Denizden Gelenler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Denizden Gelenler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Mart 2017 Cuma

DENİZ ÜRÜNLERİ YAHNİSİ


Çok şanslı olduğumu kabul ediyorum. Yoo bu ukalalık değil kesinlikle, yanlış anlaşılmasın. Şanslıyım çünkü her şeyin en doğalına ve en tazesine kolaylıkla ulaşabiliyorum.Ve etrafımda hala ürettiğini paylaşmayı seven insanlar var. Bazı günler eve bereket yağıyor ve bunun için ne kadar teşekkür etsem az.Evet kesinlikle çok şanslıyım:)


Öyle kolaylıkla balıkhaneden, pazardan falan balık alınmaz bizim eve.Çünkü sevgili eşimcim gider denizden tutar gelir yiyeceğimiz balığı, kalamarı, sübyeyi ve bilimum deniz mahsulünü. Ehh arada bende onun gözetiminde yakalarım denizlerin kallavi balıklarından;)


Tutması ayrı yemesi ayrı bir keyiftir balığın, pişirmesi de bir o kadar kolay:) Sonrası tam bir şölen sofrası.Ne dersiniz geçelim mi artık tarife?


Malzemeler
- 1adet ( 1-1,5 kilo kadar) trança
- 2 adet kalamar 
- 2 adet kuru soğan
- 2 adet domates
- 3-5 adet yeşil biber
- 2 tane defne yaprağı
- tuz, karabiber, kırmızı biber
- 1/2 çay bardağı  zeytinyağı

Yapılışı
  1. Balığın pullarını kazıyın ve içini temizleyin.Porsiyon olacak şekilde ( 3-4 parça) dilimleyin.
  2. Temizlenmiş kalamarı 2-3 cm aralıklarla doğrayın.
  3. Tencerenin dibine yarım halka halinde doğradığınız soğanları yerleştirin.
  4. Soğanların üstüne balığı , balığın üstüne defne yapraklarını yerleştirin.
  5. Kabuklarını soyduğunuz domatesi halka halka doğrayıp balıkların üstüne dizin.
  6. İrice doğradığınız yeşil biberleri ve kalamarları da ekleyin.
  7. Baharatları ve zeytinyağını da ekleyip kısık ateşte 30 dk (kalamarlar ve balık yumuşayıncaya kadar) pişmeye bırakın.



İşte bu kadar basit ama inanılmaz lezzetli, suyuna ekmek banmalık yemeğiniz hazır.Lütfen deneyin , bu muhteşem lezzeti kaçırmayın.


Güzel geçsin hafta sonunuz ; güzel ve leziz.

Yazar H:GÜLHAN ÖZ ÖZER
 caferengigul.blogspot.com

12 Kasım 2014 Çarşamba

AHTAPOT SALATA


Balık restoranlarında yedikten sonra tadı damağınızda kalıyorsa bir de evde yapmayı denemelisiniz.Ben yemesini çok severim.Ama asıl onu alıp yıkaması, haşlaması ve sıyırması benim için tam bir mutluluk ritüelidir.Pişmeden önceki ipeksi dokusu muhteşemdir.Piştikten sonra tam tabiriyle, tereyağından kıl çeker gibi çekip çıkarırsınız o yumuşacık bacaklarını derisinden.Dedim ya benim için başlı başına bir keyif ahtapotla uğraşmak.


Fotoğrafta gördüğünüz henüz pişmemiş hali kendilerinin.Bu tarif için bize gereken temel malzeme ahtapot ve  haşlamak için su.Ahtapotu mümkünse çarpılmış almalısınız.Çünkü bu işlem hem ahtapotu yumuşatıyor, hem de pişme sırasında oluşacak köpüklenmeyi en aza indiriyor.


