Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı
Kanser etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kanser etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
23 Kasım 2011 Çarşamba
Son durak kara toprak
Merhaba arkadaşlar,
Şu görmüş olduğunuz tabloya baktım baktım budur dedim..valla bu işte..
Ne için didinip yıpranıp üzülüp duruyorsak artık, elimizde kalacak bize ait olacak
tek şey bir avuç toprak işte..yok be bir avuç yetmez di mi saçma oldu bu :))
Neyse olaylar dün gelişti anlatayım hemen..
Şu linklere bir bakın lütfen ;
asosh yavrusunu kaybetmiş bir anne dua istiyor..sabır versin rabbim ona söylenecek bir şey yok :(
Sitare sevgimiz yani ondada 2 kötü haber var ve kendi içsel durumları..
Okudum okudum ağladım..dün tüm gün boyunca ağlaktım..ne o evet bende ağlayabiliyorum tabi
siz alıştınız benim kikirik hallerime di mi alın size bir gülücük daha :))
İçim öyle bir yandı ki anlatamam sızım sızım sızladı..sabah başlamıştı daha sıkıntılar benim için..
Bir arkadaş geldi dertlerini anlattı içini dökmek istedi dinledim ama yapabilecek hiç bir şeyim yoktu :(
Başka bir arkadaş geldi sonra dedim içimden bir şey var dediğim gibide çıktı o anlattı dinledim ama
sadece dinleyebildim çünkü kendisi dinlemiyor dinlese dediklerimi yapsa onun için yapılacak şeyler
mevcut..dik kafa hanımefendi ne yapalım :( Bazen birşeyler ters gidiyorsa kendini değiştirmek lazım
hanımefendi şimdi ki tutumundan farklı davranıp at tokatları bak nasıl düzeliyor herşey..
Ağladım ağladım ağladım..bütün gün dolmuşum anlatamam size canımın nasıl sıkıldığını..
Akşam oldu kızıma baktım ağladım..eşime baktım ağladım..onlar görmedi ama sırıtıp duruyordum yine :)
Annelerim babalarım geldi aklıma ağladım..sevdiklerimi kaybedeceği bir gün bu bir gerçek...
Tek gerçek ne biliyormusunuz..ağlasanda gülsende öleceksin..parası olanda ölüyor olmayanda..
Mutlu olanda ölüyor..olmayanda..bunun gibi bir sürü örnek sıralayabilirim ama sonuç ne olacak hep
aynı şey ÖLÜM..evet öleceğiz kimse kalmamış bu düyada di mi ama..o zaman ne yapıyoruz ;
Aldığımız her nefes için şükredip, keyfini çıkartmaya bakıyoruz..eğleşin arkadaşlar nereye gideceğimiz
belli ahada toprak altı söylüyorum dünya işine dalıp unutanlar için..boşuna kendinizi yıpratmayın..amaaa
ne zaman gideceğimiz belli değil..o yüzden sevdiklerimize bol bol sarılıp üzmüyoruz..kırmıyoruz..öpüşün
hadi bakim :)) bende sizleri öperim :))
Sağa döndüm olmadı soğa döndüm olmadı yatınca..dönüp durma be dedim başımı döndürdün deli
yum gözlerini gitcen işte başka çaresi yok düşünme fazla Candan abla ne demiş ;
DÜNYADA ÖLÜMDEN BAŞKASI YALAN..
Verende Allah alanda..bu can emanet bizde.
