinç altı sadece algıladığı her şeyi düz ara kayıt etmeye başlıyor. Bildiğiniz çocuk beyni nasıl ki sünger gibi her şeyi çeker ve öğrenir, aynısı sürekli korkuya maruz kalanların bilinç altına da oluyor işte. Bu büyük bir tehlike ancak videoda tavsiye ettiğim minik tavsiyelerle artık toparlanma sağlayabilirsiniz. Artık diyorum, çünkü asıl korku anından hemen sonra tek yapabileceğiniz sadece nefes almak ve su içebilmekken sürekli korkuda zaman geçtikçe yavaş yavaş zihin devreye girmeye başlar ve artık daha bilinçli bir şekilde kendinize yardımcı olabilir konuma gelmiştir bedenimiz.
Meditatif tekniklere alışık olmayanlar denemek istemiyor ve saçma buluyor ancak tavsiyem bunu da evde huzurlu ortamda beyniniz theta ya da alfa frekansındayken uygulamanız. Bu seviyelere beyninizi düşürebilmek için 15dk boyunca gözlerinizi kapatın ve derin holistik nefesler alın. Sonrasında meditasyonlara geçebilirsiniz.
Daha kolay yöntem ise elbette terapilerle bilinç altını programlamak oluyor. Korkuyu kendinize hangi inanç ya da kalıplarla buldunuz bunu bulmalısınız. Bilinç altınızda bu konuda tarama yapmak için KÖK İNANÇLAR isimli iskelet videomu tavsiye ederim. İskelet diyorum çünkü orada önerdiğim teknikle her ama her konuda bilinç altında sorgulama yapabilirsiniz.
Korku ile ilgili inanç kalıplarınızı ise KAS TESTİ isimli videomla bilinç altınıza sorun. Videoda anlattığım soru ile başlayabilirsiniz:
1- Korkuyu seviyorum
2- Yaşamaktan korkuyorum
3- Ölmekten korkuyorum
gibi aklınıza gelen sorularla devam edin. Bilinç altınızın vereceği cevaplara bakarak kendinize mevcut korkunç durumu neden çektiğinizi bulabilirsiniz.
Ölüm korkusu en temel korkulardandır ancak buna ek olarak onun da altında bir takım dini korkular vardır. Cehennem korkusu, arafta kalma korkusu, karanlık korkusu, yalnızlık korkusu...vs
Bilinç altı bazen ölüm ve karanlık korkularını ya da yalnızlık ve ölümü eşleştirebiliyor, hatta üç korkuyu kavram olarak aynı saydığını da buldum terapilerimde. Bu ikisini ayırd edemiyor gibi düşünebilirsiniz. Bu durumda terapide öncelikle korkuların farkını bilinç altına yüklüyorum sonra da inanç değişikliklerini doğru inançları yanlışların yerine koyarak yapıyorum zaten standart olarak yaptığım gibi.
Şimdilik korkuya dair anlatmak istediklerim ve paylaşacaklarım bu kadar. Dilerim yararlı olur ve şu günlerde hepimiz merkezlenebiliriz. Hepimiz için güzel, güneşli, huzur ve barış dolu günler dilerim.

15 Tem 2016

Enerji Oyunları - Kas Testi

Video açılmıyorsa tıklayın: https://youtu.be/gWMnRUIahNw

Kas testi bilinç altından cevaplar alabileceğimiz bir testtir özetle. Kinesiyoloji hakkında sorgulama yaparsanız bu konu hakkında çok derin bilgiler var ancak benim uyguladığım bilinç altı programlama terapilerimde bu bilgilere hiç ihtiyaç yok aslında. Sadece merak edenlere minik bir not düşmek istedim.
Bilinç altı görünen bir alan olmadığı için kas testi ile sorularımıza aldığımız cevaplarla ilerliyoruz terapilerde. Bu cevaplar bize blokajın var olup olmadığını söylüyor genelde. Çünkü zaten kişi sorunu biliyor ama sorun kod olarak hangi kelime ile kodlu bilinç altında bunu terapistten ziyade kişinin kendisi biliyor çünkü her bilinç altı bireyin kendi kelimeleri ile kodlanıyor. Bireyler farklı kültürlerde farklı kelimeler kullanarak kendilerini ifade etmeyi öğreniyorlar ve terapist de danışanın kullandığı kelimeyi bilmezse bilinç altına ulaşamıyor. Bu nedenle terapi süresince eş anlamlı bir çok kelime sorgulanır. Mesela danışanlarımdan biri "kazık yemek" teriminin yerine "gol yemek" terimini kullanıp duruyordu. Gol yemeyi tanımladığında kazık yemek tanımından çok daha derin bir anlam taşıdığını buldum o kişi için ama aynı zamanda bilinç altı zaten kazık yemek kelimesine tepki vermiyordu. Yani bilinç altı tanımadığı terim ve kelimelerde tepkisiz kalır. Sorgulama başarısız olur anlayacağınız...
Bu kas testi ile yapılan çalışmada sorular genelde soru cümlesi halinde sorulmaz, videoda da anlattığım gibi pozitif ya da negatif anlamlar içeren cümleler kurarız ve bedenin hareketini bekleriz. Bu hareket bazılarında çok hızlı geliyorken bazılarında yavaş gelebilir. Bunun neden olduğunu henüz çözemedim ama kendimce bir istatistik tutuyorum ve genelde yaş ortalamasının bunu etkilediğini gördüm. Belki de refleks sistemini yöneten bilinç altı tepkileri tıpkı reflekslerin zamanla azalması gibi kas testinde de cevapları aksatıyordur. Tabi ki bu sadece bir tahmin. Belki de bununla ilgili bir araştırma yaparsam bulurum. Bulmaya niyet edeyim!
Dual kodlar: Bilinç altı aynı düşüncenin hem pozitif hem de negatif haline olumlu ya da olumsuz cevap veriyorsa burada oluşan ikili kod sistemine dual kod diyoruz. Dual kodlar bulununca terapide yine aynısını yapıyoruz yani yanlış olanı kaldırıp doğru olanı onun yerine kodluyoruz.
Sürekli değişen yanıtlar: Bilinç altı kas testine aynı soruya sık sık hem olumlu hem de olumsuz cevaplar buluyorsanız kararsızlık, çelişkili olmak ya da kendinizce bu kelimelerin eş anlamlıları gibi başka kelimelerle kodlanmış olabiliyor mesela tereddütlü olmak hatta karışık hissetmek gibi. Dil kültürünüz terapistten farklı ise size tavsiyem kendi kelimeleriniz kendinize saklamayın ve hemen terapist ile paylaşın. Muhtemelen size söylediği kod doğrudur ancak farklı bir kelime ile bilinç altınızda yer ediyordur.
Diğer kas testlerini uluslararası master eğitimci Anna Kitney'in, hemen aşağıda linkini verdiğim videosunda bulabilirsiniz. Kendisinin anlatım şekli ve üslubuna hayranım, eminim siz de çok seveceksiniz...
https://youtu.be/EmLdACZ7TKY

1 Tem 2016

Enerji Oyunları - Acı

Video açılmıyorsa buraya tıklayın: https://youtu.be/HR9CaJt3Od4

Sık sık acılar çeken bir ülkedeyiz. Acılar tam geçerken yeniden patlıyor bir yerlerden kan revan... Çünkü artık ne zaman acıyacak diye beklemeye başlamış gibiyiz. Artık acısız bir hayatın imkansız olduğunu düşündüğümüz bir noktadayız. Tam da bu yüzden bu videoyu çektim bu gün. Nasıl da içimizdeki korku dolu beklentileri gerçeğe, maddeye, realiteye döktüğümüzü anlatmaya çalıştım.

