Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Erkek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Erkek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Ocak 2014 Cumartesi

İNTİHAR-KARMA KARIŞIK-YALNIZLIK..

Bu ipi biz geçirdik senin boynuna ellerin bizdik..hepimiz suçluyuz.

Yazamadım çok istesem de ne diyeceğimi bilemedim.
Kader yazımı yazdığım günün akşamı 13/01/2013 Saat:16:00-17:00 civarı dayımın oğlu bu ipi
kendi elleriyle boğazına geçirmiş..dışarıdan görünen bir neden yok içinde nasıl bir kasırga vardı
bilemiyoruz ama çok sık son günlerde konuştuğu kişilere yalnızlıktan bahsetmiş ama kimse o
sessiz sakin güler yüzlü kişiden bunu beklemezdi..bizde bunu yapabilecek en son kişilerden
biriydi..ama tahmin ediyorum o içindeki hüznünü biz onunla kimse üzülmesin diye içimize attık
çok şeyi..Hiç ama hiç farketmedik bu dereceye geldiğini ki yanındakiler bile..bunu benden
beklerdim de senden değil be abim..kalabalık içinde yalnız kalmak..sürekli gülen insanların içindeki
hüzün..aslında en çok onlar acı çekiyor işte..İNSANLARI YALNIZLAŞTIRMAYIN.

-------

"Ve...
Bir gün herkes anlar, sevdiğinin kıymetini..
Ama gidince..
Ama bitince..
Ama ölünce..
Kısaca ; İş işten geçince..!"

-İş işten geçmesin sarılın sevdiklerinize işi gücü bırakın iş hep var engel olmasın birliktelikteki güzelliğe..

---------

"Yaşayabilsem diyordu ya da anlatabilsem, bir dinleyen olsa beni, bir bölüşen, bu kadar acı çekmezdim kuşkusuz...

N Bekiroğlu

-Bir Çığlıktı Yalnızlığım....Hepiniz mi Sağırdınız?....
-BELKİ DİYORDU BUNU SESSİZCE DUYMADIK, HEPİMİZ SAĞIRDIK.


---------

Ömür dediğin biraz kül biraz dumandır gönül ocağında...
Aşk tutuşturur, yılları ısıtır, yürek pişer aşkın narında..
Tecrübe düşer tabağına,söndürür hezeyanları,heyecanları... 
Geriye kalan ağarmış saçlardır tel tel...yani bir avuç kül...
Ecel üfler,savurur ebediyete...
Ocak da kor da kül de yalan olur musalla taşında...

-"Bu dünyada helalleşemedik orada halleşiriz."



Helalleşemedik (Betül Demir)

7 Ocak 2014 Salı

Bu ADAM benim BABAM

O Ses Türkiye yarışmasında Tamer "Bu Adam Benim Babam" şarkısını söylerken darma duman etti beni..
Bu ADAM da benim BABAM;
Grev zamanında işten çıkarıldıgında 'sırtımda taş taşır seni okuturum' diyen ADAM,
bu sözüyle üniversite hayalimi bir kenara bırakıp omuz omuz çalıştıgım ADAM,
erkenden büyümeme neden olan ADAM,
bana bir kez olsun el kaldırmayan tek bir tokat dahi atmayan ADAM,
'dayak eşege yakışır' diyen ADAM,
'benim kızım hep dogru yapar' diyen ADAM,
anadoluda yetişip benimle dügünlerde şıkır şıkır oynayan ADAM..
Rabbim saglık versin hep yanımızda olsunlar inşaAllah.Amin.
Ahiret alemine göçen tüm babalarımızıda rahmetle anıyorum.
Ve evet bu ADAM benim BABAM.


23 Kasım 2011 Çarşamba

Son durak kara toprak





Merhaba arkadaşlar,
Şu görmüş olduğunuz tabloya baktım baktım budur dedim..valla bu işte..
Ne için didinip yıpranıp üzülüp duruyorsak artık, elimizde kalacak bize ait olacak
tek şey bir avuç toprak işte..yok be bir avuç yetmez di mi saçma oldu bu :))

Neyse olaylar dün gelişti anlatayım hemen..
Şu linklere bir bakın lütfen ;
asosh yavrusunu kaybetmiş bir anne dua istiyor..sabır versin rabbim ona söylenecek bir şey yok :(
Sitare sevgimiz yani ondada 2 kötü haber var ve kendi içsel durumları..


Okudum okudum ağladım..dün tüm gün boyunca ağlaktım..ne o evet bende ağlayabiliyorum tabi
siz alıştınız benim kikirik hallerime di mi alın size bir gülücük daha :))

İçim öyle bir yandı ki anlatamam sızım sızım sızladı..sabah başlamıştı daha sıkıntılar benim için..

Bir arkadaş geldi dertlerini anlattı içini dökmek istedi dinledim ama yapabilecek hiç bir şeyim yoktu :(

Başka bir arkadaş geldi sonra dedim içimden bir şey var dediğim gibide çıktı o anlattı dinledim ama
sadece dinleyebildim çünkü kendisi dinlemiyor dinlese dediklerimi yapsa onun için yapılacak şeyler
mevcut..dik kafa hanımefendi ne yapalım :( Bazen birşeyler ters gidiyorsa kendini değiştirmek lazım
hanımefendi şimdi ki tutumundan farklı davranıp at tokatları bak nasıl düzeliyor herşey..