Ammada uzattım di mi böyleyim işte ben anlatmak istediğimi uzatırda uzatırım oysa ki şu tostu bir an
önce yayınlayayım ki sizde doyun acıktınız kesin aç kurtlar sizi :)) ben gidemde bir kaç kişiyi güldürem
malum beni bilen bilir büyük zevk alıyorum insanları mutlu edince :) aa durun yahu tostunuzu vermeden
sevgilerimi saygılarımıda şuracığa bırakayım 2 dakika daha aç kalıverin birşey olmaz :) daha bitmedi
sanki ammada duygusuzsun demek serbest şekerim takmıyorum işte "an"ın tadını çıkartıcam var mı
itirazı olan :) varsa tostumu yemeyin :) gittim gittim bir sürü işim var zati hadi size afiyet olsun :)
27 Haziran 2011 Pazartesi
Kanser ve Otto Warburg
SAĞLIKLA KALIN
Her doktor öğrenciliği sırasında Otto Warburg'un buluşunu öğrenir. 1930'lu yıllarda
Warburg kanserin en temel biyokimyasal sebebini, yani sağlıklı bir hücreyi kanser hücresinden ayıran şeyin ne olduğunu bulmuştur. Bu, o kadar önemli bir buluştur ki, Otto Warburg'a Nobel Ödülü kazandırmıştır. Otto Warburg'a göre kanserin bir temel sebebi vardır. Bu da, vücudun normal hücrelerinin oksijenli solunumunun, oksijensiz -anaerobik- hücre solunumuyla yer değiştirmesidir. Warburg'un buluşu bize başka neleri anlatmaktadır? Birincisi, kanser, normal hücrelerden çok farklı bir biçimde metabolize olmaktadır. Normal hücreler oksijene ihtiyaç duyar; kanser hücreleri oksijenden kaçınır. Hiperbarik oksijen terapisi alternatif kanser tedavisi uygulayan kliniklerde kullanılan bir yöntemdir. Bu buluşun bize anlattığı başka bir şey de, kanserin bir mayalanma (fermantasyon) süreciyle metabolize olduğudur. Kanserin metabolizması normal hücre metabolizmasından 8 kat daha büyüktür. Yukarıda söylediğimiz her şeyi birleştirirsek ortaya şu tablo çıkıyor: Vücut, kanseri beslemeye çalışırken mütemadiyen kapasitesinin üstünde çalışır. Kanser devamlı açlıktan ölmenin eşiğindedir ve vücuttan kendisini beslemesini talep etmektedir. Besin alımı kesilirse kanser açlıktan ölmeye başlar. Tabii kendisini beslemek için vücudun şeker üretmesini sağlayamazsa. .. Proteinlerden şeker.. Bu ziyan sendromuna kaşeksia (cachexia) denir. Kaşeksia vücudun proteinlerden (evet, doğru duydunuz, karbonhidratlardan veya yağlardan değil de, proteinlerden) "glükoneogenez" (yeniden glükoz yapımı) işlemiyle, şeker elde etmesidir. Bu şeker kanseri besler. Vücut sonunda, kanser hücresini beslemeye çalışırken kendisi açlık çeker. Şimdi, kanserin şekerle beslendiğini öğrenmişken, onu şekerle beslemek mantıklı geliyor mu size? Yani karbonhidratlardan zengin bir diyet uygulamak? Bugün, kansere karşı uygulanan bir çok besin terapisi mevcuttur (işe de yaramaktadırlar). Çünkü günün birinde birisi şeker ve kanser arasındaki bağlantıyı görmüştür. Bu terapilerde, karbonhidratlar bakımından zengin gıdalara izin verilmez. Terapilerin hiçbirinde şekere de izin verilmez çünkü şeker kanseri beslemektedir. Peki doktorunuz bu gerçekleri size neden söylemez? Kim bilir? Belki doktorunuz kanseri tedavi edecek kişinin siz değil, kendisi olduğunu düşünmektedir. Belki Otto Warburg'un buluşunu duymuştur ama geri kalan parçaları tamamlayamamıştır. Belki de beslenmeyle ilgili hiç bir şey öğrenmemiştir. Aslında 1978'e kadar ABD'nin resmi kuruluşlarından biri, beslenmenin kanserle bir ilgisi olmadığını iddia etmekteydi!! !! Kanser ve şeker bağlantısından haberdar olanlar ise, dikkate değer terapilerle ortaya çıktılar. Bunlardan biri 'Laetrile'dir. Kaşeksialı hastaların yüzde 50'den fazlasında glükoneogenez sürecini durduran hidrazin sülfat bunlardan bir diğeridir. Bugün, Minnesota Üniversitesi kemoterapi alanında bir "akıllı bomba" üzerinde çalışmaktadır. Akıllı bomba diyebileceğimiz ilacın üzerinde bir kaplama vardır. İlaç, vücutta oksijensiz bir bölge ile karşı karşıya geldiğinde bu aplamayı üzerinden atar. Kanseri yok etmek için kemoterapiyi serbest bırakır. Çünkü, vücutta oksijensiz tek alan, kanserli bölgedir. Kanser hücresini aç bırakmaya çalışan besin terapileri de vardır. Kanserin ne sevdiğini bilen hasta, bunları yemekten kaçınır.