Çekim yasası diyor ki: Neyi hissedersen onu çekersin! (https://www.youtube.com/watch?v=Amg4aCIYE74 )
Odaklanmanın gücüne göre: Odak noktan neyse onu büyütürsün! (https://www.youtube.com/watch?v=fsiBKWquA7s)
Dualite: Hangi taraftaysan o taraftakiler seni sarar! (https://www.youtube.com/watch?v=5shcutLXBcM)
Aynalama: içindekiler dışına yansır! (https://www.youtube.com/watch?v=KNoS-tEIqNE)
Sebep sonuç yasası: Kalbine ne ektiysen, gerçeğinde onu biçersin! (https://www.youtube.com/watch?v=ZKCi9y5vYq4)

Çektiğim tüm videoların anlamlarını birleştirdiğimde hep aynı şeyi farklı kelimelerle söylediğimi buluyorum. Tek bir gerçeğe çıkıyor yol o da içimizden geçirdiğimiz her hissi ve kelimeyi kontrol etmek zorunda olduğumuz gerçeği.
Ancak iş acıya gelince önce onun dibine çöken, tortulaşan korkuları bulmaya çalışmalı. Her acı aslında gerçeğe dönüşen korkularımıza işaret eder. Artık korku ile yüzyüzeyizdir çünkü somutlaşmıştır. O zaman korkuları fark edersek onları bilinç altından kaldırabiliriz, bu hakkımız doğar. En azından bu mümkün bu zamanlarda. Öte yandan acı dolu olayı artık yarattığımızdan ilk yapmamız gereken ağlayıp acıları göz yaşı ile dökmektir.
Acılar hissedilir. Başka birini acı çekerken gördüğünüzde genelde hissederseniz. Hatta toplumsal acılarda, kilometrelerce ötede bir şehirde bir bomba patlasa da onun acısını bulunduğunuz yerden hissetmeniz mümkün hem de hiç haberleri izlemeden. Biz insanlar aslında sandığımızdan çok daha hassas varlıklarız. O kadar ki bu hassasiyet genelde bizlere hastalıklar olarak dönmekte. Fiziksel ya da psikolojik her hastalık bilinç altında uyuyan kök inançlara işaret veriyor ve malesef bazen o kökler karşımıza sarmaşık duvarlar örmeden onları göremiyoruz. O acılarla yüzyüze gelmemek için sigara, uyuşturucu, sakinleştirici, alkol gibi yöntemlerle bastırmaya çalışıyoruz acıları. Oysa her bir acı daha büyüğünü doğuruyor sebep olduğu kökleri çıkarmadıkça.
İnsanın bu denli hassas bir varlık olduğunu görünce hayatın yaratım terazisinin ne denli hassas olduğunu hissediyorum. O kadar hassas ki çekim yasası için bir gram umut bir gram korkuya kafa tutabiliyor ama çoğunluğun düşündüğü ve hissettiği kazanır toplumsal olaylarda. Ne kadar demokratikmiş doğa yasaları, ülkenin demokrasi anlayışından ne kadar uzak. Oysa bize kalsa biraz fazla torpili olanın dileği gerçekleşirdi öyle değil mi? Malesef yaradanın yasaları, ayakkabı kutuları içindeki paraya bakmıyor. Onlar sadece içimizdeki hislere, bilinç altımızdaki kayıtlara ve zihnimizdeki düşüncelerin senkronizasyonuna bakıyor. Hatta işin içinde bir de ruhumuzun yaşam görevi var ki onu hala hiç bir konuya dahil bile etmedim çünkü önce içimizdeki sorunları halletmeliyiz. Sonra zaten ruhumuz bizi gitmemiz gereken yere götürür...
Şimdi acıyı bastırmayı bırakın da oturup onunla muhasebe defterinizi çıkarın. Bakalım hangi gizli hesaplardaki korkular size / bize bu acıları getirdi?

24 Haz 2016

Enerji Oyunları - DNA Aktivasyonu


Beyinde yer alan, minik bir kozalağı andıran, pineal bezin ana hücre DNA'sının aktive olması ile doğmadan önce bildiklerinizin bir kısmını hatırlayıp hayatınıza engel olan o en derin kodlara ulaşabiliyoruz. DNA'daki yazılımda genetik kayıtların yanısıra kişinin aile geçmişi ya da geçmiş hayatları, hatta yaşam formunda olmayan geçmiş yaşamları, belki de benim gibi, Dünya'ya ait olmayan formlarının bile kayıtları vardır. Durun durun şunu teker teker söyleyeyim.
Yani diyorum ki içinizde sürüp giden yalnızlık hissi belki de insan olmadan önce bir yıldız ya da denizin dibince bir kum tanesi olduğunuzdandı, kim bilir. Aslında mümkün değil gibi görünse de ben terapilerimde bizzat bunları danışanlarımda görüyorum. İnsanları tanıdıkça onları daha çok seviyor ve daha da çok anlıyorum. Dahası artık deniz kenarındaki bir kum tanesi ya da bir yıldız benim için daha da özel oldular. Ne de olsa bir gün karşıma arkadaşım olarak çıkabilirler. Yine de böyle örnekler terapilerimde henüz çok fazla değil ancak bunlara raslamış olmak benim için mucize çünkü okuduğum kitaplarda (özellikle Dolores Cannon'un kitaplarında) bunlar anlatılıyordu. Dolores bir psikologdu ve ben hep yanına terapiye gelenlerin kafayı çizmiş olduklarını ve bu kitapların deli saçması olduğunu düşünüyordum. Ta ki bir gün ben geçmiş hayatlarımdan bazılarını görüp hatta insan olmadan önceki formumla bir rüyamda yüzleşene kadar.
Benim durumum terapi yaptığım kişilerden biraz farklıydı. Ben bu hatırlamaları bir terapistim olmadığından delta frekansında yapıyordum. Yatmadan önce sorularımı sorup rüyamda cevapları hatırlamaya bilincimi programlıyordum hala da yapıyorum. Bu öğrenilebilen bişey. Kolaylıkla uygulayabilirsiniz. Terapi yaptığım kişilerse theta frekansında bunları hatırlıyorlar. Yani uyumadan. Durum daha da ilginç hale geliyor bence. Yani insan artık kendi bilincini ya da başkasının bilincini uyumadan programlayabiliyor. Bu yaşadığım şey bana olağanüstü geliyor. Müthiş bir his bunun olabilirliğini bilmek.
Her şeyin ama her şeyin bir bilincinin olduğunu söylediğim bir videom vardı, ismi BİLİNÇ. İzlemenizi tavsiye ederim. Belki sorularınız biraz olsun cevap bulur.
Bütün bu sorular DNA aktivasyonundan sonra cevap buluveriyor ancak tek bir şeyi bilmek lazım o da sormayı bırakmamak. Bir videom daha vardı İSTEMEK (burda: http://www.lilibebek.com/2016/05/enerji-oyunlar-istemek.html) , size sürekli isteyin demiştim. Şimdi de diyorum ki sürekli soru sorun çünkü sormak, istemenin kardeşidir. Sormak, cevap istemektir! Ancak cevap geldiğinde hazır olmalısınız ve onu es geçmemelisiniz. Çünkü enerjilerin verdiği cevaplar çok nazik ve zariftir tabi siz de nazik ve kibar sorular sorduysanız.
Sorularınızı sorarken içinizde negatif hisler olmamasına dikkat edin. Negatif hislerle sorularınızın cevapları sizi üzecek derecede negatif gelebilir. Zoru sormanın da mı frekansı var diyorsanız, evet, onun da doğru frekansı var. Çünkü doğru frekansta soru sormazsanız cevaplar acıtıcı olabilir. Bu enerjiler çok güçlü olduğundan cevapları da çok hoyrat olabiliyor. Eğer soru sormaktan korkuyorsanız şunu deneyin; "Bütünün hayrınaysa.... ...neden oluyor bilmeme lütfen izin verilsin!" ya da "Eğer canımı acıtmadan, hiç kimseyi üzmeden ve kırmadan bana ........ sorumun cevabının verirseniz çok mutlu olurum!" gibi... Çocuksu saflık ve mütevazlikle sorularınızı sorun. Niyetiniz mutlaka saf olmalı sakın unutmayın.