Ağladım ağladım ağladım..bütün gün dolmuşum anlatamam size canımın nasıl sıkıldığını..
Akşam oldu kızıma baktım ağladım..eşime baktım ağladım..onlar görmedi ama sırıtıp duruyordum yine :)
Annelerim babalarım geldi aklıma ağladım..sevdiklerimi kaybedeceği bir gün bu bir gerçek...

Tek gerçek ne biliyormusunuz..ağlasanda gülsende öleceksin..parası olanda ölüyor olmayanda..
Mutlu olanda ölüyor..olmayanda..bunun gibi bir sürü örnek sıralayabilirim ama sonuç ne olacak hep
aynı şey ÖLÜM..evet öleceğiz kimse kalmamış bu düyada di mi ama..o zaman ne yapıyoruz ;

Aldığımız her nefes için şükredip, keyfini çıkartmaya bakıyoruz..eğleşin arkadaşlar nereye gideceğimiz
belli ahada toprak altı söylüyorum dünya işine dalıp unutanlar için..boşuna kendinizi yıpratmayın..amaaa
ne zaman gideceğimiz belli değil..o yüzden sevdiklerimize bol bol sarılıp üzmüyoruz..kırmıyoruz..öpüşün
hadi bakim :)) bende sizleri öperim :))

Sağa döndüm olmadı soğa döndüm olmadı yatınca..dönüp durma be dedim başımı döndürdün deli
yum gözlerini gitcen işte başka çaresi yok düşünme fazla Candan abla ne demiş ;
DÜNYADA ÖLÜMDEN BAŞKASI YALAN..

Verende Allah alanda..bu can emanet bizde.

Ammada uzattım di mi böyleyim işte ben anlatmak istediğimi uzatırda uzatırım oysa ki şu tostu bir an
önce yayınlayayım ki sizde doyun acıktınız kesin aç kurtlar sizi :)) ben gidemde bir kaç kişiyi güldürem
malum beni bilen bilir büyük zevk alıyorum insanları mutlu edince :) aa durun yahu tostunuzu vermeden
sevgilerimi saygılarımıda şuracığa bırakayım 2 dakika daha aç kalıverin birşey olmaz :) daha bitmedi
sanki ammada duygusuzsun demek serbest şekerim takmıyorum işte "an"ın tadını çıkartıcam var mı
itirazı olan :) varsa tostumu yemeyin :) gittim gittim bir sürü işim var zati hadi size afiyet olsun :)

5 Eylül 2011 Pazartesi

KADINA ŞİDDETE HAYIR! / MİM


Sevgili  İlknur yani İçimizdeki Karnaval  bu konuyu  mim  haline getirmek istemişti,
o zaman haydi hanımlar konu ile ilgili düşüncelerinizi dile getiren yazılarınız gelsin..
Onların yerinde bizlerde olabilirdik..bizlerin şanslı olduğunu unutmamak gerekir demiş
ve eklemişti arkadaşım yazısının sonunda ; onlar için el ele olmaya varmısınız? diye..



Ben şiddetin her türlüsüne karşıyım acizlik başka birşey değil bu..
Kadına
Hayvana
Çocuğa
Doğaya
Erkeğe
Şiddet görmeyen mi var? ama işte en çok yaşayan malesef ki kadınlar..
Ciddi anlamda bizler çok şanslıyız..ben ki kendimi çok çok şanslı hissediyorum şu yaşıma
kadar tek bir tokat dahi yemedim..bu konuda arkadaşımın seri şeklinde yazılarını okumanız
gerekir diye düşünüyorum..ben sakin sakin yazamıyorum çok ağır olacak şimdi yazacaklarım
o yüzden susup sizlerin yazılarını okumak istiyorum.

Ve resimler konuşsun..















18 Temmuz 2011 Pazartesi

Duvar-Pınar Korkmaz

Kim ne yapmış bilmem ama Pınar ablam döktürmüş :) ve de çok doğru :)

Sevgisini belli edemeyenlere gelsin barim :) yoo o ben değilim bana bakmayın ben sevgimle boğarım :)

Duvar

“Ben duygularımı belli edemiyorum”

“Ben sevdiğimi şeyettiremiyorum, hımmm, şey, belli edemiyorum”

Nesin sen saksıdaki yüksük otu mu?

Kızınca belli ediyorsun…
Bozulursan belli ediyorsun…
Kıskanırsan belli ediyorsun…
İş sevgiye gelince duvar oluveriyorsun…

Duvar olarak kalmak kötüdür… Olduğun gibi kabul edildiğinde, herkes varlığını bilir de orada yokmuşsun gibi davranır… Çünkü duvarların kaderi budur ve zamanı gelince de yıkılmak tabi…

PINAR KORKMAZ

http://pinarkorkmaz.tumblr.com/page/3

27 Mayıs 2011 Cuma

Evli erkek ve kadınlar için önemli konular


Gözümüzün önünde dursun hatırlayalım hep..bakalım ne gibi konular önemliymiş görevmiş..