Warburg kanserin en temel biyokimyasal sebebini, yani sağlıklı bir hücreyi kanser hücresinden ayıran şeyin ne olduğunu bulmuştur. Bu, o kadar önemli bir buluştur ki, Otto Warburg'a Nobel Ödülü kazandırmıştır. Otto Warburg'a göre kanserin bir temel sebebi vardır. Bu da, vücudun normal hücrelerinin oksijenli solunumunun, oksijensiz -anaerobik- hücre solunumuyla yer değiştirmesidir. Warburg'un buluşu bize başka neleri anlatmaktadır? Birincisi, kanser, normal hücrelerden çok farklı bir biçimde metabolize olmaktadır. Normal hücreler oksijene ihtiyaç duyar; kanser hücreleri oksijenden kaçınır. Hiperbarik oksijen terapisi alternatif kanser tedavisi uygulayan kliniklerde kullanılan bir yöntemdir. Bu buluşun bize anlattığı başka bir şey de, kanserin bir mayalanma (fermantasyon) süreciyle metabolize olduğudur. Kanserin metabolizması normal hücre metabolizmasından 8 kat daha büyüktür. Yukarıda söylediğimiz her şeyi birleştirirsek ortaya şu tablo çıkıyor: Vücut, kanseri beslemeye çalışırken mütemadiyen kapasitesinin üstünde çalışır. Kanser devamlı açlıktan ölmenin eşiğindedir ve vücuttan kendisini beslemesini talep etmektedir. Besin alımı kesilirse kanser açlıktan ölmeye başlar. Tabii kendisini beslemek için vücudun şeker üretmesini sağlayamazsa. .. Proteinlerden şeker.. Bu ziyan sendromuna kaşeksia (cachexia) denir. Kaşeksia vücudun proteinlerden (evet, doğru duydunuz, karbonhidratlardan veya yağlardan değil de, proteinlerden) "glükoneogenez" (yeniden glükoz yapımı) işlemiyle, şeker elde etmesidir. Bu şeker kanseri besler. Vücut sonunda, kanser hücresini beslemeye çalışırken kendisi açlık çeker. Şimdi, kanserin şekerle beslendiğini öğrenmişken, onu şekerle beslemek mantıklı geliyor mu size? Yani karbonhidratlardan zengin bir diyet uygulamak? Bugün, kansere karşı uygulanan bir çok besin terapisi mevcuttur (işe de yaramaktadırlar). Çünkü günün birinde birisi şeker ve kanser arasındaki bağlantıyı görmüştür. Bu terapilerde, karbonhidratlar bakımından zengin gıdalara izin verilmez. Terapilerin hiçbirinde şekere de izin verilmez çünkü şeker kanseri beslemektedir. Peki doktorunuz bu gerçekleri size neden söylemez? Kim bilir? Belki doktorunuz kanseri tedavi edecek kişinin siz değil, kendisi olduğunu düşünmektedir. Belki Otto Warburg'un buluşunu duymuştur ama geri kalan parçaları tamamlayamamıştır. Belki de beslenmeyle ilgili hiç bir şey öğrenmemiştir. Aslında 1978'e kadar ABD'nin resmi kuruluşlarından biri, beslenmenin kanserle bir ilgisi olmadığını iddia etmekteydi!! !! Kanser ve şeker bağlantısından haberdar olanlar ise, dikkate değer terapilerle ortaya çıktılar. Bunlardan biri 'Laetrile'dir. Kaşeksialı hastaların yüzde 50'den fazlasında glükoneogenez sürecini durduran hidrazin sülfat bunlardan bir diğeridir. Bugün, Minnesota Üniversitesi kemoterapi alanında bir "akıllı bomba" üzerinde çalışmaktadır. Akıllı bomba diyebileceğimiz ilacın üzerinde bir kaplama vardır. İlaç, vücutta oksijensiz bir bölge ile karşı karşıya geldiğinde bu aplamayı üzerinden atar. Kanseri yok etmek için kemoterapiyi serbest bırakır. Çünkü, vücutta oksijensiz tek alan, kanserli bölgedir. Kanser hücresini aç bırakmaya çalışan besin terapileri de vardır. Kanserin ne sevdiğini bilen hasta, bunları yemekten kaçınır.