Şunun güzelliğine bakar mısınız.Vantuzları inci tanesi gibi dizilmemiş mi?Gelelim nasıl yapıldığına.Çarpılmış ahtapotu düdüklü tencereye yerleştirip üstünü geçmeyecek kadar su ekliyoruz.Düdüklü tencere pişirme süresini oldukça kısaltıyor.Normal bir tencerede 2-3 saat kadar haşlamanız gerekirken düdüklüde pimi çıktıktan sonra 30 dk yeterli oluyor.


30 dk'lık haşlama işleminin sonunda ahtapotun görüntüsü fotoğraftaki gibi oluyor.Aslında bu şekilde de yeniliyor.Ama biz ahtapotumuz biraz ılıyınca ( tamamen soğumamalı ) elimizle kırmızı, vantuzlu derisini sıyıracağız ki benim en sevdiğim işlemdir:)


Ahtapotun tüm derisini aynı şekilde sıyırarak beyaz etini ortaya çıkarıyoruz.Dilerseniz derisini az unlayarak kızartabilirsiniz.Pek lezzetli oluyor haberiniz olsun.


Ben rokayı çok yakıştırıyorum ahtapot salatasına.Servis yapacağınız tabağın altını roka yapraklarıyla kaplayın.Dilimlediğiniz ahtapotu zeytinyağı ve limonla harmanlayıp rokaların üstüne yerleştirin.Dilerseniz taze çekilmiş karabiber ekleyebilirsiniz.Ahtapot salatanız hazır.Afiyet olsun.

Yazar caferengigul.blogspot.com

19 Mart 2014 Çarşamba

HENNOZ KIZARTMA


Bazen kolaya kaçmak gerekir.Şöyle çabuk tarafından sofrayı kurup, günün yorgunluğunu atmak gerekir örneğin.İşte böyle zamanlarda balıktan ala yemek yoktur bence.


Salata da tamamsa  şölen tadında bir sofra hazır demektir.


Zat-ı şahanelerinin adı Hennoz ve bu fotoğrafta denizden yeni çıkmış halini görmektesiniz.Pullarını kazıyıp, karın altını temizleyin.Bu şekilde pişirmeye hazırlar.Biz fileto çıkarmayı tercih ettik, yerken uğraşmayalım diye:) Balıkların her iki tarafını eşit oranda mısır unu - beyaz un karışımına bulayıp zeytinyağında kızartıyoruz.İşte bu kadar basit.


Önce kokusu mest eder sizi sonra tadı.Bir lokma balıktan aldınız mı ...bir yudum da buz gibi rakınızdan; yorgunluk kaybolur gider bir bilinmeze doğru.Bir de şiir varsa ve Cemal Süreya ise:
  
"Öbür günler için bir şey diyemem,
rakı içtiğin gün ölmezsin."

diye fısıldar size her bir yudumda.
                                     

20 Şubat 2014 Perşembe

ADABEYİ ( LİPSOS ) YAHNİSİ

Bu güzellikler denizden tencereye hızlı bir yolculuk geçirdiler.Buzdolabına bile girmeden ocağa çevirdiler rotalarını.

Adabeyi...nasılda anlı şanlı bir isim değil mi? Öyle lezzetli bir balık ki ; tam adına layık.Balıkları yakalamak ve pişirmek eşimden , afiyetle yemesi ise benden:)


Balıkların pullarını ve içini temizleyin.Ancak dikenlerinden uzak durun.Çünkü kendileri birazcık zehirlidir.Ama pişince zehri kalmıyor telaşlanmayın.


Tencerenin dibini kaplayacak kadar soğanı daire şeklinde kesin.Biz 3 büyük boy soğan kullandık.Bu yemekte soğanı bol kullanmak önemli.Çünkü yemeğe güzel bir tatlılık veriyor.Balıkları soğanların üstüne yerleştirip karabiber, tuz, tatlı pul biber ekleyin.