Evli Erkekler İçin Önemli Konular

Nafaka: Evli erkek, imkanları nisbetinde eşinin ve çocuklarının maddi ihtiyaçlarını karşılamakla, helal nafaka sağlamakla mükelleftir. Nafaka, yeme-içme, mesken, giyim gibi zaruri ihtiyaçlardır.

İyi geçinme: Erkek, hanımına karşı güler yüzlü, tatlı sözlü, iyi huylu olmalıdır. Kadını incitecek yersiz davranışlardan, kaba tavırlardan sakınmalıdır.


Sevgi ve bağlılık: Erkek, eşine karşı olan sevgisinde cömert olmalıdır. Ona karşı öyle samimi olmalı ki, kadın herkesten daha çok sevildiğini hissetsin. Ancak bu, her isteğini yerine getirmek anlamında değildir. Bazı istekler elbette gerçekleşmeyebilir.

Sohbet: Şartlar elverdikçe hanımıyla sohbet ve şakalar yapıp neşeli vakitler geçirmeyi sağlamak evliliğin tabii ihtiyaçlarındandır.

Nezaket: Kadın, eşi tarafından beğenilmeyi ister. Şaka dahi olsa kadın kötülenmemeli. Lüzumu yokken tenkit edilmemeli. Kadına değer verilmeli. Sık sık yaptıklarını takdir etmeli.


Sabır: Erkek, eşinin bazı hatalı sözleri ve davranışlarına karşı hemen öfkelenmemeli. Sinirlenip bağırmamalı. Kadın sinirlenmişse de, erkek sükûnetini korumalı.


Tedbir: Erkek, ailede kavga çıkarmaktan ve kadını dövmekten sakınmalı. Evlilik hayatının selameti için herkes çeşitli tedbirler alır. Fakat, basit kusurlar için kadını azarlamak yersizdir.


Hoşgörü: Eşinin bazı kusurlarını görmezden gelmeli. Olağan bir kusurdan dolayı da bir-iki günden fazla dargın durmamalı. Erkek, bazen de kusuru kendinde aramalı.


Yardım: Dışarıya dönük işler erkek tarafından görülmeli. Ev işlerinde de kadına yardımcı olmalı. Evdeki düzen ve temizliğe dikkat etmeli.


Eve bağlılık: Kadının hoşlandığı erkek, evine bağlı olan erkektir. Erkek, geceleri ihtiyaçtan fazla dışarıda kalmayıp evine dönmeli. İnsan aradığı saadeti, ancak evinde bulabilir.


Evli Kadınlar İçin Önemli Konular

Güler yüz: Kadın, erkeğine karşı güler yüzlü, tatlı sözlü olmaya çalışmalı. Kocasının iyiliklerine karşı teşekkür etmek de, güzel bir nezaket halidir.
 
İtaat: Kadın, eşinin meşru isteklerine itaat etmeli, sözlerini dinlemeli. Ancak haram işlemeye ve farzın terkine yönelik yersiz bir istek karşısında kimseye itaat gerekmez.

Ev idaresi: Ev idaresinde kadın lüks ve israftan kaçınmalı. Evdeki eşyaları temiz ve idareli kullanmalı. Ev masraflarında kadının savurganlığı iyi değildir. Tutumlu olması gerekir. Buna dikkat etmeyen aileler sıkıntıya düşerler.

İzin almak: Eşinden izinsiz ve lüzumsuz dışarılarda gezmekten kaçınmalıdır. Ancak ana-baba ve yakın akrabalar, lüzum ve ihtiyaç halinde izinsiz de olsa ziyaret edilebilir.

Süslenme: Kadın, evindeki süs ve giyimiyle erkeğine cazip görünebilmeli. Bu süslenme faydalı ve lüzumludur. Fakat kadın, sadece eşi için süslenmeli, dışarıya karşı değil!

Tenkitten çekinmek: Kadın, erkeğine karşı olur olmaz şeyler için tenkitte bulunmaktan ve ona emir verir gibi tavır almaktan sakınmalı. Hiç bir erkek, eşinin ona emir vermesinden hoşlanmaz.

Dedikodu: Bağırıp çağırmaktan, gevezelik etmekten, başkalarının dedikodusunu yapmaktan kadınlar titizlikle sakınmalı. Huzursuzlukların baş sebebi dildir, bunu unutmamalı.

Alaydan sakınmak: Kadın, şaka dahi olsa eşi ile alay etmemeli. Ona hakarette bulunmamalı. Hele bunu başkalarının yanında asla yapmamalı. Ayrıca ikide bir kendini ve sülalesini övmekten sakınmalı.

Şikayetci olmamak: Erkek eve döndüğü zaman kadın, bir takım sıkıntı ve şikayetleri öne sürerek huzur bozmaktan sakınmalı. Ailedeki kaynana kayınbaba ile de iyi geçinmelidir.

Engel çıkarmamak: Kadın, eşinin ilmi ve fikri çalışmalarına engel olmaktan sakınmalı. İlim ve fikir mesleğinde hizmet görenler, bunları evlilik h
ayatına feda edemezler.


-Semerkand dergisinden alıntıdır-

------------------------------------------------------------------------------------------------------
Not: Bu aralar baya gerginim tedirginlik endişe ne ararsanız var..31 Mayıs Buse'nin kontrolü yaklaştı..
dokunmayın bana modundayım..kusura bakmayın benimle ilgili sorunlar yaşarsanız..dua edin bol bol..
Hayırlı cumalar.