17 Haz 2016

Enerji Oyunları - Eleştiri

 Video açılmıyorsa burayı tıklayın: https://youtu.be/wyTVeL6oIUQ

Bu hafta liseli bir izleyicime cevap vermeye kalkıştım ve buyurun başımdan geçenler.
Aslında niyetim, üniversite sınavına girme arifesinde olan çok genç bir izleyicimin annesinin eleştirilerine duyduğu derin üzüntüyü aşabilmesi için bir kaç taktik vermekken odak noktam eleştirilmek oluverdi birden. Tabi, odaklanmanın gücü isimli videomu izlediyseniz tahmin edersiniz ki odaklandığım şeyi yani eleştiri konusunu hayatımda büyütmeye başladım. Eleştiriler çok sert başladı ancak çok ilginç bir şey oldu, ki bu ilk defa da olmuyor! Daha önce de oldu diyorum yani. Videolarımın altına bırakılan hakaret içeren bir takım eleştiriler, aslında yorumları kontrol etmememe rağmen yorumların yanına yansımadı. Belki de yazanlar siliyordur yorumları yazınca, bilemem. Youtube'ta o kadar acemiyim ki gerçekten ne olduğunu anlayamıyorum. O yorumları sadece son zamanlarda gelen yorumlar sekmesinde buluyorum ancak cevap vermek üzere yoruma tıkladığımda videonun altında bulunmaları gerekiyorken yoklar. İşte buna diyorum ilk defa olmuyor bu. Daha önce de hakaret içerikli yorumlar panoya yansımadı yine oluyor. Neye inanıyorum biliyor musunuz? Kötü niyetlilerden beni bir şeylerin koruduğuna, mucizelere inanıyorum. İyi ki inanıyorum... İyi ki yansımıyorlar. Yoksa insan o kadar ağır eleştirilince sanırım kabalaşır, bu da dualiteye uymak, onun bir parçası olmak demek olur. Dualite ile ilgili videomu izlemediyseniz buradan ulaşabilirsiniz.
Haftanın devamında yine bir takım eleştiriler aldım ancak cevaplama zamanı bulup da fikirlerimi detaylıca paylaştığımda bu defa da kişinin eleştiri amacı gütmediğini, sadece kendini yanlış ifade ettiğini anlamış oldum. Yani bazen durum sizin eleştiriliyor olduğunuz değildir, bazen sizi eleştiriyor gibi görünen kişi aslında yeterli düzeyde kendini ifade edemediğinden, hassasiyet ve empati düzeylerimiz farklı olduğundan yanlış anlamalar da ortaya çıkabiliyor.
Eleştiriyi silah olarak kullananları da görüyorum. Şöyle ki, bir ortamda otorite kurabilmek adına önüne geleni horlayıp, aşağlayıp, eleştirerek kendi iktidarını ve otoritesini kabul ettirmeye çalışanlar da az değil. Öyle ki siz ona yaklaştığınız anda sizi eleştiri bombardımanın tutup siz ağzınızı açana kadar çoktan sizi haksız ve yetersiz görünen bir hale getirebiliyor bu tipler. Çevrenizde böyle biri varsa davranış modelini incelemeli ve iletişimde AYNALAMA dediğimiz teknikle cevap vermelisiniz. Yani onu ona yaşatın ki size ne yaptığını anlasın, davranışlarını kopyalayıp ona karşı kullanın yapabildiğiniz kadar. Muhtemelen en sevmediği karakter kendi karakteri gibi olanlardır. Eğer ona onu gösterirseniz öncelikle şaşıracak ve çok kızacaktır. Hala sizden açıklama bekliyorsa plan B'ye geçin. Ona ne yaptığınızı anlatın. Şöyle diyebilirsiniz:  "Şaşırdın mı yoksa? İşte sen bana böyle davranıyorsun!" deyip yüzündeki ifadenin tadını çıkarın. Belki de hala konuşmaya çalışacaktır. O zaman o kişi avuçlarınızdadır artık. Konuşmaya devam edin ve anlatımınızı tamamlayın. O ortamdaki herkesin bu tavırlarından bıkmış olduğunu ve insanları yıldırdığını bilmesinin zamanı gelmiştir.
Herkes, gelişmek ve değişmek isterse bir ikinci hakkı daha hak ediyor. Affedin ve istemişlerse onlara o hakkı verin...
Keyifli değişimler;)

10 Haz 2016

Enerji Oyunları - Meditasyon



Video açılmıyorsa buraya tıklayın: https://youtu.be/nHJ6mMxQegU

Meditasyon yapmaktan ne anladığımı anlattım bu videoda. İlk başlarda çok anlamsız bulduğum ve boş boş oturmak gibi gelen bu eylemle bir süre sonra bedenimi ve hislerimi tanımaya başlamıştım. Tıpkı videonun başındaki gibi oturarak meditasyon yapmak çok işe yarıyor ama her zaman böyle yaptığımı söyleyemeyeceğim. Bazen uzanıyorum ve sadece hayal kuruyorum. Bazen yürüyüş yaparken derin derin nefesler alarak içimdeki acelecilik hissini uzaklara gönderdiğimi hayal ediyorum. Niyet hep önemlidir diyorum ama burada o yürüyüşü yaparken net bir şekilde niyetimi belli etmiyorum yani net kelimelerle ne yapacağımı tanımlamıyorum sadece şöyle bir yürüyüp kafa dağıtmak yani odak noktamı negatiften pozitife çevirmek oluyor çoğu zaman. Ancak bu bile kendi başına bir programlama. Yani aslında kendi kendinizi programlamanız o kadar da zor bir şey değil bunu vurgulamaya çalışıyorum. Çoğunuz videoları izleyince ya da yazıları okuyunca "Zaten doğru yapıyormuşum!" diyor. Aslında evet, çoğu zaman içimizden geleni yaptığımızda doğruyu yapmış oluyoruz. Sorun o içimizden geleni yapmadığımızda oluşmaya başlıyor ya da içimizdeki sesleri karıştırdığımızda oluyor, egonun ve ruhun seslerini... Meditasyon bu iki sesi çok iyi tanımaya da yarıyor.
Meditasyon yapmak istemediğimde dikiş de dikiyorum bildiğiniz gibi. Yıllardır bu bloğu yazıyorum ve dikiş merakım sayesinde belki de çok zor zamanların üstesinden zevkle geldim. Herkesin kendini kaptırdığı bir hobisi olması gerektiğini sürekli vurguluyorum zaten ama konu meditasyon olunca bir kez daha yinelemekte fayda var. Hobi dediğiniz o iş aslında sizi hayata bağlayan, yeteneklerinizi materyal boyuta aktarmanıza yardımcı olan bir iş. Yetenekler ruhun dünyadaki yaşam görevine ulaşmak için seçmiş olduğu özel yöntemlerdir. Bu nedenle yetenekleri yolunda ilerleyenler belki zengin değil ama bereketli ve huzurlu bir hayata sahip olurlar. Sahip olmuyorlarsa işte orada yine blokajlar var demektir zaten. Çünkü bir kez yaşam görevinizin izlerini yakaladığınızda eşzamanlamaların, mucizelerin, hayallerinize hızlıca ulaşmaya başlamanın coşkusu sarar hayatınızı. Bu da meditasyonla bulunabiliyor pek tabi.
Hangi meditayon tekniği bana daha uygun diye soranlara da buradan cevap vereyim:
Sizin için en doğru olanı ancak siz bilebilirsiniz. Yapmanız gereken biraz da denemektir. Yani öyle ön yargılı yaklaşmaktansa biraz zaman ayırıp kendinizi keşfetmenin başka başka pencerelerini bulabilirsiniz. Kendiniz hakkında keşfettikleriniz inanın sizi hem çok şaşırtacak hem de çok heyecanlandıracak. En azından bende durum böyle olmuştu. Belki de kendimi farklı bir açıdan analiz etmekti beni heyecanlandıran... Zihnim beni hep mutsuz ve kötümser biri olarak tanıyordu. Oysa meditasyonlarla mutluluğu içimde kendiliğimden aktif etmeyi ve onu istediğim kadar benimle tutabilmeyi öğrendim. En güzeli de öfke ya da nefret gibi hisler varken bile sadece onları bırakmak istiyorum dediğimde iki dakika içinde bedenimden süzülüp gitmelerine şahit olmaktı. Genelde günlerce üzülürdüm haksızlığa uğrayınca. Meditasyonlar yapa yapa çok daha hızlı ve doğru kararlar alabilmeyi öğrendim. Haksızlıkları avantaj olarak görebilmeyi ve onların sonucunda hayatımı mucizevi bir şekilde dönüştürmeyi öğrendim. Çünkü bu hayat benimdi ve onunla oynamak da benim hakkımdı. Sadece istedim, denedim ve başardım. Başardıkça inancım güçlendi ve daha da fazlasını istemeye başladım. Oyun gibi... Sonra da daha fazlası geldi ama asla bir sonraki adım için programsız kalmadım. Çünkü gideceğim son noktayı bile programlamıştım. Sırası ile adım adım her planım çalışmakta ve yaşam artık istediğim gibi şekillenmekte. Çünkü coşku ile onun kontrolünü kendi ellerime aldım ve böyle sorumlulukların hepsini almak da hiç kötü değilmiş.
Bunların hepsini meditasyonlarla anladım. Anlamadığım yerlerde okudum. Okuduklarımı anlamayınca yine meditasyon yaptım. Gözlerim açıkken okuyarak, kapalıyken de meditasyonlarla öğreniyorum yetmiyor uyurken de öğreniyorum. Uyanış uzun bir süreç ve bir yerden başlamak gerekli. Siz hala denemediyseniz bence ufak ufak kendinize iyi bakmaya yani meditasyon yapmaya başlayın. Bence meditasyon kendine iyi bakmaktır.

