11 Haziran 2012 Pazartesi

....


Yazar caferengigul.blogspot.com

PANİNİ VE KIRMIZI BİBER SOSU

Günler mi kısaldı, ben mi ağır çekimdeyim çözemedim.Hep yarım kalıyor işlerim ya da bir çoğuna hiç başlayamıyorum.Yetemiyor, yetişemiyorum bir türlü.Bir de migren derdi var tabi, hayatımı tamamen sekteye uğratan.Bir çözümü olsa da kurtulsam bu dertten.

Okulların son haftası 4-5 yaş grubu çocukların okul gösterileri vardı.Tamamını migren atağım nedeniyle izleme fırsatım olmadı.Ama izlediğim kadarı bana yetti.Bu minik yüreklere koca bir yıl öğretilen ve özendirilen meslek mankenlik, makyaj, süs püs, .....gereksiz bir dünya ıvır zıvır maalesef.Bu yaştaki çocuğa anlık bir gösteri için makyaj yapmak, saçlarını maşalamak hangimize ne kazandıracak?Topluma ne faydası olacak, ve o minik akıllara neleri salık verecek....?Bu mudur yani...Anlayamadım.Aklıma Murathan Mungan'nın yıllar önce okuduğum Yüksek Topuklar kitabı geldi.Çocukların hayat çizgisi ve dolayısıyla bir toplumun geleceği minik ayrıntılarda gizli.Öyle çok şey var ki atladığımız, önemsemediğimiz.Doğallık dururken yapaylığı bellettiğimiz...Bu durum çok sıktı canımı paylaşmadan geçemedim .

Yoğun bir günün ardından insanın canı yemekle uğraşmak istemeyebiliyor.Yaz mevsiminde de bizim dolaptan  köz patlıcan ve kırmızı biber eksik olmaz.Onlarla hızlıca harika lezzetler yaratmak hiç de zor değil.Evdeki malzemeyle eşimin hazırladığı mis gibi leziz mi leziz paniniler.Ben bile iki tane yedim.o kadar güzeller kısacası.

Malzemeler



Yapılışı


İnce şeritler halinde doğradığınız tavuk göğüslerini çok az yağladığınız  ızgarada pişirin.Tuz ve azcık karabiberle tatlandırın.


Kırmızı biber sosunu ısıttığınız sandviç ekmeklerine (  bulabilirseniz panini ekmeği ) sürün.Sonrada fotoğraflardaki adımları takip edin.


Izgara tavuk göğsünün sosla buluşması...


Domatesler...


Çıtır çıtır marul...Ve dilerseniz ketçap, mayonez.


Hiç beklemeyin hemen örtün üstünü ekmekle ve kocaman bir ısırık alıp bakın keyfinize:)

Kırmızı Biber Sosu

Paninin olmazsa olmazıdır kendileri.Kısaca anlatalım: 

Kırmızı biberleri közleyin ,kabuklarını soyun ve çekirdeklerini çıkarın.Derin bir kaba alın.Biraz zeytinyağı, bir kaç diş sarımsak, balzamik sirke ve bir kaç dal taze fesleğen yaprağını kırmızı biberlere ekleyip blendır yardımıyla ezin.İşte bu kadar sosunuz hazır.İster panini yapın, ister makarna ya da sürün bir dilim kızarmış ekmeğin üstüne açlığınızı bastırın.Bu sos bir harika:)

Not:Gazetenin üstünde hazırlamak eşimin tarzı.Temizleme derdi olmuyor diye:)Aslında çok da haklı.
Yazar caferengigul.blogspot.com

4 Haziran 2012 Pazartesi

DEVLET ELİNİ BEDENİMDEN ÇEK !


Yazar caferengigul.blogspot.com

1 Haziran 2012 Cuma

MENEMEN

Bir yaz klasiği, yemeksiz zamanların kurtarıcısı, kahvaltı sofralarının ekstrası...Malzemeler standart olsa da herkesin kendine ait bir yorumu mutlaka vardır.Bu da benim menemen tarifim.


Tabi ki Hecha'da pişmiş:)

Efendim ; şöyle irice bir baş soğanı yarım halka doğruyoruz.Hechamızı güzelce ısıttıktan sonra zeytinyağı ile dibini kaplıyoruz.Soğanlar , bir miktar tuz ve azıcık şekeri tavaya alıp renginin kahverengiye dönmesini bekliyoruz.

Bu arada boş durmayıp yeşil biber ve domatesleri doğruyoruz, irice.Ama lütfen biraz zahmete girip domateslerin kabuğunu soyalım.Çünkü kabuklu güzel olmuyor : (

Kahverengiye dönmüş soğanların üzerine yatırıyoruz yeşil biberleri ve 1-2 diş taze sarımsağı.Biraz kızarınca ama kesinlikle diriliğini kaybetmeden domatesleri ekliyoruz.Bırakınız domatesler suyunu bıraksınlar , rahatlasınlar ve o mis gibi kokuları mutfağa yayılsın.

Yumurtalar için tavada küçük çukurlar açın ve bu çukurlara yerleştirin sapsarı köy yumurtalarını.Ocağın altını kapatın ve doğranmış maydanoz, pul biber,taze çekilmiş karabiber ile tamamlayın menemeninizi.