25 Mayıs 2011 Çarşamba

Elveda Hüzün / Hoşgeldin Hayat

-Bu yazıyı okuduğumda (sık sık okurum) eşim gelir aklıma..seviyorum aşkım seni :)


Elveda Hüzün / Hoşgeldin Hayat

“İsminin anlamını taşıyacak bir sıfat bulamadım. Üzgünüm “

Sen varlığıma umut saçan bir mürekkeptin ucundan hayat damlayan..Eteklerinden avuçlarıma salkım salkım dolan umuttun gözlerinde tazelenen. Sevda sığınağım, mutluluk sağanağım. Yılmaz fırtınalarıma göğüs geren dalgakıran yalnızlığım. İçi boş cümlelerime anlam katan kelime hazinem, mutluluk lehçem. Bilmediklerimin / Denklemlerin sende çözümlendiği tek bilinenim..Kan bürümüş çığlıklarıma diş bileyenim. Ezberim, tek dileğim. Yarılanmış bir ömre ilave edilen cansın ölgün alyuvarlarımda. Kırılmış sabahlarıma düşen çiğ tanesi. Kirli yüzüme aldırmaksızın bulut bulut yağan sevda mucizesi..Ketum dilimin sesli harfleri, karanlığımı ihbar eden aydınlığım..Yitirdiklerimden bile bir kazanç elde ettiren gülen yanım. Sırdaşım, sevda yoldaşım, ganimeti gülüşlerin olan tek savaşım..

Kökleri toprak olan bir adamın gökyüzüne uzanan ellerisin sen. Mesai sonrası yorgun sesimi nefesinle tazeleyen, sırtımda bir asalak gibi yaşayan hüznü hunharca hançerleyen. En temiz yanım, hüzün sirayet etmemiş yarınım. Sabahım, adı bende saklı sevda kahramanım. Tam bir payda olmanın en büyük hazzı, dibi tutmayan sorularımın tek cevabı, gönlümün ölüme sadece seninle olan sonsuz rızası.. Sen; adının sonrasına hiçbir sıfat yakıştıramadığım. Tüm alfabeyi dizlerimin önüne çöktürüp seni bir türlü anlatamadığım.

Hayattan alıntı yapabildiğim tek cümlem. Sevdikçe büyüyen, büyüdükçe çoğalan sonsuz özlem. Bir merhabanın, bir dilim sözün sende israf edilmediği, gülüşlerinin hiçbir mevsimle ödeştirilemediği bir mutluluk sağanağım.Umutla yoğrulup sevda fırınında harelenmiş sevda azığım. Monoton bir hayatın satır aralarına yönelmiş rengarenk düşlerim. Bozkır dudaklarımın denize kıyısı olan varlığım. Susmalarımda sevdaya çoğalan, nefes alışlarımda hüzne azalan en büyük bakiyem..Kıymetim, zenginliğim.

Sonsuzluğum..
Mutluluğum..
Umudum..

----

Biliyorum sana dair bir şeyler karaladım. Lakin hiçbir cümle yüreğinde taşıdığın sevdayı anlatacak büyüklükte değil..

Unutma;

Sen geldin / Sevdalandım.

Sen geldin / Umutlandım.

Sen geldin / Hayata Kök Saldım…

Velhasıl;

Elveda Hüzün / Hoşgeldin Hayat…

“ Sustum çünkü beni en iyi sen anlarsın “


08.10.2007

İsmail Sarıgene

5 Mayıs 2011 Perşembe

Hıdırellez dileklerim

Evet benim dileklerim bunlar :)

1-Buse'mizin kalbindeki delik kapansın.
2-Bir evimiz olsun.
3-Aşkıma iyi bir iş.
4-Bana iyi bir iş.
5-Parasız olmaz :)
6-Altın yükselişte biraz olsa iyi olur var da fazla mal göz çıkartmaz :))
7-Bu kadar paramız oluncek tatile çıkalım di mi :)
8-Hep incili yüzük istemişimdir o da olsa fena olmaz :)

Şimdi işin şakası bunlar(abarttım tabi )amma ve lakin olsada fena olmaz :)
En önemlisi Buse'miz için istediğim.
Sonra bir de evimiz olsa iyi olur :)
Bunun çıktısını aldım kırmızı kurdaleyle gül dalına bağlayacağım:)

Hepimizin dileklerinin hayırlısının olmasını diliyorum.

Sevgiler ;)

28 Nisan 2011 Perşembe

Babalar aslında en çok kızlarını severler...