3 Haz 2016

Enerji Oyunları - Kalbini Dinlemek

Video açılmıyorsa burayı tıkla: https://youtu.be/WkN-v7x3PoU

"Kalbini dinle, sana asla yalan söylemez!"
Çok sık duyduğumuz bu sözün somut olma olasılığını araştırdım geçen yıl. Bulduğum tek şey hislerimle konuştuğu oldu. Şimdilerde ise sık sık tekrar eden minik fısıltılar halinde konuşuyor bana kalbim. Biliyorum beni asla üzmeyeceğini. Attığım her adımda sadece onu kılavuz biliyorum. Egom korktukça daha da çok kalbimin isteklerinin peşine düşüyorum. Daha da çok sahipleniyorum o minik fısıltıları ve her minik fısıltı hayatıma minik bir mucize getiriyor. Artık hayatımda mucizeler olmayınca garip geliyor diyebilirim. Yani planlarım alt üst olacakken bile sadece kalbimin sesini dinliyorum ve rahatla ilerliyorum. Sonra bir bakıyorum ki ilahi planlama benim için her şeyi düşünmüş. Ben yine, millet güneş altında ter dökerken gölgede dondurmamı yudumlayan ballı velet oluyorum. Anlatabiliyor muyum ne denli keyifli oluyor kalbini dinlemeye başlayınca... Minicik anlar bile kocaman keyiflere dönüşebiliyor. 
Geçen hafta sonunda, gelen onca mail arasında boğulmuşken haftalık randevularımı planlamaya çalışıyordum theta healing seansları için. İçimden bir ses: "Salı ve çarşambayı boş bırak, boş bırak önemli işler var, önemli biri var boş bırak!" diye tekrarlayıp duruyordu. Onca iş arasında, üstelik çalışmaya en müsait olduğum günleri neden boş bırakayım ki diye düşünürken bir türlü randevuları o günlere veremedim gitti. Bir kişi salı günü aldığı randevuyu sabah saatlerinde almayı da tercih edince birden içim rahatladı. Hala neler olup bittiğini bilmiyordum ama salı sabahı Lili'nin sınıf annelerinin toplantısı çıktı okulda ve gitmek zorunda kaldım. Çarşamba içinse pek sevdiğim ve yardım etmeden bırakamayacağım bir arkadaşım aradı ve o aradığında da randevu talebinde bulununca birden içimden coşkulu bir akış başladı. Yani kalbim çarşamba günü için izin vermişti. O akış sanki bir tür çağlayan gibi. Kalbim sadece hislerle değil artık, fısıltılarla ve coşkularla konuşuyor bende. Ne de geç öğrendim onu dinlemeyi. 
Oysa üniversitede bana öğretilen mutlaka zekamla kararlar almam gerektiği idi! Şimdi okulda bana öğretilen bir çok kuralı silip atıyorum çöpe. Kalbimin sevmediği hiç bir kuralı tanımıyorum. Böylesi daha iyi. Bu şekilde hayat bir çağlayana dönüştü artık. Meğer böyle yaşamak ne zengin hissettiriyormuş. 
Videoda da dediğim gibi: Hayatınızın kaptanı bilinç altınız ve asistanı zihniniz olmasın, tam da o zaman hayat dolaşmış bir yumağa dönüşüyor. Kaptan kalbiniz olsun ve açtığı yolda nasıl ilerleyeceğinizi bırakın zihniniz bulsun. Çünkü kalbiniz doğruca beyninize mesaj verir ve kalpten zihne tıpkı beynin içinde olan nöronlar gibi binlerce nöron vardır. Kalbinizin manyetik alanı beyninizin manyetik alanından neredeyse 5000 kat daha fazla ise onun bildiklerine güvenin diyorum. O sizin için gözlerinizin görebildiğinden çok daha fazlasını görebiliyor ve beyninizin algılayabildiğinden çok daha fazlasını algılıyor. O kısık sese, minik fısıltılara güvenin!

Ekleme not: Videomda bahsettiğim nefes tekniğinin videosu burada, merak edenler deneyebilir. Bakalım siz de sorularınıza cevaplar alabilecek misiniz... ( https://www.youtube.com/watch?v=YEb-aHNxG3o&list=WL&index=29 )

27 May 2016

Enerji Oyunları - Dualite


Video açılmıyorsa buradan izleyebilirsiniz:  https://youtu.be/5shcutLXBcM

İnsan iyiliği ruhu ve kötülüğü de egosu ile yaratır. Çünkü bilinç altınız (egonuz) sizin kulağınıza sürekli yetersiz olduğunuzu, sürekli eksik bir şeylerinizin olduğunu, sürekli başaramayacağınızı fısıldayıp durur. Size bir sır vereyim mi, bazen iyiliği bile egomuzla yaratabiliyoruz. Çünkü bazen ego, iyilik yaparak tatmin olur ve insanların aciz olduklarını görüp onların kendisinin yardımına ihtiyacı oldukları ile tatmin yaşar! Sizin hiç, ekonomik durumunuz kötüyken size yardımcı olup duran, sizin ekonomik durumunuz iyileşince sizinle arası bozulan zengince bi arkadaşınız oldu mu? Bu verebileceğim örneklerden sadece bir tanesi...
Dualite, insan egosunu dinlemeyi ve ona uymayı bırakana kadar devam edecek insanoğlu için. Çünkü ruhumuz ışığı temsil ediyorsa, egomuz da karanlığı temsil ediyordur. Genelde insanlar, bilinç altlarındaki kısıtlı kaynak inancı ile hareket ederler. Savaşları doğuran inanç da kısıtlı kaynak inancının ta kendisidir zaten. Aman dünyada petrol rezervi biterse ne olur? Cevap veriyorum: suyla çalıştırılan araba üreten adamın, atölyesinde ölü bulunmasından sonra ilginç bir şekilde ortadan kaybolan araştırmaları bence ortaya çıkar, ya da dünyadaki binlerce dahiden biri çıkıp suyla giden arabayı yeniden icad eder? Hatta belki insanlar arabaya ihtiyaç duymayacağı bir döneme bile gelmiş olur. Kim bilir? Belki astral seyahat moda olur ileride, bırakırız makine ile uğraşmayı olmaz mı?
İçimizde korku olduğu sürece dualite devam edecek. Korku egonun konuşurken en sık kullandığı histir. Bilinç altınız korku yaratarak sizi bilinmeyenden hem de bilinmeyenin her türünden korumaya çalışmaktadır. Aç kalacağı korkusu ile insan hırsız olup hak yer hale gelir. Aşağılanacağı korkusu ile kendini çok başarılı gibi göstermeye çalışır ve bir sürü diploma ve sertifika peşine düşer, sonra gidip çok para kazanmaya çalışır ki kaliteli bir cep telefonu ve fiyakalı arabası olsun. Olsun ki dışarıdan bakan hiç küçümseyemesin. Onu diyordum, olduğunuz halde ne kadar başarılı olduğunuza inandığınız anda insanlar da size inanır. Siz kendi kalitenize inanırsanız artık insanlar bir takım egoistik durumların peşinde koşmamanızı anlamaya çalışır, sorgular ama eleştirmez. Sadece saf SİZ olmayı başardığınızda huzur içinde kendinizi en içten gülümsemenizle takdim edersiniz ve herkes de sizin gerçeğinize ayak uydurarak yarattığınız saf SİZe saygı duyar. Kendi içimizdeki savaşı bitirmeden dışarıdaki savaşı asla bitiremeyiz kabul edin.
Kendinizle küs iseniz, kendinizi affetmiyorsanız malesef kendi geleceğinizi içinizdeki savaşla yaratmaya başlamışsınızdır. Hiç bir şekilde yapmış olduğunuz hataların intikamını kendinizden sonsuza dek almaya çalışmayın. Sizin sebep sonuç yasasına göre yaratılmış ve ödemeniz gereken bir bedel vardır evet ama siz kendinizi affedebilirseniz ancak o zaman enerji regulasyonu sağlanacak ve işler sizin için yoluna girecektir. Affetmek şart dediğimde bunu sadece başkaları için demiyordum, kendiniz için de diyorum. Affetmediğiniz sürece egonuzun yönetimi altınızdasınız ve hala dualitenin karanlık kısmına takılı kalıyorsunuz. Zaten ya aydınlık kısmındasınızdır ya da karanlık kısmında. Ancak ruhuyla bir olmayı başaran oyunun kurallarını öğrenmiş olacak ve ancak kuralları öğrenen bu dualite sisteminden kurtulabilecek.
Artık keyifli oyunlar. Hayatı ciddiye almayın, çünkü ruhunuz hiç ama hiç ciddiye almıyor. Ne de olsa o sonsuz olan ve sadece var oluşu büyütmeye çalışandır, ego ise bedeniniz ölünce onunla birlikte yok olacak olan. Korkması gereken elbette egodur. Siz kimi dinleyeceğinizi ve kime benzemek istediğinizi seçin!