Büyüklüğüne göre 1 ya da 2 adet domatesin kabuklarını soyun ve balıkların üzerine irice doğrayın.2 adet doğranmış yeşil biber, defne yaprağı ve birazda maydanoz ekleyip, bolca zeytinyağı gezdirdiyseniz tencerenin kapağını kapatıp kısık ateşte 20-30 dk pişmeye bırakabilirsiniz.


Süre sonunda böyle bir manzarayla karşılaşacaksınız, benden söylemesi.


Lezzeti garantili bu tarifi bence mutlaka ve hatta en kısa sürede denemelisiniz.Üstelik çok da pratik.


İlk lokmayı ağzınıza atıp tadına vardığınızda; işte bu "mutluluğun lezzet hali" diyeceğinize eminim.

NOT: Bu yazı benden balık tarifi bekleyen sevgili "Akdeniz Kızına" gitsin.
Yazar -caferengigul.blogspot.com

17 Ekim 2012 Çarşamba

AHTAPOTLU BULGUR PİLAVI

Ahtapot denizden yeni çıktı, taze mi taze...Bana da pişirmesi düştü.Hep haşlama yapacak değilim ya  bu seferde pilavını yapayım , bi değişiklik olsun değil mi:)

Malzemeler

- 1 adet ahtapot 
- 2 su bardağı bulgur
- 1/2 çay bardağı sıvı yağ
- 1 tatlı kaşığı tereyağı ( opsiyonel)
- karabiber, pul biber
- 2 su bardağı su


Yapılışı

  1. Ahtapotu ince ince doğrayın ve zeytinyağında soteleyin.Ahtapot epey su salacaktır ama pişerken de suyunu tamamen çekecektir.
  2. Ahtopotlar yumuşadığında bulgur ve tereyağını ilave edip kavurun.
  3. Baharatları ve suyu ekleyip tencerenin kapağını kapatın.Suyunu çekene kadar pişirin.Sıcak olarak servis yapın.Afiyet olsun.
Not: Bu tarifte tuz kullanmayın, çünkü ahtapot yeterince tuzlu.Ahtapotun yumuşak olması için yakalandıktan sonra mutlaka çarpılması gerekir.Dondurucuya atıp bekletmeninde etini yumuşattığı söylensede ben pek memnun kalmadım.

Yazar caferengigul.blogspot.com

23 Mayıs 2012 Çarşamba

PALAMUT ŞİŞ

Şimdi, şu anda, yazıya başlarken, neden balığın denizden çıkmış halini fotoğraflamadım diye hayıflanıyorum doğrusu.Bu balık ağlara takılmış ve yakalayan kardeş bizimle paylaşmayı uygun bulmuş.Ne enfes bir hediye.Çünkü bu palamut; beyaz palamut:) Yani...bence...palamutların kralı.

Palamutu fileto hazırlayıp, irice küpler halinde doğradık.



Sonra sakız ağacı dallarından hazırlamış olduğumuz şişlere dizdik.


Mangalı yakıp, şişleri üzerine yerleştirdik.


Onlar pişerken domates, soğan ve maydanozu doğradık.


Genişçe bir tabakta balıklarla harmanladık.En âlâsından zeytinyağı ve dalından kopardığımız limonla yemeğimizi tamamladık.


Eh yanına rakıyı arkadaş etmeseydik hem Bodrum küserdi bize , hem de palamut.Lezzete ve sağlığa deyip; happur huppur, happur huppur ( minyatür hanımın tabiri) yedik afiyetle.Bu güzelim manzara eşliğinde.


NOT: Yazımda çoğul ifade kullanmamın nedeni benim eşime yardım ediyor oluşumdandır.Bu yemeğin ustası o, yardımcısı bendim  :)

Yazar caferengigul.blogspot.com

3 Ekim 2011 Pazartesi

ÇİĞ BALIK


Bodrum' da renga olarak bilinen bu balık cinsi, mahi mahi ve lambuka olarakda adlandırılmaktadır.Taze, tütsülenmiş veya salamura edilmiş olarak tüketilir.Bence en güzel çiğ balık rengadan oluyor.Henüz pişmiş olarak hiç yemedim.Tekrar yakalarsak pişirip yemeyi düşünüyorum.Bakalım pişince de bu kadar güzel oluyor mu?