Babalar aslında en çok kızlarını severler
Ama inanmaz kimse buna
“Yalan” derler“im...kansız” derler.
Her nedense kimse çıkıp da “neden?” demez.
Nedendir bilir misiniz?
Çünkü kız babası olmak,
Farklıdır, özeldir bambaşka bir duygusallık verir babalara
Hayatında hiç ağlamayan babalar bile kızlarını ellerine aldıklarında
Tutamazlar göz yaşlarını…
Ama bir taraftan da zordur kız babası olmak.
Bir kız iki evlat demektir.
İki canı birden sırtına yüklenmek demektir.
Çünkü biri iki yapan da kadındır, ikiyi üç yapan da…

Bunu bildiklerinden babalar,
Onların üzerlerine daha da titrerler.
Onlara her baktıklarında annelerini,
Bazen kırdıkları ama her şeye rağmen onları yetiştiren
Annelerini anımsarlar…

Ama bir yandan da koruma iç güdülerine yenilirler
Kızlarına hiçbir şey olmasın
Onlar hiç üzülmesin,
Gözlerinden bir damla yaş gelmesin isterler
O bir damla yaş için koca dünyayı yıkacak olurlar…

Ama bu sevgilerini,
bu bağlılıklarını,
Asla gösteremezler, utanırlar.
Çünkü baba demek; güçlü, çatık kaşlı olmak olarak öğretilmiştir
Onlara…

Gülümsemek isterler o güzel kızlarına gülümsemek…
Ama rolünün dışına çıktıklarını düşünüp
Dönerler eski çatık kaşlı, gergin suratlarına…
Bazen ağlamak isterler
Ama “Erkekler ağlamaz” denmiştir onlara
Yapamazlar bu yüzden saklarlar gözyaşlarını…

İşte böylece her şeyi içlerine atarlar
Kız babaları
Yansıtmazlar asla duygularını…

Ama dayanamazlar gece yarılarına
Ve giderler o güzel kızlarının tatlı şirin odalarına
Uzun uzun bakarlar yüzlerine
Ve bir kez daha hayran olurlar
O muhteşem güzelliklerine
Gündüzleri dokunamadıkları gözlerine, ellerine
Hiç bırakmayacakmış gibi dokunurlar
İçlerindeki duygunun gözyaşlarını boşaltırlar
Ve yavaşça güzel kızlarını öpüp
“İyi geceler” derler
Derinden derinden…

Eğer siz de bir sabah uyandığınızda yanağınızda
Bir damla gözyaşı hissederseniz
Bilin ki babanız o gece de sizi izlemiş
Ve en sonun da “iyi geceler” deyip gitmiştir…

-Alıntı-

-Çok hoşuma gitti paylaşayım dedim :)
-Canım babamın hiç şansı yoktu çünkü tekim ben malum :)
-Aşkımda kızımızı çok seviyor :)

21 Nisan 2011 Perşembe

Bir babanın anneleri kıskandıran itirafı



Elime alıp göğsüme yatırdığım şey, topu topu 51 santimetreydi. “İşte” dedim, kendi kendime “Hayal ettiğin şey bu”... Kafasını göğsüme yaslayıp, kımıl kımıl kımıldıyordu. O sırada başka bir faaliyet göstermemişti. Hatta bir süre sonra uyuyunca, kımıldanmaları da sona erdi. “Yaşıyor mu hala?” diye nefesini kontrol etme ihtiyacı duymuştum. Kızım ilk kez göğsümde uyuyordu. Uzun süredir baba olmayı hayal eden bir erkek olarak, hayallerimin gerçek olduğunu hissetmiştim, hatta emindim.


İtiraf edeyim, sonraları zaman zaman “ben bunu mu hayal ettim be?” dediğim zamanlar da oldu. Örneğin, hayal ettiğim şeyin gazını çıkartması için benim yardımıma da ihtiyacı yoktu (hatta gazı bile yoktu) ... Günde 20 kere altının değişmesi de gerekmiyordu. Hayallerimde uykusuzluktan gözlerimin yanması, neden ağladığını bilmediğin bir yaratığın ciyak ciyak kulaklarımı parçalaması ve benim bu duruma çare bulamamam, gibi bir durum hayallerimin hiç bir köşesinde yer almıyordu.


Mendebur, karımı da elimden almıştı. Ne zaman kafamı çevirsem annesinin memesinde “Cokur cokur” emiyordu... Emmediği zamanlarda ise gazını çıkartmak veya altını değiştirtmek için benim kucağıma geliyordu. Benim görevlerim bittiğinde, tekrar annesinin kucağına geçip, emmeye kaldığı yerden devam ediyordu. Tam karımla baş başa kaldım dediğim anlarda içerden “Haydi hemşerim acıktım!” veya “Altıma yaptım, ilgilenen yok mu?” anlamına gelen ciyaklamalar geliyordu. Eşim de “Hooop!” yavrusunun yanına tabii ki...


Ben, güzel bir ilişki yaşayan karımı ve kızımı dışarıdan seyrediyordum sadece... Ha, bir de onların ayak işlerini görüyordum, biteviye...


Evet anlamıştım artık “yalnızdım”!.. Bu iki kadın birlik olmuş, bana hayatımın kaç bucak olduğunu mahalle mahalle gösteriyorlardı. Baba olmak ne zordu be... “Kurduğun hayale bak, manyak herif” demiştim bir keresinde kendi kendime.


Üstelik bu küçük düşman(!) için kaygılanıyordum da... Kaygılanmak da öyle böyle değildi. Günümün büyük zamanını, onun geleceğini düşünerek, büyüyünce karşılaşacağı badireleri atlatmasını kolaylaştırmak için, baba olarak neler yapmam gerektiğini düşünerek geçiyordu. Daha kızım 1 yaşında bile değildi ve benim onun geleceğine katkılar yapmam gerekiyordu.