25 May 2016

500 Takipçi / Özel Hediye


Bu hediye sahibini bulmuş ve bahsi geçen video kanalımdan silinmiştir!
Kanalım takipçilerinden İbrahim AKIN theta healing terapisi ile blokajlarından arınacak. Kendisini şansı için tebrik ediyorum. Bir dahaki terapi hediyem için az daha sabır;)

Kanalımda yaptığım ilk yayınlarda her gelen izleyiciye evde OLEEEY çekiyordum.
Lili merakla bir gün; "Bakayım kaç takipçin oldu anne?" dedi ve telefonu elimden aldı.
"Sadece yirmibeş?" diye yüzüme garip garip baktı ve ekledi "Anne, milletin yirmibeşbin takipçisi var sen neyin kafasındasın yeaaaa?". "Takipçilerime laf etme sen!" diye payladım. "Onlar enerji oyunlarının farkında olanlar, onlardan çok yok dünyada zaten, yavaş yavaş çoğalacaklar ve bir gün herkes enerji oyunlarnının bir parçası olduğunu anlayacak!" dedim. Lili hala takip eden her kişiye tribünde gole sevinen seyirci gibi OLEEEY çekmeme garip garip bakıyor. Bir gün o da anlayacak;)
İşte o anlattığım zamanlarda, ilk videolarımı çekmeye başladığımda içimden minik bir hediye vermeyi dilemiştim. 500 takipçim olunca bir kişiye on-line theta healing terapisi hediye edecektim. "İstemek" isimli videomun kayıdını yaptığımda artık 500 kişiyi geçmiştik bile, zamanı gelmişti...

Şimdi siz de kanalımın takipçilerindenseniz, mail adresim lilitosuzy@gmail.com adresine 500 özel başlıklı bir mail yazarak içine adınızı soyadınızı ve takipçi youtube isminizi yazın.
 Mümkünse hangi konuyla ilgili çalışmak istediğinizi de ekleyin:
a) sağlık
b) para
c) kilo
d) aşk
yukardakilerden birini seçerek detayı maila ekleyebilirsiniz.
Bu haftasonu başvuranların listesini yaparak theta frekansında şanslı kişiyi meditasyonla seçmeyi planlıyorum. Bütünün hayrına, kime yardım etmem gerekiyorsa ona destek olmaya niyet ediyorum.
Dilerim hediyemi sevmişsinizdir;)  

20 May 2016

Enerji Oyunları - İstemek


Video açılmıyorsa burayı tıklayın: https://youtu.be/IEt_k14HH0I

"Çekim yasası maddeleri" isimli videomda (burada: https://youtu.be/Amg4aCIYE74 ) anlattığım üzere çekim yasası, isteme hissi ile harekete geçer. İstemeyi hızlandırmak için vizyonlarız, hayal ederiz, -mış gibi yaparız vs...
Mesela "Bilinç altı terapileri yapıyorum, blokajlarınızı kaldırıp istediğiniz şeylerin size daha hızlı gelmesini sağlayabilirsiniz!" diyorum ama şurası anlaşılmıyor sanırım İSTEDİĞİNİZ şeyler:) Yani siz istemeden gene hiç bir şey kendiliğinden olmuyor, ne olsun ki istemezsek? İstemeyi akıl bile edemediğimiz bir şey olduğunda ona; "şaşırtıcı bir şey oldu" denir, "istediğim şey oldu" denmez;) Çünkü ismememişizdir zaten!
Bana gelen sorularda: "Bilinç altı programlama terapisi alırsam her şey yoluna girer mi?" olarak gelen sorular o kadar fazla ki neredeyse her mailda bu soru var ancak cevap: HAYIR! Bilinç altının tümünü kaldırıp toptan yeni sürüm bir bilinç altı da koysan hiç bir şey sana kendiliğinden gelmez çünkü sen memur zihniyeti ile hayatta bir koltukta oturup pişen armudun ağzına düşmesini bekleyemezsin. Hala dünyada isek o zaman hala çekim yasası, hareket yasası, döngü yasası, sebep - sonuç yasası, ilahi zamanlama gibi kural ve yasalara tabiyiz. O halde her yasayı iyice tanırsak, bu boyutta istediklerimizi çabucak elde edebiliriz ve evet buna hakkımız var ama yine ne dedim ben? İSTEDİKLERİMİZİ dedim. Yani şu istemek ne ise onu iyice anlamalıyız ve bir an önce isteme hakkımızı kullanmaya başlamalıyız.
Bazen de ne istediğimizi bilmeyiz! O sorunun da cevabı videoda. Ne istediğini bilmiyorsan dostum, ne istemediğine bakarak kalbinin sana tuttuğu ışık yolunu görebilirsin. İstemediklerin sana iyi birer kılavuzdur aslında. İSTEMEDİKLERİN aslında İSTEKLERİNİN zıttıdır ya hani;) Toplamanın tersi çıkarma gibi.
Dünya işte binbir çelişki ile yaratılmış ilginç bir satranç ama bir kez işi çözdüğünüzde çığ gibi büyürsünüz ve önünüzde kimse duramaz oluyor. Hadi artık büyüyelim ve bir de bu oyunu isteme hakkımızı kullanarak oynayalım. Bize bu "istemeye hakkım yok" kodunu yükleyenleri de affedelim. Muhtemelen onlara da birisi bu hissi kodlamıştır.
Son olarak bir de:
Kimimiz deli gibi isteriz, aynı şeyi her dakika her saniye isteriz ve bir türlü olmaz! Onlara da tavsiyem bırakmayı öğrenin. Zaten çekim yasası maddeleri isimli videomda anlatıyorum ama ola ki henüz izlemediniz ve bu yazıya denk geldiniz, işte sizin için tekrar yazıyorum. Deli gibi istemek yaratıcı frekans değildir. Yaratıcı frekans huzur içinde, olacağından emin olarak istemektir.
Hep söylediğim gibi, fark ettiğiniz anda değiştirme hakkınız da doğar. Dilerim nerede eksik bir şey yaptığınızı anlarsınız.
Keyifli yaratımlar...