Çiğ balık için önce balığın derisini sıyırıp, filetosunu çıkarıyoruz.Ben ince ince dilimledim.Dilerseniz dilimlemeden de hazırlayabilirsiniz.Genişçe bir kaseye aldığınız balıkların üzerine deniz tuzu, taze çekilmiş karabiber ve 2 adet limonun suyunu ekleyip karıştırın. Tuzu normalden biraz fazlaca koymalısınız.Çünkü balık tuz ve limonla pişecek.



Ben bu sefer içine bir kaç yaprak taze adaçayı da ekleyiverdim.Çok da yakıştı.Şimdi iş; bir gece buzdolabında bekletmek ve ara ara karıştırmak.Bu sürede balık pembe  ve çiğ görüntüsünden, beyaz ve pişmiş bir görüntüye ulaşacak.


Ve sizede afiyetle yemek kalacak.


Immmm enfes, lokum gibi...

Gelelim sevgili  Zeliha' nın beni de dahil etmiş olduğu mim' e:

Issız bir adaya düşersem eğer günün birinde ( ah ah nerede o gün ), olmazsa olmazım 




Köz patlıcan , şöyle bol zeytinyağlı


Adaya düşülür de balıksız kalınır mı hiç..Tuzda levrek



Domatessiz yaşayamam ki bennnn .....

Bu mim'i 4 arkadaşa göndermek gerekmekteymiş.Ben aranızdan 4 kişi seçmek yerine, diyorum ki hayal kurabilen herkese açık olsun bu mim.E hadi buyrun bakalım... 
Yazar caferengigul.blogspot.com

15 Nisan 2011 Cuma

MAVİ YENGEÇ

Asıl vatanı Kuzey Amerika olan mavi yengeç ülkemizde Akdeniz ve Ege kıyılarında bol miktarda bulunmaktadır.Ancak bizde pek bilinmediği için yurt dışına ihraç edilmekte ve oldukça yüksek fiyatlara alıcı bulmaktadır.


Benim kendisiyle tanışmam, geçtiğimiz yaz hafta sonu kaçamağı için Dalyan turuna katılmama rastlar.Müthiş bir görsel şölendi    tekneyle çıktığımız tur.Üstüne bir de mavi yengeci tatmış olmak ise keyiflerin en büyüğüydü benim için.Normalde de yengeci seven biriyim ama bu mavi yengecin lezzeti inanın bana bambaşka.


İsmini resimde de görüldüğü üzere kıskaçlarının renginden alıyor.Mavi yengeç eti; uzmanlar tarafından protein değerinin yüksek olması , doymamış yağ asitleri, esansiyel amino asitler ve mineral madde içerikleri bakımından  zengin olması nedeniyle beslenme açısından oldukça önemli olarak nitelendirilmektedir.

Bir market alışverişinde, deniz ürünleri reyonunda görünce şaşırdık.Ancak hemen bu durumdan sıyrılarak doldurduk poşetimizi.İnşallah ara ara buluruz.Haşlayarak veya ızgara yaparak yemeye hazır hale getirebilirsiniz.Ben henüz ızgarasını yemedim, inşallah bir daha ki sefere.


Haşlayınca rengi kırmızıya dönüyor.Ve size kabuğunu kırarak o muhteşem lezzete ulaşması kalıyor.Kabuğu diğer yengeçlere oranlara daha yumuşak aslında.Bulursanız mutlaka alın ve deneyin.10 dk haşlamak yeterli.Dilerseniz sos olarak zeytinyağı- limon yapabilirsiniz.Ama bana kalırsa hiç sosa gerek yok.Tek başına bir lezzet şöleni Mavi yengeç eti.