Baba olmanın keyifli yanlarını keşfettiğimde daha da acıdım kendime ve tüm babalara... İlk söylediği kelimenin “Baba” olması şeklinde gereksiz zaferlerin keyifleri veya hayatta kimseye yapamayacağım on bin tane şebeklikten sonra aldığım zoraki bir gülümsemeyle duyulan haz mıydı babalığın keyifli yanları yoksa... Allah’ım!..


HAYALLERİM BU MUYDU YAHU?

Derken kızım iki yaşlarına geldi. Ben bir süredir, her akşam ona masal anlatıyordum. En sevdiği masallar da içinde prenses ve prens olan masallardı. Ve o daima prensesle özdeşleştiriyordu kendisini. Ve bir gün o prensin kim olacağına da karar verdi: Prens bendim...


Bir anda prens olmak insana “Ne oldum?” durumu yaşatıyordu. Kızım beni “Perens” diye çağırıyordu artık. “Baba” dediğinde garipsemeye başlamıştım. Bununla birlikte, o günlere kadar en büyük müttefiği olan eşim de bir anda “Kötü cadı” pozisyonuna geçiş yapmıştı bile... Eee, her masalda bir de kötü karakter olmalı değil mi?


“SENİ SEVİYORUM BABACIĞIM!”

Vay be, baba olmak keyifli bir hal almaya başlıyordu galiba...


Birden, değişimler hızlanmaya başladı. Ufak ufak konuşmaların benim monoloğumdan çıkıp, sohbet haline gelmesi... Vizyona giren filmlere bakarken (isterse o hafta 8 Oscarlı bir film vizyona girmiş olsun) eğer bir çizgi film yoksa, canımın sıkılması... Uçurtma uçurmanın veya piknik yapmanın aslında çok da güzel aktiviteler olduğunun hatırlanması... Beraberce giyilecek kıyafetlere karar vermeler... Traş olurken kızımın “köpük operatörü” olarak bana yardım etmesi ve daha sonrasında öpücükleriyle kalite kontrolü yapıp, “Burada kalmış, burası batıyor” şeklinde rapor vermesi vs.vs.vs...

Bu yazı giderek kızımla ilgili yaşadığım güzelliklere doğru kayıyor galiba... Eyvah!.. Şimdi yer sınırlamasının ne kadar da can sıkıcı bir şey olduğunu anladım. Bu kadar kısa bir yerde ben nasıl baba olmanın ne kadar keyifli, ne kadar yeri doldurulamaz, ne kadar da “ne kadar bir şey” olduğunu anlatabilirim...

Kızım şu anda dört yaşında. En az 7-8 aydır hafta sonu sabahları elinde çorabı ve hırkasıyla odama gelip, beni uyandırıyor (güne güzel bir başlangıç)... Anneyi uyandırmamaya çalışarak salona geçiyoruz (parmak ucu modu)... O günkü kahvaltıda krep mi omlet mi yemek istediğini söylüyor (lezzet)... O yumurtaları kırıyor ve karıştırma işlerini hallediyor, ben de ateş gereken yerleri hallediyorum. Sofranın hazırlanması tamamen ortak (işbirliği)... Anneyi kaldırıp, hep beraber kahvaltımızı yapıyoruz (iyi koca ve iyi evlat)... Annenin yoğun çalışması gereken bir hafta sonu ise toplanması gereken masayı anneye bırakıp dışarı çıkıyoruz (uyanıklık)... Güzel bir tiyatro veya film bulup izliyoruz (sanatsal aktivite)... Karnımız acıkmışsa bir “bol kepçe aşevi” bulup, karnımızı doyuruyoruz (tutumluluk)... Gündüzü bir şekilde sonlandırıp evimize geri geliyoruz (kürkçü dükkanı)... Deliler gibi oyun oynuyoruz (dinlenme)... Annenin yaptığı süper leziz makarnalar eşliğinde, güzel bir çocuk filmi izleyip, koltukta uzanıyoruz (miskinlik)... Kızımın uyku saati geldiğinde odasına geçiyoruz ve ona bir hikaye kitabı okuyorum (edebiyat)... Uyku modundan çıkıp tekrar azma moduna geçme denemelerine, baba olarak karşı koymaya çalışıyorum (otorite denemesi)... En sonunda onu öpüp iyi geceler diliyorum. Ve beni yanaklarımdan öpüp üç kelime söylüyor: “Seni seviyorum babacığım”...


Evet sahiden de hayaller gerçek olmuyormuş. Çünkü, ben böyle güzel bir şeyi hayal etmeye bile cüret edemezdim...