13 May 2016

Enerji Oyunları - Aynalama Tekniği


video açılmıyorsa link burada: https://www.youtube.com/watch?v=KNoS-tEIqNE

Videoda anlatılan aynalama tekniği iletişim metodu olarak öğretilen aynalama tekniği değildir. Bilinç altı blokajlarımı bulmaya çalışırken, bu arayış sürecini hızlandırmak için bulduğum bir tekniktir. Her ruh halinizde sizi engellemek için farklı engeller öne süren bilinç altınızı yakalamanız için önerdiğim bu teknikle her an her yerde size dair bir şeyler keşfedebilirsiniz. Ancak bazen bulduklarınız blokajlarınız değil sizin yanlış dış görünüş unsurlarınız olabiliyor. Olsun bu bile kar. İnsanların durup dururken sizin hakkınızda yanlış fikirlere kapılmasından iyidir. Tabi neden bahsettiğimi anlamak için önce videonun izlenmesi gerekiyor. İzlediyseniz kibir ve kaş muhabbetinden bahsediyorum evet:) Bazen aradığını bulamazsın dostum ama sana dair bir eksiği bulursun, o da kar.
Şimdi ise tekniği nasıl keşfettiğimi bulalım. Dedim ki, eğer çevrem çekim yasası ile kendime çektiklerimden ibaretse, bana beni en iyi çevrem aynalar! Aynalama tanımı da oradan çıktı. Sanki herkes, her şey, her durum beni bana anlatır varsayarak duyduklarım, anladıklarım ve hissettiklerimin üzerine gidiyorum bu teknikte. Bazen eleştiriler alıyorum, inceliyorum, hesaplaşıyorum, düzeltiyorum ve devam ediyorum. Bazense çok şey duyup sadece kötü hissediyorum. Neresinden tutarsanız tutun, değişmek isterseniz her başlangıç noktası mübah. Çünkü bilinç altı tek bir çizgi şeklinde değildir. Bir çeşit ağ gibidir ya da bir mandala da düşünebilirsiniz. Bu mandalanın bir tek motifini değiştirirseniz artık o mandala kendisi değildir. Artık ya eski deseni geri koyarsınız ya da tüm mandalayı yeni desene göre değiştirirsiniz. Seçim yine sizin. Yani kişisel değişimde bir tek adımla iş bitmiyor aksine sabır isteyen, tekrar isteyen bir süreç. Çünkü bilinç altı tekrarlarla yeni inanç ve hisleri sabitler ve oturtur.
Videoda anlattığım gibi ilk önce sözel ifadeler üzerinde çalışıp sonra işi hislerime getiriyorum. Belirli koşullarda ya da belirli toplumlarla birlikte iken hislerimi inceliyorum. Örneğin sahneye çıkmaktan korkar mısınız ya da rahatsız olur musunuz sahnede bulunmaktan? Ya o korku / rahatsızlık olmasa nasıl biri olurdunuz? Belki de başarılı olduğunuzda sahneye çıkmanız gerekecek diye bilinç altınız sizin başarılı olmanızı engelliyor olabilir mi? Yok artık demeyin, benim blokajlarımdan biri ile örnekliyorum yine. Çok uzaktan değil örneklerim, içimden içimden:)
Belki istediğiniz üniversite / iş yeri için yetersiz hissediyorsunuzdur. Sorun bakalım bilinç altınıza o üniversitede okuyanların kankası mıymış, nereden biliyormuş onların sizden zeki olduğunu ya da çalışkan olduğunu. Ha çalışkan değilseniz o başka ama yine de değişebilecek bir etken değil mi? Çalışmak sadece bir kararla değişir, oturur çalışırsın ve iş biter ama buna rağmen içinizdeki ses sizi ezmeye çalışıyorsa orada genel bir blokaj vardır görmelisiniz.
Bütün bu teknik aslında kendine karşı çok dürüst olmayı gerektiriyor. Aslında kişisel gelişimin tümünün temelinde kendine dürüst olmak var. Yani sizi her üzmek isteyenin eleştirisini dinleyip kendinizi üzün demiyorum aksine duyun, kale alın ama kendinizi suçlamadan objektif olmaya çalışarak. Çünkü belki de sizi yanlış anlamış ya da önyargılarıyla tartmış olabilirler. ne çok fazla kale alın ne de umursamaz olun. Tartın ve değiştirin, tartın ve işe yaramıyorsa gönderin bu kadar basit. Üzerinde gece gündüz durup vakit harcamaya gerek yok. Tıpkı sınav gibi. Fazla zamanımız yok ki zor soruda takılıp kalalım. Sonrakine geçin gitsin. Bir gün elbet o zor soruyla yeniden yüzleşeceksiniz ve belki o gün cevabı biliyor olacaksınız...
Keyifli değişimler!

6 May 2016

Enerji Oyunları - Uyanış



Çekim yasasını anlamakla bitse hayatı anlamak iyi ama bitmiyor. İnsan uyandıkça uyanıyor farklı farklı gerçeklere ve bu uyanış uzunca zaman alabiliyor.
Sanmayın ki uyananlar uyanamayanlardan farklı. Aslında uyananlar bile kimin ne kadar neye uyandığını tam olarak anlamıyor. Bu işin sınıfı yok ki sınava girip alasın ya da okulu yok ki kayıt olasın. Sadece bir anda hayatı başka görmeye başlarsın ve her şey bir anda enerji oyununa döner ya da sen buna hayatın akışına kendini bırakma da diyebilirsin.
 Yine de insan olduğun gerçeği hala duruyordur ortada yani enerji olduğunu anlamak hiç bir şeyi değiştirmiyor. Bilinç altınla ne kadar da mücadele edip onu yönetmeye çalışsan da bazen en mutlu olduğun anda bir de bakmışsın ki kucağına düşmüşsün. Hiç de uyandım ben artık bitti denilecek gibi değil işler. Uyanışta bir takım kurallar vardır ki bunlardan biri; "Bilgi sonsuzdur ve insan, kendi sonuna dek öğrenme şansına sahiptir". Bunu bildikten sonra başka bir şey konuşmaya gerek var mı?
Uyananlar gerçekten bilinç altları ile baş etmeyi öğrenebilenlerdir benim için. Yok baş etmeyi bilemeyenler her zaman duailiteye takılıp kalacaklardır. Dualite, yani videoda anlattığım gibi; iyi - kötü, alt - üst, başarılı - başarısız, eğitimli - cahil gibi sınıflandırmalar yaratıp bu kitleler arasındaki üstünlük yarışından asla kurtulamayanlara uyanış yaşamışlar diyemem. Sırf kitaplarda okuduğu bilgileri ezberlemiş iyi hatmetmiş diye insanlar uyanmış sayılmaz hele başkasından üstün hiç sayılmazlar. Uyanan biri asla egosu ile adımlar atmaz, atıyorsa uyanmamıştır! İyi bakın, insanların sadece egoları size kendilerinin ne kadar değerli, ehemmiyetli, önemli olduğunu vurgulamaya çalışıyordur fark edin. Yoksa çok derinde bir değersizlik hissi ve kendini ıspat çabası çığlık atıyordur içlerinde.
Uyananları ışığından tanıyabilirsiniz. Sizi çeken bir şeyler vardır onlarda. Kendinizi yanlarında iyi hissedersiniz, güvende ve sakin. Sizi anlayacaklarından eminsinizdir. Hatta siz konuşmadan önce kesinlikle sizi okumuşlardır. Anlayışlıdır onlar, dikkatlidirler ve size ikinci şansı her zaman verirler eğer onları incitmediyseniz çünkü insanın egosu, olan ve hata yapma potansiyeli olan bir yaratım olduğunu bilirler.
Bilmem çevrenizde var mı böylelerinden? Eğer varsa ışığı ile sizi de uyandıracaktır, etkisi altındasınızdır. Öyle yüksek mevkili işlerde aramayın, oralarda bulunmak zorunda değiller ama bir cümleleriyle sizi bütün gün düşünmek zorunda bırakabilirler... Siz de vay be dersiniz ya da belki de soruyu bile fark etmezsiniz. Odağınız nerede ise o olur yani kaçırmak, odaklanmamaktan olur.
Bu nedenle konrolün sizin elinizde olmasına dikkat edin, kontrol bilinç altında olduğu sürece yukarıda bahsettiğimden ve onu yaşayanlardan bihaber olacaksınız. Burada okusanız bile anlayacaksınız ancak ne olduğunu asla hissetmeyeceksiniz.
Son olarak yeni uyananlar ve bu videoya ya da yazıya ulaşanlar varsa onlara söyleyeceğim minik bir şey var: "GÜNAYDIN" ;)