Keyifli hafta sonları.







Yazar caferengigul.blogspot.com

21 Şubat 2011 Pazartesi

FIRINDA PALAMUT

Bir kutlama yemeği daha.Eşim artık Mali Müşavir : )...





Malzemeler


- Dilimlenmiş palamut
- 2 adet soğan
- 5 diş sarmısak
- 1 adet orta boy patates
- 1 adet orta boy kereviz
- 1 adet havuç
- 1/2 su bardağı zeytinyağı
- 2 adet limon
- 1 demet maydanoz
- 1 adet domates
- 6 adet defne yaprağı
- Karabiber
- pul biber
- deniz tuzu


Yapılışı
  1. Kereviz, patates ve havucu küp küp doğrayıp, az zeytinyağında kavurun.
  2. Yıkamış olduğunuz palamut dilimlerini fırın kabına dizin ve üzerine kavrulmuş sebzeleri ekleyin.
  3. Soğan, limon ve domatesi halka halka doğrayıp palamutların üzerine yerleştirin.
  4. Sarmısak ve baharatları ekleyip üzerini maydanozlarla kaplayın.Son olarak zeytinyağınıda gezdirip, 210 dereceye ayarlanmış fırında 30 dk pişirin.
  5. Fırından çıkarıp ılımaya bırakın.Dilerseniz üzerine biraz daha zeytinyağı gezdirebilirsiniz.Ilık veya soğuk olarak servis yapın.Afiyet olsun.
Not: Tarif , Selim İleri 'nin  Oburcuk Mutfakta kitabından.Pek keyifli bir anı kitap.

    4 Ocak 2011 Salı

    TUZDA LEVREK


    Böyle bir sofra için gereken vakit de,hazırlıkda kısacık.Öyle kolay bir tarif vereceğim ki inanamayacaksınız.Lezzetini anlatmaya ise sözcükler yetmez.Lokum gibi yumuşacık bir levrek Derim ki deneyin ve görün.Fazla söze gerek yok tarife geçelim hemen.

    Malzemeler



    - 2 adet deniz levreği(500'er gr)
    - 2 kilo diri tuz
    - su

    Yapılışı

        1.   Balıkların sadece solungaç ve iç organlarını temizleyin.Pullarını kazımayın ki tuz balığa işlemesin.
        2.   Tuzun tamamını geniş bir kaseye aktarın ve su ekleyerek bir harç elde edin.Kıvamı fotoğraftaki gibi olmalı .



       3.   Fırın tepsisine tuzu 1 cm kalınlığında olacak şekilde yayın.Üstüne balıkları koyun ve üzerini tuzla kaplayın.



       4.   250 dereceye ısıttığınız fırında 50 dk pişirin.Ara ara kontrol edin.Üzerinde çatlak varsa harçla sıvayın.Çatlaklar kapatılmazsa balığın tüm özsuyu buharlaşır.
       5.   Süre sonunda fırından çıkarıp üzerindeki tuz tabakasını dikkatlice kaldırın.


       6.   Balığın derisi kolayca ayrılacakdır.Tuzu balığa bulaştırmadan balığı ayıklayıp servis tabağına alın.




       7.   Zeytinyağı ve limonla soslayıp afiyetle yiyin.

    Not: Tepsinin tamamını dışarı taşacak şekilde aliminyum folyo ile kaplayın.Dışa taşan kısımları yukarı doğru kıvırın ancak balığın üstünün örtülmemesine dikkat edin.Bu işlemde amaç fırının daha az kirlenmesini sağlamaktır.

    Tuzda pişirme yöntemiyle balığı kendi suyunda pişirmiş oluyoruz .Benim en çok tercih ettiğim yöntemdir.Çünkü kolay ve kokusuzdur.Evde balık pişirmeyi bir çoğumuz kokusu nedeniyle sevmez.Ama tuzda balığı evde gönül rahatlığıyla pişirebilirsiniz.