-Çalıntıdır-

13 Nisan 2011 Çarşamba

Şarkımız


Benim eşimle şarkım ;


Candan Erçetin-Melek

Biliyorum
Sen bir meleksin
Bana yardım için gönderildin

Biliyorum
Sen bir meleksin
Zor günlerimde çıkageldin

Yüzümü güldürdün
Başımı döndürdün
Acımı dindirdin
Yolumdan çevirdin

Eğlendirdin
Sakinleştirdin
Ehlileştirdin
Ve daha bir sürü şey

Canım mısın sen
Benim misin
Her şeyim misin sen
Hoş geldin melek
Sefalar getirdin

Ya gelmeseydin
Yetişemeseydin
Beni bulamasaydın
Ne yapardım
Yarım kalırdım melek

Biliyorum
Sen bir meleksin
Seni sevmem için gönderildin

Biliyorum sen bir meleksin
Son demlerimde çıkageldin

Ya gelmeseydin
Yetişemeseydin
Beni bulamasaydın
Ne yapardım
Yarım kalırdım melek
Yanlış yapardım melek

Ve aslında Buse'nin adının Melek olmasınıda çok istemiştik ailede olduğu için sonra vazgeçtik :)

Bir de ;

Kayahan - 365 Gün
Düş Sokağı Sakinleri - Sevdan Bir Ateş
Soner Arıca - Seni Seviyorum
Ebru Gündeş - Sen Allah'ın Bir Lütfusun/Teşekkür Ederim
Burcu Güneş - Biz Aşkı Meleklerden Çaldık

bunlarıda dinlediğimde hep aklıma düşer sevdiceğim :)



Ya sizlerin şarkısı var mı? Hangi şarkı?


7 Nisan 2011 Perşembe

Kız babası olmak :)

Çok güldüm izlerken :)

Bizde şimdilik toka taç takıyoruz babamıza ileride ne olur bilemem :)


Bir de bu vardı :)


30 Mart 2011 Çarşamba

Eşim olma, karım ol!


Eşim olma, karım ol! Bakma daha ilkel durduğuna sen, ruhu vardır kelimelerin. “Karı-koca” “eş”ten daha çok şey anlatır. Hatta belki bize unutulmuş bir şeyi söyler.
Sahi, biliyor musun? Neden erkeğe “koca”, kadına da “onun karı” demiş eskiler?
       Eşim değil, karım ol! Kedilerin eşi olur, terliklerin de… İnsanın eşi olmaz. Bir ömür eşlik ediyor diye mi sevgiliye eş denir? Eşlik etmek yeter mi? Fazlasını beklemez mi insan yârinden? Kelimeleri yitirmeseydik anlardık belki, evlenecek erkeğe eskilerin neden ”koca” dediklerini. Çünkü “koca” bilge demektir, yüce demektir. Koca demek, dağ demektir. Ve ne kadar yüce olursa olsun, üstünde kar olmayan dağ eksiktir. Dağların yücesine kar yağar diye kadına da “kocanın karı” demişler. Bakma şimdi evlenenlerin “karı-koca” ilan edildiğine. “Koca ve onun karı” olmalıdır aslında. Yani yüce bir dağ olmalı adam. Kar gibi pak ve masum olmalı kadın. Örtmeli ve bir ömür, süsü olmalı dağın. Çünkü üşür tepesinde kar olmayan dağ, ne kadar yüce olursa olsun, yarım görünür…
        Eşim olma, karım ol! Bana benzemeye çalışma sakın. Bana benden lazım değil bir tane daha. Ama unutma ki sensiz yarımım. Her zaman söylemem, ama sen anla.
Eşim olma, karım ol! Beni tamamla…

Halil Çalışkan

19 Mart 2011 Cumartesi

AŞK ANCAK GELİNLİK GİYDİRİR

Sevgili Pınar Korkmaz canım ablam köşe yazısında bize yer vererek sürpriz yapmıştı :)
Buyrun o yazısı ;





Evlilik elbette birinin yanına sopa yutmuş gibi oturup, şaşkın bir yüz ifadesiyle “Evet, kabul ediyorum” cümlesinin söylenmesi ve ardından şık bir imzanın atılması değil. Her ne kadar herkese öyle görünse de ve her ne kadar herkes imza atınca işin bittiğini düşünse de…

Ben bu cümleleri yazarken kim bilir kaç kişi evlilik teklifi etti, kaç kişi evlilik teklifi aldı ve kim bilir kaç kişi evlendi… En kötüsü de kim bilir kaç kişi mutsuz evliliğin sürdüğü evlerde yaşamaya devam etti.

Evlilik üzerine binlerce kitap makale yazılsa da açıklanamayacak, kuralları kesin ve net belli olmayan, herkes için ayrı yaşantılar oluşturan bir kurum. Kurum gözüyle bakılması bile sevimsiz yapmaya yetiyor zaten. Hepimizin evliliği başka, birilerinin verdiği akıl bir diğerinin işine fazla yaramıyor o yüzden. Kadınlar ve erkekleri genelleme yaparak tek elden ve tek ağızdan tanımlayan zihniyet, her evliliği de aynı sanıyor ve büyük bir hataya düşüyor.

Neyse…

Geçelim.

Bir ömür boyunca başka birisiyle beraber yaşamayı ve başınıza gelebilecek tüm iyi ve kötü şeyleri birlikte karşılamayı kabul etmek evlilik. Bu sebepten iyi bir meslek, çok para, yakışıklı koca, güzel eş, akıllı ve gürbüz çocuklar evlilikleri yürütmeye yaramıyor ne yazık ki…

Birisi için “Ne olursa olsun” diyebilmek canı gönülden…

Zenginken, fakirken, sarhoşken ve sinirliyken onu hep aynı görmek…

Yanlış yaptığında da, doğruları sıraladığında da onu aynı şekilde sevmek, aynı şekilde sevebilmeyi göz almak…

Yanındakinin canını acıtmayacak kadar duyarlı olmak evlilik ve hatta tüm hayatının o olduğunu bilmek ya da anlayabilmek…

Güvenebilmek… Üzüntünü, sevincin anlattığında seninle aynı şeyleri hissettiğini bilmek, şefkatle sarabilmek, sarılabilmek, yanlış yaptığında yumuşacık bir elin seni tutup, kaldığın yerden çıkaracağını bilmek…

Herkese karşı tek olmak evlilik…

Birileri için bölünmek değil.