29 Nis 2016

Enerji Oyunları - Madde ile Konuşma



Video açılmıyorsa bu linke tıkla: https://www.youtube.com/watch?v=97sYQ1DhIK0

 Sorun yaşadığınız madde ile konuşursanız belki de sizin onunla ilgili ne hissettiğinizi bulacaksınız. Belki de size neden onunla sorun yaşadığınızı anlatacak. Elbette burada konuşan maddenin kendisi değildir. Burada yanıtları veren bilinç altıdır. Bu teknikle onu oyuna getirip ağzından baklaları alabilirsiniz. Bazen zihniniz karışır sohbete, bazen yüksek benliğiniz ama siz hiç düşünmeyin kim konuşuyor diye çünkü bütün üzen, kalp kıran, aşağlayan, korkutan cevaplar bilinç altından gelir. Bilinç altını bu şekilde tanıyabilirsiniz konuşmanız arasında. O konuşunca kalbiniz sıkışır, kendinizi yetersiz hissedersiniz ya da feci bir biçimde başkasını kıskanırsınız. Yani genelde sizi negatif frekanslara iter. Kendinizi üzeceğiniz, kelebek gibi - uçuverecek gibi mutlu hissetmediğiniz hislere hapseder. Sürekli kör kuyunun dibinde hissetmek gibidir onu dinlemek!
 Madde ile sorun yaşamak deyince hemen örnekliyorum: 
1. Size ait olamayan o madde / obje ile konuşabilirsiniz (para, araba, hayalinizdeki ev...)
olmayan arabanızla olan sorununuzu anlamak için o karşınızdaymış gibi hayal ederek ona sorularınızı sorabilirsiniz.
2. Bir türlü bırakamadığınız maddeye de konuşabilirsiniz. Bağımlılıklarımız örneğin. Bilinç altında onlarla ilgili gizli kalmış çok detay var. Bazılarına bu şekilde de ulaşabilirsiniz.

Konuşmanızı not ettikten sonra bir de analiz etmeye oturuyorsunuz. Analiz aşamasında her kelimeyi  - cümleyi kaale alın. Satır aralarını iyi okuyun. Siz olsanız, size, sizin o maddeye konuştuğunuz gibi konuşsalar ne hissederdiniz? Burada öncelikle konuşmanız esnasında gayet, içinizden geleni konuşun ama artık analize oturduğunuzda bir ilişki danışmanı gibi olaya tepeden bakmaya çalışın. Sizin o madde ile olan iletişiminizi tarafsız bir gözle irdelemeniz gerekecek.
Bakalım hangi blokajlar yüzeye çıkacak?
Blokajlarınızı nasıl atacağınızı kök inançlar isimli videomda bulabilirsiniz. Eğer kendiniz zaman  kaybetmek istemiyorsanız seans talebinizi mail adresim lilitosuzy@gmail.com adresine alabilirim. Birlikte sağlıklı kodlar oluştururuz;)

 Bu videoda bahsettiğim "Madde ile Konuşma" geçen sene kış aylarındayken olmuştu ve ufak bir sorgulama ile bunu yazı olarak paylaştığım blog yayınımı buldum. Buradan , o zamanlarki ruh halimi ve madde ile muhabbetimin hatta düşüncelerimin geri kalanını okuyabilirsiniz! Daha fazlası da varmış meğer...


14 Nis 2016

Enerji Oyunları - Yükseliş


Video açılmazsa tıklayın: https://youtu.be/Dod0UnYC0qM
Bir fizikçi olan Winfried Otto Schumann, dünya frekansını 7.83hz olarak tanımlamış. Dünya frekansının düştüğü haberini ise geçen sene annemlere bi kahve içmek için uğradığımda, açık TRT kanallarından birinde haberlerde duymuştum. Dünyanın frekansı düşünce ne olur bilmiyorum ama bu hafta "Yükseliş'ten" bahsediyorum videomda.
Aslında geçen hafta anlatmalıydım ama bir türlü netleştiremedim, yükselen frekans hangisi? Eğer Dünya'nın frekansı düşüyorsa kiminki yükseliyor bir türlü anlamadım ve yine sordum yüksek bilince. Soru sorunca cevap bekler öğrenci... ve cevap bazen sonradan gelir. Bir hafta boyunca öyle insanlarla tanıştım ki gerçekten mucizelerin içinde yaşamak gibiydi. Tanıştığım herkes bir mucizeydi adeta. Hepsi özel yeteneklerini keşfetmeye başlamış insanlar. Kimisi yaratım gücünün yüksek olduğunu biliyor, kimisi insanların ışığını görüyor, kimisi şifalandırmak için gelmiş dünyaya, kimisi yardım etmek için... Herkes bir harikaydı. Neyin yükseldiğini anladım sonunda. Yükselen İNSANLIK'tı.
Etraf savaş içinde olsa da İNSAN bir şeylere uyanıyordu. İnsanlar artık birbirine değer vermenin, birbirine önem vermenin ne kadar önemli olduğunu biliyordu. İnsanlar artık kendi ışıklarını toplum baskılarıyla kapatmaktan bıkmıştı ve sadece kendileri olmak için adımlar atıyorlardı. Kendilerinin bütün mistik özelliklerine sahip çıkıyorlardı. Bu hafta çok öğreticiydi benim için ve sıra anlatmaya gelmişti.
Videomu çektikten sonra yazımı yazmaya oturdum. Videoda anlatırken hatırlayamadığım frekansı araştırırken fizikçi Schumann'ın adı ile karşılaşınca neyi hatırladım biliyor musunuz? Bazı rüyalarımı hatırladım. Belki hatırlarsınız instagram hesabım @Lilibebek 'te paylaşmıştım: "Rüyamda ne zaman uzayı görsem hep Schumann çalıyor...vs" diye yazmıştım. İnanamıyorum! Meğer dünyanın titreşim frekansını bulan kişinin ismi de Schumann. Bu iki Schumann farklı kişiler olabilir, benim için ilginç olan rüyalarımın benim dikkatimi bildiğim konularla gerçeğe çekmeye çalışıyor olması. Çünkü piyanist Schumann'ın kitabını 6 yaşımdan beri çalıyorum. Rüyalarım uzay diyor, evren diyor, frekans diyor. Her frekans bir ses diyor. Her gezegenin bir sesi var diyor. Kozmosun bir orkestrası var ve bütün bu gerçeğe entone ol diyor.
Ya da kısaca yine; TESADÜF YOKTUR! diyelim biz buna.

Yükseliş'ten ne çıkarımız olur diye düşünenlere cevap vereyim hemen. Videoda da paylaştığım gibi öncelikle yaratım hızımız artar. Yani artık git gide daha da hızlı hayal ettiklerimiz olmaya başlar. Bu bir yandan iyi ama bir yandan da dikkat edilmesi gereken bir durum. Eğer kötü düşünürseniz de çok daha çabuk kendinize negatif durumları çekeceksiniz. Dolayısı ile elinizdeki gücün kontrolünü ele alma zamanı. Doyasıya yaratım oyunları oynayın. Güzel şeyler hayal edin, hep bir şeyler isteyin ve yaratın. Size sürekli alışveriş sebepleri üretin demiyorum. Bazen "bir şey iste!" deyince hep materyal talepler anlaşılıyor ve bazıları "İstemem, her şeyim var!" diyebiliyor. O zaman maddi -  materyalist taleplerin dışına taşın. Hatta yardım edeceğiniz insanları talep edin, madem her şeyiniz var. Onlara bir yardım eli uzatın. Siz dilerseniz size yardım eden de, yardım isteyen de ayağınıza gelir. Enerjiler artık hızlı yaratımı gerçekleştiriyor. Kim bilir belki çoktan fark etmişsinizdir...