Kanser, çiğ yiyeceklerdense, pişmiş yiyecekleri sever. Pişirme işlemi, besinlerdeki enzimleri ve vitaminleri yok etmektedir. Bir de, kanserin şeker sevdiğini aklınızdan çıkarmayın. Kanserinizi sevmiyorsanız, onu beslemeyin!
Şeker yerine tatlandırıcı kullanmak çözüm değil. Şeker yerine tatlandırıcı kullanmayı düşünüyorsanız, başka bir tuzağa düşmüş olursunuz. Tatlandırıcıların da vücuda ciddi zararları olduğu, yapılan araştırmalarla kanıtlandı. Örneğin, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), sakarin içeren her türlü gıda maddesinin üzerine "Sağlığa zararlıdır. Hayvanlar üzerinde yapılan testlerde kansere yol açmıştır." ibaresinin konmasını şart koştu. Aspartam ve sükraloz gibi diğer tatlandırıcılar da yan etkileri nedeniyle uzak durulması gereken gıdalar arasında. (Editörün notu: Ama maalesef hiç birinin üzerinde böyle bir ibare yok).
Kaynak: International Wellness Directory
Son iki yüzyıldır şeker tüketimi nasıl arttı?
İngiltere'de 1815'de 5 kg cıvarında olan kişi başına yıllık çay şekeri tüketimi 1970'de
Türkiye'deki durum da artık çok farklı değildir. Çocuğu ile büyüğü ile çılgınca şeker ve
beyaz un kullanılmaktadır. Bütün bu bilgiler kanserlerin niçin arttığını göz önüne
açıkça sermektedir.
Aşağıdaki tedbirlerle kanserlerin en az üçte ikisi önlenebilir;
* Un ve şekerden kaçınarak insülin direncini yenin.
* Hiçbir şekilde tatlandırıcı ve tatlandırıcı içeren 'light' hafif yiyecek ve içecek tüketmeyin.
* Katkı maddesi ilave edilmiş, paketlenmiş gıdaları yemeyin. Taş devri diyetini uygulayın.
* Bol taze sebze ve meyve yiyin.
* Yeterli omega-3 alın; ayçiçeği, mısır, soya, pamuk ve margarin gibi yağları diyetinizden çıkartın. Bunların yerine zeytinyağı ve doğal hayvani yağları (tereyağı, iç yağı ve kuyruk yağı) yiyin.
* Kefir, yoğurt, turşu, sirke, nar ekşisi ve boza gibi probiyotiklerden (faydalı mikroplar)
zengin gıdalarla beslenin.
* Özgür dolaşan hayvanların etini ve yumurtasını yiyin.
* Pastörize sütlerden mümkün olduğunca kaçının. Kutu sütü tüketmeyin.Mümkünse manda sütü kullanın. Süt yerine süt ürünlerini (yoğurt, peynir) tercih edin.
* Günde iki diş sarımsak ve/veya 1 baş kuru soğan tüketin.
* Günde 1-2 tatlı kaşığı zerdeçal tozu tüketin.
* Yeşil ve siyah çay tüketin (şekersiz!!!! ).
* Stresten uzak durun.
* İyi uyuyun.
* Çevresel toksinlerden ve sigaradan uzak durun.
* D vitamini düzeylerinizi yükseltmek için dengeli bir şekilde güneşlenin ya da D vitamini takviyesi alın.
* Yeteri derecede egzersiz yapın!!!!
* Aşırı alkol kullanmayın.
* İşlenmiş soya ürünü yemeyin.
* Yemekleri geleneksel yöntemler (buğulama, buharda pişirme) ile pişirin. Turbo fırınlar da kullanılabilir.
* Hızlı pişirme yöntemleri (mikrodalga gibi) besin kayıplarına yol açar; ayrıca kanserojen olabilirler !!!!
* Daha çok toprak (güveç), cam ya da kalaylı bakır kapları tercih edin. Emaye ve çelik tencere daha sonraki tercihlerdir.
* Teflon ve alüminyumu ise kesinlikle kullanmayın.
Prof. Dr. Ahmet AYDIN
İÜ Cerrahpaşa Tıp Fak.
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD
Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Başkanı
-İyi haftalar arkadaşlar hepinize..faydalı olur umarım..
17 Haziran 2011 Cuma
LİMON+SARIMSAK MUCİZESİ
-Yine bana maille geldi paylaşmak istedim biraz araştırınca değişik tariflerde çıkıyor bilginize.