Ortak bir amacı paylaşabilmek nereden gelirse gelsin o iki kişi…

Bu yüzden zordur evlilik…

Birini kayıtsız şartsız sevmeyi kabullenmek çok zordur.

Kimi tek vücut olur yıllar boyunca, kimi o tek vücudu parçalar o yıllarda.

“Senin yanındayım” demenin en anlamlı yoludur aslında evlilik. “Hayatım boyunca senin yanında olmaya gönüllüyüm” demektir.

Bu içten gelen gönüllüğünün ömür boyunca devam etmesi için de kendini feda etmektir çoğu zaman…

Yıllarca süren her evlilik mutlu evlilik midir?

Hayır…

Dedim ya… Herkes ancak kendi bilir evliliğini. Beraber mi feda oldular, sadece biri mi feda etti kendini bu ancak gönüllerinin derinliklerinde anlaşılır.

Zordur işte evlilik…

Öyle dipsiz bir kuyudur ki, sonu ne olacak diye beklemekten tükenir ömür bazen…

Ben de şimdi gelin ve damada diyorum ki;

Hep böyle güzel bakacak kadar sabırlı olun birbirinize.

Bazen raydan çıkıverir hayat, sizin belirlediğiniz çizgide gitmez, o samanlıkları seyran eden sevginin bile güçsüz kaldığı anlarla tanışırsınız aniden, işte o zaman birinizin fedakârlığı seçeceği andır ve öyle önemlidir o an, hızlı ve doğru karar vermenizi gerektirir… İşte o anlarda kullanmak için akıl diliyorum size… Evlilikler için en az dilenen şeydir bu ama bence en önemlisidir.

Biriniz önden giderken, diğerinin mutlaka arkada olduğunu bilecek, hatta emin olacak kadar güven diliyorum yüreklerinize.

Yalnız olmanız gereken zamanları bilecek kadar güçlü sezgileriniz olsun ömür boyu.

Görünen ya da görünmeyen kimse olmasın aranızda.


Bugün birbirinize sıkı sıkı sarılan kollarınızdaki cesaret, en kötü anlarda terk etmesin sizi. Bazen insan ağlayarak da sarılmak zorunda kalır, unutmayın sakın bunu… Birbirinizin gözyaşını silmeniz gereken günler muhakkak gelecektir, hatta bazen birinizin ne olursa olsun, diğerinden daha güçlü olması gerekecektir.

Bunları da geçelim şimdi…

Şirinem benim!

Gözlerin hep gülsün böyle… İnsanın içini ısıtan sesin, gün gelsin bebeğinin kulağına ninni olsun… Mutluluğunuz yüzünüzden önce gönüllerinize yerleşsin, hem de temelli…

Ancak unutmaman gereken birçok şey var tabi…

Kocaya fazla yüz verilmeyecek.

En baştan temizliğin ince detayları kendisine öğretilecek. Mesela cam nasıl silinir… Hı?

Eve geç gelme durumları daha en baştan izin kâğıdı uygulamasıyla kontrol altına alınacak, her geç kaldığı dakika burnundan fitil fitil getirilecek.

Kirli çamaşır sepetinin yeri kendisine gösterilecek.

“Evin reisi kim?” sorusuna ilk günden cevap verilecek ve konu bir daha açılmayacak.

Disiplin ve otorite olacak. (Sen de tabi)

Çok yorulacaksın…

Bu yazıyı okuyanlar ve senin tarafından ciddiye alınmayacağını düşünerek yazdım elbet… Bana yarın azarlayan mailler gelmesin lütfen beyler tarafından… Şaka yapıyoruz burada. Evliliğe yeni başlamış genç insanlara “Ev İşletmesi” dersi verir gibi hissettim kendimi bir an ve çizgiyi değiştirdim.

Şirinem, evliliği yürütmek için aşktan daha büyük duygular lazım. Aşk falan derler, yalandır. Aşk gittikten sonra gözlerinizde daha fazla ışık kalacak, işte önemli olan da o. Sakın bunu unutma. Aşk sadece o gelinliği giyecek cesareti veriyor insana. (Yemin ederim bak!)

Seveceksin canı gönülden, her halini… Aynı evin içinde en sevimli ve en sevimsiz hallerinizi göreceksiniz birbirinizin… Ne kadar sevgi dolu, ne kadar sabırlı ve ne kadar cesaretli olursan emin ol, o kadar mutlu olacaksın.

Ben biliyorum ama sen çok mutlu olacaksın.

Gönlün gibi olacak hayatın.

Güzel ve duru…

Neyse… Geçelim bunları ve hayatın boyunca en çok duyacağın soruya gelelim.

Söyle bakalım, akşam ne yemek var?

11.10.2006
Pınar  Korkmaz


LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...