1 Nis 2016

Enerji Oyunları - Bilinç


Videoyu açamıyorsanız buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz: https://youtu.be/DGhsN8mkqz0

Çekim yasasını maddelediğim videoda size maddelerin birinde hayalinizi bırakmanız gerektiğinden bahsetmiştim. Tam da bırakamadığınız için o isteğimize kavuşamayacağımızı anlatmıştım. Bu videoda işte bu konuya biraz daha açıklık getirmiş oldum.
Hayallerinizle gerçekleri yaratırsınız diye okuduğunuzda buna ne kadar inanıyorsunuz bilmiyorum ama hayal etmediğinizde elde ettikleriniz sizin hiç bir zaman dikkatinizi çekmiyor bunu da kabul edin. Ya da bu da nerden çıktı deyip şaşırıyorsunuzdur. İşte siz varacağınız noktayı detaylıca hayal etmezseniz, sizin yerinize atladığınız detayları oluşturan bir sistem var diyorum. Bu sistem boşlukları sizin hislerinizle şekillendiriyor.
Diyelim ki bir araba istiyorsunuz. Aklınızdaki araba tanımı sadece bu kadarsa elinize ikinci el bir araba geçerse şaşırmayın. Belki de bir iş istiyorsunuz. İşte sadece bir iş isterseniz yine karşınıza pek de iç açıcı olmayan sonuçlar çıkabilir; Mesela evinize çok uzak bir iş ya da maaşınızın çok düşük olduğu bir iş gibi. Tanımınızı biraz daha genişletirseniz, kozmik data bankasında yapılan taramada size daha uygun bir iş ya da araba size gönderilebilir. Ne istediğinizi ne kadar iyi biliyorsanız o kadar iyi.
Öte yandan bütün bu tanımlamaları yaptıktan sonra ne yapmanız gerektiğini soran maillar alıyorum, işte cevaplarım:
1. Deli gibi mutlu olun
2. Yeni yetmeler gibi her şeyde gülecek bir şeyler bulun (kahkaha çekim yasasının sevdiği bir ses titreşimidir - her ses titreşimi de bir frekanstır, çekim yasası neyle çalışıyor sanıyorsun, mazotla değil herhalde;)
3. Bırakın nasıl bulacağınızı düşünüp durmayı eğer elinizden geleni yaptıysanız sıra yüksek bilinçte, bırakın size yeni fikirler ya da fırsatları getirsin, siz düşünüp durdukça işini elinden alıyorsunuz diye size çok bozulacak bir de triplere girecek "madem çok biliyorsun bul bakalım!" diye ve inanın düşünerek çözüm bulamayacaksınız.
4. Toplumsal bilince soru sorun ama cevabından hoşlanacağınız soruları sormaya özen gösterin örneğin: "Hayal ettiğim işe girmek ne kadar kolay olabilir ki?" düşünsene sordun ve yarın iştesin:D cevap geldi ve dedi ki " bu kadar kolay işte!"  "Ne kadar harika insanlarla aynı iş yerinde çalışabilirim ki?", "Ne kadar yüksek maaş alabilirim ki?", "Ne kadar konforlu bir arabam olabilir ki?", "Hayatım nasıl daha keyifli olabilir ki?" ve bu soru cümlelerini sorduktan sonra gelen cevapları bekleyin sadece. Emin olun cevap geldiğinde ağzınız kulaklarınıza varacak keyiften...
Örneğin, kendime iş kurmak için bir muhasebeciye ihtiyacım oldu. Muhasebeciyi buldum ama sonrasında başka bir işe girdi ve onu bulduğumu sandığım anda kaybettim. Sonra sordum "Doğru muhasebeciyi bulmam için kime danışmam gerekiyor olabilir ki? Onu bana gönder, lütfen!" dedikten biraz sonra bir tanıdığım beni aradı ve theta healing seansı istedi. Seansta ona tanıdığı ve güvendiği bir muhasebeci sordum ve hemen telefonunu verdi. Muhasebeci bana detaylıca bütün bilgileri verdi. Şimdi sadece bir kaç adımım kaldı iş kurmak için. Devam edebilmek için doğru soruları bulmam gerekiyor sadece belki de;)
5. Sorduğunuz sorunun cevabı olarak bir şeyler yapmanız gerektiği geldiyse, gidip onları yapmanız bir kuraldır unutmayın. Örneğin "Ne kadar kolay para kazanabilirim ki?" diye sordunuz ve yerde 1TL görürseniz o parayı eğilip almanız gerekiyor. Ancak sonrasında onu ne yaptığınıza dikkat edin. Onun haram olduğunu düşünüyorsanız Evrensel Bilinç sizi bir konuda uyarıyor; "Aslında çok kolay kazanırsın dostum ama kolay paranın haram olduğuna inanıyorsun!" Evrenin kurduğu cümleleri en az yedi kere düşünün. Her düşündüğünüzde farklı bir anlam bulmalısınız. Eğer yedi anlam bulamıyorsanız hala onun dilini tam olarak anlıyor sayılmazsınız. Yerde bulduğunuz sadece 1 lira olabilir ama onu size boşuna yollamamıştır. İşaret ettiklerini çözerseniz para akışı hızlıca hayatınızda olacaktır.
6. Dikkat edin, evrensel bilinç çok ama çok üstün bir bilinçtir. Cevapları bazen sizi sarsabilir. Kesinlikle canınızı acıtacak nitelikte cevapları size getirecek sorular sormayın. Örneğin: "Bu kadar çok zengin olsa, insan neye üzülür ki?" Bu soru sonucunda bir anda zengin olup sonra da kronik bir hastalığa yakalanırsanız şaşırmayın. Sordunuz, O da cevap veriyor! Ya da; " Bir kişi aldatıldığı halde nasıl olur da eşiyle birlikte olmaya devam eder?" Hmm çok zor bir soru değil, kendinize çektiğiniz gerçeği sakın görmediğinizi söylemeyin.
7. Eğer sorduğunuz sorunun cevabının sizi üzmesini istemiyorsanız soruyu sorarken mütevazilikle sorun ve şunu ekleyin; "Lütfen şefkatli anlat!"
Bu soruları bilinçsiz de sorduğumuzu fark etmişsinizdir. Eğer bu şekilde cümleler kuran bir uslubunuz varsa dilerim çekim yasasında yarattığınız yanlış mıknatıs etkisini fark etmişsinizdir.
İşte böylece videoda anlatamadıklarımın birazını daha anlatmış oldum. Yaşam koçluğunu yapmakta olduklarım ve maillarla soru soranlar bu hafta en fazla iş konusunda sorular sordular. Eminim çoğu cevaplar bulmuştur. Eğer anlaşılmayan bir şey varsa sormaktan çekinmeyin...
Keyifli yaratımlar!

25 Mar 2016

Enerji Oyunları - Odaklanmanın Gücü


Video açılmıyorsa buraya tıklayın: https://youtu.be/fsiBKWquA7s
Fazla kilolarından şikayetçi olanları alayım buraya bu hafta. Kilolarla ilgili blokajların yavaş yavaş bilinç altınızı nasıl ele geçirdiğini bilmek ister misiniz? Yaptığınız onca bikini diyetlerinin sonunda kış gelince aynı kiloları geri mi alıyorsunuz? Cevap veriyorum diyete odaklanırsanız daha çok kilo alırsınız:) Hobaaaaa... E canım aslında odak noktanız diyet mi bakın bakalım! Her gün aynada neye bakıyorsunuz? Efendim? Kilolarınıza mııı? Hm! Sizce kilolalırınıza bakarsanız neyi büyütmüş olursunuz? Cevap bile vermiyorum.
Bir de çekim yasası ters çalışıyor diyenler var. Mesela neyin olmasını istemiyorsan hayat sana onu verirmiş. Madalyonun tersi gibiymiş bu yasa. Yok efendim, çekim yasasının kontrast etkisiymiş. Yok mu arttıran...
Brak yaaa, mistik kelimelerle çok mu havalı oluyorsun? Madalyonlar, kontrastlar whooo hooo... Sen, kendi bedenini her aynanın karşısına geçtiğinde çirkin deyip küçümse, kilolu deyip hor gör, sonra da bekle bakalım güzelleşsin. Güzelleşmez! Hücrelerinin bir bilinçi olduğu gerçeğini kabul etmelisin. Bedeninin seni hissettiğini bilmelisin.
Acılar içinde kıvranıp yarın kalkınca mutlu çocuğu oynarsan buna hücrelerin bil bakalım neresi ile gülecek. Önce durumunu olduğu gibi kabul edeceksin. Sonrasında kendini değişmeye hazır hissettiğinde karşına doğru öğretmen çıkacak. Artık bu bir fitness antrenörü mü olur, diyetisyen mi olur, psikolog mu olur, yogi mi , kişisel gelişim uzmanı mı... Bilmiyorum. Sadece sen kendine en uygun yöntemi dile - olsun. Çekim yasası bununla ilgilenir.
Kendine değer vermeyi sana öğretecek kişiyi dile; O gelsin! Ancak bil ki çaresiz, uçurumun kenarında, bitik filan değilsin. Senin, çok derinlerde çok yakın bir dostun var sana el uzatmayı bekleyen. Onu fark etmeye odaklan. Otur ve gözlerini kapatıp, aynanın karşısında, derin nefesler al, o kişinin gelmesini bekle... Dinginleşince uyan, gözlerini açtığında o kişi aynanın karşısında olacak;) Söz!