Hayırlı cumalar.
Ülkü
--------------------------------------------------------------------------------------------------------
Gençlik iksiri
Bu iksiri ilk Rus doktorları bulmuş.
Neyi mi? Temmuz-Ağustos ayları arasında beyaz ve pembemsi renkli çiçekler açan, vatanı Orta Asya olan, eski Mısırlıların 3 bin yıl önce kullandıkları A,B1,C,E vitamini yüklü bir ecza deposunu yani; Sarımsak ya da Sarımsak(Allium sativum)’ı…
Babası yaşlıdır,göğüs ağrıları şiddetlenmiştir.Dört saat sürecek ameliyatı kaldıramaz gözüyle baktıkları için umutlarını kesmişlerdir ailecek…Bir arkadaşı “Ameliyat öncesi bir de bunu deneyin”der.Onlar da denerler…Babasının “koroner by-pass”ile üç damarı değişecekken bu İKSİR sayesinde %100 tıkalı olan damarları açılır…Doktorlar hayretlerini gizleyemezler!...
İşte o sihirli İKSİR’in karışımı ;
2 litre limon suyu , 40 diş orta boy soyulmuş ve ezilmiş sarımsak ağzı sıkı kapanan bir kavanoza koyup üzeri koyu renkli kağıt ve bezle kapatılır.normal oda sıcaklığında 25 gün boyunca her gün çalkalanarak saklanır.Sarımsaklar iyice eriyince 25 günün sonunda kavanozu açıp her sabah aç karnına yarım veya içilebiliyorsa bir çay bardağı içilir.kavanoz bitene kadar içilecek, kapağı hep kapalı olacak , içine asla su, şeker vb. karıştırılmayacak. Bu karışımı içtikten sonra en az yarım saat bir şey yiyip içilmeyecek… Yarım saat geçtikten sonra kahvaltı yapılacak. Mümkünse her sabah aynı saatlerde içilecek.
İKSİRİN YARARLARI :
-Tüm damar iltihaplarını (vaskulit) tedavi ediyor, tıkanan damarları açıyor,damar sertliğini ve hipertansiyonu önlüyor.
-Kolesterol ve lipiti düşürüyor,zararlı yağların yakılmasını sağlıyor,kilo verdiriyor,(bazal metabolizmayı hızlandırıp yağların yakılmasını sağladığı için iştahı da açıyor,bu dönemde diyete dikkat etmek gerekiyor!...)şekeri düşürüyor,pankreasın kendisini yenilemesini sağlıyor.
-Böbrek ve safra taşlarını eritiyor, idrar söktürüyor, vücuttaki şişkinlik ve tüm dokulardan ödemi kaldırıyor.
-Helycobacter pylori adlı ülser mikrobunu öldürerek mide ve oniki parmak bağırsağı ülserlerinin tedavisini yapıyor.
-Tüm romatizmal iltihabı önleyip, her türlü romatizmal ağrıları dindiriyor, kireçlenmeyi önlüyor, eklem düzeylerinin yenilenmesini sağlıyor, her türlü ağrıyı kesiyor.
-Beyin hücreleri ve tüm sinir sisteminin yenilenmesini sağlıyor, sinirdeki aksiyon potansiyelini düzenleyip ileri-refleks hızını arttırıyor,felçlere ve vertigoya fayda veriyor.
-Vücudun bağışıklık sistemini son derece kuvvetlendiriyor ve her türlü alerjiyi özellikle damarsal kökenli ve strese bağlı cilt alerjilerini kökünden kesiyor, kansere karşı tüm vücudu koruyor…
Evet ilk kez Rus doktorlarının bulduğu şimdi ABD’de uygulanmaya başlanan ve de tıpta devrim yaratacağı söylenen GENÇLİK İKSİRİ işte böyle bir şey… DENEMEKTE YARAR VAR….
Etiketler:
Bilgilendirme,
Genel,
Hastalık,
Kalp,
Kanser
15 Haziran 2011 Çarşamba
LİMON Kemoterapiden 10.000 kat daha güçlü
Aşağıda ki yazı maille geldi bana buyrun ;
HERKESE GÖNDERİN... ! ! ! |
Etiketler:
Bilgilendirme,
Doktor,
Genel,
Hastalık,
Kanser
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)