Sonra hiç saymadan kaç dilim ekmek yediğinizi batırın güzelce menemene ve keyfine vara vara, afiyetle yiyi verin gari ; bahçede, balkonda ,ya da pencerenin önünde...
Yazar caferengigul.blogspot.com

28 Mayıs 2012 Pazartesi

PAZAR KAHVALTISI

Bu gün sizleri çok ama çok güzel bir yere götürmek istiyorum.Ben pazar sabahımı bu incelikli mekanda geçirdim.Ne keyifti ama.


Ruhunuzu dinlendirmeye, gözünüzü bayram ettirmeye ve midenizi şenlendirmeye bu kapıdan giriyorsunuz efendim.


Burası tıpkı bir masal diyarı ; gözünüzün gördüğü her yer çiçek,  küçük dokunuşlarla iki hanım masalı gerçeğe   çevirmiş.




Bence detayları bu denli özenilerek hazırlanmış bir mekanın lezzeti en az görseli kadar güzeldir.Ya sizce?


Kahvaltı masasından bir görüntü.Ama sanmayın ki hepsi bu.Ben yemekten çoğunu çekmeyi unutmuşum.Neyse bir gün sizlerinde yolu Yalıkavak'a düşerse , kendi gözlerinizle görürsünüz benim anlatamadıklarımı.


Bu sofrada görmüş olduğunuz zeytinler, reçeller, kurabiyeler,...el yapımı efendim.Öyle gidip marketlerden alınıp süslenip önünüze koyulmuyorlar, benden söylemesi:)


Tazecik zeytinyağlı yaprak sarma...


Soframıza çıtırtısıyla birlikte geliveren su böreği...


Bu tabaktakiler de zamanında bahçeden toplanmış ve reçele dönüşmüşler:)




Biz kahvaltımızı yaparken altta fotoğrafını göreceğiniz ocakta kızartılan biberler...Daha neler neler...



Bodrum da kahvaltı bazlamasız yapılmaz...Sıcacık bazlama, mis kokulu köy tereyağıyla buluşunca değmeyin keyfime:)


Zeytinyağında pişmiş yumurta, tabiki bol limonlu ve tabiki Bodrum usulü...



Her bir detayın özenle hazırlanmış olduğu bu masal bahçesinde kahvaltınızı yapmak isterseniz :


Bilgiler fotoğraftaki kartta mevcut efendim.



Mutlu, güzelliklerle dolu bir hafta dileğiyle.

23 Mayıs 2012 Çarşamba

PALAMUT ŞİŞ

Şimdi, şu anda, yazıya başlarken, neden balığın denizden çıkmış halini fotoğraflamadım diye hayıflanıyorum doğrusu.Bu balık ağlara takılmış ve yakalayan kardeş bizimle paylaşmayı uygun bulmuş.Ne enfes bir hediye.Çünkü bu palamut; beyaz palamut:) Yani...bence...palamutların kralı.

Palamutu fileto hazırlayıp, irice küpler halinde doğradık.



Sonra sakız ağacı dallarından hazırlamış olduğumuz şişlere dizdik.


Mangalı yakıp, şişleri üzerine yerleştirdik.


Onlar pişerken domates, soğan ve maydanozu doğradık.


Genişçe bir tabakta balıklarla harmanladık.En âlâsından zeytinyağı ve dalından kopardığımız limonla yemeğimizi tamamladık.


Eh yanına rakıyı arkadaş etmeseydik hem Bodrum küserdi bize , hem de palamut.Lezzete ve sağlığa deyip; happur huppur, happur huppur ( minyatür hanımın tabiri) yedik afiyetle.Bu güzelim manzara eşliğinde.


NOT: Yazımda çoğul ifade kullanmamın nedeni benim eşime yardım ediyor oluşumdandır.Bu yemeğin ustası o, yardımcısı bendim  :)

Yazar caferengigul.blogspot.com

14 Mayıs 2012 Pazartesi

ZAMAN MI DURDU ?

Blogda zaman 9 Nisan' da takılıp kalmış.Sanki hayat durmuş.Sahi durdu mu hayat , takvimden yaprakların gün be gün eksilmesine inat.

Hızlı geçen günler, hayat rutinimin bozulması ve elimin klavyenin tuşlarına dokunmak istemeyişi...Aslında duran hayat değil...ruhum durdu sanki...sanki bir yorgunluk çöktü üzerime...bir tembellik hali...boşvermişlik...bahar mı tüm bunların sorumlusu yoksa?Eh bir açıklaması yoksa ruhun durgunluğunun, günah keçisi hazır beklemekte bahçenin bir köşesinde: bahar yorgunluğu kisvesinde:).Her durumun bir açıklaması olsun isteyen insan özelliğime inat, yok işte bazı durumların bir sebebi.Dünya saatinin hızla akışına inat, donakaldı ruh saatim.


yağmurlar yağdı... aklım damlalara takıldı, süzülüp aktı...


Bulut oldum , dışından baktım zamana...


Tül kanatlarını yüreğim saydım.Baktım, baktım, bakakaldım.


Hanımelinin kokusuydu ruhumu canlandıran belki de, kimbilir...


Ve bana sıkı sıkı sarılan şero, canıımm.


Çiçek kokulu ve mutlu bir haftaya merhaba : ) .